Pek çok kültüre paralel olarak Japonya'nın müziği karmaşık ve evrimi binlerce yıl öncesine dayanan bir müziktir. Bu eski gelenek ve uygulamalardan bazıları bugün hâlâ yaşamaya devam ediyor ama unutulmaması gereken şey Japonya'nın bir ada ülkesi olduğudur.
Bu nedenle Japonya, Çin ve Kore gibi komşu ülkelerle kültürel alışverişlerden büyük ölçüde kaçındı, bunun yerine, benzersiz kültür ve gelenekler geliştirdi. Farklı kültürlerle çakışmalar olsa da Japon kültürel mirası ve müzikal gelenekleri genellikle tekildir ve kesinlikle kendine özgüdür.
Japonya'nın Neolitik halkının adanın ilk müzisyenleri olabileceğini öne süren bazı kanıtlar var, ancak, Yoyoi dönemine ait keşfedilen ilk enstrümanların tarihi M.Ö. 300-250 arasını kapsar ve bunlar nefis bronz çanlar olarak kayda geçmiştir.
Kullandıkları enstrümanların zamanının ilerisinde varil davulları ve kanun benzeri bir enstrümanın çok eski versiyonları olduğunu söyleyebiliriz. Bu enstrümanların dört veya beş telli olduğunu dönemin çizimlerinden biliyoruz. Daha sonra, altıncı yüzyılda, muhtemelen Kore'nin etkisiyle bu enstrümana ek teller eklendi.
Yüzyıllar geçtikçe, zamanla klanlar yükseldi ve geriledi. Japonya'da yaşamın temel parçasını oluşturan farklı dinlerden bahsedilir. Bunlar Şinto'yu ve nihayetinde Budizm'i içerir. Erken Şinto müziği, sesi özel olarak kullanmıştı ve görünüşe göre hayli karmaşık polifonik dokular üretmişti.
7. yüzyıla doğru Japonya'da müzikten giderek daha fazla bahsedildiğini veya yazılı olarak tanımlandığını biliyoruz. Güçlü sözlü geleneklerle, nesilden nesile aktarılan müziğiyle ritüel olarak müzik önemli yer tutmuştur.
Heian dönemi (794-1185) olarak adlandırılan dönemde iki farklı müzik tarzı ortaya çıkar; Shomyo ve Gagaku, bunlar Japon müziğinin en eski türleri arasında kabul edilir. Gagaku (zarif müzik), Japon klasik müziği olarak kabul edilir.
Saraylarda ve mahkemelerde en çok saygı duyulan ve icra edilecek türden bir müzikti. Gagaku'nun Heian dönemi Kyoto imparatorluk sarayında doğduğu düşünülür. Bugün hâlâ Japon kültürünün önemli parçası olmaya devam ediyor bu gelenek.
Gagaku, dansı ve müziği birleştirir ve kelimenin tam anlamıyla zarif müzik anlamına gelir. Bir Japon yüksek tiyatrosudur.
Birçok kaynağa göre Gagaku üç farklı tarza ayrılır. Bunlar, kutsal olan yerel Şinto müziğidir; halk şiirinden kaynaklanan vokal müzik, yabancı etki ve gelenekten yararlanan şarkı ve danslar olarak tarif edilir.
Üçüncü kategoride Kore ve Çin'den ilham alınmıştır. Gagaku isminin ilk olarak 701 civarında İmparatorluk Müzik Akademisi'nde kullanıldığı düşünülmektedir.
Buna karşılık, Shomyo daha eski bir müziktir. Geleneksel Japon müziği Shomyo 1200 yıllık tarihe sahiptir ve bugün hâlâ icra edilen Japon müziğinin en eski biçimlerinden kabul edilir.
Gagaku'ya benzer şekilde iki, üç, iki, iki ve üç yarım adım veya yarım tonluk artan aralıkları içeren pentatonik ölçeğin hakimiyeti vardır. Müzik, Japon Budist rahiplerine özgü son derece kutsal bir ilâhidir.
Kamakura döneminin (1192-1333) müzikal ve teatral gelişmelerinden doğan hayatî bir Japon müziği biçimine ise Noh denir. Noh dans içeren bir dramadır.
Noh'un metni, genellikle doğaüstü yönleri içeren eski, geleneksel edebiyatın habercisidir. Bu, daha sonra hikâyeyi anlatan bir insana dönüşen tanrı benzeri bir varlık şeklini alır.
Noh kostümler, maskeler ve aksesuvarlarla özenle hazırlanmıştır. Müzisyenlerin, dansçıların ve aktörlerin önemli ölçüde becerisini gerektirir. Noh'un müzikal kısmı genellikle bir koro tarafından söylenir.
Metin şiirseldir ve genellikle Batı operasıyla paralellik kurulsa da benzeyen pek bir tarafı yoktur. Koro, yalnızca sınırlı bir ton aralığı kullanarak şarkı söyler ve pasajlar tekrarlanır. Noh'a eşlik eden enstrümanlar arasında üç davulcu ve bir flütçü vardır. Bu topluluğa Hayashi-kata denir.
Noh müziğinde kullanılan melodik malzeme daha eski zamanları yansıtırdı. Melodiler genellikle süsleme ve belirli formlar içerse de, yüzyıllar öncesinden Budist ilâhileri yakından yansıtır ve alışılmadık şekilde bu şarkılar notalıydı.
Batı geleneğindeki pek çok erken dönem müziği yazıya dökülmedi, ancak utai adı verilen benzersiz bir notasyon biçimi kullanıldı. Bu, ses perdesi adlarıyla birlikte gelen gözyaşı şeklindeki neumları kullanan bir notasyondur.
Noh, Japon müzik ortamına yüzyıllar boyunca hakim oldu. Yıllar geçtikçe orijinal konseptlerde birçok varyasyonu oluştu. Muhtemelen, Edo döneminde ortaya çıkan bir başka dans-drama biçimine Kabuki denirdi.
Kabuki, son derece resmî ancak büyüleyici bir performanstır. Gösterişli kostümler, kumadori makyajı yapan belirli karakterlerle birlikte sahnenin merkezindedir.
Kabuki'nin kökenleri tamamen kadınlardan oluşan bir kolektiften esinlenerek geliştirilmiş olsa da, bu harika sanat formu kısa sürede erkeklerin alanı haline geldi. Bu durum sonraki üç yüzyıl boyunca geçerliliğini korudu.
17. yüzyılda giderek daha popüler hale gelen bir başka müzik türü de Bunraku idi. Bunraku, geleneksel Japon kuklasına eşlik eden ve onu geliştiren bir müziktir.
Bu tür tiyatro geleneklerinin 11. yüzyıla kadar uzandığı düşünülür. Bir samisen veya üç telli Japon udunun eşlik ettiği Bunraku'da, kabaca bir yetişkinin yarısı kadar olan oyuncak bebekler kullanılır.
Hikâye zikredilir ve icranın mükemmelliğini yöneten, zikirci ile lütenist arasında gelişen müzikal ilişkidir.
Japonya 19. yüzyıla girerken, Batı'dan artan bir etki var. Bunlar ordu, din ve okullardan dolayı geldi. Orkestra müziği, Japon askerî liderleri arasında son derece popüler hale geldi.
Popülaritesinin boyutunu göstermek için İmparator, gagaku müzisyenlerine grup müziğinin nasıl icra edileceğinin öğretilmesini emretti. Batı müziğine gömülü değerler, Japon İmparatorunu etkilemiş ve her iki müzik geleneğini harmanlamak için gerçek bir girişime yol açmıştı.
İngiliz orkestra şefi William Fenton görevdeyken birkaç başarısız girişimde bulundu ancak daha başarılı olan Alman halefi Franz Eckert oldu.
Bu yüzyılda Japon ordusunun artan gücünün ardından Batı marşları Japon müziğinde kalıcı yer buldu. Gagaku geleneği yavaş yavaş Batı askeri müziğinin sesleriyle kaynaştı.
Bu etki, popüler şarkılar ve okullarda öğretilen müzik gibi diğer Japon müziği biçimlerine de yayıldı.
19. yüzyılın sonlarına doğru Japon devlet okullarında bir müzik müfredatı oluşturmak için girişimlerde bulunuldu. Bu girişimler meyve vermedi ve Japon ve Batı müziğini birleştirme çabaları büyük ölçüde başarısızlıkla sonuçlandı.
Amerikalı müzisyen ve eğitimci Luther Whiting Mason (1828-96) tarafından Japonya'da bir öğretmen yetiştirme programı başlatıldı, ancak sonuçlar tatmin edici olmadı. Okullar, Mason'un şarkı kitabıyla gelen heybetli ahlak anlayışına karşı kaynak materyal için yeniden orduya döndü.
1890 yılına gelindiğinde, Batı geleneksel müziğinin yanı sıra geleneksel enstrümanların da öğretildiği Tokyo Müzik Okulu kuruldu. Bugün, Japon geleneklerinin ve uygulamalarının öneminin tam olarak kabul edilmesiyle denge bir şekilde yeniden kurulmuştur.
Caz müziği Japonya'ya nasıl geldi
Batı müziği, Japon müziği üzerinde güçlü bir etki yaratmaya devam etti. ABD ve Filipinler'den gelen konuk müzisyenler 1930'ların başında Japonya'ya caz müziğini getirdi. Caz, Japonların Amerikan müziğine hayranlığını pekiştirdi ve Japonların kalbinde kalıcı bir yer kazandı.
Hatano Caz Grubu, 1910'ların başında Tokyo Müzik Okulu'ndan çıkmıştır. Caz, 2. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle düşman müziği olarak damgalanıp yasaklansa dahi gelişmeye devam etti.
Cazın ardından su yüzüne çıkan ilk öncülerden biri Cozy Quartet'i kuran ve ABD'de Berklee School of Music'te eğitim almış piyanist Toshiko Akiyoshi idi.
1950'lerden bu yana Japonya'da pek çok grubun gün ışığına çıkmasıyla caz müziğinin popülaritesi azalmadığı gibi hep arttı. Tokyo hâlâ birçok caz sanatçısının merkezi olmaya devam ediyor.
20. yüzyılın başından beri Japonya'dan birçok iyi besteci geldi. Kişisel favorilerimden biri Toru Takemitsu'dur (1930-1996). Takemitsu hakkında dikkat çekici olan şey kendi kendini yetiştirmiş bir müzisyen olmasıdır.
O yalnızca avangart olarak kabul edilen müziğin bestecisi değildi, aynı zamanda estetik ve müzik teorisi üzerine birçok önemli metnin de yazarıydı.
Takemitsu'nun kataloğu, çoğu Ravel ve Debussy gibi Fransız empresyonist bestecilerin özelliklerini gösteren yüzlerce parçaya sahiptir. Müziği türev veya pastiş değildir; çok daha fazlasıdır.
Takemitsu, ışıltılı orkestrasyonların yanı sıra, geleneksel Japon müziği ile Batı kasik müzik geleneğinin mükemmel karışımını elde etmeyi başarmıştı.
Popüler müzik kültürü bugün Japonya'da geleneksel müzik dünyasının yanı sıra hızla gelişiyor. Japonlar, Batı popüler müzik tarzlarının büyük bir bölümünü hızla özümsedi ve onları kendi canlı müzik formlarına dönüştürdü.
Sayısız pop türü arasında Idol pop, dance ve disco, rock, punk ve metal (hatta ekstrem metal), hip hop ve en başarılılarından biri de oyun müziğinin seçkin bestecilerinden biri olan ve Final Fantasy oyun serisindeki çalışmalarıyla tanınan Nobuo Uematsu'dur.
Bu makalenin orijinali Dr. Justin Wildridge imzasıyla cmuse.org isimli portalda yayınlanmıştır.
Dr. Justin Wildridge
Cazkolik.com / 07 Ağustos 2023, Pazartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.