Küba`nın yaşayan 5 büyük caz piyanisti

Küba`nın yaşayan 5 büyük caz piyanisti

Küba, ülke ve insan kaynağı olarak müziğe en fazla katkı veren ülkelerden. Bu kadar küçük bir ülkenin çok sayıda müzisyen üzerine çok yazılması gereken bir konu. Geçtiğimiz günlerde SF Jazz Center yeni sezonla ilgili olarak içlerinde Küba`nın önde gelen piyanistlerinin olduğu konserlerini duyurunca aklımıza Türkiye`de de sevilen bu isimlerle ilgili bir liste hazırlamak geldi.

 

Küba`nın yaşayan 5 büyük caz piyanisti

 

Küba, perküsyon-ritm ağırlıklı olmasına rağmen çok iyi piyanistler çıkarıyor. Bu isimlerin hepsini Türkiye`de izledik.

 


 

Chucho Valdés

 

Ya da uzun adıyla Dionisio de Jésus Valdés Rodríguez sadece Küba`nın, latin dünyanın değil aynı zamanda tüm dünyanın en iyi ilk 5 caz piyanisti arasında gösterilen yaşayan bir efsane. Aile boyu efsane. 2013`de 94 yaşında ölen babası Bebo Valdés yaşadığı dönemin oğlundan da ünlü ismiydi, boynuz kulağı geçti, Chucho Valdés şimdi 75 yaşında, oğlu Chuchito da iyi bir piyanist ama dedesi ve babasına bakınca işi çok zor. Chucho şimdiye kadar 5 Grammy, 3 Latin Grammy ödülü kazanmış bir isim. İlk kaydını 1964 yılında Havana`da yaptığından beri hiç durmuyor. Chucho Valdés`den söz edince 1973 yılında kurduğu Irakere grubundan söz etmemek olmaz. Küba genelinde caz gruplarının geçmişi 1920`li yıllara kadar uzanır, yaklaşık yüzyılı bulan bu tarih içinde dünya müzik tarihini Irakere kadar etkilemiş grup sayısı azdır. Grubu kuran ilk altı kişi olsa da dönemin tüm önemli isimleri zaman içinde mutlaka grubun içinde bir şekilde yeraldı. İlk Grammy ödülünü 1978 yılında kazanan büyük piyanist son ödülünü 2011 yılında "Chucho Steps" albümüyle evine götürdü. Bugün kadar kendi ismiyle 25 civarında albüm kaydeden sanatçı Küba`nın ve latin Amerika`nın ulusal hazinesi değerinde. Listenin ilk sırasında yeralan büyük sanatçıyı geçen yıl Marciac Caz Festivali`nde verdiği konserin kaydından yayınlanan "Tribute to Irakere" albümüyle selamlıyoruz.

 

 


 

Gonzalo Rubalcaba

 

Listenin ikinci sırasında Valdés gibi müzisyen bir aileden gelen Gonzalo Rubalcaba var. 53 yaşındaki sanatçıyı Türkiye`de epey dinlemişliğimiz vardır. 2 kez Grammy, 2 kez de Latin Grammy ödülü kazanan, yanısıra farklı kategorilerde tam 7 defa aday olma başarısı gösteren sanatçı sayısız önemli isimle aynı sahneyi paylaştı. Piyanist babası Guillermo, basçı ve piyanist iki kardeşiyle tam bir müzisyen aileye sahip. İlginçtir, Rubalcaba Amerika`dan önce Avrupa`da ünlendi. Küba`lı müzisyenlerin Fransa`yla bağları eski ve köklüdür. Rubalcaba da seksenli yıllarda Orquesta Aragon ile ilk Avrupa turnesinde dikkat çekmişti (hatta Türkiye`ye de gelmişlerdi, bunu kendisi de anlatır, yanlış hatırlamıyorsak hem Buena Vista ile ayrıca konser verdiler) ardından kendi projesi olan Grupo Projecto ile Avrupa festivallerinde turladı. Seksenlerin ortalarında bas efsanesi Charlie Haden ile tanışan piyanist, Haden sayesinde Amerikan caz pazarına erişti ve Blue Note ile sözleşme imzaladı. Rubalcaba geleneksel müzikleri kendi çağıyla buluşturmayı seven bir sanatçı, bu anlamda Afro Cuban post bop caz formlarını geleneksel Cuban ve Meksika baladları, bolerolar ve kimi klasiklerle kaynaştırmayı seviyor (ve işin doğrusu kendi çağdaşı kimi piyanistlerden çok daha sofistike yapıyor bu işi, bu bilgiyle ilgili bir mini eleştiri listenin en son sanatçısıyla bağlantılı en altta yazıyor). Son dönemlerde "5 Passion" isimli bir projeye ağırlık veren sanatçı kurduğu müzik şirketiyle ağırlıklı olarak kendi kuşağından sanatçıların albümlerini yayınlıyor. Sanatçıyı, Charlie Haden`a ithaf ettiği albümü "Charlie" ile selamlıyoruz.

 

 

 


 

Roberto Fonseca

 

İlk iki isimden sonra biraz daha gençlere doğru ilerliyoruz. Kariyerine doksanlı yıllarda başlayan Roberto Fonseca da tıpkı diğer isimler gibi müzisyen aileden geliyor (bu konu çok önemli, anlaşılan, aileler zamanla Küba ve etki alanlarında böyle bir aile klanlaşması oluşuyor, acaba bu durumdan şikayetçi olan, bu kastı aşamıyoruz diyen, aile geleneğinden gelmeyen piyanistler var mıdır?). İlk isme nazaran Cuban müziği caz, Hip Hop, World Music gibi farklı türlerle kaynaştırmayı seven sanatçıyı İstanbul`da en son festival kapsamında Fatoumata Diawara ile "At Home" albümüyle Ortaköy`de izlemiştik. Sanatçı şu sıralar sonbaharda çıkacak "Abuc" isimli albümüyle meşgul. Başarılı piyanisti "At Home" albümüyle selamlıyoruz. Enerji içeceği gibi bir konser kaydı. Dediğimiz gibi aynı albüm konserini iki yıl önce İstanbul`da da izlemiştik ama bu albümdeki enerji İstanbul konserinde vardı diyemeyiz, anlaşılan Marciac`a torpil yapmışlar.

 

 

 


 

Harold Lopez Nussa

 

Dört yıl önce gencecik Kübalı bir caz piyanistiyle Türkiye`deki ilk konseri için zamanın nöde gelen klübü Ghetto`da bir röportaj yapmıştık o zaman yurtdışı caz basını Küba`nın yeni genç dâhilerinden diye sözediyordu. Genç sanatçı şimdi 31 yaşında, biraz daha olgunlaştı ama cazda mesela yeni bir Gonzala Rubalcaba olabilecek mi onu zaman gösterecek. 2007 ile 2013 arasını hızlı geçirdi, ardarda beş albüm yayınladı sonra durdu, gerçi Stefon Harris, Christian Scott, David Sanchez gibi isimlerle "Ninety Miles" gibi önemli projelerde yer aldı ama biz yeni albümünü bekliyoruz. Harold Lopez listedeki diğer müzisyenler gibi değil yılın büyük bölümünü Havana`da evinde yaşıyor, muhtemelen bu durumun hem avantajları hem tezavantajları vardır ama bunu yeni albümü çıkınca test edebileceğiz. Genç sanatçıyı son albümü "New Day" ile selamlıyoruz.

 

 

 


 

Alfredo Rodriguez

 

Listenin son piyanisti aynı zamanda listenin en genç ismi Alfredo Rodriguez. Başarılı sanatçıyla tanışmamız 2014 albümü "The Invasion Parade"la oldu. Halbuki 2012`de "Sounds of Space" isimli ilk albümü varmış, onu sonradan keşfettik. Başarılı sanatçının bu yıl çıkan son çalışmasıysa festivalde Beykoz Deri Kundura bahçesinde izlediğimiz Kamasi Washington`ın ön grubu Ibeyi kardeşler, Richard Bona, İbrahim Maalouf ve başka isimlerin de konuk yer aldığı "Tocororo". Rodriguez yayınladığı üç albümle Grammy adayı olmayı başardı ama henüz kazanamadı. Kendimi, hissettiklerimi dünyaya anlatmak istiyorum diyen sanatçı yeni albümde özellikle efsanevi "Chan Chan"a getirdiği cesaretlli yorumla ilgi çekiyor. Albümün ilk parçasının Spotify`da bir milyondan fazla dinlendiğini ekleyelim ama "Chan Chan"daki deneme dışında diğer parçaların ya da albümün tamamının listedeki en zayıf halka olduğunu da belirtelim. Güney Amerika`lı müzisyenlerin `kökenlerimiz` diye flamenkoya merak sarmaları tatsız sonuçlar veriyor diyelim ve sanatçıyla tanıştığımız albümle genç piyanisti selamlayalım.

 

 

 

Cazkolik.com / 10 Ağustos 2016, Çarşamba

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.