Caz biyografileri önemli...

Caz biyografileri önemli...

Caz tatili...

Bir caz tatili...

Yılda iki ay var ki, cazseverler açısından en kesat dönem. Temmuzda İstanbul Caz Festivali var, temmuz dolu ama ekimdeki Akbank Caz Festival’ine kadar klüpler dahil bomboş, heryer kapalı. Son yıllarda başta Bodrum tatil bölgelerinde kimi zaman tek tük, kimi zaman festivalimsi bir şeyler oluyor, mekânlar cazla doluyor. Müzisyenler yine de hareketli denebilir mi yoksa fazla mı iyimser olur. Eskiden beri hayalim yazları Avrupa caz festivallerinin peşinde geçirmekti. Şehirler, mekanlar, ülkeler güzel, caz güzel... daha ne olsun... ama şu yaşıma geldim öyle bir lüks fırsatı bulamadım, yapabilen varsa tebrik ederim. Çocukken tanıdığımız hariciyeci bir aile vardı, her yaz kendi arabalarıyla kısa da olsa mutlaka bir Avrupa turu yaparlardı, tam benim düşündüğüm. Önce Umbria, yukarı Rotterdam, aşağı İspanya, biraz yukarı Fransa... böyle bir tur.


Bakar körlük

Caz tarihinin 3 büyüğü aynı karede

Meğer ben yıllarca bu fotoğrafı ya eksik görmüşüm ya sadece ortasına bakmışım. Yıl 1951. Charlie Parker ve Dizzy Gillespie sonradan Birdland adını alan efsanevi klübün sahnesindeler. Soldaki basçı Tommy Potter. Ama, işin benim açımdan ilginci bundan sonrası, dedim ya, ben ya bu resmin tamamını görmemişim ya da körmüşüm çünkü efsane fotoğrafın en sağındaki tıfıl çocuk John Coltrane’den başkası değil. Henüz yirmilerin ortasında. Yüzünde çocukluktan yeni kurtulan masumiyet var. Boynunda boyun bağı. Takım elbise belli ki ucuzundan. Oysa, Parker ve Gillespie’nin faça düzgün ama onların yaşı büyük. Parker 31, Gillespie 34 yaşında. Daha tecrübeli ve olgunlar. Coltrane ilk saksofonunu satın aldığında 17 yaşındaydı, aynı nesilden olup hayatı boyunca bunu yapamamış kaç kişi varken sadece 8 yıl sonra cazın iki büyüğüyle aynı sahnede.


Şiir hayatınızı değiştirebilir mi?

Homeros güneş gözlüğü takar mıydı?

Entelektüel New York çevrelerinde son elli yılın düzenli tartışılan konularından şairlerin müziğe etkisi son olarak The New Yorker’da Louis Menand tarafından kaleme alındı. Şiir hayatınızı değiştirebilir mi? başlığıyla sorulan sorunun alt başlığı ‘sanat formunun değeri konusunda neden çok savunmacıyız’ oldu. İlginç bir yazı, bulursanız okumanızı öneririm. Yazar, Michael Robbin’in yeni kitabı “Equipment for Living: On Poetry and Pop Music” kitabını referans göstererek başladığı yazısı Bob Dylan, Adam Phillips, Frank O’Hara, Emerson, Boethius, Nietzsche, Freud ve Miley Cyrus isimlerine gönderme yapıyor. Yazarın altını çizdiği konu milyonlarca insan tarafından hiç de eleştirilmeden sevilen kültürel ürünlere dair eleştiri getirebilmek. Uzunca yazıda yazarın meramının kitap üzerinden okurla buluşması okuması ilginç bir yazıya dönüşmüş.


Odyofiller için yeni öneriler

Sektör için odyofillerin önemi arttı

Müzikte odyofil dinleyici her zaman önemli sayıdaydı ama değişen şartlarla önemleri daha da arttı. Malum, artık CD satışları yok denecek kadar azaldı, plak satışlarıysa arttı. Odyofil dinleyici kitlesininse azalmadığını, tersine kısmen arttığını sanıyorum. Son sıralar bakıyorum caz basınında odyofiller için önerilerde de artış var. Geçenlerde böyle bir listeye denk geldim, hemen not ediyim, mutlaka birilerine faydası olur. Anthony Ortega’nın 67 tarihli “New Dance”, Lee Konitz/Martial Solal’in “The Portland Sessions”ın 79 kaydı, Laurindo Almeida Quartet’in Bud Shank’le beraber 55 çalışması, en yenilerden Tony Allen’ın Art Blakey Tribute çalışması, yine en yenilerden Ahmad Jamal’in “Marseille’i, yine yenilerden Rosco Mitchell’ın “Bells for the South Side”ı ve son olsun Glauco Venier’nin “Miniatures”leri.


Bebop`ın kraliçesi

Yeni bir biyografiye ihtiyaç var mı?

Sarah Vaughan sesiyle bence kutsal üçlünün diğer ikisinden yani Ella ve Billie’den hiç de geri kalmasa da hakkında daha az konuşulur. Derken bir anda bir kitap haberi geldi; “Bebop Kraliçesi”. Böyle havalı isimler her zaman sevilir. Kitabı Elaine Hayes yazmış. Tanıtımda, okuyanların da düşünceleri var, mesela biri Vaughan’ın müziği üzerine önemli bir kitap diyor. Genellikle merak edilen özel hayata dair sansasyonel anılardır, Hayes kitabı bir çeşit doktora tezi gibi yazmış deniyor, daha ben okumadım, onların yalancısıyım ama kendi döneminde mesela bir Nina Simone gibi eşitlik, ayrımcılık, kadın hakları konularında pek de aktif biri olmadığı doğrulanıyor, o konular ilgisini çekmemiş, yürüyüşlere pek katılmamış. Bir diğer okur da kitap önemli bir boşluğu doldursa da kesin bir biyografi olmadığını söylüyor.


Telefon bağımlılığını azaltacak 4 önlem?

Bence bu önlemler de pek işe yaramaz...

"Bu yıl telefon bağımlılığı problemim olduğu ortaya çıktı. İhtiyacım olmadığında bile sürekli telefonuma bakıyordum. Korkutucu olan şuydu ki, sürekli telefona bakmak ve hemen yanıt vermek konusunda kendimi kontrol edemiyordum. Sanki herşey çok önemliydi. Sabah yaptığım ilk iş, yatmadan yaptığım son şey telefonuma bakmaktı. Teknolojiyi kullanmıyordum, o beni kullanıyordu.” Bu itiraflar danışmanlık şirketi Ernst and Young tarafından Singapur’da yaşayan bin kişilik testte çıkan sonuçlardan. Araştırma, insanların günde 12 saatini telefonlarıyla geçirdiğini ortaya çıkardı. British Columbia üniversitesi kontrülü geri alma konusunda ise şu ipuçlarını öneriyor: 1 - Geceleri telefonu kapatın. 2 - Sabahları ilk iş telefona bakmayın. 3 - Bir bildirime bakmadan kasten ara verin. 4 - Arada bir onsuz çıkın.


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com / 31 Temmuz 2017, Pazartesi

 

 

Kaydet

Kaydet

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.