Yazan: Martin Chilton
Clifford Brown 1956 yılında bir trafik kazasında öldüğünde henüz 25 yaşındaydı, ancak kaydettiği müzikler onun gelmiş geçmiş en iyi trompetçilerden biri olarak ününü pekiştirmişti. Hatta Quincy Jones, Brown'ı tüm zamanların en önemli müzisyenlerinden biri olarak tanımlamıştı. Jones 2013 yılında New Orleans Public Radio'ya verdiği demeçte "Yüz sene sonra insanlar 20. yüzyıla dönüp baktıklarında Miles Davis, Charlie Parker, Clifford Brown, Ella Fitzgerald ve Dizzy Gillespie'ye bizim Mozartlarımız, Chopinlerimiz, Bachlarımız ve Beethovenlarımız olarak kabul edeceklerine inanıyorum" demişti.
Müziğe başlangıç
Clifford Benjamin Brown, 30 Ekim 1930'da Delaware'de, opera sanatçısı kız kardeşi Geneva'nın da olduğu müzikal bir ailenin sekiz çocuğunun en küçüğü olarak dünyaya geldi. Genç Brown trompete 13 yaşında başladı. Caz eleştirmeni Nat Hentoff'a "Hatırlayabildiğim en eski yıllardan beri beni büyüleyen tek şey trompetti" diyen Brown şöyle devam etmişti; "Trompete ulaşamayacak kadar küçükken, trompetin konulduğu yere tırmanır ve sürekli onu yere düşürürdüm."
Brown hayatı boyunca çok az röportaj verebildi, ancak 1956 yılında "Amerika'nın Sesi" için Willis Conover'ın yaptığı röportajda kendisini en fazla etkileyen trompetçilerin Fats Navarro, Louis Armstrong ve Roy Eldridge olduğunu söylemişti. "Elbette her zaman 'Pops' vardı, Louis Armstrong, tabiri caizse baba ve Roy Eldridge'in 'Let Me Off Uptown'daki çalışından çok ilham aldım" diye hatırlıyordu Brown.
Geçirdiği ilk trafik kazasından sonraki iyileşme süreci
Brown, Delaware Eyalet Üniversitesi'nde matematik eğitimi almış olsa da gönlünde müzik üzerine yoğunlaşmak vardı. Hatta bu uğurda 1950 yılında bir otomobil kazasının da üstesinden gelmişti. 3 Haziran 1950'de, daha sonra geçireceği ölümcül kazanın ürkütücü habercisi olarak, henüz 19 yaşındayken, Maryland'de bir ev partisinde verdiği konserin ardından sabahın erken vakti kendisini eve bırakmalarını kabul etti. Sürücünün yola çıkan bir geyiğe çarpmamak için direksiyonu kırmasıyla otomobil devrildi ve içinde olan müzisyen yol arkadaşlarından ikisi oracıkta öldü. Brown da ağır yaralanmış, bacakların ve vücudunda kırıklar oluşmuştu. Hasarlı vücuduna deri nakli yapılması gerekmişti.
Clifford Brown, iyileşme döneminde ziyaretine gelen ve bir gün mutlaka müziğe dönmesi gerektiği konusunda ısrar eden trompetçi Dizzy Gillespie'ye duyduğu minnettarlığı daima dile getirmişti. Omzundaki sorunlar ilk aylarda trompeti tutmasını imkânsız hale getirse de, piyanoda pratik yaparak yavaş yavaş müziğe geri döndü. Aylarca koltuk değneklerine bağlı kalan Brown'ın, anne-baba evinde geçirdiği zorlu iyileşme döneminde trompet çalmaya yeniden başlaması dayanıklılığını ortaya koyuyordu.
Brown, 1952 Martında Chris Powell and His Blue Flames ile ilk stüdyo kaydında çalabilecek kadar iyileşmişti. O dönem Brown'la beraber kayıt yapan ve turneye çıkan saygın Blue Note saksafoncusu Lou Donaldson, trompetçinin sabahın altısında tur otobüsünde dahi yeteneğini geliştirmek için çalıştığını hatırlıyordu. Donaldson, Jazz Wax'e verdiği röportajda "Biz kahvaltı ederken Clifford pratik yapardı... Bütün gün dudak ve ağız egzersizi yapardı" demişti.
Brown, bir caz müzisyeninin daima yapması gereken "en önemli şeyin" sahneden ayrı egzersiz yapmak olduğunu söylerdi. Donaldson, tüm bu sıkı çalışmanın Brown'ın dudaklarını güçlendirdiğini ve gecede üç set çalar ve sahnede saatler geçmesine rağmen hâlâ ateşleyici kalabilmesini sağladığından bahsetmişti.
Clifford, Mayıs 1952'de Philadelphia'daki Club Harlem'de bir hafta boyunca Charlie Parker ile birlikte aynı sahnede çalma fırsatı yakaladı. Brown daha sonra Nat Hentoff'a "Bird moralim için bana çok yardımcı oldu" demişti. "Bir gece beni köşeye çekerek, 'Sana inanamıyorum. Ne anlattığını duyabiliyorum ama inanamıyorum' demişti" diye hayretini belirtmişti.
Clifford'ın altın çağı
Dahi trompetçinin yeteneği kısa sürede duyulmaya başlandı ve Brown takip eden 18 ay boyunca Lionel Hampton'ın grubu ile Art Blakey'nin Quintet'inde çalarken Blue Note için "New Star On the Horizon" adlı ilk albümünü kaydetti. Brown ayrıca Jay Jay Johnson ile Blue Note firması için kayıtlar yaptı ve Tadd Dameron ile Prestige Records adına "A Study in Dameronia" albümünde yer aldı.
Şarkıcı Sarah Vaughan, Clifford'un çalışını dinledikten sonra Bud Powell'a dönerek "Bu çocukla bir kayıt yapmalıyım" demişti. Powell, Clifford'ı bir klasik olan ve 1985 yılında Grammy Hall of Fame'e seçilen EmArcy Records etiketli "Sarah Vaughan" ("Sarah Vaughan with Clifford Brown" olarak da bilinir) albümünde kendisiyle beraber çalması için ikna etti. Albümde çalan müzisyenlerden flüt ustası Herbie Mann, Brown'ın biyografisini yazan Nick Catalano'ya genç trompetçiye katılmanın kendisi için "dönüm noktası" olduğunu söylemişti. Mann, "Brownie ile beraber çalmak Michael Jordan ile basketbol sahasında olmak gibiydi" diyordu. Brown'ın mute'ları (susturucu) muhteşem bir şekilde kullanması, uzun, akıcı melodik çizgiler ve büyük bir duygusallıkla parlayan solo çalma tekniğini ortaya koyan bir albümdü.
Bir diğer önemli albüm ise Brown'ın davulcu Max Roach ve Bud Powell'ın küçük kardeşi piyanist Richie Powell ile beraber çaldığı 1955 tarihli EmArcy etiketli albümü "Study in Brown" idi. Brown o sıralar Los Angeles'a taşınmış, beste yapmaya devam ediyordu. Albümde kendi besteleri olan "Swingin'", "George's Dilemma", "Sandu" ve "Gerkin for Perkin"in versiyonları yer almaktaydı. Albümde ayrıca, Ray Noble'ın "Cherokee" şarkısının mükemmel bir versiyonu da vardı. Brown, idolü Louis Armstrong'un bu albümün bir kopyasını arşivinde sakladığını ve Brown'ın müziği hakkında notlar aldığını bilseydi bundan büyük gurur duyardı.
Clifford Brown, Sonny Rollins'e nasıl ilham kaynağı oldu?
"Brownie Speaks" adlı belgeseli hazırlayan Philadelphia Üniversitesi Caz Çalışmaları Lisansüstü Bölüm Başkanı Don Glanden, "İnsanlar onun parlak bir matematikçi olduğunu söylerdi" diyor. Glanden, "Quincy Jones, Lionel Hampton yönetiminde Avrupa turnesine çıktıklarında grup için döviz kurlarını kafasında otomatik hesaplayabildiğinden bahsediyordu" diye eklemişti.
Brown tüm o muhteşem albümleri yaparken, 1954 yılında tanıştığı Larue Brown Watson ile mutlu giden bir evliliğe sahipti. Karısına "LaRue" adında bir şarkı yazdı ve evlenme teklif etmeden önce Santa Monica sahilinde bu şarkıyı seslendirmişti. "Çok güzel slow bir balad idi ve büyükbabam bunu hiç kaydetmedi" dedi trompetçi torunu Clifford Brown III 2018 yılında, "çünkü bu özel parçanın kaydını yapma ayrıcalığını bir satranç oyununda yakın arkadaşı trompetçi Kenny Dorham'a kaptırmıştı".
Brown ne içki ne de sigara içiyordu. Aralık 1955'te tenor saksafon ustası Harold Land'in yerine gruba katıldığında temiz tavırları Sonny Rollins üzerinde derin etki yarattı. Rollins, madde bağımlılığı nedeniyle rehabilitasyon merkezinde geçirdiği günlerden sonra gruba katılmıştı. Rollins, eleştirmen Stuart Nicholson'a "Clifford'la karşılaştığımda 'Vay anasını, bu adam hem bu kadar çok müzik çalabiliyor hem de temiz yaşıyor' demiştim... Sonunda bana mükemmel bir model, büyük bir ilham kaynağı oldu" demişti.
Brown'ın biyografisini yazan Catalano ise şöyle demiştir: "Caz dünyasında hiç kimse Clifford Brown hakkında söyleyecek kötü bir söz bulamamıştır. Art Farmer, Lionel Hampton turnesinde Clifford'la karşı karşıya gelmiş ve Hampton'ın her gece ikisini zorladığı trompet düellolarına rağmen Art, Clifford'a saygı, hayranlık ve sevgiden başka bir şey hissetmediğini, çünkü onun harika bir insan olduğunu" söylemişti.
Genç yaşta trajik ölümü
Daha sonra Donald Byrd, Ray Charles ve Gillespie tarafından kaydedilen "I Remember Clifford" adlı ölümsüz baladı besteleyen Benny Golson, 27 Haziran 1956'da yaşanan şok edici olayı tüm çıplaklığıyla anlatmıştı. Golson'ın, Gillespie'nin grubuyla Apollo Tiyatrosu'nda verdikleri konser esnasında piyanist Walter Davis Jr'ın sahneye fırlayıp "Duydunuz mu? Duydunuz mu? Brownie ölmüş, araba kazasında ölmüş!" dediğini hatırlıyor, Golson grubun bir süre şaşkınlıktan donup kaldığını anlatmıştı.
Brown, Richie Powell ve müzisyenler grubu ertesi günkü konsere Roach'la buluşmaya götüren eşi Nancy ile aynı arabadaydı. Pennsylvania otoyolunda ilerlerken Nancy ıslak yolda direksiyon hakimiyetini kaybetmiş ve köprünün ayağına çarparak 75 metrelik uçurumdan yuvarlanmışlardı. Arabadaki üç yolcu anında hayatını kaybetmişti.
Brown'ın bıraktığı miras
Her yıl Wilmington'da düzenlenen Clifford Brown Festivali, trompetçinin mirasını sürdürüyor. Brown, aralarında Freddie Hubbard, Lee Morgan ve Wynton Marsalis'in olduğu müzisyen kuşağını etkilemiştir. Hubbard, Jordan Konservatuarı'nda Brown'ın müziği üzerinde üç yıl çalışmış, Morgan ise Brown'dan bizzat ders alacak kadar şanslı olmuştu.
Donald Byrd, bütün trompetçilerin Brown'ın tekniği ve melodi üzerinde etkileyici modülasyonlar yaratma becerisinden bir şeyler öğrenebileceğini söylemiştir. Byrd, Down Beat'e verdiği demeçte "Clifford, ben ve o dönemden bu yana herkesin benimsediği bir kelime dağarcığı yaratmıştı" demişti.
Brown ayrıca, "Sandu" dahil olmak üzere standart haline gelen bazı karmaşık, üzerinde iyi düşünülmüş besteler bıraktı. "Daahoud" adlı melodisi Gillespie'nin favorisiydi, Stan Getz ise "Joy Spring"i hep övmüştür, 1981 yılında Concord'dan kendi versiyonunu yayınlamıştı.
Brown'ın dünya üzerinden geçirdiği ömür kısa olsa da caz tarihi ve trompet icracılığı üzerindeki derin etkileri silinemez. Ne yazık ki, onun ne kadar büyük bir sanatçı olabileceğinden hiçbir zaman emin olamayacağız. Little Jazz Giant adlı biyografiye göre Brown'ın kahramanı olan Roy Eldridge, Brown'ın ölümünü öğrendikten sonra şöyle demişti: "Clifford'ın trompetini ve üfleme tarzını seviyordum. O kadar iyiydi ki, ileride çok daha iyi olacaktı."
Bu makalenin orijinali Martin Chilton imzasıyla 30 Ekim 2023 günü udiscovermusic isimli portalde yayınlanmıştır.
Cazkolik.com / 23 Kasım 2023, Perşembe
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.