"The Finest Jazz Organist On The Planet" lakaplı Joey DeFrancesco 4 ve 5 Aralık günleri İstanbul Jazz Center’da sahne alacak...

"The Finest Jazz Organist On The Planet" lakaplı Joey DeFrancesco 4 ve 5 Aralık günleri İstanbul Jazz Center’da sahne alacak...

İstanbul Jazz Center birbiri ardına bombalarını patlatmaya devam ediyor Geçen hafta sonu Ernie Watts’ı ağırlayan kulüp bu hafta sonu da Hammond B3 Org’un günümüzde yaşayan en önemli isimlerinden Joey DeFrancesco’yu ağırlıyor. Ünlü Hammondcunun önümüzdeki yılın ortalarına kadar tek bir günü bile boş değil, takviminin en uygun yerinde yılbaşı öncesi sürecin başladığı bu günlerde böyle bir ustayı İstanbulda izlemek cazseverler açısından oldukça etkileyici bir deneyim olacak kuşkusuz. “The Finest Jazz Organist On The Planet”. Bu slogan sadece Joey DeFrancesco’nun kendi tanıtım sayfasında yazan, kendi kendini övgü bir cümleden ibaret değil, gerçekten de bir çok caz eleştirmeninin ortak görüşüdür; “Gezegenin En İyi Caz Organisti”.

İlk albümü “All Of Me”den bu yana geçen yirmi küsur yılda yukardaki sözü haklı çıkarmaya yetecek kadar uzun bir yol katetti Joey DeFrancesco. Miles Davis ile 1987 yılında daha henüz 17 yaşındayken aynı sahneyi paylaştığında ufacık, tıfıl bir çocuktu. Gerçi bu da Miles’ın büyüklüğüdür açıkçası, düşünsenize, kolay mı koskoca Miles Davis’siniz sizinle aynı sahneyi paylaşması için yanınıza gencecik bir delikanlıyı almakta tereddüt etmiyorsunuz. Böyle bir şeyi de ancak Miles gibi insanlar yapar.

Joey DeFrancesco artık kırklı yaşlarının üstünde ve olgunluk dönemini yaşayan bir usta! Üç kuşaktır Hammond B3 Org çalan bir ailenin son üyesi, muhtemelen kendi çocuklarını da böyle yetiştiriyordur. Geçtiğimiz günlerde babasıyla birlikte sahne aldığı resimler göründü basında. Babası da Hammondcu idi. Kimi insanların aile boyu geleneği olan işlerinde bir de doğuştan gelen yetenekleri varsa o kişinin önünde hangi engel durabilir?

2002, 2003, 2004, 2005 ve 2006’nın Downbeat ödülleri sahibi, şimdiye kadar yirminin üzerinde solo albüme sahip bir isim ve başta Miles Davis olmak üzere Jimmy Smith, Bobby Hutcherson, Elvin Jones, John McLaughling gibi pek çok efsaneyle aynı sahneyi paylaşmış, kendisi de efsane isim olma yolunda ilerleyen günümüz Hammond B3 Orgun büyük ustalarından. Kendisiyle yapılan 2003 tarihli bir söyleşide soruyu soran R.J. DeLuke Hammond B3 sizinle birlikte yeniden doğuşunu yaşamaya başladı, buna ne diyorsunuz diye sorduğunda böyle şeyleri duyduğu zaman kendini iyi hissettiğini ama önceki ustalarından daha iyi olmadığını söylüyordu. Aslına bakılırsa Dr. Lonnie Smith, Brother Jack McDuff, Jimmy McGriff gibi kendinden önceki kuşaklarında sahiplendiği, Francesco’nun da onları sahiplendiği bir ilişki var aralarında.

“Müzikle çevrili bir ailede büyüdüm ben, aslına bakılırsa benim büyüdüğüm zamanlarda kendi kuşağımdan pek çok arkadaşım da benim gibi müziğin içinde insanlardı, beraber müzikle birlikte büyüyorduk ama onlar devam etmediler, ben ise ilk günden beri hiç bir zaman bırakmayı düşünmedim. Kendi dönemimden de olsun bir çok kişi enstrüman seçmek durumunda kaldığı zaman çoğunlukla saksofon veya trompete yönelirlerdi bunu o zaman da anlamamıştım halen şimdi de anlamıyorum, Hammand B3 gibi bir enstrüman dururken niye başka aletlere gideyim ki! Ailemde olduğu için pek çok kişi mecburen seçmek durumunda kaldığımı sandılar ama hiç de öyle değildi, bana hiç kimse ne yapacağımı söylemedi, başından itibaren tümüyle kendi özgür seçimimden kaynaklandı.”

“Çocukluktan bu yana duyduğum müzikten etkilendim ve sevdim; Michael Jackson ile beraber büyüdüm sanki, Jimmy Smith, Miles Davis, Ray Charles ve James Brown, Bee Gees... bütün bu müzikler evimin içindeydi...” Henüz ergenlik yaşlarındayken katıldığı Thelonious Monk International Jazz Piano Yarışmasını kazanır; “Bencil ve kendiyle övünen biri olmadım hiç, o ödülü almam gerekiyormuş ki aldım diye düşündüm hep.”

14, 15 yaşlarında kazandığı ve geleceğini başlatan bu ödülün ardından bir kaç sene sonra ilk albümü “All Of Me”yi kaydeder. “Albümüm yeni çıkmıştı, bir anlaşmam vardı, Philly isimli bir kulüpte çalacaktım, TV için bir showdu ve Miles Davis’den önce sahne aldığımı bilmiyordum. O da beni orda dinledi ilk, sonra yanıma geldi ve omzuma dokunup “Bana bak şişko mutlaka çalmaya devam etmelisin anasını satıyım, hadi, ver bana numaranı bakalım” dedi ve kendisine bir kaset göndermemi istedi, bende gönderdim, 1987 yılıydı, bir süre sonra beni aradı ve “Grubuma katılmak ister misin” diye sordu,öyle heyecanlanmıştım ki içimden kendime küfür ettim. Onun yanında, evinde büyüdüm sayılır, hayal gibi ama hepsi oldu.”

“Şimdi kendimi artık mutlu ve rahat hisseidiyorum, gelecekten de umutluyum. bütün o insanlar benim herşeyi doğru dürüst görmemi sağladılar...”

İşte böyle bir isim önümüzdeki günlerde İstanbul Jazz Center’da sahne alacak. 2009 başlarında yayınladığı yeni bir albümü var, muhtemelen ondan çalacaktır ama ne çaldığının ne önemi var, oraya giden insanlar olarak “Gezegenin en iyi organisti”ni dinleyeceksiniz, bundan daha iyi bir gece olabilir mi!

Cazkolik.com / 2 Aralık 2009, Çarşamba

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.