Günlerdir heyecanla beklenen ve cazın yıldızlar karmasını İstanbul’da buluşturan Uluslararası Caz Günü 30 Nisan’da şehrin onlarca farklı mekanında kutlandı. Caz sahnesinin crème de la crème isimlerini İstanbul’da ağırlayan kutlamaların resmi merkezi ise Aya İrini Müzesi idi.
UNESCO ve Birleşmiş Milletler gibi organizasyonda kilit öneme sahip kurumların internet siteleri üzerinden de naklen yayınlanan gecede sahnedeki müzik kadar şarkı aralarında gecenin özel konuklarının yapmış olduğu konuşmalarda akıllarda kaldı. İlk olarak UNESCO’nun Kültürlerarası Diyalog İyi Niyet Elçisi Herbie Hancock’un cazın tarihsel kökenleri ve birleştiriciliği üzerine yapmış olduğu konuşma ile açılan gecede usta piyanist “İster enstrüman çalın, ister cazın zengin kültürel tarihini öğrenin ya da geçen yüz yıl boyunca üretilmiş milyonlarca eseri dinlemiş olun, cazı bir araç olarak kullanarak bariyerleri kırabileceğimizi, birlik oluşturabileceğimizi, yeni ifade formları yaratabileceğimize ve kültürlerarası diyalog başlatabileceğimize inanıyorum.” dedi. Hancock’un konuşmasının ardından T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in ve UNESCO Genel Direktörü Irina Bokova’nın konuşmaları ile devam eden gecenin ilk şarkısına geçildiğinde saatler 21:20’yi gösteriyordu.
İngiliz soul müzik yıldızı Joss Stone’un 2003 tarihli ilk albümünden seslendirdiği “Some Kind of Wonderful” ile başlayan konser bu şarkının sonrasında sahnede nefeslilerin çoğunlukta olduğu bir diğer performans ile devam etti. Trompet müzisyeni İmer Demirer’i de ilk olarak Aya İrini sahnesinde gördüğümüz bu şarkının sonrasında ise kaptan köşküne kurulurcasına boy gösterdiği kürsüye geri dönen Herbie Hancock bu kez konuşmasında cazın mucit isimlerinden Dave Brubeck’den bahsetti. Hancock konuşmasında Brubeck’in caz müziğinde yapmış olduğu ritimsel yeniliklerden, onun Türk melodi ve ritimlerinden etkinerek bestelemiş olduğu "Blue Rondo à la Turk" eserinden örnekler verdi. Bu konuşma sonrasında sahnede yerlerini alan Marcus Miller, George Duke, Al Jarreau, Lee Ritenour ve Terri Lyne Carrigton’dan oluşan ekip seyirciyi yanıltmadı ve birer Brubeck başyapıtı olan “Take Five” ve "Blue Rondo à la Turk" eserlerini seslendirdi. Al Jarreau’nun incelikli ve yaratıcı a capella performansı ile başlayan 5/4’lük “Take Five” Lee Ritenour’un usta işi gitar solosunun ardından 9/8’lik ritimlerin hakim olduğu "Blue Rondo à la Turk" eserine bağlandı. Aralıksız çalınan bu iki parça bittiğinde seyirciden gecenin o zamana dek duyulan en yüksek alkışı yükseliyordu.
Perşembe’nin gelişi sanki Çarşamba’dan belliydi. Sahnede caz divalarından Dianne Reeves, Hüsnü Şenlendirici ve Bilal Karaman`ı solist olarak izleme fırsatı bulduğumuz parça ile iyiden iyiye seyircinin keyfini yerine getiriyordu. Reeves’in Amerikan popüler müziğinin köşetaşı isimlerinden Arif Mardin ile ilgili olarak yapmış olduğu bir konuşma sonrasında Mardin’e ithaf etmiş olduğu şarkıda Şenlendirici ve Karaman’ın soloları gecenin en dokunaklı soloları olarak kayıtlara geçti. Büyük alkış alan bu performans sonrasında Cem Yılmaz’ın sunumu ile izlediğimiz Esperanza Spalding ve Robert Glasper sahneyi devr aldı.
Konserin ilk 45 dakikası geride kalırken bu kez sahnede iki caz efsanesi Wayne Shorter ve Herbie Hancock’u yanyana izleme fırsatı bulduk. Bu parça sonrasında John McLaughlin, İmer Demirer ve Brandford Marsalis aynı sahneyi paylaştı. Üç solistin yer aldığı ve gecenin en uzun sololarının duyulduğu bu parçanın bitiminde ise Stephane Grappelli’nin ardından kemanı ile caz müziğine büyük katkılar yapmış olan Jean-Luc Ponty sahneye belirdi. Hintli tabla üstadı Zakir Hussain’in ve gitarist John McLaughlin’ında sahnede olduğu bu parça seyircilere McLaughlin’ın Shakti albümlerini anımsattı. Büyük ölçüde Hint müziğinden renklere de yer veren bu parçada Ponty’nin keman soloları ise gecenin en güzel işitsel tecrübeleri arasındaydı.
Gecenin finalinde tüm müzisyenleri sahneye davet eden Hancock son olarak Dizzy Gillespie’nin A Night in Tunisia eserini anons etti. Konserin en unutulmaz anlarından birini oluşturan bu şarkıda cazın dünya yıldızları sahnede çocuklar gibi şen ve mutlu görerek Aya İrini’den ayrıldık.
Uluslararası Caz Günü'nden unutulmaz sözler ve anlar
UNESCO Genel Direktörü Irina Bokova’nın “Bu müzik, gücünü halkların ve kültürlerin zengin karışımından alıyor. Bugün her toplumun dokusuyla iç içe geçmiş durumda. Dünyanın her yerinde çalınıyor ve zevkle dinleniyor” sözleriyle sürdürdüğü konuşmasında Amerika’da Nesuhi ve Ahmet Ertegün tarafından kurulan Atlantic Records’a ve Ertegünlere de değindi. Bu konuşma gecenin beğeni toplayan konuşmaları arasındaydı.
T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in ise kısa süren konuşmasında Türkçede sıkça kullanılan “Caz yapma” sözcüğünü değiştirerek “İstediğiniz kadar caz yapın” dedikten sonra geceyi Suriyeli çocuklara adadı.
Olasılıkla gecenin kahkaha dozu en yüksek dakikalarına imza atan Cem Yılmaz ise İngilizce olarak yaptığı konuşmasında hayatını cazdan önce ve cazdan sonra olarak ikiye ayrıldığından bahsetti. Yılmaz konuşmasında caz müziğinin kurucuları olarak selamladığı Jay Z (ismini caza gönderme yaparak vurguluyordu) ve eşi Beyonce’a teşekkürlerini sundu.
Sami Kısaoğlu
Müzikolog
Cazkolik.com / 02 Mayıs 2013, Perşembe
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.
harutyun arto peştemalcıgil
Kendi ülkemde, yaşadığım şehirde gerçekleştirilen böylesi bir "once in a lifetime" organizasyonu internet üzerinden takip etmek zorunda bırakılmış olmamdan dolayı mutsuzum, emeği geçenlere(!) sitemlerimi gönderiyorum. Bizim VIP"liğimiz caza gönül vermekle ilgili, hakedişte bir ÇÜK"üm (Çok Ünlü Kişi, haşa yanlış anlaşılmaya) değiliz demek ki!
Bu Yoruma Cevap Yazın »metin nurbeyler
Arto Boyacıgil"in muhteşem yorumunu ayakta alkışlıyorum.. Daha güzel ifade edilemezdi şu VIP dinleyeci meselesi..Ne zaman böyle az rastlanır bir etkinlik olsa en alakasız kitle hemen bütün biletleri kapatır. Bu arada ailecek katıldık (her iki anlamda da) bu şahane yoruma.. Başka nasıl anlatılır ki.. Tebrikler..
Bu Yoruma Cevap Yazın »Neşe Yıldıran
Önceki iki yoruma katılmamak elde değil. Konsere girebilen şanslılardanım, performansçılardan İmer Demirer bizzat kendi giriş kartını bana verdiği için...30 yıldır ülkemizdeki caz konserlerine giderim, zaten gelenler bellidir ve herkes birbirini tanır. İlk kez hayatımda caz dinleyicisi olarak hiç bir etkinlikte rastlamadığım, ama "türk eliti" kimliğini kimselere bırakmak istemeyen bir emekli dışişleri ve kültür bakanlığı bürokrasisiyle doluydu Aya İrini"nin yarısı... Diğer yarısı yabancı misyon şefleriydi zaten. Allahtan öyleydi, çünkü bu emekli bürokrat kitlenin caza ilgisi, benim quantum fiziğine olan ilgimden azdır bahse girerim. Sonuna kadar zor sabrettiler, çok uykuları geldi. Geceye gelince, benim için tarihsel bir tanıklıktı. Üniversite yıllarım boyunca dinlediğim Milton Nascimento"yu Herbie Hancock ve Wayne Shorter"la birlikte dinlemek inanılmazdı. İmer Demirer"i Branford Marsalis ve John McLaughlin arasında Coltrane çalarken görmek gururdan gözlerimi yaşarttı. Jean Luc Ponty, John McLaughlin ve Zakir Hussain"den Lotus Feet"i tekrar dinlemek rüyalar ötesiydi. Gecenin gerçek mimarları olduklarını bildiğim Herbie Hancock ve Marcus Miller"a ne kadar teşekkür etsem az. Ama emin olun, bu geceye ilişkin düşüncemin sorulduğu her platformda, bu türlü tarihsel tanıklıklar için davetiyeli izleyici konusunun ne kadar yanlış bir yöntem olduğunu bıkmadan dile getireceğim.
Bu Yoruma Cevap Yazın »