Sevgili müzik dostlarım merhaba,
Çok hareketli bir dönemden geçiyoruz, ortalık gene toz duman.
Geçen hafta İsrail büyükelçimize reva görülen kaba davranışa Türkiye tek bir nefes olarak tepki gösterdi, uzun bir aradan sonra aynı ülkenin insanları olduğumuzu hissettik ve çok memnun oldum. Amerika’da görevden ayrılan büyükelçimize de aynı derecede sahip çıkabilseydik diye içimden geçirmedim değil. Ama halkın tabiriyle “Monşer”lere bir şekilde iadei itibar yapılmış oldu. Gerçi daha sonra olayın ayrıntılarına ve perde arkasına bakınca değişik şeyler hissetmedim de değil. Kurtlar Vadisi dizisinin İsrail’de tepki gören sahnelerini televizyonda izledim, diziyi yazan iki çocuğu Ali Atıf Bir’in programında dinledim, hatta yarım porsiyon da olsa dizinin geçen haftaki bölümünü de izledim. İsrail’i kızdıran sahne gerçekten çirkin ve tahrik edici idi. “Midnight Express” filminde batılılar da bizi böyle göstermişlerdi demek yapılan çirkinliğin kılıfı olmamalı. Güzellik güzelliği doğurur, çirkinlik de çirkinliği.
Bana göre Kurtlar Vadisi, ilkel ve şoven bir dünya görüşünü izleyicilerine pompalıyor, insanları yanlış düşüncelere sevk ediyor, gerçeklerden alabildiğine uzaklaştırıyor, insan öldürmeyi, hukuk dışı çözümleri yüceltiyor. Polat Alemdar’ın kahraman olarak tapıldığı ülkemde bu sabah Ağca kahraman katil olarak cezaevinden çıktı ve askerlik şubesine sevk edildi. Yakında da yazarlığa soyunuyor. Dizinin yazarları Ali Beyin programında kendi senaryolarının Holywood filmlerine göre ne kadar masum olduğunu anlatıyorlardı, ben onlarla aynı fikirde değilim. Yarın öbür gün bu filme özenen birkaç kişi İsrail büyükelçisinin rezidansına Polat’ın filmde yaptığı gibi elini kolunu sallayarak, tabanca çekerek girmeye kalkarsa, oradaki korumalar girenleri kevgire çevirirse ortaya çıkan sorunun hesabını kim verecek? İsrail’i sevmeyebilirsiniz, onun politikalarını onaylamayabilirsiniz ama çok önemli bir ülke olduğunu kabul etmek zorundasınız. İsrail’i kınayalım ama diplomasi adabı içinde kınayalım, hükümetini ağır bir şekilde eleştirsek bile halkı ile düşmanlığa asla geçit vermeyelim. Hükümetler gelir geçer, halklar birbiriyle baş başa kalır.
Bu yıl Davos’a bizim hükümetten hiç kimse katılmıyor, katılmıyor ama şunu unutmamak lazım; Davos Toplantıları bir hafta sonu kayak tatili değil ki, bir diyalog ortamı, düşünce alışverişi yapılan ve uzlaşmacı çözümlerin yeşertildiği bir sosyal toplantı. Gitmeyerek acaba neleri kaçırıyoruz, bunu da düşünmek lazım.
Ben daha evvel de sizlerle paylaştığım bir düşüncemi tekrar etmek istiyorum, Türkiye hayali bir Kurtlar Vadisi ile değil kendi yarattığı, teknolojinin uçlarında gezen, yarınını yaratan silikon vadileri ile gurur duymalı. Bilgi çağında gerçek güç tabanca değil bilgi üretebilme yeteneğidir. (Alvin Toffler)
Bu hafta Radyo Cazkolik’te “Evde Çalamadıklarım” 391. defa karşınızda olacak ve “Buzuki” namıyla tanınan değerli müzik insanı Orhan Osman ile birlikte olacağız. Bu hafta bir ilki gerçekleştiriyoruz, sizlerle paylaşacağımız tüm parçalar Stüdyo Marşandiz’de canlı olarak kaydedildi. Orhan Osman’a klavye’de Bahadır Tatlısöz eşlik etti.
1 - Buzuki Orhan & Bahadır Tatlısöz / Canlı stüdyo kaydı / Tadımlık Karadeniz
2 - Buzuki Orhan & Bahadır Tatlısöz / Canlı stüdyo kaydı / Focus
3 - Buzuki Orhan & Bahadır Tatlısöz / Canlı stüdyo kaydı / Swingname
4 - Buzuki Orhan & Bahadır Tatlısöz / Canlı stüdyo kaydı / Maziden
5 - Buzuki Orhan & Bahadır Tatlısöz / Canlı stüdyo kaydı / On Dakika
Hepinizi güzellikler dolu bir hafta diliyorum.
Tunçel Gülsoy
18 Ocak 2010, Pazartesi
tuncelgulsoy@cazkolik.com
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.