Seksenler... Bob James`in `keyboard jazz`da olağanüstü fenomene dönüştüğü yıllar. Yetmişlerin ortalarından -hatta daha da eskilerden altmışlardan elbette ama popülerliği bakımından- itibaren jazz, RB, pop, pop jazz, fusion türlerinde fazladan TV dizi müzikleri ve cıngıllar gibi geniş ticari yelpaze içinde müzik yapan inanılmaz bir yetenek. Ama sadece enstrümentalist olarak değil, onu başarılı yapan sırrı besteciliği yanında muazzam aranjörlük yetenekleri, sırrını sadece kendisinin bildiği ve el attığı her işin ruhu ve başarısını en yukarılara çıkarabilen komple bir müzisyen, sadece o yılların her dalda bol ödüllü ünlü Taxi dizisinin nefis müziğini hatırlayın yeter.
İşte o Bob James doksanların hemen başında tüm yoğunluğunun içinden bir de Fourplay fenomeni yaratmayı başaran isimdir. Başarması bir yana her biri kendi enstrümanında tarzlarının en iyileri arasında yer alan müzisyenleri bir arada tutan isim aynı zamanda. Yeniden paragrafın başına dönelim, doksanların başında eski tüfek arkadaşlarını yeni proje için bir araya getiren `management` yanı güçlü Bob James davulda Harvey Mason (ki onu Herbie Hancock, Sergio Mendes, James Brown ile hatırlayacaksınız) ile o sıralarda Bob James`in Grand Canyon Piano isimli albümünü kaydederken projenin içine gitarist Lee Ritenour`u (onu zaten anlatmaya gerek yok, üstelik son iki yılda bir kaç kez ülkemize geldi, adını en genç müzikseverler dahi duymuş olmalı) ve basçı Nathan East`i (Barry White, Eric Clapton, Phil Collins gibi isimlerden hatırlayabiliriz) davet eder. Grubun şekillenmesindeki temel öykü aşağı yukarı bu şekilde.
The Grand Canyon kayıtları grubun birlikteliğini ateşlemiştir. Kısa süre sonra da kendilerine Fourplay demeye karar verirler. İlk albümleri hemen kısa süre sonra, 1991 yılında yayınlayan Fourplay ardı ardına birbirinden başarılı üç albüme imza atar. Bu dönemde yayınlanan albümlerin müzikal başarısı yanında en çok dikkat çeken bir başka detay da cazda pek sık görülmedik şekilde albümlerin her birinin Billboard listelerinin üst sıralarında kendine yer bulması ve listenin tepesinden inmemesidir. Albümlerin sağladığı büyük başarı grubu 1994 yılında yayınlanan ve dönemin zirvesi sayabileceğimiz Elixir albümüne getirir. Phil Collins, Patti Austin, Peabo Bryson gibi ünlü isimlerin katkısıyla yayınlanan albüm gerçekten az rastlanan başarıyı taçlandıran albüm olur.
Grubun sounduna büyük katkısı olan gitarist Lee Ritenour`ın doksanların ortasında ayrılmak durumunda kalmasıyla ekibe gitarın bir başka önemli ismi, efsanevi The Crusaders`ın gitaristi Larry Carlton katılır. Carlton`lı ekip yeni albümlerini çok zaman geçmeden bir yıl içinde yayınlar. Albümün vokallerinde bu sefer El Debarge, Babyface Edmonds, Kevyn Lettau, Shanice gibi sesleri dinleriz.
Fourplay Lee Ritenour değişikliğiyle gelen Larry Carlton`ın ardından 2010`da gruba katılan (hep gitaristler ayrılmış) Chuck Loeb`le yoluna devam ediyor. 1999 yılında Snowbound isimli albümlerini, çok kısa bir süre sonra da diskografilerinde bir başka önemli albüm olan, `straight` caz soundunu funk temelli alt yapıya eklemlenen Celtic müzikleri tadıyla yayınlayan Fourplay caz basını tarafından övgülerle karşılandığı Yes Please! ile bir üst başarıya daha imza atar.
Fourplay`in eklektik müzik felsefesi stilistik elementlerin başarılı kombinasyonlarıyla kendini ifade eder. Bu ifadenin iki önemli müzikal ayağı vardır, ilki cazla pop ve fusion soundun başarılı kucaklaşma hali ise ikincisi ise kaçınılmaz olarak albümlerin elde ettiği yüksek ticari başarıdır. Bu tarz bugün halen çok satılan bir çok albüme müzikal malzeme sağlayıp, nitelikli ürünler çıkartıyorsa Fourplay gibi majör ve müzikal felsefeyi dürüstçe ifade eden bir grubun bu başarıda çok büyük bir katkısı vardır.
Fourplay müzikte üstüste eklenmiş başarılarla dolu yirmi yılın ardından geçen yıl son albümleri Touch The Sky`ı geçen yıl yayınladı ve `bizde daha çok iş var`, `bizi yakından takip edin` mesajını güçlü bir duyguyla verdi. Müzik dünyası şanı, şöhreti kendinden menkul bir çok geçici, günlük fenomene kapılarını ardına kadar açıp malzemelerini bir kaç yıl içinde tüketip bir kenara atmasıyla meşhur ama başta Bob James olmak üzere Fourplay müzisyenleri müzik dünyasına bıkıp usanmadan kırk yıldan uzun süredir birbirinden güzel müziklerle hizmet eden `yolcu` değil `hancı` olduklarını uzun zaman önce ispatladılar. Onları İstanbul`un seçkin sahnesi Salon-İKSV`de izlemek gerçek müzikseverler için misyon olmalı ve ne yapıp edip orada olunmalı.
Cazkolik.com / 01 Kasım 2011, Salı
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.