Officium Novum

Officium Novum

İngiliz vokal topluluğu The Hilliard Ensemble ve Norveçli saksofon ustası Jan Garbarek, ilk defa 1993 yılında “Officium” albümüyle işbirliğine gittiklerinden bu yana onsekiz yıl ve üç albüm geride kaldı. Garbarek’in saksofon sololarının tenor, kontrtenor ve bas sesleri üzerine kurmuş olduğu armonik zarafet, hem caz hem de koral müzik tutkunlarını oldukça memnun etmişti o dönemde. Tam olarak ne klasik ne de caz türlerine ait olan albüm, doksanların ilk yıllarında o zaman hiç  de tahmin edilmeyen bir satış başarısı yakalarken, birçok ülkede de liste başı olmuştu. Ortaçağ kilise müziklerinin dört erkek sesi ve Garbarek’in saksofonları tarafından yorumlandığı bu albümden beş yıl sonraya tarihlenen “Mnemosyne” albümü ise ortaçağın müzikal coğrafyasının ötesine geçerek, yirminci yüzyıl bestecilerinin eserlerine de yer veriyordu.

 

İkinci albümün ardından oniki yıl bekleyen The Hilliard Ensemble ve Garbarek, 2010 yılının son günlerinde bu kez yaşadığımız toprakların hiç de yabancısı olmayan bir bestecinin ekseninde oluşturulmuş bir albüm ile huzurlara geldi. İlk albümün ismine biraz da atıfta bulunarak “Officium Novum” ismini alan çalışma, diğer iki albüm gibi Avusturya’daki St. Gerold Manastırı’nda kaydedildi. Sağlamış olduğu akustik zenginlik ile The Hilliard Ensemble, Garbarek ortaklığında kaydedilen üç albümde önemli bir yere sahip olan St. Gerold Manastırı, içermiş olduğu doğal yankılanma ile dört insan sesi ve saksofonun sesinde kolay kolay yakalanamayacak olan bir görkem ve derinlik sunuyor.

 

 

Coğrafyalar ve Zamanlar Arasında Bir Yolculuk:

 

Albümde yer alan bestecilerin coğrafyalar ve zamanlar arası göstermiş oldukları çeşitlilik dikkate değer bir konu. Bir anlamda doğu-batı ve geçmiş-gelecek kontrastı yakalanan albümde Ermenistan, Bizans, Fransa, İspanya ve Rusya gibi diyarlara yolculuklar söz konusu. Odak  noktasında Türkiye doğumlu Ermeni müzisyenlerden Komitas Vardapet’in bestelerinin olduğu albümün repertuarının büyük bir kısmı, The Hilliard Ensemble’ın Ermenistan’a yapmış olduğu ziyaretler sonucunda şekillenir. Albümde yer alan Komitas eserleri her ne kadar 1910 ile 1915 yılları arasına tarihlenmiş olsa da, kökenleri neredeyse antik çağlara kadar uzanır. Besteci kimliğinin yanısıra; aynı zamanda etkin çalışmalar gerçekleştirmiş bir etnomüzikolog olan Komitas bu parçalarda dini içerikli Ermeni müziğinin nasıl halk müziğinden gelişmiş olduğunu gözler önüne sererken, bir yandan da bu folklorik temaların sanat müziğinde nasıl kullanılabileceğini gösterir. Albümde yer alan Komitas eserlerinden ikisi olan "Hays hark nviranats ukhti" ve "Surb, surb" Ermeni kilisesi ayinlerde söylenmek üzere yazılmış eserler olsada bestecinin kendisi tarafından farklı zamanlarda farklı formlarda düzenlenmiştir. Bu iki eserin albümde yer alan versiyonları ise bestecinin 1914-15 yıllarında İstanbul’da yazmış olduğu şekilleridir.

 

Komitas seçkisinin yanısıra; Arvo Pärt’ın topluluk için yazmış olduğu “Most Holy Mother of God” eseri şüphesiz albümün en çok iz bırakan parçalarından biri. Pärt’ın 2003 yılında The Hilliard Ensemble için yazmış olduğu ve ilk performansı gerçekleştirildiği zaman a cappella olarak yorumlanan esere, bu kez Garbarek’in saksofon doğaçlamaları eşlik ediyor. Dinleyenleri daha ilk dakikalarından itibaren büyülemeyi başlayan eserde, önce solistler birer birer sonrasında dört ses olarak müthiş bir uyum içinde oktavlar ve gamlar arasında geziniyor. Tüm bunlar yaşanırken Garbarek’in nefesi topluluk üyelerinin sesine karışıyor ve bastığı her notada birkez daha topluluğun beşinci üyesi haline geliyor.

 

Rimsky Korsakov’un (1844-1908) öğrencisi olan Nikolai N. Kedrov (1871-1940) onüç dakikalık eseri “Litany”nin yanısıra; onüçüncü yüzyıla tarihlenen bir Bizans ilahisi ve on altıncı yüzyıla ait olan anonim bir İspanyol ilahisi olan “Tres morillas”ın da yer aldığı albümde, Perotin’nin “Alleluia, Nativitas” eserine getirilen yeni bir yorum yer alıyor. Özellikle Perotin’nin eserinde vokallerde gözlemlenen serbest yaklaşım, Hilliard üyelerinin zaman içinde caz müziğinin doğaçlamaya dayanan tavrını başarılı bir şekilde özümsemiş olduklarını gösteriyor.

 

Alman oyuncu Bruno Ganz’ın seslendirmiş olduğu, İzmir doğumlu Yunanlı şair Giorgos Seferis’in (1900 – 1971) “Nur ein Weniges noch” isimli şiiri ile son bulan albümde Garbarek’in de iki eserine, iki şiir kaynaklık ediyor. “Allting finns” isimli parçada İsveçli şair Pär Lagerkvist’in (1891-1974) “Den Döde” (“The dead one”) şiirinin sözleri üzerine bestesini kurgulayan Garbarek’in albümdeki diğer bestesine (“We are the stars”) Kuzey Amerika kıtasına yerleşen ilk yerli halklardan biri olan Pasamaquoddy halkının bir yerel şiiri kaynaklık ediyor. Daha evvel 1998 tarihli “Rites” albümünde de yer alan ve Torstein Gerthe yönetimindeki çocuk korosu tarafından yorumlanan “We are the stars” bu kez ilkinden biraz daha kısa olarak karşımıza çıkıyor.

 

The Hilliard Ensemble ve Garbarek Ortaklığı

 

Coltrane sonrası dönemin ardından büyük ölçüde İskandinav folkloru üzerine inşaa etmiş olduğu semâvî saksofon soundu ve kendine has müzikal grameri ile dünya çapında bir üne kavuşan Garbarek’in, The Hilliard Ensemble ile olan ortaklığı da onu çok daha farklı kitleler ile bir araya getirdi. Hilliard üyeleriyle birlikte yarattığı, kültürlerarası müzik köprüsünde olabildiğince özgür bir yaklaşım sergileyen Garbarek, gerçekleştirdikleri her performansda ne derece usta bir doğaçlama ustası olduğunu kanıtlar. Hilliard üyelerinden bariton Gordon Jones bir röportajında Garbarek ile ilgili olarak şöyle der: “The Hilliard Ensemble ve Jan Garbarek’in birlikte çalışması düşüncesi ilk önerildiği zaman Garbarek bizim için bir bilinmeyendi. Geride kalan onca yılın sonrasında ise; onun da müzikal karakterinin bizim ile benzer olduğunu fark ettik. Daha önce birçok müzisyen ile ortak projeler gerçekleştirdik fakat onun, içlerinde birkez bile olsun bizim yaptığımız gibi nota sayfalarına bakmayan ve tamamen doğaçlama çalan tek isim olduğunu söyleyebilirim. Garbarek’in parçalara eklemiş olduğu doğaçlamalar, zamanla bizleri de bu konuda cesaretlendi. Doğaçlamalara ilk İtalyan Magrigalleri’nde başladık ve gerisi geldi.” Bir röportajında Garbarek ise; Hilliard üyeleri ile olan müzikal ortaklığına dair olarak şu sözleri söyler: “Çalışmalarımın büyük bir kısmı farklı kültürlerden olan müzisyenler ile birlikte yapılmıştır. The Hilliard Ensemble ile olan çalışmalarımız da benim için böyle. Bu coğrafyalar anlamında değilse bile zamansal olarak böyledir. Topluluk ile en iyi anlarımız daha önce duyulmamış bir müziği ortaya çıkardığımız anlardır.”

 

Sami Kısaoğlu
Müzikolog

 

Cazkolik.com / 05 Temmuz 2011, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Sami Kısaoğlu

  • Instagram
  • Email

YORUMLAR

  • Salim Zaimoğlu
    09 Temmuz 2011 Cumartesi 01:05

    Müzikal derinliği ile , kaliteli ve çok farklı son derece seçkin eserlerle bizleri büyülüyorsunuz, başarılı çalışmalarınızın sürekli olacağına inancım tam, sevgi ve saygılar..

    Bu Yoruma Cevap Yazın »

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.