İşin doğrusunu söylemek gerekirse “The Bad Plus” gibi toplulukları dinledikçe fütüristik imgeler gözümün önünden geçmeye başlar. Bilimkurgu filmlere bayılırım, bu filmleri yapanların pek çok anlamda çok daha gelişkin, farklı bir dünya tasavvur edebilme yetenekleri ve bunu da gerçekçi, anlaşılabilir yapabilme becerileri beni hep imrendirmiştir. Bu filmlerde evrenin farklı noktalarından, çok farklı yaşam formları bir araya gelip birbirleriyle yaşamayı hatta birlikte yeni bir tür yaratmayı başarabiliyorlar. Bütün bunları niye anlatıyorum; The Bad Plus böyle bir müzik mi yapıyor, belki, ama önemli olan, söylemeye çalıştığım The Bad Plus’ın fütüristik bir müzik yaptığı değil, farklı yaşam formlarından dikkat çekici ve ilginç bir müzik çıkarma yetenekleri.
Örneğin, The Bad Plus’ın, Pink Floyd’un ünlü bestesi “Comfortably Numb”a getirdikleri yorum, eleştirmen Jeff Vrabel’in anlatımıyla, doğanın getirdiği fizik kurallarının çoğuna karşı çıkar nitelikte, kasvetli ve üzgün. Lewis’in alışılmamış vokalinin yarattığı girdabın içinde parçanın orijinalinden bile neredeyse daha kapalı bir duygusallığı var. Özellikle parçanın sonlarına doğru piyanist Ethan Iverson’ın yoldan çıkan hali muhteşem. Zaten anlamışsınızdır, The Bad Plus’ın son albümü “For All I Care” müzikal kökenlerini caz formlarıyla birlikte Nirvana, Pink Floyd, Bee Gees, Milton Babbitt, Flaming Lips, Wilco gibi isim ve grupların müziklerinden alıyor. Yine eleştirmen Vrabel’in yorumuyla söylersek, albümün en sıradışı, en acaip yorumu ise Oklahoma’lı psychedelic alternative rock grubu Flaming Lips’in parçası “Feeling Yourself Disintegrate”e getirdikleri yorum.
Grubun kurucusu ve basçısı Reid Anderson, vokalist Wendy Lewis’in “For All I Care”de kendileri için ifade ettiği anlamı şöyle açıklamış; “Şarkıcı, ekibin kalanıyla işlerin yolunda gitmediği durumlarda yeteneğiyle coşkusunu müzikal didiklemesiyle birleştirebilen biri olmalıdır.”
The Bad Plus’ı bize getirerek önemli bir deneyime şahit olmamızı sağlayacak olan İş-Sanat, bu konser için “Kategorileri bir yana bırakın ve son 10 yılda caz dünyasındaki en büyük çıkışlardan birini yapan bu inanılmaz üçlüye kulak verin. İster bir caz kulübü, ister rock festivali, ister konser salonu olsun, dünyayı ayağa kaldıran bu caz triosu size beklediğiniz veya beklemediğiniz her şeyi sunuyor. Hepsi Amerika’nın orta batısından gelen basçı Reid Anderson, piyanist Ethan Iverson ve davulcu David King’ten oluşan “The Bad Plus”, kimyalarının uyumuyla cazın sınırlarına meydan okuyor ve onu bambaşka kulvarlara taşıyor. Deneyimli İngiliz prodüktör Tony Platt’le yaptıkları 2007 tarihli albümleri “Prog”da Tears for Fears, Burt Baccarach ve David Bowie şarkılarına alternatif yorumlar getiren topluluk geleneği merakları ve müzisyenliklerinin içinde erittikleri cazın kurallarını gözetmekle beraber onları paramparça edip ortaya yepyeni ve taze bir sound çıkarmayı da başarıyor. Bu fırtına gibi üçlü ile Wendy Lewis bir araya geldiğinde İş-Sanat’ta eşsiz bir müzikal deneyim yaşayacaksanız.” diyor.
Ünlü The New York Times ise “1960 sonrasının cazını indie rock ile onlardan daha iyi birleştiren olamaz.” diyerek tanımlamış grubun müziğini. Burada iki gerçeğin altını çizmek lazım sanırız, İş-Sanat’ın kendi tanımlamasındaki “kategorileri bir yana bırakın” saptaması ile NY Times’ın “caz ile indie rock karışımı” tanımı. Evet, kategorileri bir yana bırakalım ama bu konuda ortaya çıkan her çalışma bize bu son 10 yılda verilen nadir örneklerden daha çoğunu sunmuyor işin doğrusu.
Biz yine eleştirmen Vrabel’e dönelim, Wendy Lewis ile olan ilişkileri konusunda basçı Reid’in söylediklerini aktarıyor bize “Bu albüm öncesi ilk kez bir şarkıcı aramaya başladık, aradığımız bir caz şarkıcısı değildi, farklı biri olsun istiyorduk, bu oldu, üstelik sandığımızdan daha da hızlı bir şekilde oldu. Doğrudan, ilişki kurabileceğimiz biri olsun istiyorduk.” Hatta, bu konuda bir örnek de veriyor basçı Reid, “Şarkıcı Johnny Hartman’la John Coltrane’in birlikte yaptıkları işler gibi. Onlar yerleşik bir soundu olan yerleşik bir gruptular, bu yüzden özellikle bazı şarkıları olağanüstü güçlüdür ama bakarsan şarkıcıları olan bir ekip değildirler sanki, birlikte müzik yapan bir ekip gibidirler, bizim de istediğimiz böyle bir şeydi. Şarkıcısı olan bir grup değil, şarkı söyleyen kişisiyle beraber müzik yapan bir ekip olmayı istiyorduk.”
Her halukarda, NY Times’ın dediklerine geri dönüyoruz, The Bad Plus’tan dinleyeceğimiz müzik sonuçta caz ile indie rock’un birlikte geçirdikleri bir dönüşüm. Üstelik müzik dünyasının zaten çok sevdiği bir çok şarkıyı bu sıradışı tarzla birlikte yeni bir cover yaparak ortaya değişik bir müzik çıkarmaları baştan sona saygı duyulacak bir deneyim ve bu deneyimi yaşamak için siz de 26 Şubat akşamı İş-Sanat’da olun.
Cazkolik.com / 21 Şubat 2009, Cumartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.