Cazkolik: Her albüm sonu bir rahatlama oluyordur değil mi?
Lisa Hilton: Evet, gerçekten öyle. Ondokuzuncu albümüm olmasına rağmen bir albümün altından kalkabileceğimi bir türlü kabullenemedim.
Cazkolik: Bu konuda biraz konuşalım mı? Şu an 19 albümün oldu, iki de uzakdoğuda yayınladın, bu albümün kendi bestelerinle dolu.
Lisa Hilton: Beste yapmayı çok seviyorum, şahsen tercih ettiğim iletişim biçimi gibi geliyor bana, beste yapmadığım zaman birşeylerin eksik olduğunu hissediyorum. Her yıl kendime yeni besteye ihtiyacım yok, 2 yüzden fazla bestem var diyorum ama müzikal keşifler yapmak, iletişim kurmak için yine de yapıyorum.
Cazkolik: Mesela neler, örnek versen?
Lisa Hilton: Olabilir. Birkaç yıldır çok türlü, tarzlar arası müziklerle ilgilendim, farklı fikirlerin aynı kompozisyonda nasıl harmanlanacağını görmek gerçekten ilginçti. “Caffeinated Culture” mesela latin ritmine sahipti (bu tarz şeyler müzikte eğlencelidir) “Dark Sky Day” Bach’ın prelüdlerine benzese de blues ve doğaçlamalı bir bestedir, geleneksel fikirleri severim ama onları değiştiririm.
Cazkolik: “Day Night” albüm kitapçığında ânı keşfetmekten, tadını çıkarmaktan, bir günün güzelliklerini görmekten sözediyorsun, bunları bize biraz açar mısın?
Lisa Hilton: Bugün dünyamız göçten siyasete, her alanda aşırı değişim, tutarsızlık ve travma döneminden geçiyor. Hepimiz bunlara odaklanıyoruz ama öte yandan zenginliklerimizi unutuyoruz. Doğal güzellikleri, güneşin yükselişini görmek, bir fincan kahveyi paylaşmak, iyi ilişkiler için çaba sarfetmek, arkadaşlar edinmek gibi ruhumuzu besleyen şeyler bize diğer insanlara yardım etme gücü verir, bu, benim yapmaya çalıştığım ve başkalarının da böyle hissettiğine inandığım bir şey.
Cazkolik: Bu albümün ilhamının bir parçası olan Amerikan bestecileri hakkında konuşalım biraz.
Lisa Hilton: Her sene turnemi tamamladığımda bir ay kadar oturup diğer bestecileri çalarım. Bu turne sonrası mesela Bach çalacağım. Geçen sene Cole Porter’la zaman harcadım, melodi ve nüans kullanımına yine hayran oldum. Tek bir notasını dahi değiştirsen etkisi oluyor. Büyük melodilerin bestecisi. Ses mühendisim Al Schmitt de en sevdiği besteci olduğunu söyler. Duke Ellington’dan Diana Krall’a kadar herkes bestelerini çalmıştır. Gerçek Amerikan müzikal dahilerindendir.
Cazkolik: Evet ama aynı zamanda diğer besteci piyanistler, mesela, Count Basie, Horace Silver gibi isimlerden de esinlendiğini söylüyorsun.
Lisa Hilton: Blues stillerini hep sevdim. Horace Silver çaldığı gruplarda bugün hâlâ çalınan çok sayıda besteye imza attı. Blues duygusu kuvvetli bir besteci ve grup lideriydi ama sanırım Senor Blues zamanları aşan bestesi diyebilirim. Silver bir süre Kaliforniya Malibu’da yaşamış, ben de bir süredir burada yaşıyorum, ilginç! Çok nazik ve güçlü bir ruhu vardı. Count Basie parçalarında “single note swing” denen bir tekniği kullanıyordu, ben onu yapabilir miyim bilmiyorum. Bana zor geliyor. Basie parçalarında doku olarak az nota kullanırdı, ben de öyle yapmayı seviyorum, deniyorum. Bunlar bir piyanist için eğlenceli şeyler.
Cazkolik: Bu solo bir albüm, peki, grubunla çalmayı özledin mi?
Lisa Hilton: Geçen sene Antonio Sanchez, Terrell Stafford, Gregg August ve JD Allen ile birlikte inanılmaz bir deneyim yaşadım. Bence bu müzisyenler evrenin en iyilerinden. Solo çalarken piyanodan nasıl ses çıkaracağım konusunda hep endişeliyimdir, bu nedenle her ikisini de denemesi güzel.
Cazkolik: Peki, sırada ne var? 20. Albüm geliyor mu?
Lisa Hilton: (Gülerek) Öyle umuyorum ama asla bilemiyorum. 20 yılda 20 albüm fikri cazip geliyor ama yakınlarda Carnegie Hall’de başlayacak “Day Night” turunu sabırsızlıkla bekliyorum, oranın piyanosuna hastayım!
Cazkolik.com / 28 Şubat 2017, Salı
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.