Levent Öget yazdı; Gecenin Aydınlığında

Levent Öget yazdı; Gecenin Aydınlığında

Nasıl bir gece olacağını bilemediğim bir kış günü neyse ki nihayet soğuyan havada hızlı yürüme alışkanlığım o kadar da terletmiyordu. Genellikle en hızlı gidebilmek için tercih ettiğim yeraltı ulaşımları şimdi tam da şu anda işe yaramalıydı. Maalesef son anda gördüğüm bu tanıtım konserinin yarım saat kadar önce başlayabilme olasılığı beni, benim gibi düzen seven birini telaşlandırmıştı. Ama nasıl olabilirdi ki orada en son ve defalarca gittiğim bunun gibi nice konserler gece saat 10'dan önce asla başlamazdı. Biraz düşündüğümde, en yakınlardakinden olan büyük ustalardan kemençe – kontrbas beraberliğindeki bir buçuk saat sona erdiğinde “bitirdik, bu kadardı” dediklerinde seyirci “olsun, baştan başlayın biz yine dinleriz” diye seslendiği konser için mi yoksa mekânın kurucusunun anma günündeki saksafoncunun konseri için mi gelmiştim hatırlayamıyordum. Artık her neyse bu nazik davete şimdi yetişmek zorundaydım. Kapıda listede adımı buldular, görevli “daha başlamadılar, acele etmeyin” diye düzeni sağladı. Ve işte içerideydim. Aslında burasının en kalabalık hâli değildi. Ama sebebi gitarcının konser arasında “bu soğuk günde buraya geldiğiniz için minnettarız” dediği de değildi. İnsanların şu ara keyfi yok bence… Eh! Nasıl olsun ki? Bunca badirelerden sonra bile ayakta durabilenlerin coğrafyasıydı burası. İçerdekilerin çoğu davetli olmalıydı ve tabii ki müzisyendiler. Müziğe olan reaksiyonlar, dikkat ve sahneye, olan bitene gösterdikleri konsantrasyonların göstergesinde zaten her şey anlaşılıyordu. Topluluğun lideri haliyle vokaliyle önde olacaktı ya da kontrbasla birlikte çalarken söylediği zamanlarda bestelerinin ve cümlelerinin akışına göre değiştirdiği bu özel gece başlamak üzereydi. Sahneye de ilk adımı o attı zaten. Pembe elbisesi sahnenin ışıklarıyla yarışa girmiş gibiydi. “Gecenin aydınlığı” böyle bir şey olsa gerek; ışıltılı bir yüz, heyecanın yansıyan pırıltıları, ayakta tam karşıda duran karanlığın içindekilere belli ki tanıdık da olan yüzlere hızla ulaşıyordu. Gitar, bas, davul ve vokal ile başlayan parçalar piyanonun da katıldığı bir akışa doğru ilerledi. Artık müzisyenler vokal eşliği dışında biraz daha kendilerini hissettirmek ister gibi çalmaya başladıklarında ise sahne kenarından yeni müzisyenlerin gelecek parçaya hazırlandıkları fark ediliyordu. Sırasıyla çello, keman ve daha sonra saksafon katılımıyla belki albümün tamamını dinletecekleri tanıtım konseri dinleyiciyi memnun etmiş olmalı ki coşkulu destek de hemen gelmeye başladı, gülümsemeler karşılıklı yükseldi. Müzisyenlerin mücadele ve tutku düzeyleri beni her zaman şaşırtıyordu. İncelikli bir denge de yaratmak zorundaydılar. Öyle ya samimiyet bir göstergeydi ama asil de durmak, üretilmiş olanı kusursuzca iletmeye çalışmak, güçlü bir ifade çabası, bedenin dilini yönetirken, enstrümanlar ile ahenk içinde olmak ve zihinden geçenlerin bütün bu yüksek elektrikli ortamda sağlıklı bir akışkanlıkla yapılana aktarabilmek onların içindeki adrenalin canavarı, tüketici bir devasa cevheri arıyordu. Tek başınıza olsanız neyse bir de hep birlikte olmayı izlemeye çalışmak – farkında olmak belki biraz da karşılıklı yönetmek gibi ihtiyacı içinde barındıran sıkıca bir tutunmuşluk manzarasında beklentilere uygun olarak yüksek algılı zor beyler ve hanımların önüne atılıyordu. Deli gibi soğutulmuş biramdan bir yudum daha aldım. Müziği dinlemediğimi, aklımı veremediğimi ve etrafı seyrettiğimi fark ettim. Bugün demek ki böyle bir gündü. Sanki bu mekânın ışık sistemi daha da mı güçlendirilmişti acaba? Tuhaf olan bunu hepsi yapıyordu. Bütün mekânlarda çılgın güzellikteki ışık sistemleri daha da güzele, iyiye giderken ses sistemleri, salon akustikleri bence maalesef yerinde sayıyordu. Görsel şatafat her zaman başı çekiyor demek ki! Konserin sonunu merak etmeden çıktım, zaten kafam yerinde değildi, en iyisi albümü baştan dinlemek ve biraya aynı soğuklukta olmasa da evde devam etmek daha cazip geldi. Gelişime göre daha sakin adımlarla yeniden gecenin nemli havasını soluyarak metroya doğru yürüdüm. Araçlar da insanlar da azalmıştı. Aşağı indiğimde ise neredeyse 30 yaş üzeri kimse kalmadığını fark ettim. Aslında şu sıralar o kadar da eğlenceli bir kent değil burası ama demek ki onların bir arada olabilecekleri yerler yine de mümkün, hiçbir şey olmasa bile dışarıda olmak en iyisi gibi gelen yılların tanıdıklığı... Yeniden müzisyenleri düşündüm; hatırlamayacakları onca gece içinde aydınlık bir tanesi olarak bunu hiç unutamayacaklardı. Sıradan olanı değil diğerlerinden farklı olanı hatırlatıyordu gecenin aydınlığı... ortak bir ışık, ortak bir yansıma.

 

Levent Öget

 

Bomonti / Caddebostan

 

Cazkolik.com / 31 Ocak 2023, Salı

 

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Levent Öget

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.