Nazilerin caz müzisyenleri için koyduğu 10 kural

Nazilerin caz müzisyenleri için koyduğu 10 kural

 

Faşizmin, Nazi Almanya'sının iliklerine kadar işlediğini gösteren bir yazı

 

 

1950'lerin rock'n roll devrimi nasıl ağırbaşlı beyaz dinleyicileri  Afro-Amerikalı müzisyenlerin 'rhythm and blues cover'larıyla şok ettiyse, cazın şöhreti de de yirminci yüzyılın başında her türden ırksal paniğe ve toplumsal kaygıya yol açmıştı.

 

Avrupa'da faşizmin yükselişinden çok önce bile birçok Amerikan grubu azınlıktaki kültürel formların yükselişi karşısında aşırı korku ve ajitasyonu ifade ediyordu ancak, II. Dünya Savaşı'na gelindiğinde caz müziği Amerikan çoğunluk kültürünün dokusuna iyice nüfuz etmişti.

 

 

 

 

ama elbette, cazın yoğun yaşandığı Nazi işgali altındaki Avrupa'da durum öyle değildi

 

 

Josef Skvorecky'nin "Bass Saxophone" isimli kitabı

 

 

Modern sanatın çoğu biçimi gibi, caz da 'saf olmama', 'yenilikçi'lik ve 'tutku' gibi damgalar taşıyordu, tüm bunlar otoriter yönetimlerin hoş karşılamadığı özelliklerdi.

 

Nazilerin cazdan nefret etmesi sürpriz olmasa da, en azından Çek muhalif yazar Josef Skvorecky'nin anılarında Nazilerin hoşnutsuzluklarını oldukça tuhaf ve özel şekilde ifade ettikleri görülüyordu.

 

J.J. Gould, The Atlantic isimli dergide Skvorecky'nin ölümü üzerine yazdığı yazıda yazarın Kubrick'in ilgisini çeken isimlerden biri olduğunu belirtmişti. Üçüncü Reich işgali altında Çekoslovakya'da yaşayan, yazarlığı yanında hevesli bir tenor saksafoncu olan Skvorecky, Nazilerin "kontrol manyağı caz nefretini" tecrübe etmek için bolca fırsat bulmuştu. Yazar, kısa romanı The Bass Saxophone'un girişinde, Çek işgali sırasında yerel dans orkestralarını bağlayan bölgesel bir Nazi yetkilisi olan Gauleiter tarafından çıkarılan on tuhaf kuraldan oluşan yönetmeliği hafızasından aktarmıştı.

 

1 - Swing olarak adlandırılan foxtrot ritmli parçalar hafif orkestraların ve dans gruplarının repertuvarlarının yüzde 20'sini geçemez.

 

2 - Bu sözde caz türünün repertuvarında kasvetli sözler yerine majör tonlarda bestelenmiş eserler ve hayatın neşesini ifade eden sözler tercih edilmelidir.

 

3 - Tempo konusunda ise, yavaş bestelerden (sözde blues) ziyade hızlı besteler tercih edilmelidir; ancak tempo, aryan disiplin ve ölçülülük anlayışına uygun olarak belirli bir allegro derecesini aşmamalıdır. Hiçbir koşulda, tempo (sözde hot jazz) veya solo performanslardaki Negroid aşırılıklar tolere edilmeyecektir.

 

4 - Sözde caz besteleri en fazla yüzde 10 senkop içerebilir; geri kalanı, barbar ırkların karakteristik özelliği olan ve Alman halkına yabancı karanlık içgüdülere yol açan histerik ritmik tersine dönüşlerden yoksun doğal bir legato hareketinden oluşmalıdır (sözde riffler).

 

5 - Alman ruhuna yabancı enstrümanların (sözde cowbells, flexatone, brushes vb.) yanı sıra, nefesli ve pirinç enstrümanların asil sesini bir ulumaya dönüştüren tüm susturucuların (sözde wa-wa, hat vb.) kullanımı kesinlikle yasaktır.

 

6 - Ayrıca, stilize edilmiş askeri marşlar hariç dört çeyrek vuruşta yarım ölçüden uzun sözde davul araları da yasaktır.

 

7 - Kontrbas, sözde caz bestelerinde yalnızca yay ile çalınmalıdır.

 

8 - Tellerin koparılması yasaktır, çünkü bu durum enstrümana zarar verir ve Aryan müzikalitesi için zararlıdır. Eğer sözde pizzicato efekti bestenin karakteri için kesinlikle arzu edilirse, telin artık yasak olan sordine üzerinde tıkırdamasına izin verilmemesi için çok dikkatli olunmalıdır.

 

9 - Müzisyenlerin vokal doğaçlamalar (sözde scat) yapması yasaktır.

 

10 - Tüm hafif orkestralar ve dans gruplarının, tüm tonlardaki saksafonların kullanımını kısıtlamaları ve bunların yerine keman, çello, viyola veya uygun bir halk enstrümanı kullanmaları tavsiye edilir.

 

The Atlantic'deki yazıda değindiği gibi, "bir Nazi olan bu kamu görevlisi, bu düzenlemelerin mümkün olduğunca çoğunu ırkçı terimlerle ifade etme fırsatını kaçırmadı", ne de olsa itirazın kaynağı bu ırkçı korku ve nefretti. Bu kısıtlamaların nasıl bir müzik ortaya çıkarabileceğini hayal etmem neredeyse imkansız ancak kesinlikle insanların dans etmek isteyeceği bir şey olmazdı ve muhtemelen asıl mesele de buydu.

 

Josef Skvorecky'nin Nazizm döneminde bir yazar olarak yaşamı ve Sovyet işgalinden sonra Çekoslovakya'dan kaçışı hakkında daha fazla bilgi için edinmek isterseniz Paris Review'daki röportajı okuyabilirsiniz.

 

Not: Bu yazının orijinali 2013 yılında Open Culture'da yayınlanmıştır.

 

Çeviri Cazkolik.com / 25 Temmuz 2025, Cuma

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.