Dinlediğiniz müzik Fatima Spar`ın 2008 yılında yayınladığı "Trust" isimli çalışmasından alınan "The wGood Way" adlı parçasıdır.
Cazkolik İzmir Ekibi olarak yine bir İstanbul ziyaretimizde sadece gezmekle kalmadık, aynı zamanda çok sevdiğimiz Fatima Spar Und Die Freedom Fries’ı 15 Nisan 2011 Cuma günü Ghetto’da dinledik ve aklımızda kalacağına Cazkolik`te kalsın dediğimiz sorularımızı sorduk.
Fatima Spar Und Die Freedom Fries ya da İngilizce söylenişiyle Fatima Spar And The Freedom Fries grubu altı kişiden oluşuyor; Milos Todorovski (akordeon), Philip Moosbrugger (kontrabas), Alexander Wladigeroff (flugelhorn ve trompet), Andrey Prosorov (soprano saksafon) ve Erwin Schober (davul).
2006 yılında çıkardıkları “Zirzop” ve 2008 yılında çıkardıkları “Trust” albümlerinde Almanca, İngilizce ve Türkçe şarkılar yer almakta. Türkçe şarkılardan biri “Kızılcıklar oldu mu” isimli anonim türkümüz. “Kibirli Ceviz” şarkısını Nestle’nin bir çikolata reklamındaki şu nakarattan hatırlayabiliriz: “En sonunda yiyecem seni, çıldırtıyorsun beni.” Bir diğeri ise büyük şair Necip Fazıl Kısakürek’e ait “Üç atlı” şiirinin bestelenmiş hali. Albümdeki şarkıların hikayeleri ve söylendikleri diller kadar tarzları da çeşitlilik gösteriyor. Swing, bossa nova, vals, çingene müziği, pop, punk ve halk müziği tarzının birleşimiyle ortaya oldukça yaratıcı ve yenilikçiliği tanıdıklığı ile bir arada buluşturan bir tarz çıkıyor.
İzmirliler Fatima Spar ve grubu ile 2010 yılının Mart ayında 17. İzmir Avrupa Caz Festivali’nde buluşmuştu. Grup, festivale bir proje kapsamında ücretsiz olarak katılmış ve konser salonu dinleyicilerin izdihamına uğramıştı. İstanbul’da yaşayanlar ise bu açıdan daha şanslı, çünkü grubun İstanbul’da pek çok konseri olmuş.
Asıl adı Nihal Şentürk olan Fatima Spar Avusturya doğumlu. “Fatima” adını yurt dışında çok bilinen bir Türk ismi olduğu için seçmiş. “Spar” ise Avusturya’da yabancıların çok alışveriş yaptıkları bir marketler zincirinin adı. Nevizade’nin alt tarafında bulunan Ghetto konserindeki kalabalığa ve coşkuya bakılacak olursa Fatima Spar isim seçimindeki amacına ulaşmış ve sadece adıyla değil şarkılarıyla ve sahnedeki enerjisiyle de akıllarda kalmış gibi görünüyor. Kendisiyle bu yoğun konseri öncesinde, grubu provaya başlamışken kısa da olsa sohbet etme fırsatı yakaladık. Kendini bildi bileli müzikle uğraştığını söyleyen Spar 10 yaşında gitar çalmaya başlamış. Bir dönem moda tasarım eğitimi bile almış ancak müzik ağır bastığı için bu eğitimini yarıda bırakmış.
Avusturya’da veya başka bir yerde her zaman program yaptıkları bir yer olup olmadığını sorduğumuzda düzenli olarak sahne aldıkları bir yer olmadığını, rutin programlardansa turneye çıkıp konser vermeyi tercih ettiklerini anlattı. Daha çok Avrupa’da konserler düzenlediklerini, İstanbul’daki bu konserden sonra da Ankara’ya ve Hollanda’ya gideceklerini söyledi. Bu röportaj yayınlandığı sırada grup, o konserleri bitirmiş ve 28-29 Mayıs’taki Hollanda ile 10 Haziran’daki Macaristan konserine hazırlanıyor olacak.
Fatima Spar, 17. İzmir Avrupa Caz Festivali’ndeki konserinde her şarkıdan önce o parçanın öyküsünü kısaca açıklamıştı. Zirzop albümündeki “W” ve “İstanbul Darf Nicht Wien Werden” (İstanbul Viyana Olmasın) gibi şarkıların grubun sosyal olaylara bakış tarzını yansıttığı ve yolunda gitmeyen bir şeyleri protesto ettiği anlaşılmıştı. Yine aynı konserde başlangıç saati gelmesine rağmen davetiyesi bulunmayan, ancak hala boş yerler bulunan salona girmek isteyen dinleyiciler içeri alınana kadar grup konsere başlamamıştı. Ayrıca Münih’teki bir konserlerinde ise sahnenin hemen önüne konmuş sandalyelerde oturan kişilere herkes ayaktayken onların niye oturduklarını, oturarak arkadakilerin öne gelmelerini engellediklerini söylediğini öğrenmiştik. Aynı tepkiyi içeri giremeyen dinleyicilere yer açılması için, İzmir konserinde ön sıralarda oturanlara da göstermişti. Fatima Spar’a müziğin siyasi bakış açısını yansıtması ya da sosyal bir sorumluluk taşıyıp taşımaması gereği hakkında ne düşündüğünü sorduk. Bu dünyada yaşıyorsak politikanın da sosyal olayların da bizim bir parçamız olduğunu düşünüyordu. Bir şarkıcı, bir müzik grubu olarak da insanların kendilerini çok özel bir şekilde dinlediklerini, bunu da sosyal olaylara yer vermek ve dikkat çekmek için bir fırsat olarak değerlendirdiğini söyledi. Konseri oturarak dinleyen protokol için ise gülerek - belki de sonradan düşündüğünde bu sözlerini çok müdahaleci bularak - konserlerdeki tavırlarının o anki ruh haline göre değişebildiğini, aslında insanların oturarak da dinleyebileceklerini, her zaman bir tavır göstermeyebileceğini ancak o sırada içinden öyle geldiğini açıkladı.
Yeni projelerinin ne olduğunu merak ettik ve 2011 sonuna kadar pek çok farklı projelerinin olduğunu öğrendik. Spar son üç ayını İspanya’da geçirmiş ve konserlere ara vererek yepyeni şarkılar yazmış. Bunları 2011 sonu, 2012’nin başı gibi yeni albümde dinleyebilecekmişiz. Ayrıca farklı tarzda bir müzik çalışması, kendisinin gitar çalacağı bir proje ve albümden önce çıkaracakları bir single da yoldaymış. Farklı tarzları aynı şarkı içinde buluşturan, swing yaptırırken birden doyasıya döktürme isteği uyandıran şarkılarını dinleyicilerin “balkan cazı” olarak tanımladığını söylüyoruz. Peki kendisi nasıl tanımlıyor acaba müziklerini? “Tanımlayamadık bugüne kadar” diyor gülerek. “Belki de sınıflandırmamak gerekir” diyoruz, “Olabilir” diyor. “Balkan cazı çaldık, swing çaldık ama yavaş yavaş değiştireceğiz tarzımızı. Bu konserde soul tarzında bir parça bile var.” diyerek devam ediyor ve genel olarak caz çaldıklarını, alternatif müzik yaptıklarını belirtiyor. Sıkıldığımız bir şeylere alternatif olup içimizi kıpır kıpır yaptıkları kesin, bu nedenle bu tanıma katılıyoruz.
Grubun Türkçe şarkıları da olduğunu söylemiştik. Ancak Spar’ın kendine has söyleme tarzı ve aksanı nedeniyle sözleri tam anlamak mümkün olmuyor. Şarkılara eşlik etmek de geliyor insanın içinden ya da anlatmak istediğini daha derinden kavramak istiyorsunuz, o zaman da şarkı sözlerini internette araştırmaya başlıyorsunuz ve bu sözlerin grubun sitesinde ya da başka bir kaynakta bulunmadığını görüyorsunuz. Spar iki ay içerisinde şarkı sözlerini yükleyeceklerini, bu işi ihmal ettiklerini söylüyor. Hem şarkıların hikayelerini anlayabilmek hem de konserlerde eşlik edebilmek için dinleyicilerin bunu istediğini ifade ediyor. İlk başlarda şarkı sözlerini özellikle internette yayınlamadığını, insanların şarkı sözlerini ancak albümü aldıklarında öğrenmelerinin iyi olacağını, bunun albümü satın almaları için bir motivasyon olacağını düşündüğünü açık yüreklilikle belirtiyor. “Çünkü o zamanlar tecrübesizdim, albümlerden para kazanılamayacağını bilmiyordum.” diyor. “Şimdi isteyen albümü indirsin, önemli değil.” diye de gülerek ekliyor.
Grup iki albümlerinde de bulunmayan yeni şarkılarının provasını yaparken birbirimizi duymakta zorlansak da, arada kendimizi konuştuklarımızdan çok müziğe kaptırıp yerimizde salınsak da röportajımızı başarıyla tamamladık ve konser saatinde geri dönmek üzere Ghetto’dan ayrıldık… Konser sırasında dinleyiciler tabii ki çok coşkuluydu…Bunda Fatima’nın elindeki megafonu ile eşlik ettiği şarkıları, coşturucu nidaları ve kıpır kıpır dansının etkisi büyüktü. Her şarkı bitiminde “İstanbuuuul” diye bağırarak kendi şehirleri için yazılmış şarkıyı beklediklerini belli eden kalabalığa, “Lütfen ‘İstanbul’ demeyin, onu en sona saklıyorum.” diye cevap vererek assolistliği İstanbul’a verdiğini belli ediyordu. Dinleyicilerin grubun yeni şarkılarına gösterdiği olumlu tepkilerden üçüncü albümlerinin de öncekiler kadar çok sevileceği anlaşılıyordu.
Bu neşeli konserin ardından Fatima Spar Und Die Freedom Fries’ı ilk duyduğumuz zamanı düşündüğümüzde aklımızda beliren şu oluyor: Ne zamandır müzikler birbirinin aynı gibiydi ama bu kesinlikle çok farklı…Bu çok uluslu grup, farklı kültürlerin karşılaşmasıyla ortaya çıkan çok sesliliği ile dinleyicinin farklılık arayışına cevap veriyor. Fatima Spar Und Die Freedom Fries’ın müziği hakkında bir fikir sahibi olmak ve konser tarihleri hakkında bilgi almak istiyorsanız http://www.freedomfries.at/music.html" http sitesi size yardımcı olabilir. Hala dinlememiş olanlara bu da bizim bir hediyemiz olsun, keyifli müziklerle kalın…
Röportaj ve Fotoğraflar: Ceren Erdur cerenerdur@cazkolik.com ve Yasemin Seymenoğlu yaseminseymenoglu@cazkolik.com
Cazkolik.com / 24 Mayıs 2011, Salı
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.
Ahmet İşsever
Ben vokal ve perküsyon ile konu içi oluyorum 58 yaşında emekli ve Hacı bir vatandaşım.Çabalarınızı takdirle karşılıyorum.Cuma C.tesi leri Meltem EGE ve/yada Ayça GÜNDÜZ ile birlikte Ankara Cafemiz adlı caz ortamında 21-23 45 arası Caz keyfi Arjantin cad.Karum dan yukarı ..yorumlar Ankara da bizde...esen kalın
Bu Yoruma Cevap Yazın »