Caz sahnesindeki enstrüman çalan kadın müzisyenlerin sayıca azınlıkta olmalarının sebeplerine duyduğum merak yüksek lisans tezimin çıkış noktası oldu ve bu doğrultuda toplumsal cinsiyet bağlamındaki soru(n)ları araştırmak üzere Türkiye’de enstrüman çalan kadın caz müzisyenleri ile görüşmeler yaptım. Çalışmaya dâhil olan kadın caz müzisyenlerinin hepsi, tüm samimiyetleri ile değerli deneyimlerini ve hislerini benimle paylaştı, bunun için minnettarım. Çok severek ve heyecanla yaptığım çalışmamdaki görüşmeleri seri şeklinde Cazkolik’te paylaşacak olmaktan da çok mutluyum.
Bu söyleşilerin ilki, Türkiye’nin ilk kadın caz piyanisti ve besteci Nilüfer Verdi ile…
Deniz İlbi
Deniz İlbi: Kaç senedir caz müzisyenliği yapıyorsunuz? Ortalama ne sıklıkta konser veriyor, albüm çıkarıyor, beste yapıyorsunuz?
Nilüfer Verdi: 40 senedir. Konser yoğunluğu her zaman dalgalanır. 1983’te her gece çaldığımız iki senelik bir süreç vardı. Daha sonraki yıllarda da haftanın altı günü minimum çaldığımız yıllar oldu. 2000’li yıllardan sonra çaldığımız mekânlar günlük projelere yer vermeye başladılar. Konser ve gece çaldığımız caz kulüpleri bizim sahne aldığımız mekânlardır. Konser salonlarında da yurt içi-yurt dışı olmak üzere performanslarımız olur. Her 10 senede bir CD çalışmalarım oldu. 10 sene ara olması tesadüfi. Beste her daim.
Deniz İlbi: Müziğe ve enstrümanınıza ne zaman ve nasıl yöneldiniz?
Nilüfer Verdi: Çocukluğumda kuyruklu piyanomuz olduğundan piyano dersi ile başladım. Bir ara arp çalmaya heveslendim ama o hayalim gerçekleşemedi.
Deniz İlbi: Cinsiyetinizin enstrüman seçiminize herhangi bir etkisi oldu mu? Başka bir enstrüman seçmek ister miydiniz?
Nilüfer Verdi: Yok, seçimimde cinsiyetim aklıma bile gelmedi. Yok istemezdim. Ama piyano ile birlikte ikinci enstrüman olarak perküsyon çalmak isterdim. Bu bir hayal, çünkü perküsyon nasırlar oluşturuyor, piyano ile uyuşmaz.
Deniz İlbi: Caz müziği kariyerine ne zaman/nasıl karar verdiniz? Caz müziği eğitiminizden bahseder misiniz?
Nilüfer Verdi: Her zaman caza gönlüm yatkın idi. Özel ders, New School N.Y. (New York), Berklee College of Music’de eğitim aldım.
Deniz İlbi: “İyi” bir caz müzisyeni olmanın kıstasları var mıdır? (Örn. Caz standartlarına hâkimiyet, her gruba rahatlıkla entegre olabilmek?)
Nilüfer Verdi: En önemlisi sevmek. İkinci önemli unsur groove edebilmek. Klasik müzikte groove etmeniz gerekmez.
Genellikle erkekler kendi cinsleriyle çalmayı tercih ediyor
Deniz İlbi: Caza yönelirken cinsiyetinizin dezavantaj olacağını düşündünüz mü? Ya da caz müzisyenliğinde, kadın olmanın size herhangi bir avantaj kazandırdığını düşünüyor musunuz?
Nilüfer Verdi: Dezavantaj olacağını düşünmedim ama oldu mu, evet. Erkek egemen bir dünyada erkek egemen caz müzisyenleri de dolu elbet. Erkekler kendi cinsleriyle çalmayı tercih ediyorlar genellikle. Kadınlar şarkıcılıkta karar kılıyor ve genellikle grupta başka kadın olmasını istemeyebiliyorlar. Avantaj olarak kullanabilirdim, bana festivalin bir tanesinden; “Eh sana da bir mini etek, topuklu ayakkabı giydirerek bir solo konser yapalım” teklifini geri çevirmeseydim. Bu halden uzak durdum.
Deniz İlbi: Nasıl bir avantaj olabilirdi? İş bulmanız açısından mı avantaj olabilirdi?
Nilüfer Verdi: Evet, tabii ki. Yani görselliği ön plana alıp, öyle bir imaj yaratıp, arenada var olmak bir sürü kapıyı daha çok açıyor.
Deniz İlbi: Caz dünyasında bir kadın olarak görünür olmak, yer edinmek için ekstra çaba sarf etmeniz gerekti mi?
Nilüfer Verdi: Benim ekstra çaba sarf etmem gerekmedi, hatta ilk CD Mânâ piyasaya çıktığında adeta üzerime hücum etti medya, ben birçoğunu geri çevirdim. Bugün keşke değerlendirseydim diyorum açıkçası. TV programları, basın, radyo, festivaller, ama o dönem depresif ve zor bir dönemim olduğu için geri çevirdim çoğunu.
Müzik başladığında cinsiyet kalmıyor
Deniz İlbi: Caz dünyası sizce erkek egemen bir alan mı? Eğer öyle düşünüyorsanız, bu durum yaratıcılığınızı ve şevkinizi etkiliyor mu?
Nilüfer Verdi: Kesinlikle öyle. Ne kadar farklı hissederdim bilemiyorum, kadın egemen veya dengeli bir toplum olsaydı ne hissederdim... Yaratıcılığım ne seviyede olurdu bilemiyorum. Ama beste, aranjman vs. yaparken; “Aa, zaten bu erkeklerin dünyası, boş vereyim bu işleri.” demiyorum elbet. Müzik başladığında cinsiyet kalmıyor. Bu konuştuklarımız organizasyon ile ilgili işlerde geçerli.
Deniz İlbi: Bir söyleşide, kadınlığınızın ön planda olmaması için caz müzisyenliğine ilk başladığınız dönemlerde orkestranın geneli gibi giyinip kravat/papyon taktığınızı belirtmişsiniz. O zamandan günümüze gelişen süreçten bahseder misiniz?
Nilüfer Verdi: Aynen öyle bir dönemim olmuştu. Kravat da papyon da taktım, orkestra kıyafeti giydiğimiz yıllarda. Artık öyle bir şey kalmadı, orkestra kıyafeti diye. Herkes kafasına göre giyiniyor. En fazla herkes siyah veya beyaz, ama o da demode artık günümüzde.
Deniz İlbi: Kompozisyon ve/veya doğaçlamanın erkeklere atfedildiğini düşünüyor musunuz?
Nilüfer Verdi: Yok, bizler de kendimizi gösterme fırsatı yakaladığımızda fark ortadan kalkıyor. Ama dediğim gibi grup elemanı olarak erkekler hemcinslerini tercih ediyor, malum erkek muhabbeti, erkek geyiği, ayrıca sorumluluk almak gerekmiyor erkek olunca, aynı odada yatabiliyorlar vs. Bir sürü avantaj.
Deniz İlbi: Kendini gösterme fırsatını açabilir misiniz? Nasıl yakalanabiliyor? Yakalayamayanlar ne yapıyor?
Nilüfer Verdi: Valla o fırsatı yakalayamayanlar kendi eserleriyle baş başa kalıyorlar ama bu eserlerini, çalışmalarını sergileyebilenler de gittikçe artıyor. Çok güzel kompozisyonlar yapan kadınlar var, onlar da gittikçe çoğalıyorlar.
Sadece tek bir şarkı söyledim?
Deniz İlbi: Caz müziğinde kadınlara atfedilen rollere dair görüşleriniz neler?
Nilüfer Verdi: Kadınlar genellikle daha çok iş için şarkı söylemeyi de deniyor, işler artıyor. Ben istemedim. Tek bir şarkı söyledim: Unutmayın; kadın namus cinayetleri ile alakalı, o da bir şey uğruna olduğu için cesaret ettiğim ilk ve son söyleme deneyimimdi. Biraz sert bir parça olduğu için teklif ettiğim şarkıcılar söylemek istemedi, ben de kendim söyledim.
Deniz İlbi: Sizce enstrüman çalan kadın caz müzisyenlerinin sayısı neden az? Piyano dâhil neden kadınlar enstrüman çalmaya yönelmiyorlar?
Nilüfer Verdi: Arz talep meselesi, hani şarkıcı olduğu zaman daha çok iş bulma potansiyeli oluyor hatta enstrüman çalıyorsan; “Ay keşke şarkı da söylesen” veya “Keşke şarkı da söylesem” diye bir fikir var hep çünkü daha çok iş buluyorsun. Genellikle dinleyici önde bir şarkı ve insan sesi istiyor, görsel olarak da daha çok ilgi uyandırıyor diyeyim, o yüzden. Daha çok iş bulma, daha çok piyasada olma olanağı sağlıyor.
Deniz İlbi: Caz müziğinde enstrüman çalan kadınların görünürlüklerinin düzeyi sizce nedir?
Nilüfer Verdi: Dünyada yüzde beşi geçmez.
Deniz İlbi: Ailevi/özel yaşamınız caz kariyerinizi herhangi bir şekilde etkiledi mi?
Nilüfer Verdi: Tabii ki, mesela ben aynı zamanda anneydim, bir sürü şeyi düşünmek zorundasınız hayatınızda. Ev kadını, anne, eş, aşçı, çamaşırcı... Hepsini aynı anda olmak zorundaydım. Erkeklerin daha kolay odaklanabilmesi mümkün; onların kendi işleri, kendi enstrümanları, giderler, gelirler, çalışırlar. Benim mesela akıl defterlerimdeki notlarım; manava git, domates, limon, deterjan, Darn that dream, Fmaj 7, Sub7 gibi karışıktır. Hem anne olmak zorundasınız hem evde bir düzen kurmak zorundasınız, evde yemek pişecek, çamaşır yıkanacak vs. Hepsini birden aslında toparlamak zorunda oluyorsunuz, ekstra efor gerektiriyor onu söyleyeyim.
Deniz İlbi: Caz kulüplerindeki konserlerin genellikle gece geç vakitlerde ve içkili ortamlarda gerçekleşmesi kadın müzisyenler için bir sorun teşkil ediyor olabilir mi? Bu konu ile ilgili sizin deneyimleriniz/görüşleriniz nelerdir?
Nilüfer Verdi: Gece trafik daha az, çocuğunu yatırmışsındır, daha uykusuz kalırsın çünkü sabah okula gidecektir. İşe gidince şöyle bir oturup dinlenirdim piyanonun başında.
Deniz İlbi: Eski caz mekânlarıyla günümüzü nicelik ve nitelik olarak nasıl kıyaslarsınız?
Nilüfer Verdi: Eski mekânlar çok daha güzeldi ama 2019 Şubat’ta sürpriz bir, iki güzel yeni mekân açıldı İstanbul’da. Bir kıpırtı var olumlu anlamda.
Deniz İlbi: Sadece caz müzisyenliğiyle geçinebiliyor musunuz?
Nilüfer Verdi: Maalesef hayır. Hocalık da yaptığım dönemde ancak.
Deniz İlbi: Erkek müzisyenlere kıyasla, bir kadın olarak, bestelerinizde/yorumlarınızda cinsiyetinize özgü bir farklılık gözlemliyor musunuz?
Nilüfer Verdi: Bence fark yok ama bunu en iyi dinleyici değerlendirir.
Türkiye daha ataerkil
Deniz İlbi: Türkiye’de enstrüman çalan kadın caz müzisyeni olmanın yurt dışına göre sizce herhangi bir farkı var mı?
Nilüfer Verdi: Evet var, burası daha ataerkil maalesef.
Deniz İlbi: Dünyadaki meslektaşlarınızla karşılaştırırsanız Türkiye’deki kadın caz müzisyenliği sürecini nasıl değerlendirirsiniz?
Nilüfer Verdi: Zor zor zor.
Deniz İlbi: Zor’u açabilir misiniz?
Nilüfer Verdi: Eski yıllarda Kanada’ya çok gidip gelmişliğim olmuştu ama artık Türkiye’deyim. Yani “Zor zor zor” dediğim oyunu kuralına göre oynamak. Oyunun kuralı bugün kendinizi pazarlamak, atıyorum, sosyal medyada sürekli var olacaksınız, fotoğraf koyacaksınız, konserlerden klipler koyacaksınız, kendiniz evde kayıtlar yapıp paylaşacaksınız… Ben mesela fotoğraf çektirmekten bile hoşlanmayan biri olarak “Zor, zor” dedim (gülüyor).
İşin mutfağında olmayı seviyorum
Deniz İlbi: Peki, Türkiye’de daha zor yapan şey nedir acaba?
Nilüfer Verdi: Herhalde dünyadakiyle paralel gidiyordur. Dünyada da genç müzisyenler kendilerini sürekli göstermek zorundalar artık sosyal medyada. Artık dünya oraya gitti, yapacak bir şey yok. Yani ya oyunu böyle oynarsın ya oynamazsın. Ama ben o arenada pek yokum. Çekingen birisi iseniz ki ben öyleyimdir aslında. Ben işin mutfağında olmayı seviyorum, grup içindeki varlığımı, çalarken müzisyenlerle paylaştığım duyguları seviyorum.
Deniz İlbi: Mânâ ve İzhar albümlerinizi kadınlara adamışsınız. Bu konu ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Nilüfer Verdi: Mânâ, içimdeki isyanı daha iyi ifade ettiğim bir albüm. İzhar’da daha yumuşak olmaya çalışmıştım.
Kadın erkek durumunun bu kadar önemsenmesi enteresan geliyor bana
Deniz İlbi: Sizce size kadar neden kadın caz piyanisti çıkmamış?
Nilüfer Verdi: Ben tarihsel olarak ilk olmuşum da bunun bu kadar önemli olması da beni… Hani ne gerek var. Tesadüfen öyle olmuş. Kadın erkek durumunun bu kadar önemsenmesi de enteresan geliyor bana. Mesela Kadınlar Günü için Erimtan Müzesi’nde 5 Mart’ta konserimiz oldu, “Keşke…” dedim; “Kadınlar Günü için kadınlar bir konsere çağrılmayacak kadar bu iş normalleşse.” Tuhafıma da gidiyor kadın olarak. “Gelin buyurun konser yapın” sanki şey gibi, sirkte bir maymun gibi. Bu sadece öyle tesadüf etmiş, kimse merak salmamış, kimse ilgilenmemiş. Bildiğiniz gibi aileler; “Kızım klasik piyanist olsun” diye düşünebiliyor, daha güvenli bir ortam, daha sofistike bir ortam. Hocalık yaparsın, konser piyanisti olursun vs. Daha statülü bir şey diye bakıldığı için herhalde aileler çocuklarını o platformda yetiştirmek istemişler fakat kadın caz piyanisti olduğunuz zaman konserleriniz olur ama kulüplerde de çalıyor olmanız lazım, o da gece hayatı vs. Herhalde o bakımdan pek rağbet görmemiş.
Deniz İlbi: Peki, siz önünüzde hiç kadın caz bestecisi-piyanisti olmadığı için korkmadınız mı? Düşünmediniz mi?
Nilüfer Verdi: Aklıma bile gelmedi. Öyle bir kavram yoktu ki o yıllarda (gülüyor). Ben kadınım, o erkek gibi bir şey… Sahnede erkek kadın kavramı biter aslında, müzik kalır müzisyenler arasında... Dinleyici farklı yorumlar yapar, herkesin bir görüşü vardır, ayrımcı ise kendi bilir.
Deniz İlbi
Şubat/Nisan 2019
Cazkolik.com / 14 Temmuz 2020, Salı
* Bu söyleşi, Deniz İlbi’nin, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü’nde Doç. Dr. Esra Karaol danışmanlığındaki “Türkiye’de Enstrüman Çalan Kadın Caz Müzisyenlerinin Toplumsal Cinsiyet Bağlamında İncelenmesi” başlıklı tez çalışması için yapılmıştır.
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.
Çetinay Karaol
Tezi de makaleyi de söyleşiyi de okudum, sizlerle gurur duydum...
Bu Yoruma Cevap Yazın »Devrim Dikkaya
Her enstrumantalist ve her vokalist değerlidir ama hem enstrumantalist ve hem vokalist daha bir değerlidir gibi... :) Tebrikler bu yazı dizisi için.....
Bu Yoruma Cevap Yazın »