Harlem Rönesansı olarak bilinen kültürel hareket, şiir ve düzyazıdan müzik, resim, heykel ve daha fazlasına ABD'nin yeni kurtarılmış siyah nüfusu arasında eşi görülmemiş bir dizi sanat ve sosyal değişim yarattı. 1865'te İç Savaş'ın sona ermesi, köleleştirilmiş yüz binlerce Afro-Amerikalı'nın kurtuluşuna yol açtı ve 1920 yılına gelindiğinde, güneyden gelen yaklaşık 300 bin Afro-Amerikalı ekonomik, sosyal ve politik özgürlük için kuzeye göç etti. New York'un kuzeyinde Manhattan'ın 3 kilometrekarelik mahallesi Harlem, yeni bir başlangıç yapmak isteyen yaklaşık 175 bin Afro-Amerikalı için ideal bir yaşama hedefi haline geldi.
New York, güneyli Afro-Amerikalılar için belki tek hedef değildi ama önemli bir şehirdi. St. Louis'deki Washington Üniversitesi'nde Afrika ve Afrika kökenli Amerikalılar üzerine çalışan William J. Maxwell, "Belki de en önemli parça demografik faktördür" diyor. "Siyah Amerikalılar tarafından güneyden kuzeye "Büyük Göç" (Great Migration) olarak bilinen kitlesel bir yer değiştirme yaşandı. Özellikle I. Dünya Savaşı'ndan sonra kuzey şehirleri fark edilir derecede siyahîleşti. Siyahlar, Chicago, St. Louis, Cleveland gibi şehirlere göç etse de Harlem bu göçün sembolik başkenti oldu".
Ancak New York (özellikle Afro-Amerikalılara daha düşük gayrimenkul ve kira fiyatları sunan Harlem), kölelik sonrası siyah olmanın ne anlama geldiğini yeniden keşfettikleri ve tanımlamaya başladıkları için önemli bir şehirdi. Maxwell, "Bunu somut ve pratik şekilde düşünmek için mevcut sanatsal altyapının olduğu yerdi" diyor. "Büyük yayın şirketleri New York'taydı, modern sanat New York'ta yerleşikti ve Harlem siyah sanatçılar için cazip bir yerdi. Ayrıca, New York içinde Harlem de önemliydi çünkü Karayip, Barbados ve Haiti'den gelenlerle beraber Birleşik Devletler'in en uluslararası siyahî şehriydi. Siyasi aktivist Marcus Garvey ve şair Claude McKay gibi Jamaikalılar da harekete derinden dahil oldular ve birçok Afrikalı ile birlikte New York'a geldiler".
Harlem Rönesans dönemi şairi Langston Hughes Harlem'de. (Robert W. Kelly/Getty Images)
Tüm bu değişiklikler ülkenin diğer şehirlerinde de gelişirken Afro-Amerikalılar arasında edebî, sanatsal, entelektüel ve sosyal değişimin patlaması bir hareket olarak hızla "Harlem Rönesansı" diye bilinen şeye dönüştü. “Bizzat içinde olanların bir rönesans gerçekleştirdiklerinin farkında oldukları bir hareketti” diyor yazar Maxwell. "O zamanlar "Yeni Negro Hareketi" ve "Yeni Negro Rönesansı" da dahil olmak üzere farklı şeyler olarak adlandırıldı, ancak sadece birkaç yıllık bir estetik veya kültürel olay değildi".
Bir çoğu, Harlem Rönesansı'nı öncelikle önde gelen şair ve yazar Langston Hughes'un eserlerinin doğuşunu içeren edebî bir hareket olarak görse de, yaklaşık 1910'lardan 1930'ların ortalarına kadar süren altın dönem, görsel sanatların, müziğin, tiyatronun çoğalmasını da sağladı ve dahası, Harlem Rönesansı özünde sanatsal bir hareketten çok daha fazlasıydı, siyah olmayı tamamen yeni bir şekilde, bir gurur olarak geri kazanmaya ve siyah olmayı yeniden tanımlamaya adanmış önemli bir hareketti.
“Rönesans yeniden doğuş fikriyle ilgilidir,” diyor Maxwell. "İtalyan Rönesansında olduğu gibi bunun örnekleri var. Harlem Rönesansı, Afrika kültürünün yeniden doğuşunda kölelikten öncekine benzer bir fikre sahipti ama aynı zamanda kara dünya ile kültürel bağlantıyı yeniden keşfetmekle de ilgiliydi. Harlem Rönesansı ile çelişkili olan şey, siyah sanatçıların modern bir siyah insan olmanın ne anlama geldiğini tanımlamasıydı, başka deyişle, siyah insanların kentli olmaları ya da çeşitli ekonomik özgürlük biçimleri bulmaları ile ilgiliydi. New York'ta merkezîleşmesinin bir nedeni ise yaşanan Büyük Göç sonrası tıpkı kölelik öncesi gibi Afrika kültürünün yeniden canlanması amaçlanmıştı ama daha önemlisi, modernite ile ilgili olarak siyah Amerikalı olmanın ne demek olduğunu da tanımlamaktı."
Maxwell'e göre, Harlem Rönesansının önemi, bir bütün olarak sanatın ve nüfuzlu kültürün ötesine uzanıyordu. “Bir çok farklı stil vardı ve tüm bu insanlar siyahlığı modern olarak yeniden tanımlamaya çalışıyorlardı” diyor. "19. ve 20. yüzyıl ırkçılığının temel unsurlarından biri, siyah insanların ilkel ya da tarih eğrisinin arkasında olduğu fikriydi, Harlem Rönesansı buna karşı çıktı ve siyah insanların kapasiteye sahip en modern insanlar olduğunu öne sürdü".
1925 yılı New York Harlem'de 138. ve 7. Cadde'de bulunan Rönesans Balo Salonu ve gazino. (Michael Ochs Arşivleri/Getty Images)
Afro-Amerikalıların tarihi ırkçılığın geriye itildiği kritik yollardan biri ve ülkenin müzikal manzarasını etkili bir şekilde dönüştürmekti. Caz müziğinin kökleri New Orleans ve Memphis gibi güney kasaba ve şehirlerdeydi ama doğu Kıyısında üne kavuştu. Maxwell, "Klasik 1920'lerin cazı veya 'Dixieland' New York'ta icat edilmedi, ancak caz müziği ilk olarak pazarlanabilir ve ulusal bir meta haline bu şehirlerde geldi," diyor. "Bessie Smith ve Duke Ellington gibi sanatçılar New York'tan gelmediler, ancak oradaki kulüpler çaldılar ve orada seyirci buldular. New York, cazın ulusal eğlence endüstrilerine erken dönem katıldığı yerdir."
Maxwell'e göre, New York'ta belirli bir caz tarzı icat edildi ancak "klasik" caz olarak bildiğimiz şeyin çoğu başka yerlerden ithal edildi. "New York cazın ulusal olarak popüler hale geldiği, radyo ve sinemalarda çalınmaya başladığı yerdi" diyor. "Louis Armstrong 1920'lerin başında Mississippi nehrinde çalarak geziyordu, New York'a gitmeden önce de Chicago'da çaldı. Fats Waller ve James P. Johnson gibi sanatçılar 'stride piano' adı verilen tarz yeni icra New York'ta gelişti. Bu adamlar, Tin Pan Alley'de profesyonel şarkı yazarları olmaları nedeniyle New York'u bir eğlence başkentine dönüştürdüler".
Harlem Rönesansı dansçı Josephine Baker ve sanatçı Aaron Douglas gibi ünlülerin katkılarıyla kutlanmaya devam ederken, yazar Maxwell o döneme dair keşfedilecek daha çok şey olduğunu söylüyor. Maxwell, "Claude McKay'ın 'Romance in Marseille' adlı kayıp romanı henüz yayınlanmamış tüm o şeylerin bir örneğidir," diyor. "Yaklaşık 10 yıl önce başka bir McKay romanı daha keşfedilmişti".
Harlem Rönesansında henüz anlamadığımız çok çeşitli işler vardı. İnsanlar siyah folklor ve konuşma stillerine batırılmış klasik bir şiir olan Langston Hughes'un çalışmalarını ve Zora Neale Hurston'u tanıyorlar. Sözlü formları düz yazıya soktuğu bilinen büyük siyahî hikaye anlatıcıları ve antropologlar da var ama bunun ötesinde, aynı zamanda bir hekim olan ve esprili romanlar yazan Rudolph Fisher adlı genç bir romancıdan ayrıca "Walls of Jericho" gibi başka işler de var. Helene Johnson gibi esprili, neredeyse Dorothy Parker benzeri eserler yazan genç şairler de vardı.
Harlem Rönesansı, Büyük Bunalım'ın ekonomik etkilerinden sonra 1930'lardan itibaren etkili şekilde sona erdi. Harlem Rönesansı'nın tarihi dönemi bir asır önce zirveye ulaşmış olsa da etkisi onlarca yıl Amerikan kültürünü biçimlendirdi. 1960'ların sivil haklar hareketi üzerindeki etkisinden modern sanat ve kültürdeki kalıcı mirasa kadar Harlem Rönesansı, tıpkı Teksas Güney Üniversitesi'nde tarih profesörü Profesör Cary D. Wintz'in yazdığı gibi "önemli sayıda ana akım yayıncı ve eleştirmen Afro-Amerikan edebiyatını ciddiye aldı ve ilk defa Afro-Amerikan edebiyatı ve sanatı Amerikan ulusundan büyük ölçüde ilgi gördü".
Michell Konstantinovsky
Bu yazı Howstuffworks isimli web sitesinde 21 Nisan 2020 günü yayınlanmıştır.
Cazkolik.com / 22 Nisan 2020, Çarşamba
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.