Merhaba değerli müzikseverler,
Bu yazımda 1960'larda İngiliz müzik sahnesinde büyük etkiye sahip, British Blues'un öncülerinden birisi olarak kabul edilen vokalist, şarkı sözü yazarı ve gitarist Peter Green’i anlatacağım. Geçen yazımın konusu olan John Mayall’ın efsane grubu Bluesbreakers ile kariyerine başlayan sanatçı 1967 yılında Fleetwood Mac’i kurarak kariyerinin zirvesine oturdu. Bluesbreaker’a ve dolayısıyla British Blues’a çok önemli katkısı olan Green, 1970’ten itibaren kariyerine solo olarak devam etti. Green, İngiliz Blues hareketinin ikinci büyük döneminde önemli bir figürdü. B.B. King, "Şimdiye kadar duyduğum en tatlı tona sahip; bana soğuk terler döktüren tek kişi oydu" dediği Green’in sıkıntılarla dolu hayatını ve kariyerinde yaşadığı zorlukları merak ediyorsanız başlayalım anlatmaya.
Peter Allen Greenbaum, 29 Ekim 1946'da Londra'nın Bethnal Green kentinde, Joe ve Ann Greenbaum'un dört çocuğunun en küçüğü olarak Yahudi bir ailede doğdu. Kardeşi Michael müziğe çok meraklıydı ve gitar çalmaya başlamıştı. Peter da müziği seviyordu ve ara sıra kardeşi bir şeyler çalarken o da sözler uydurup söylüyordu. Peter ilk gitar akorlarını kardeşinden öğrendi. 11 yaşına geldiğinde artık gitarı elinden düşürmüyor, kendi kendine öğreniyordu. 15 yaşında gitarı kendi tarzına uygun şekilde çalabiliyordu. Bu dönemde Londra'da bir nakliye şirketinde çalışırken aynı zamanda küçük kulüplerde amatör olarak çalmaya başladı. İlk olarak, Shadows cover'ları da dahil olmak üzere liste başı olmuş popüler şarkıların cover'ları ve Rock 'n' Roll standartları çalan Bobby Dennis and The Dominoes adlı bir grupta bas gitar çaldı. Daha sonra Hank Marvin'in 1996'daki “Twang” albümünde Shadows'un "Midnight" şarkısını çaldı. Aynı dönemde bir RB grubu olan Muskrats'a katıldı.

1965 Noel'inde Green, Peter Bardens'ın Peter B's Looners adlı grubunda lead gitar çalmaya başlamıştı. Burada davulcu Mick Fleetwood ile tanıştı. İkisi de müzik konusunda çok iyi anlaşıyorlardı. Kısa sürede yakın arkadaş oldular. Peter B's Looners ile "Jodrell Blues"u çaldığı "If You Wanna Be Happy" adlı single ile ilk kayıtlarını yaptı. "If You Wanna Be Happy" adlı kaydı, Jimmy Soul'un şarkısının enstrümantal bir cover'ıydı. 1966'da Green ve Peter B's Looners'ın diğer bazı üyeleri, Rod Stewart'ın da yer aldığı Motown tarzı bir soul grubu olan Shotgun Express adlı başka bir grup kurdular ancak Green birkaç ay sonra gruptan ayrıldı.

The Bluesbreakers
Green 1965'te, Peter Bardens'ın grubuna katılmadan önce John Mayall The Bluesbreakers'da dört konser için Eric Clapton'ın yerini doldurma fırsatı buldu. Kısa bir süre sonra, Clapton Bluesbreakers'tan ayrıldığında, Temmuz 1966'dan itibaren Mayall'ın grubunun tam zamanlı üyesi oldu. Decca Records'un yapımcısı Mike Vernon, Green'in Bluesbreakers'la ilk çıkışını şöyle anlatıyor:
“Grup stüdyoya girerken daha önce hiç görmediğim bir ampli fark ettim, bu yüzden John Mayall'a ‘Eric Clapton nerede?’ diye sordum. Mayall, ‘Artık aramızda değil, birkaç hafta önce bizi terk etti’ diye cevap verdi. Şaşırmıştım ve şok içindeydim ama Mayall ‘Endişelenme, daha iyisini bulduk’ dedi. ‘Bir dakika, bir saniye bekle, bu saçmalık. Daha iyisini mi buldun? Eric Clapton'dan mı?’ diye sordum şaşkınlıkla. John, ‘Şu anda daha iyi olmayabilir ama bekle, birkaç yıl içinde en iyisi olacak’ dedi. Sonra beni Peter Green ile tanıştırdı.”
Green, Bluesbreakers ile ilk kayıt deneyimini 1966'da “A Hard Road” ile yaptı. Albüm 1967 de yayınlandı. Bu albümde kendi bestelerinden ikisi olan "The Same Way" ve "The Supernatural" yer alıyordu. Her iki şarkıda çok başarılı oldu. İkincisi Green'in ilk enstrümantallerinden biriydi ve kısa süre sonra Green’in markası haline gelecekti. Peter Green o kadar yetenekliydi ki grup arkadaşları ona "The Green God" lakabını taktılar. Bu lakap Eric Clapton'ın "God" lakabına bir göndermeydi.
Albüm başarılı olmuştu. Peter’ın şarkıları da albüme gözle görülür bir fark katmıştı fakat gerçekte Green, Mayall’ın sürekli farklı şeyler denemesinden pek memnun değildi. 1967'de Green kendi Blues grubunu kurmaya karar verdi ve Bluesbreakers'tan ayrıldı. Green, bu kararı Bluesbreakers'ın müzikal anlamda Blues’dan uzaklaştığını düşündüğü için verdiğini söyledi. Blues onun için önemliydi ve yapmak istediği müzik oydu.

Fleetwood Mac
Mick Fleetwood bir süredir Bluesbreaker’ın davulcusu olarak çalışıyordu ancak Mick çok fazla alkol alıyordu. Alkol sorunu, John Mayall’ın başa çıkabileceğinden fazlaydı. Bu yüzden Mayall tarafından gruptan çıkartıldı. Green, Fleetwood'a yeni bir grup kurmalarını önerdi. İkili bas gitarda McVie'yi istedi ve onu cezbetmek için gruba McVie’nin soyadına atıfla "Fleetwood Mac" adını verdi, ancak McVie yeni bir grupla risk almak yerine Mayall'daki istikrarlı gelirini korumayı tercih etti. Bu arada Green ve Fleetwood, slide gitarist Jeremy Spencer ve basçı Bob Brunning ile görüşmeye başladı. Brunning, McVie katılmayı kabul ederse ayrılacağı anlaşmasıyla gruba katıldı. Grup, 13 Ağustos 1967 Pazar günü Windsor Ulusal Caz ve Blues Festivali'nde "Peter Green's Fleetwood Mac featuring Jeremy Spencer" olarak tanıtılan ilk çıkışını yaptı. Brunning, Fleetwood Mac ile yalnızca birkaç konser verdi çünkü bu gösterilerinden birkaç hafta sonra, John McVie gruba kalıcı basçı olarak katılmayı kabul etti. Grup bu başarı üzerine Blue Horizon plâk şirketi ile anlaşma imzaladı. Repertuvarları çoğunlukla Green tarafından yazılan Blues cover'larından oluşuyordu. Bazı şarkılar da gitarist Jeremy Spencer tarafından yazılmıştı. Grubun ilk 45’liği A yüzünde Spencer'ın "I Believe My Time Ain't Long" ve B yüzünde Green'in "Rambling Pony"si listeye giremedi ancak aynı adı taşıyan ilk albümleri ciddi bir etki yarattı ve 37 hafta boyunca İngiltere listelerinde kaldı.
Klasik Blues cover'ları bu dönemde grubun repertuarında önemli yer tutmaya devam etse de Green bir söz yazarı olarak hızla kendini geliştirdi ve 1968'den itibaren birçok başarılı orijinal besteye katkıda bulundu. Ancak single olarak yayınlanan şarkılar Green'in tarzının Blues köklerinden uzaklaşarak yeni bir müzikal alana doğru ilerlediğini gösteriyordu. İkinci stüdyo albümleri Mr. Wonderful 1968'de yayınlandı ve ilk albümün tarzını devam ettirdi. Aynı yıl Green'in "Black Magic Woman” ile nefis bir hit yakaladılar. Şarkı daha sonra Santana tarafından kullanıldı. Ardından 1969 yılında, 18 yaşındaki yeni grup üyesi Danny Kirwan'ın yer aldığı ve İngiliz Single listelerinde bir numaraya ulaşan enstrümantal gitar şarkısı "Albatross" geldi. Green tarafından yazılan diğer hitler arasında "Man of the World" ve "The Green Manalishi" yer aldı. 1969 yılı albümü Blues Jam, Chicago'da Chess Records Ter-Mar Stüdyosu'nda kaydedildi. Burada ayrıca Marshall Chess'in izin ve desteğiyle Otis Spann, Big Walter Horton, Willie Dixon ve Buddy Guy gibi bazı Amerikalı Blues efsaneleri ile kayıt yaptılar.
1969'da Immediate Records ile bir single için anlaştıktan sonra grup, Warner Bros. Records'un kardeş şirketi Reprise Records ile sözleşme imzaladı. Üçüncü stüdyo albümleri Then Play On Reprise Records etiketi ile çıktı. Albümde yeni üçüncü gitarist ve söz yazarı Kirwan öne çıkıyordu. Green, Kirwan'ı ilk kez 1967'de bas gitarda Trevor Stevens ve davulda Dave Terrey ile Blues üçlüsü Boilerhouse ile çalarken görmüştü. Green, Kirwan'ın tarzından ve tekniğinden etkilenmişti ve 1968'de Mick Fleetwood'un önerisiyle Kirwan'ı kendi grubuna almadan önce grubu Fleetwood Mac’in ön grubu olarak kullandı.
Grup arkadaşları, Green'in ruh halindeki değişiklikleri fark etmeye başlamıştı. Özellikle “Man On The Moon” şarkısının melankolik sözleri Green’in giderek daha spiritüel bir dünyaya adım attığının bir göstergesiydi. Green, Büyük dozlarda LSD almaya başladı, sakal bıraktı, cübbe ve haç gibi aksesuvarlar takmaya başladı. Mick Fleetwood, Green'in maddi konularda endişelenmeye başladığını söylüyordu: "O sıralarda Peter Green ile sohbet ediyordum ve para kazanmamamız konusunda takıntılıydı, her şeyi dağıtmamızı istiyordu".
Mart 1970'in sonlarında Avrupa turnesi sırasında Green, Münih yakınlarında düzenlenen bir partide aşırı LSD aldı. Fleetwood Mac menajeri Clifford Davis tarafından zihinsel gerilemesinin kritik noktası olarak gösterildi. Communards grubundan Rainer Langhans otobiyografisinde Münih'te Green ile tanıştıklarını ve onu Highfisch-Kommune'lerine davet ettiklerini yazdı. Fleetwood Mac roadie'si Dinky Dawson, Green'in partiye bir diğer roadie Dennis Keane ile gittiğini ve Keane'in Green'i komünü terk etmeyeceğini söylemesi için grubun oteline gönderdiğini, bunun üzerine Dawson ve Mick Fleetwood'un onu almaya gittiğini söyledi. Buna karşılık, Green 2009'da yaptığı bir söyleşide, komünde doğaçlama yapmaktan keyif aldığını ifade etti. "Orada iyi bir oyun oynadım, harikaydı, biri kaydetti, insanlar çalıyordu, birkaçımız sadece şakalaşıyorduk ve bu hayatımda kaydettiğim en manevi müzikti".
Peter Green, 20 Mayıs 1970'teki bu Avrupa turnesinden performansından sonra Fleetwood Mac'ten ayrıldı.
Green, 27 Haziran 1970'te John Mayall, Ric Grech ve Aynsley Dunbar ile Bath Festival of Blues and Progressive Music etkinliğinde sahne aldı. Aynı yıl davulcu Godfrey Maclean, klavyeci Nick Buck ve basçı Alex Dmochowski ile bir doğaçlama seansı kaydetti; Reprise Records bu kaydı Green'in Fleetwood Mac sonrası ilk solo albümü olan The End of the Game adıyla yayınladı. Ayrıca Fleetwood Mac'ten ayrıldıktan kısa bir süre sonra Green, eski grup arkadaşı klavyeci Peter Bardens'a, Bardens'ın solo LP'si The Answer'da eşlik ederek birkaç parçada solo gitar çaldı.
1971'de Fleetwood Mac ile kısa bir süreliğime yeniden bir araya geldi. Gitarist Jeremy Spencer'ın gruptan ayrılmasının ardından ABD turnesini tamamlamalarına yardımcı oldu ve Peter Blue takma adıyla sahne aldı. Ardından Nigel Watson ile bir solo single, 1971'de Londra'da BB. King ile seanslar ve 1973'te Fleetwood Mac'in Penguin albümünde "Night Watch" şarkısında yer aldı ama albümde adı hiç geçmedi. Green'in ruhsal sorunları, depresyonu, uyuşturucu kullanımı zirvedeydi ve müzikal olarak derin bir belirsizliğe gömüldü.
Şizofreni teşhisi, terapi ve tutuklanma
Green iyi değildi. Tamamen kendi dünyasında yaşıyor ve hiçbir şeyle ilgilenmiyordu. Derin bir sessizlik ve ruhanî hayat tarzı arkadaşlarını endişelendiriyordu. Sonunda 1970'lerin ortalarında şizofreni teşhisi ile terapi görmek üzere psikiyatri kliniğine yatırıldı. Terapi aralıklarla devam etti ve uzun sürdü. Bir süre Kanada’da inzivaya çekildi, sonra ağabeyi Len ve Len'in eşi Gloria ve annesiyle birlikte Gorleston'daki evlerine taşındı. Beş parasızdı. 1977'de ilginç bir olay gerçekleşti, Green, muhasebecisi David Simmons'ı silahla tehdit ettiği için tutuklandı. Bu konu hakkında çok fazla spekülasyon yapıldı ancak bilinen gerçek, Green'in Simmons'ın kendisine para göndermeyi kesmesi şeklinde idi. 2011 BBC 4 belgeseli “Peter Green: Man of The World”, o sırada Kanada'dan yeni döndüğünü ve paraya ihtiyacı olduğunu, muhasebecisi ile yaptığı bir telefon görüşmesinde seyahatinden bir silah getirdiğini ima ettiğini belirtti. Muhasebeci bunun üzerine polisi aradı ve polis Green'in evine baskın yaptı.

Müziğe dönüş
1979'da Green bir yandan uyuşturucu tedavisi görüyordu ama diğer yandan da yeniden müziğe dönmeyi istiyordu. Kardeşi Michael'ın yardımıyla Peter Vernon-Kell'in PVK Plâk şirketi ile sözleşme yaptı. Artık solo çalışacaktı ve 1979'daki In The Skies ile başlayarak bir dizi solo albüm yaptı. Bir süre sonra kendini daha iyi hissetmeye ve eski arkadaşları ile görüşmeye başladı. Hatta bir ara Fleetwood Mac'in aynı yıl yayınlanan "Brown Eyes" adlı şarkısında yer aldı ama şarkıda adı yine yoktu.
Green, 1981'de Mick Fleetwood'un solo albümü The Visitor'daki "Rattlesnake Shake" ve "Super Brains" e katkıda bulundu. The Nashville Teens'den Len Surtees ile A Case for the Blues albümü olmak üzere çeşitli müzisyenlerle çeşitli oturumlar kaydetti. Bu arada Gibson Guitar Corporation'ın Peter Green imzalı Les Paul model gitarı üretme görüşmelerine başlama girişimlerine rağmen, Green'in o sırada tercih ettiği gitar Gibson Howard Roberts Fusion modeli oldu.
1986'da Peter ve kardeşi Micky, Lawrie 'The Raven' Gaines'in A Touch of Sunburn albümüne katkıda bulundu. Bu albüm Post Modern Blues ve Peter Mick Green: Two Greens Make a Blues gibi isimler altında birçok kez yeniden basıldı. İşler giderek yoluna giriyor ve yeniden kendini iyi hissediyordu. Green 1988’de verdiği bir röportajda şöyle demişti: "Şu anda uyuşturucu tedavisinin ardından iyileşiyorum. Beni çok etkileyen uyuşturuculardı. Düşündüğümden fazlasını aldım. LSD’nin etkisi çok uzun sürüyor. Tüm paramı dağıtmak istedim. Kendimce kutsal olduğunu düşündüm ve bir nevi dindar bir hayat yaşadım. Bunu başarabileceğimi düşündüm, benim başarısızlığım!"
Fleetwood Mac'in diğer üyeleriyle birlikte Green, 1998'de Rock and Roll Hall of Fame'e dahil edildi. 2000'lerin başında, Green ve Jeremy Spencer'ın da dahil olduğu Fleetwood Mac'in ilk kadrosunun yeniden bir araya geleceğine dair söylentiler vardı. İki gitarist ve vokalist görünüşe göre böyle bir projeden ikna olmamıştı ancak Nisan 2006'da Fleetwood Mac yeniden bir araya gelme fikri hakkında şunları söyledi: “Peter ve Jeremy'yi bunu yapmaya ikna edebilirsek, muhtemelen Mick'in bunu yapabileceğini biliyoruz ama ne yazık ki, Danny'nin bunu yapma şansının çok az olduğunu da düşünüyoruz. Tanrı onu korusun.”
25 Şubat 2020'de Londra Palladium'da "Mick Fleetwood ve Arkadaşları Peter Green'e Saygı" olarak duyurulan bir yıldızlar geçidi konseri gerçekleştirildi fakat ilginç olan şey Green’in bu etkinlikte olmaması idi. Guitar World dergisi Green'in muhtemelen etkinlikten habersiz olduğunu söyledi.

Yeni grubu: Peter Green Splinter Group
Green, 1990'ların sonlarında Nigel Watson ve Cozy Powell'ın yardımıyla Peter Green Splinter Group'u kurdu. Grup, 2004 yılına kadar çoğunluğu Watson tarafından yazılmış dokuz adet Blues albümü yayınladı. 2004'ün başlarında, Green gruptan ayrıdı ve İsveç'e taşındı. Bu ani karar grup açısından hiç de iyi olmadı zira planlanan turne iptal edildi ve yeni stüdyo albümünün kaydı durduruldu.
Kısa bir süre sonra Green, ertesi yıl için planlanan British Blues All Stars ile bir tura katıldı. Şubat 2009'da bu kez Peter Green and Friends adıyla tekrar çalmaya ve turneye çıkmaya başladı.
Ölümü
Green, Ocak 1978'de Jane Samuels ile evlendi ancak evliliği sadece bir yıl sürdü. Green’in psikolojik durumu ve uyuşturucu bağımlılığı evlilik için sorun yaratıyordu. 1979'da boşan çiftin bir kızları oldu. 1970'ler ve 1980'ler boyunca ruhsal hastalık ve yoksullukla mücadele eden Green önce ağabeyi ve annesiyle birlikte Great Yarmouth yakınlarındaki Gorleston'daki evlerine taşındı. Bir süre burada kalan Green daha sonra Essex'teki Canvey Adası'nda tek başına yaşadı ve 25 Temmuz 2020'de 73 yaşında uykusunda öldü.

Müzik tarzı ve gitarı
Peter Green’in gitar tarzı sakin ama etkileyici bir tona sahipti. The Guardian'da müzik yazarı Robin Denselow, Green'i "ne kadar hızlı çalabildiğini göstermektense şarkılarında duygu ifade etmekle ilgilendiğini" söyledi. Ruhani minör modu ile daha hüzünlü ve karanlık Blues imalarını tercih etti. Kendine özgü tonu, Green'in John Mayall ve Bluesbreakers'ın 1967 albümü A Hard Road için yazdığı bir enstrümantal olan "The Supernatural"da zirveye çıktı. Bu şarkı titrek bir vibrato, temiz keskin tonlar ve bir dizi on saniyelik sürekli nota ile karakterize edilir. Bu tonlar, Green'in bir Les Paul gitarında harmonik geri besleme tonu ile elde edildi.
Kariyerinin başlarında Green, ucuz bir içi boş gövdeli gitar olan Harmony Meteor'u çaldı. Daha sonra Peter B's ile 1959 Gibson Les Paul çalmaya başladı. Bu gitar onun "sihirli gitarı" oldu. Gitarı, Mayall'daki ilk döneminden sonra, Charing Cross Road'daki Selmers'dan 114 pounda satın almıştı. Başka gitarlar da çalsa da en çok bu gitardan elde ettiği tonla tanındı. Green daha sonra gitarı Kuzey İrlandalı gitarist Gary Moore'a sattı. Gitar 2014 yılında Kirk Hammett tarafından tesadüfen bir koleksiyoncudan satın alındı. Gitarı satan adamın acil paraya ihtiyacı vardı ve Hammett’da tesadüfen oradaydı. Hammett gitar için 1 milyon dolardan biraz daha az ödediğini belirtti.

1990'larda Green, Fender Blues DeVille ve Vox AC30 amplifikatörlerini kullanarak 1960'lardan kalma bir Fender Stratocaster ve bir Gibson Howard Roberts Fusion modeli çaldı.
Green öldüğünde 150'den fazla elektro ve akustik gitara sahipti. Bunlar Haziran 2023'te Londra'daki Bonhams tarafından açık artırmada satıldı. Satışta ayrıca ekipmanlar, programlar, plaklar, mektuplar, eskiz defterleri ve el yazısıyla yazılmış şarkı sözleri de yer aldı. Green'in Man of the World'ün el yazısıyla yazdığı şarkı sözlerinin 40.000 ila 60.000 pound arasında bir fiyata satışa çıkartıldı. Bazı enstrümanları Şubat 2023'te Birmingham'daki Gitar Fuarı'nda sergilendi.

Etkilediği sanatçılar
Gary Moore, Aerosmith'ten Joe Perry, Wishbone Ash'ten Andy Powell, Mark Knopfler, Noel Gallagher dahil olmak üzere Green birçok gitar sanatçısına ilham kaynağı oldu. Guitar World'ün 2010 tarihli "30 on 30: The Greatest Guitarists Picked by the Greatest Guitarists" adlı yazı dizisinde Jimmy Page’in Green’in yeteneğini ne kadar çok sevdiğinden bahsedildi. Green'in şarkıları Santana, Aerosmith, Status Quo, Tom Petty, Judas Priest gibi sanatçılar tarafından kaydedildi. Gary Moore, Green’in bestelerinden oluşan Blues for Greeny albümünü kaydederek ona olan sevgi ve saygısını müzik yoluyla ifade etti.
2000 yılında ölümünden hemen sonra Rattlesnake Guitar, Green’in anısına Peter Green Songbook adında bir toplama albüm yayınladı.
Onur listeleri
Peter Green, 1996 yılında Mojo dergisi tarafından tüm zamanların üçüncü en iyi gitaristi seçildi. 2015'te Rolling Stone, onu "Tüm Zamanların En İyi 100 Gitaristi" listesinde 58. sıraya yerleştirdi. Green'in "The Supernatural" adlı enstrümantaldeki tonu, 2004'te Guitar Player tarafından tüm zamanların en iyi 50 gitaristi arasında gösterildi.
Bu yazının da sonuna geldik. Blues’u bir yaşam tarzı olarak benimsemiş ancak sıkıntılı hayatı yüzünden değeri daha sonra anlaşılmış, son döneminde yoksulluk çekmiş bir sanatçı olan Peter Green’in hayatı da bu şekilde değerli müzikseverler. Yazıyı yine klasik cümle ile bitirelim:
Peter Green gibi sanatçılar Blues için birer hediyedir.
Müzikle kalın.

Tamer Tekelioğlu
Cazkolik.com / 19 Ekim 2025
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.