Virtüöz beceriler has duygularla buluşunca en duygusuz insanı dahi sarsacak anların yaşanması işten bile değil

Virtüöz beceriler has duygularla buluşunca en duygusuz insanı dahi sarsacak anların yaşanması işten bile değil

Müziğin sihir işi olduğuna dün gece Zorlu PSM Dorantes & Taksim Trio konserinde bir kez daha inandım. Salona yayılan seslerin binbir duyguyu harekete geçirmesi sizce de şaşırtıcı değil mi? Konseri beklerken koltuğunuza oturmuş kaygısız-duygusuz bakınıp dururken birkaç dakika içinde sahnedeki büyücülerden yayılan seslerle ya tarifsiz coşkuya, ya hüzne, ya kedere, neşeye, acıya boğuluyorsunuz. Bu büyü değil de ne?

 

Dorantes (kendisinin de söylediği gibi) flamenkoyu gitarla çalar, istediği alkışı alırdı, zaten müziğe öyle başlamış ama istediğinin bu olmadığını anlaması uzun sürmemiş, bir farklılık yaratma heyecanı onu zor bir tercihe sürüklemiş ve tutmuş flamenkoyu muhtemelen en zor enstrümanla eşleştirmiş; piyano. Dün konser başlayınca gördüm ki iyi ki inadından vazgeçmemiş. Onunla yeni yaptığım röportajda altını çizdiği "flamenkoyla piyanonun kendi diliyle ilişki kurmayı tercih ediyorum" derken neyi kastettiğini daha iyi anladım. Haklıymış.


Ya genç davulcu


Sahnede tam üç müzisyenin işini yapan gencecik bir davulcu ve nasıl içten gülümseyen biri. Flamenkonun olmazsa olması Cajun`u hem çalıyor hem davul sandalyesi olarak kullanıyor. Davul-zil kurulumu caz davulu, ziller yere yakın ama konser boyunca baget yerine süpürge kullanıyor. Bu tercih sesine fazladan sıcaklık, ılıklık katmış, fırçalar davulların, zillerin üzerinde gezindikçe sesler renk paletinin sıcak tonlarından dalgalanıyor, hepsini bırakıp bir anda elleriyle davula, zile, Conga`ya girişiyor.


ve Taksim Trio


Sadece iki İspanyol müzisyenin çaldığı kısa ilk bölümün ardından Taksim Trio`nun sahneye dahil olmasıyla müziğin rengi, coşkusu, duygusu katlanarak artıyor, izahı mümkün olmayan heyecanlar salonda dolanmaya başlıyor. Benim şahsen ilk kez bir İstanbul Caz Festivali konserinde, 2012 yılında Arkeoloji Müzesi bahçesinde, Dhafer Youssef`e eşlik ederken (ki o konserin davulcusu da eşsiz Marilyn Mazur du, okumak isteyen tıklayabilir) izlediğim Taksim Trio`yu hayranlıkla dinliyorum. İçinde duygusallık yüklü coşku olan her duyguyu çaldıkça katlayarak artıran bir trio müziği, hele solo bölümler hafazanallah!!!!


Virtüöz beceriler has duygularla buluşunca en duygusuz insanı dahi sarsacak anların yaşanması işten bile değil. Müziğin aritmetik kompozisyonlar olmadığının en iyi ispatıydı akşamki konser, Aytaç Doğan`ın, Tunçbilek`in, Şenlendirici`nin tek bir solosu yeter de artar böyle düşünmeye. Taksim Trio ayaklarını bastıkları toprağın has çocukları ama aynı zamanda en `enternasyonel` müziği yapan da onlar. Dorantes`le binlerce kilometre öteden aynı şeyleri hissetmelerini sağlayan bağ sadece hepsinin roman olmasıyla açıklanamaz, bunun içinde Akdeniz de var, Endülüs de var, Torosların türküsü de, Teide volkanının içten içe yanan lavları da var.


Feridun Ertaşkan


Cazkolik.com / 06 Nisan 2017, Perşembe



BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.