Tokyo Olimpiyatları günlerindeyiz. Olimpiyatlar, Covid-19, küresel iklim sorunları ve siyasal gelişmeler arasında eğer madalya da kazanırsak moral veren az sayıda haber arasında başı çekiyor.
BBC'nin klasik müzik dergisi müzik dünyasıyla popüler gündem arasında müzik lehine haberler yapmayı iyi bilen bir dergidir. Geçen hafta olimpiyatların ilk yıllarında müzikler için de madalya verildiğini yine bu dergi hatırlatmıştı. Dergiden Richard Morrison bu kez fantezi/farazi bir soru sormuş? (Fantezi/farazi dedik ama aşağıda yazdıklarını okuyunca durumun hiç de öyle olmadığını farkedeceksiniz).
Klasik müzik için olimpiyatlar düzenlenseydi birinci hangi ülke olurdu?
Morrison bu sorunun ardından şöyle söylüyor, "Klasik müzik için olimpiyatlar olduğunu varsayalım. Madalya sıralamasında hangi ülkeler birinci olurdu? Cevap vermeden önce, olimpiyat yetkililerinin ölen yarışmacıları diskalifiye etme eğiliminde olduğunu unutmayın. Bu da, Avusturya, Almanya gibi klasik müzik ülkelerinin Haydn, Mozart, Schubert, Bruckner ve Mahler gibi büyük isimlerin avantajını kullanamayacağı anlamına geliyor. Bu olimpiyatlar tıpkı spor gibi, geçmişin değil değil, bugünün müzikal hünerlerini test eden bir fantezi yarışmadır".
Kim zirvede olurdu?
Bahisçilerin favorilerinden biri kesinlikle Güney Kore olmalı. Bir keresinde Rusya'daki Çaykovski Yarışması'na katıldım, vokal kategorileri (Rusça şarkı söylemek zorunlu olsa da) ve keman bölümünde Korelilerin tahtayı resmen silip süpürdüğünü görünce şaşırdım. Bana göre de piyano yarışmasını da düşününce göz kamaştırıcı genç Koreli mutlaka kazanmalıydı ancak Moskovalılar o kadar partizan ki, birincilik ödülünü Rus'a vermeselerdi hakemler linç edebilirlerdi.
Korelilerin "teknik olarak iyi ama duygudan yoksun" olduklarına dair eski ırkçı saçmalıkları boşverin, çünkü, bu yeni nesilde teknik, stil ve tutku dahil her şey var. Peki nasıl yapıyorlar? Anne-babalar ve öğretmenlerin aşıladığı demir disiplin bunda kesin bir rol oynuyor. Karşılaştırılınca, Koreli şarkıcılar Batılı meslektaşlarına göre çok daha az zorlamayla yüksek pasajları icra edebilmek için yeterli fiziksel kapasiteye sahip görünüyorlar. Sonra bir de Kore dilinin avantajı var. Dilin sahip olduğu keskin tonlama duygusunun Koreli çocuklar arasında Batıya göre daha yaygın olmasına şaşmamak gerek.
Rusya elbette, hâlâ harika şarkıcılar üretiyor. Mariinsky mesela en önde gelen okullardan biridir ve Rus şefler müzik dünyasının çoğunu yönetmeye devam ediyor: Gergiev, Jurowski, Bychkov ve Petrenko'yu düşünün. Ama ya enstrümantalistler?
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra üst düzey çoğu Rus hoca Batı konservatuvarlarına transfer edildi, şimdiki genç Rusların ne kadar titiz eğitildiğinden emin değilim. Duyduklarımın çoğu inanılmaz derecede gösterişli ama Mozart'ın nasıl çalınacağına dair fikirleri yok gibi. Tabii ki aynı şeyi Horowitz için de söylediler ama o milyarda birdi. Rusya elli yıl önce fantastik klasik müzik olimpiyatlarında avuç dolusu altın alırdı, bugün ise çok daha az alır.
Ya gelecek?
Doğudaki yeni klasik müzik devinin Çin olduğunu tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. Rakamlar söylüyor. Bir ülkede piyano öğrenen 40 milyon çocuk ve keman çalmaya başlayan çocuk orduları varsa, o zaman istatistiksel mantık yüzlerce birinci sınıf Çinli sanatçının çok yakında dünyanın bütün konser salonlarına hükmedeceğini gösteriyor. Henüz yanıtlanamayan soru şu ki, Batı müzik tarihi ve stillerin nüanslarını, enstrümantal tekniklerde ustalaştıkları kadar çabuk kavrayabilecekler mi?
Peki ya podyumun geri kalanı?
Şimdilik, en azından, ABD, mükemmel kaynaklara sahip konservatuarları sayesinde muhtemelen müzik madalyaları tablosunun zirvesine yakın olacaktır. Ve ABD de (tıpkı İngiltere gibi) henüz bahsetmediğimiz bir alanda yüksek puan alacaktır ki o da bestecilerdir. Ciddi Avrupalı besteciler hâlâ büyük ölçüde Boulez'in esiriyken, çıkmaza giren diziselliği bir kenara atarak halkla yeniden bağlantı kurmaya çalışanlar Amerikalılar ve kısmen İngilizlerdi.
Yine de, pek çok şehirde orkestralar dinleyicilerini geri kazanmak için uğraşırken Amerikan klasik müzik sahnesinin can çekiştğini de görmek lazım. Eğer gençlere klasik müzik sevgisi aşılamak için en fazla çaba harcayan ülkelere altın madalya verecek olsaydık, o zaman kesinlikle Venezuela ve Finlandiya üst sıralarda yer almak için yarışıyor olurdu. Son derece farklı ülkeler ve farklı ulusal mizaçlara sahip olmalarına rağmen çocukluk boyunca yoğun müzik öğretimi ve eğitim sonucunda dünya çapında sanatçı yetişeceğine dair bu iki ülkenin ortak bir inancı var.
Madalya bahislerinde Avrupa ne olacak?
Peki tüm bunlarda müzik madalyaları tablosunda 'eski Avrupa'yı nereye koyuyoruz? Batı Avrupa'nın hâlâ birinci sınıf müzik ve müzisyen ürettiğini inkâr etmek gülünç olurdu. Ancak kıta genelinde orkestraları ve opera binalarını ayakta tutan muazzam sübvansiyonlara rağmen ülkeler iflasın eşiğindeyken hepsi tehdit altında. Yanı sıra, eğer müzik eğitimine yatırım yapılmazsa giderek daha az Avrupalı klasik müziği tanıyacak veya önemseyecek. O zaman, bütün o muhteşem orkestralar ve opera binaları sağlanan desteklere rağmen eninde sonunda çökecek.
Şu anda bile düşüş işaretleri var. Katıldığım Çaykovski yarışmasında tek bir İngiliz, Fransız veya Alman nerdeyse yoktu. Artık rekabet edemeyecek kadar geride mi kaldık?
Cazkolik.com / 03 Ağustos 2021, Salı
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.