Caz sahnesindeki enstrüman çalan kadın müzisyenlerin sayıca azınlıkta olmalarının sebeplerine duyduğum merak, yüksek lisans tezimin çıkış noktası oldu ve bu doğrultuda toplumsal cinsiyet bağlamındaki soru(n)ları araştırmak üzere Türkiye’de enstrüman çalan kadın caz müzisyenleri ile görüşmeler yaptım. Çalışmaya dahil olan kadın caz müzisyenlerinin hepsi, değerli deneyimlerini ve hislerini benimle tüm samimiyetleriyle paylaştı, bunun için minnettarım. Çok severek ve heyecanla yaptığım çalışmamdaki söyleşileri seri şeklinde Cazkolik’te paylaşıyor olmaktan da çok mutluyum.
Bir önceki söyleşi kontrbasçı Esra Kayıkçı ile idi. Serinin bu ay paylaştığımız altıncı söyleşisinde üçüncü kuşaktan* bas gitarist, besteci ve şarkıcı Ceyda Köybaşıoğlu yer alıyor. Bir sonraki söyleşi ise piyanist Eda And ile olacak.
Deniz İlbi
Deniz İlbi: Müziğe ve enstrümanınıza ne zaman ve nasıl yöneldiniz?
Ceyda Köybaşıoğlu: Müziğe küçük yaşlarda eğitim alarak başladım. Ailemde müzisyen olmadığı için süreç oldukça bilinçsiz ilerledi. Açıkçası, çoğu zaman yetenekli olduğumu düşünmeyerek ve korkarak yaşadım. Gerçekten ne istediğimi belirlemek ve hangi yolda ilerlediğimi tezahür etmek benim için güç oldu. Çünkü beni yönlendirebilecek kurum ya da kuruluşlar ne kadar vardı bilemiyorum. Geriye dönüp baktığımda fark ediyorum ki, müziğe rhythm box’ı olan bir klavye, şemalar ve renklendirmelerle oluşturulmuş akorlar ve şarkı söylemekle başladım. Tarzı klavyeden seçip akoru bastığımda, org bir ritim kalıbı üstüne bastıklarıma göre şekilleniyordu, ben de şarkı söylüyordum. Sonrasında kendi isteğimle klasik piyano çalışmak istedim, lise öğrenimim boyunca ise klasik gitar çaldım, sonrasında lisans için Bilgi Üniversitesi’ne girmeden evvel klasik gitar çalmak istemediğimi fark edip; “Ne çalabilirim? Bari bas olsun…” diyerek öyle ilerledim.
Cazın benim için olmazsa olmaz olduğunu okul dışında yaptığım çalışmalarda keşfettim
Deniz İlbi: Caz müziği kariyerine ne zaman/nasıl karar verdiniz? Caz müziği eğitiminizden bahseder misiniz?
Ceyda Köybaşıoğlu: Güzel Sanatlar Lisesi’nde okuduğum için o dönem çevremde günümüzün tanınmış müzisyenleri vardı, onlardan feyzalarak ve bana faydalı müzikler dinleyerek daha modern müziklerin peşinde ilerledim. Dediğim gibi biraz bilinç dışıydı. Bilgi Üniversitesi Caz Bölümü’ne de “Caz okuyacağım.” diye girmedim açıkçası. Türkiye’de klasik, yeni müzik ya da Türk müziği dışında eğitim veren kurum orasıydı. Cazın benim için olmazsa olmaz olduğunu mezun olduktan sonra ve okul dışında yaptığım çalışmalarda keşfettim. Caz söylemek ya da çalmak gibi bir öngörüm yoktu fakat yaptığım seçimler beni buraya itti.
Önce vokalist olarak kendimi ispatlamaya çalıştım
Deniz İlbi: Caz dünyasında enstrüman çalan bir kadın olarak görünür olmak, yer edinmek için ekstra çaba sarf etmeniz gerekiyor mu?
Ceyda Köybaşıoğlu: Okulda okurken daha çok destek gördüğümü söyleyebilirim, iş gerçek hayata, para kazanma ve sahne hayatına geldiğinde renkler biraz değişmeye başladı. Önce vokalist olarak kendimi ispatlamaya çalıştım çünkü okuldayken böyle bir eğilimim olduğunu belli etmemiştim. Sonrasında; “Bas da çalıyorum, aslında basçıyım.” diye ispat etmek durumunda kaldım. Hâlâ da yaşıyorum aslında, özellikle bazı yerlerde sadece “şarkıcı”, bazı yerlerde sadece “basçı” olarak tanımlanıyorum. Böyle bir sınıflandırma içinde olmak yetersiz hissettiriyor. Caz kariyerimde sanırım artık ikisi de ağır basıyor. Fakat vokal yaparken daha rahat hissedebiliyorum bazen, o da şu yüzden: Düzenli olarak 14 senedir şarkı söyleyince, şarkıcılık da bir yandan sporculuk gibi, gün geçtikçe kaslarınız gelişiyor.
Deniz İlbi: Caz sahnesinde bestelerinizi istediğiniz sıklıkta çalabiliyor musunuz?
Ceyda Köybaşıoğlu: Bilindiği üzere Kadınlar Matinesi’nde bas çalıyorum. Kendi prodüksiyon işlerimde daha melez, farklı bir iş yapıyorum. Bestelerimi aslında çalacağım yerlerin sound’una ve yapısına göre uyarlıyorum diyebilirim. Caz kulüplerinde biraz daha açık, modern ve doğaçlamaya yönelik aranjmanlar düşünüyorum. Kendi projemde bas çalıp şarkı söylüyorum ve şöyle bir kanı da var tabi; “İkisini bir arada yapmak zor!”. Ya da “Yapabiliyor musun?” gibi tepkiler alıyorum. Bazıları olumlu oluyor ama bazılarında ise olumsuzluk görmezden gelinmeyle baş gösteriyor. “Yapamazsın” diyerek çok bas solo çalmamışlığım vardır bu yüzden. Ben bundan hırslanıp ilerleyecek bir karakter olamadım, tam tersine içime çekiliyorum. Şimdilerde bunu aşmaya çalışıyorum. Kendime inanmaya çalışarak ve “yeteneklisin” diyerek. Fark ettim ki bunu kimse benim için söylemeyecek. Toplum olarak da onay alıp almama üstüne kurulu bir sistemimiz olduğu için bu zihniyetten çıkışım biraz güç oldu.
Kendine inanmak, güvenmek erkek egemen bir toplumda güç
Deniz İlbi: Caz dünyası sizce erkek egemen bir alan mı? Eğer öyle düşünüyorsanız, bu durum üretkenliğinizi ve şevkinizi etkiliyor mu?
Ceyda Köybaşıoğlu: Ben hisleri kuvvetli biri olarak genelde kişilerin söylemedikleri şeyleri hisseden bir karakter oldum. Önceleri hep kendimde eksik arardım çünkü bir şekilde kadın müzisyenlere “Yeterince iyi değilsin.” durumu hissettiriliyor. Dişil enerji daha tespitçi olduğu için başlangıçta çekingen olabilme eğilimi var belki de. En azından bende öyle oldu. Kendine inanmak, güvenmek erkek egemen bir toplumda hâliyle güç ama bununla baş etmenin yollarını bulduk diye düşünüyorum.
Kadının üretici rolü olmasına karşıt bir görüş var
Deniz İlbi: Caz müziğinde kadınlara atfedilen rollere dair görüşleriniz neler?
Ceyda Köybaşıoğlu: Ataerkil bir toplumda yaşıyoruz, kadınların yol tarif etmesi bile garip karşılanıyor. Bilinçaltımızda kadının anne ve evde oluşu var, dolasıyla enstrüman çalan, bestecilik tarafı olan kadınların ne kadar farkındayız? Pek değil. Kadının üretici bir rolü olmasına karşıt bir görüş var. Kadın doğası gereği üretici. Aslında işlerin kadını erkeği yok, insan faktörü var, fikrime göre.
Şarkıcılıkta ise, maalesef içinde başka bir mesele yattığını düşünüyorum. Şarkıcı denince; eğlendiren, eğleyen, durumlara boyun eğen... Şarkıcı olmak kolay geliyor birçok müzisyene göre, hâlbuki bir sporcu yaşamı isteyen bir disiplin. Uykunuz varsa sesiniz çıkmaz, diyaframınızı kaldıramazsınız. Ben ertesi gün bir programım varsa önceki gece dışarı çıkmamaya özen gösteririm, fazla konuşup uykusuz kalmamak için. Enstrüman da çaldığım için ikisi arasındaki benzer özellikleri ve farkları tespit edebiliyorum. Hele ikisini birden yapıyorsanız aklınız salim, inancınız tam olmalı.
Caz müzisyenliğiyle geçinmek mümkün değil
Deniz İlbi: Ailevi/özel yaşamınız caz kariyerinizi herhangi bir şekilde etkiliyor mu?
Ceyda Köybaşıoğlu: Ailem müzik çalışmalarıma genelde destek oluyor, tabii maddi kaygı duyuyorlar onlar da benim gibi. Malum yaş ilerliyor ve herhangi bir düzeni oturtmak güç çünkü caz müzisyenliğiyle geçinmek mümkün değil. İşin manevi boyutuna gelince, şükür ki, beni toplumsal cinsiyet rollerinin bir parçası olarak yetiştirmediler. Bu tip sınıflandırmalar olduğunu dış dünyada, sektörde, özel ve iş ilişkilerinde zaman içinde fark edebilmeye başladım. Meseleye geç uyandım diyebiliriz, biraz acı oldu. Fakat bunu hangi kadın yaşamıyor ki.
Deniz İlbi
Nisan 2019
Cazkolik.com / 19 Nisan 2021, Pazartesi
Not: Bu söyleşi, Deniz İlbi’nin, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü’nde Doç. Dr. Esra Karaol danışmanlığındaki “Türkiye’de Enstrüman Çalan Kadın Caz Müzisyenlerinin Toplumsal Cinsiyet Bağlamında İncelenmesi” başlıklı tez çalışması için yapılmıştır.
* Notta künyesi verilen yüksek lisans tezi kapsamında yapılan kuşak çalışması için bk. s. 36/51.
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.