Amerikalıların iddialı müzik portalı Pitchfork her sene yılın ilk yarısı bittikten sonra ABD'de yayınlanan albümler arasında her türde öne çıkan albümleri listeliyor. Bir cazsever olarak faydalandığım listeler bunlar, ilk kez duyduğum albümleri, isimleri keşfetme imkanı oluyor. Pitchork bu yıl da geleneği bozmayarak listesini yayınladı. Şunu da söyliyim, Pitchfork yayınlarında caza yer verse de bir caz portalı değil, pop, rock, alternatif müzikler ağırlıklı bir yayın yapıyor.
Bu sene yayınlanan albümlere bakınca, geçen sene dikkatimi çeken ama bu yıl daha belirginleşen bir konu var; En azından bu liste nazarında cazın etki alanının artması. İlginç gelebilir ama öyle.
Bu tespit bana şu kaygıyı da yazdırıyor ama; Ana akım cazın çekirdeği giderek aşınıyor
Her ikisi birden aynı anda olabilir mi? Yani, cazın etki alanı genişlerken ana akım caz tersine etkisini yitiriyor olabilir mi?
Listede kırk albüme yer verilmiş ve bu albümlerin sekizi bir şekilde cazla temas kuran, kurmaya niyet eden, sample olarak kullanan, riff'lere yer veren, farkındalık yaratan albümler ama Shabaka hariç bu albümlerin hiç birine caz albümü demeyiz.
O halde bu durumu nasıl yorumlayacağız?
Başlıktaki tespit bana aykırı gelmiyor. Doksanlardan itibaren diğer müzik türlerinde 'jazz sample' kullanımının artması geleneksel caz çevresinde tebessümleri çoğalttı zira caz dışı her yeni ilişki caz lehine kazanç gibi göründü. İşin aslına bakarsanız, caz dünyasında geçmişi yüz yılı bulan bir üstünlük duygusu vardır, Yirminci yüzyılın bilhassa ikinci yarısından itibaren dünyada gelişen her müzik akımının arkasında caz vardır denir. Kimi caz tarihçileri ve eleştirmenler bu halkayı Great American Song Books olarak tarif eder ama her iki şekilde yine cazla iç içedir. Caz standartları dediğimiz 'cazın kutsal kitabı' da bu şarkıların içinden çıkarak yaygınlaşmıştır. 1940'lardan itibaren Bebop itirazının kökenlerindeki sebepler de bu geçmişte aranabilir ama işin o taraflarına girmeye, lafı uzatmaya gerek yok.
Özellikle altmışların ikinci yarısı ve yetmişlerden itibaren, 'fusion', cazın diğer müzik türleri üzerindeki etkisini artırdı, fakat, eğer 'gerçekten' tutucu bir cazcı iseniz 'füzyon ana akım cazın çanına ot tıkadı' da diyebilirsiniz -böyle düşünenlerin sayısı az değil-, eğer değilseniz -ki ben değilim- ellilerden itibaren cazın etki alanının artmasını sağladı. Doksanlardan itibaren Hip hop ve rap tıkandığı zaman geçmişe bakıp çıkış yolunu 'Black Music' mirasından cazda buldu. Bu bazen soul caz oldu, bazen swing şarkıları oldu, bazen 'spiritiual' caz oldu, bazen Sun Ra, Pharoah Sanders gibi daha 'aşkın' soundlar oldu, 'avangarde, free jazz' caz oldu, klasik müzikle eşleşen caz oldu, daha dar alanda kısa paslaşmalar yapan Bill Evans'vari trio/oda müziği soundları oldu ve bu seslerin genleşmesi artıyor, evrendeki kapsama alanı genişliyor. Etnik seslerin de kapsama alanına girmesiyle caz bulutu dünyayı kapsayan bir etki üretti ama bu durum, bir yandan, tüm bu etkilerin neş'et ettiği caz kazanının dibindeki ana akım dediğimiz çekirdek lezzet merkezinin tepkici muhafazakarlaşmasına (seksenlerin Marsalis ekolüne bakın), yeni nesil müzisyen sayısında aşınmaya, sürekli aynı bestelerin seslendirilmesinin yarattığı yıpranmaya, tekrarların bıkkınlığına ve nihayetinde yaratıcılık erozyonuna neden oldu. Ana akım caz dünyası bu sorunların elbette farkındaydı ama bu müziği yaratan kurucu nesiller birbiri ardına dünyadan ayrıldıkça sorular gölgede kaldı. Star odaklı caz dünyası yıldız solistlerin yerini alacak yeni isimler üretmekte zorlandı, 1940'larda doğanlar da dünyadan ayrılmaya başladıkça tek bir ismin salonları doldurmaya yeten çekiciliği azaldı. Caz müziği, [ABD'de dahi] klasik müzik kadar kurumsallaşmayı başaramadığı için caz çalarak hayatta kalmak vahşi ormanda yaşamaya dönüştü.
Odağı kaçırmayalım
Yukardaki tabloya bakınca cazın etki alanının arttığını ama çelik çekirdiğin erime riskiyle karşı karşıya olduğunu görüyoruz.
Caz standartları daha az çalınıyor, festivaller ana akım caza yer vermek istemiyor, cazın etkileşimi arttıkça kaynağındaki kor alev zayıflıyor. Tam bu noktada, festivalleri ve etkinlik merkezlerini rahatlatan cazın genleşmesinden doğan yeni müzikal fırsatlar oldu. Hayat boşluk kabul etmez sözü bir kez daha doğrulandı ve aslında caz olmayan ama cazla bir şekilde temas kuran/kurulabilen müzikler ana akım performansların yerini almaya başladı, hatta, yola cazla çıkan bir çok müzisyen 'kendimi türlerle sınırlamak istemiyorum' diyerek [kendince haklı bulduğu nedenlerle] farklı müzikal fırsat pencerelerini tercih etti.
Cazın etki alanı [görece] genişlerken ana akım güç kaybediyor
Seksenlerin sonundan itibaren gelişen post-bop silsile-i meratip ile ikibinlerde cazın ana akımına dönüştü. Yüz yıldır 'ana akım' dediğimiz olgunun ateşi zaman zaman sönmeye yüz tutarken kıvılcımını ileri taşımayı başardı ama başka ağır sorunlar var.
Müzik ve eğlence endüstrisi ana akım cazı (özellikle ABD'de) 'eski' bir müzik olarak kodlamayı tercih ediyor
Miles Davis'in ölümü, eşdeğer büyük müzisyenlerin birer birer sahneden çekilmesi, Sonny Rollins'in emekliye ayrılması ve en son Keith Jarrett'ın sahneden çekilip, Chick Corea'nın ani ölümüyle büyü bozuldu. Post bop, cazın merkezindeki müziği üretken kılsa dahi kitleselliği kayboldu. Eğer ölçü, bir kaç bin kişilik salonları doldurmaksa bunu dünyada yapabilen festival ve salon sayısı eskisine göre azaldı.
Önümüzdeki soru ne?
Caz, doğduğu günden itibaren değişen bir müzik. Bunu biliyoruz. 1930'larda dahi 'caz bu mu' soruları soruluyordu, kırklarda soruldu, ellilerde, altmışlar ve sonrasında bu soru hep soruldu. Caz bir ana akım geleneğine sahip olsa da etkilenen ve etkileyen bir müziktir. Hep böyle oldu, muhtemelen bundan sonra da böyle olacak.
Sanatın diğer alanlarında da böyle olmuştur. Ben, yirminci yüzyılın ortalarından itibaren gelişen caz müziğini modern sanatın kardeşi/sesli hali gibi görmeyi tercih ediyorum. Kübist resimlere de, soyut resimlere de 'bunlar resim mi' deniyordu, aynı dönemde caz için de aynı sorular soruluyordu.
Değişim hep vardır. Caz da değişimden uzak değildir, öyle olmasaydı yok olup giderdi. Bir yerde Duke Ellington'a atfedilen söze gelip dayanıyoruz; 'İyi veya kötü müzik vardır'. Tamam da, kulağa haklı gelen bu söz en baştaki soruyu/kanaati yeterince cevaplamıyor;
Cazın kapsama alanı genişlerken ana akım caz aşınıyor.
Maalesef bu da bir gerçek!
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 05 Ekim 2024, Cumartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.