Herbie Hancock; Yeniden icadın ustası

Herbie Hancock; Yeniden icadın ustası

"Her zaman odadaki en havalı adam" - 2013'te Başkan Obama tarafından Kennedy Center Honor ödülüne layık görüldüğünde, Herbie Hancock böyle tanıtıldı. Altı yaşında, Chicago'nun Güney Yakası'nda büyüdüğü mahallesindeki bir komşunun apartman dairesinde piyanonun başına oturduğundan beri, bu tanım geçerliliğini koruyor. Aynen şimdi olduğu üzere, 81 yaşında olan Hancock, başka bir kuşağın müzik kralları ve Kraliçeleri ile ortaklaşa çalışmalar üretebildiği gibi. Bu özelliği belki de kendisini diğer tüm müzisyenlerden ayırt ediyor.

 

75 yıllık müzik üretimi süresince, çok az insan Hancock kadar neşe yaydı; bunu ömür boyu sürecek bir görev olarak görüyor kendisinde. Pek çok röportajında şu ifadeye sık rastlarız: "Müzisyen diye bir kategori ya da tür yoktur. Biz insanız. Etrafımızdaki dünyadan etkileniyoruz. Tabii bu da müziğin bir parçası oluyor."

 

Hancock, müziği paylaşma isteğinin en derin ifadesi olarak görür: fikirlerin ve kültürlerin, geleneklerin ve merakın sonsuz bir karışımı. En büyük cazcıların pek çoğu gibi o da klasikçi olarak kariyerine atıldı. Komşusunun piyanosuyla 1950'lerin doo-wop pop ezgilerini çaldığını duyan ailesi, yedinci doğum günü için ona, kilisenin bodrumundan kurtarılan 5 dolarlık bir çalgı aleti almaya karar verdi. Böylece Hancock hayatında ilk enstrümanına sahip oldu.

 

Beş yıl içinde Hancock, genç müzisyenler yarışmasını kazanacak ve hatta Chicago Senfoni Orkestrası’nda solist olarak bir Mozart konçertosu çalacak kadar kendini geliştirdi. Bundan on yıl sonra - George Shearing'in kayıtlarını dinleyerek doğaçlamanın dayanılmaz özgürlüklerini ilk kez deneyimleyip öğrendikten sonra - 1960'larda gelecek vadeden bir cazcı için olabilecek en büyük ödülle taçlandırıldı: Miles Davis’in kendisi tarafından grubuna katılması için davet aldı.

 

Hancock seçmeler sürecini dün gibi hatırlıyor, Davis (tüm zamanların en iyi caz albümü “Kind of Blue”yu henüz o zamanlarda daha tamamlaması için epeyi bir zaman var) bulabildiği en iyi genç müzisyenleri New York'taki evine gelmelerini rica etmiş. Amacı ikinci yeni eşsiz beşlisi oluşturmak idi. Davis, aralarında 17 yaşındaki dahi davulcu kabul edilen Tony Williams'ın da bulunduğu yeni acemi arkadaşlarını bodrumunda üç gün boyunca birlikte çalmasını sağladı.

 

Ara sıra trompetiyle aşağı iner ve onlara katılırdı, ama çoğunlukla üst kattan aşağı inmez ve bu acemilerden uzak dururdu. Onlara kulak misafiri olur ve olabildiğince onları rahat bırakıp müzikleriyle takılmalarını isterdi zira onların yayına sık sık inerse, genç adamların gözünü korkutacağını bilirdi.

 

Üç gün sonra Davis, hepsine kayıt yapmaya hazır olduklarını bildirdi. Hancock, caz üstadı sayesinde bu oluşumun başından beri güvenin ne olduğunu söylüyor. “Bize ne çalacağımızı asla söylemedi” diye hatırlıyor. "Tam tersi oldu. Bizi her zaman yeni şeyler denemeye teşvik etti." Böylesine bir doğaçlama özgürlüğünün bazı yönlerden ürkütücü olduğunun da altını çiziyor. “Ben sahnede Wayne Shorter, Miles Davis, Ron Carter ile çalmaya çıkan bir çocuktum. Ama her zaman arkamda olduklarını biliyordum. Sahneye çıktım ve her salisenin hakkını vermeye çalıştım.”

 

Burada öğrendiği aynı macera ruhu, sürekli buluş, üretkenlik ve yaratıcılık Hancock'tan kariyeri boyunca hiç ayrılmadı. Müziğini kendi başına yeni yönlere taşımadan önce Davis ile tam beş yıl çaldı. 1973'teki çığır açan dört eserli albümü “Head Hunters,” funk, soul ve yerli Afrika ritimlerini uçuk caz tarzına katarak o zamana kadar kazandığı klasik caz hayranları yabancılaştırma riskini aldı. Kendisine daha genç bir dinleyici kitlesi bulan bu cesur deneyden sonra, Hancock, albümlerine yeni sesler eklemekten sürekli keyif aldı ve asla yaptığı ile yetinmedi, sürekli kendisini geliştirdi, sabit durmadı. Hancock’un asıl meselesini kendisi şöyle izah ediyor: "Etrafa bakıyorum ve neyin bir müzik geleneği haline geldiğini görüyorum. Sonra onu nasıl kırabileceğimi düşünüyorum. Yaratıcılık ve inovasyon buradan geliyor."

 

 

1983'te Hancock, pek çok müzikseverin belki de arka planını bilmediği bir müzik ile tarihine imza attı.  Scratching (plak tırmalamak / sürtmek) DJ tekniklerini, sintizayzır kompozisyonu olan "Rockit" ile entegre etti. Bu devrimci hareketi ile listelere girdi ve çağdaş caz müziği yeni bir yöne taşıdı. Dört yıl sonra, “Round Midnight” filmine yazdığı müzik ile Oscar kazandı. Kendisinden gelen pek çok yeni tarza da el verdiği bilinir. Örneğin bir röportajında Snoop Dogg, Hancock'un ilham kaynağına yürekten şöyle teşekkür etti: "Seni seviyoruz Herbie. Hip-hop'u icat ettiğin için teşekkürler!"

 

Piyanist elbette burada durmadı ve baş döndürücü bir hızla çok sayıda ilham verici müziklere imza atmaya devam etti. 2007'de, 45. Albümü olan “River: Letters to Joni” ile müziğe yaptığı lirik katkı sayesinde, zamanın en favorileri arasında gösterilen Kanye West'i bile geride bırakarak, yılın en iyi albümü için Grammy kazanan ikinci caz müzisyeni oldu.

 

Müziği beklenmedik şekillerde gelişirken, Hancock farklı aydınlanma türleri aramayı sürdürdü. 1970'lerde Budistliği benimsedi ve hayatının en zor zamanlarında bu yaşam tarzı ona yardımcı oldu. Kız kardeşi ve bir zamanlar işbirlikçisi Jean, 1985'te bir uçak kazasında öldüğünde ve daha sonraki alkol ve uyuşturucu bağımlılığı döneminde Budizm ona yol göstermiş.

 

Budizm'e olan ilgisi, doğrudan o anda yaşama konusundaki müzikal anlayışından kaynaklanmış. "Budizm, olan her şeyin potansiyel olarak önemli olduğunu, iyi ya da kötü her an, hayatınızı ilerletmenin bir yolu olarak kabul edilmesi gerektiğini savunuyor. Böylece zehri bile ilaca çevirebilirsiniz. Bu şekilde her şey iyilik için bir güç haline gelebilir. Hancock’da bu meseleyi yüreğine taşımız bir misyoner.

 

Arkadaşı ve akıl hocası Daisaku Ikeda ile yaptığı sohbetlerde Hancock, müziğin ve maneviyatın ona öğrettiği dersleri, olabileceğinin en iyisi olmak için evirdiğini vurguluyor. Böylece sürekli “hiç bitmeyen arayışı" içinde olduğunun altını çiziyor. Bu yolculuğun başından beri veya ortasına dahil olan müzikseverler çok şeyler öğrendi. Hancock yerinde durmayacak! Sesler değişebilir ancak taahhüt aynı: "İnsanları cesur olmaya teşvik etmek" diyor Hancock ve şöyle devam ediyor "Denemek ve daha önce duymadıkları şeyleri dinlemek. Bir şeyleri başkalarının kulaklarından duymak."

 

Zekeriya Şen

 

Cazkolik.com / 29 Eylül 2021, Çarşamba

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Zekeriya Şen

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.