Uluyan vahşi kurt; Howlin' Wolf

Uluyan vahşi kurt; Howlin' Wolf

 

"Ben halk için şarkı söylüyorum”

 

 

Merhaba değerli müzikseverler.

 

Bu yazımda yine Blues’un efsane isimlerinden birisi olan, sesinin kuvveti ve şarkı söyleyiş tarzı ile “Blues’un Uluyan Vahşi Kurt’u” lakabı takılan, birçok Blues sanatçısını etkileyerek kariyerlerine yön veren Howlin’ Wolf’u anlatmaya çalışacağım.

 

 

Chester Arthur Burnett ve White Station tren istasyonu

 

 

Gerçek adı Chester Arthur Burnett olan sanatçı, 10 Haziran 1910'da Delta'dan kilometrelerce uzakta Mississippi'nin dağlık bölgesi Aberdeen ile West Point arasında küçük bir demiryolu istasyonu olan White Station’da yoksulluk içinde doğdu. Babası Leon "Dock" Burnett ve annesi Gertrude Jones'un altı çocuğundan biri olarak dünyaya gelen Chester adını Amerika Birleşik Devletleri'nin 21. Başkanı Chester A. Arthur'dan aldı. "Uluyan Kurt" lâkabı Burnett'in anne tarafından büyükbabası John Jones tarafından verildi. Burnett büyükannesinin civcivlerini severken o kadar sert sıkıyordu ki neredeyse onları öldürecekti ve büyükbabası ona böyle devam ederse kurtların gelip onu alacağını söylerdi.

 

Burnett'in ailesi, Chester bir yaşındayken ayrıldı. Mississippi Deltası'nda günübirlik mevsimlik çiftlik işçisi olarak çalışan babası Dock eşinden ayrılınca kalıcı olarak Delta’ya yerleşti. Annesi Gertrude ile birlikte White Station’da kalan Chseter annesinin zoruyla son derece sert olan büyük amcası Will Young'ın vaaz verdiği White Station Baptist kilisesindeki koroda şarkı söylemeye başladı. Annesi bir süre sonra Chester'ı ona sürekli kötü davranan amcası Will'in yanına bıraktı. Bir çocukluk arkadaşı, Will Young’ın "burası ile cehennem arasındaki en acımasız adam" olduğunu söylerdi. Chester, büyük bir evi olan amcası Will Young'ın yanına taşındı ama amcasını hiç sevmedi ve yaşamının en sıkıntılı zamanlarını onun yanında geçirdi. Amcasının yanındayken bütün gün çalıştığı için okula gidemedi. On üç yaşındayken amcasının domuzlarından birini, domuzun elbisesini mahvetmesine sebep olduğu için öfkeyle öldürdü. Bu amcasını çok öfkelendirdi ve onu kırbaçla cezalandırdı.

 

 

Amcasından sürekli şiddet gören Chester sık sık dolaştığı istasyon yakınlarında buharlı trenlere ve ellerinde valizlerle trene binen insanlara gıpta ile bakıyor ve bir gün bu trenlerle buralardan kaçıp kurtulma, büyük şehirlere gitme hayalleri kuruyordu. Tıpkı blues için bir kaçıp kurtulma simgesi haline gelen demiryolu, buharlı tren ve istasyonlar daha o yaşlarda, çocukken kafasının içine yerleşmişti. Chester çocukken etrafında duyduğu şarkılardan fazlasıyla etkilendi. Sokakta oynarken, etrafta dolaşırken sık sık sopayla bidonlara vurur ve yakınlarda çalışan demiryolu işçilerinin şarkılarına eşlik edercesine trenlerinin düdüklerini taklit ediyordu.

 

Chester büyüdükçe hem amcası hem de annesiyle ilişkisi sorunlu hale gelmeye başladı. Düzenli bir işi yoktu, sürekli sağda solda yeni müzikler dinliyor, hatta dinlemekle kalmıyor onları taklit ederek söylüyordu. Sesi etkileyici ve gürdü ama söyledikleri pek anlaşılmıyor üstelik söylerken de agresif hareketler yapıyordu. Annesi, sokaklarda yoldan geçenlere el yazısıyla yazılan İncil şarkılarını satarak geçimini sağlamaya çalışan, kilisenin yolundan ayrılmayan koyu bir Katolik idi. İkisi arasındaki gerilimin çok yükseldiği bir tartışmada oğlu Chester'ı ‘Şeytanın Müziği’ni dinlemekle suçlayarak evlatlıktan reddetti. Bu olay Chester için dönüm noktası oldu. Annesinin bu davranışından sonra artık burada kalmak için bir nedeni kalmamıştı. Çocukluğunda yaşadığı ve ruhunda derin yaralar açan bu olay, Wolf’un hayatı boyunca hep ihtiyatlı olmasına sebep olacaktı.

 

 

 

Delta’ya kaçış ve Charley Patton

 

 

Chester, 13 yaşındayken o gün kendi kendine verdiği bir kararla Ruleville yakınlarındaki Young and Morrow çiftliğinde yaşayan babası ve üvey kardeşlerinin yanına dönmek için amcasının yanından kaçtı. Babasının yanına gitmek için 137 km. yalınayak yürüdü. Sonunda artık babasının yanında, Delta’daydı. Chester yerel blues müzisyenlerinden, özellikle de yakınlardaki Dockery Plantasyonunda yaşayan Delta'nın ilk büyük blues yıldızı Charley Patton’dan çok etkilendi.

 

Ocak 1928'de babası ona ilk gitarını aldığında Patton'u ona gitar dersleri vermeye ikna etti. Daha sonra üvey kız kardeşi Mary ile birlikte olan Sonnyboy Williamson II'den doğaçlama armonika dersleri aldı. İdolleri Blind Lemon Jefferson, Tommy Johnson, Mississippi Sheiks, Jimmie "the Singing Brakeman" Rodgers, Lonnie Johnson ve Blind Blake'in müziklerini dinleyerek şarkı söylemeyi öğrendi. Hatta bazılarının kıyafetlerinden ve görünüşlerinden bile etkilendi. Bir süre, küçük tel çerçeveli gözlükler ve Blind Lemon Jefferson'un bilinen tek fotoğrafına benzeyen koyu renk bir takım elbise giyerek onlara benzemeye çalıştı. Babasının çiftliğinde çalışmadığı zamanlarda Sonnyboy, Robert Johnson, Charley Patton ve Willie Brown gibi müzisyenlerle Delta'yı gezdi ve nihayet Deep South'ta solo kariyerine başladı. Dönemin diğer önemli blues müzisyenleriyle birlikte çaldı ve bir süre sonra Delta'da adını duyurdu.

 

 

 

Uluyan ‘Vahşi’ bir kurt!

 

 

Chester'ın sesi amcasının kilisesinde şarkı söylemeye başladığından beri hep inanılmaz gür ve etkileyici idi. Charlie Patton’ınki gibi devasa ve doğal, hatta daha da güçlü bir sesi vardı. Platform üzerine monte edilmiş bir arp kullanarak gitar ve blues arpını aynı anda çalmayı öğrendi. Sahnedeki varlığı sert ve saldırgandı. 1,90 cm boyunda, koca ayaklı ve 125 kg ağırlığı ile korkutucu görünüyordu. Hatta Robert Johnson ile seyahat eden John Shines, Wolf hakkında "Korkuyordum. Sanki vahşi bir hayvanmış gibi söylüyordu. Onun yaydığı inanılmaz bir sesti!” derken onun kariyeri boyunca “Blues’un Uluyan ‘Vahşi’ Kurt”u Howlin’ Wolf olacağına işaret ediyordu.

 

 

Zor geçen askerlik

 

 

Chester Burnett tarlada çalışmayı reddettiği için Delta'daki plantasyon işçilerinin askeri yetkilileri uyarması sonucu 9 Nisan 1941'de ABD ordusuna alındı ve ülke çapındaki çeşitli üslerde görevlendirildi. "Buffalo Askerleri" lâkaplı birliklerden biri olmasıyla ünlenen 9. Süvari Alayı'na atandı. Burnett ilk olarak temel eğitim için Arkansas'taki Pine Bluff'a gönderildi ve orada uzun saatler boyunca vasıfsız işlerde çalıştırıldı. Daha sonra Starke, Florida'daki Camp Blanding'e transfer edildi ve burada mutfak devriyesine atandı. Gündüzleri askere yemek pişiriyor, geceleri ise toplantı odasında gitar çalıyordu. Burnett daha sonra Georgia'daki Fort Gordon'a gönderildi. Neredeyse her gün Fort'a gelen genç James Brown burada, gündüzleri ayakkabı boyuyor, geceleri ise kulüplerde şarkı söyleyip değişik şovlar yaparak para kazanıyordu. Burnett onu ilk kez burada gördü ve hayran oldu. Burnett daha sonra Washington Tacoma’da bir eğitim kampına gönderildi. Burada haberleşme kodlarını çözmekten sorumluydu ancak Burnett hiçbir resmi eğitim almadığından okuma ve yazma eksikliği nedeniyle tatbikat eğitmeni tarafından defalarca şiddet gördü. Amcasıyla yaşadıklarından sonra şiddete maruz kalmak artık onun için kabul edebilir bir durum değildi. Kısa süre sonra kontrol edilemeyen titreme nöbetleri, baş dönmesi ve bayılma nöbetleri geçirmeye ve aynı zamanda zihinsel karışıklık yaşamaya başladı. Wolf, 1943'te ciddi bir sinir krizi geçirdi ve kısa süre sonra ordudan terhis edildi. Kız arkadaşıyla birlikte Tennessee'de bir eve taşındı. 1945'te kız arkadaşı ile şiddetli bir tartışma yaşadı ve bu kez kız arkadaşı tartışmanın etkisiyle sinir krizi geçirerek hastaneye kaldırıldı. Wolf bu olaydan sonra Tennessee'de daha fazla duramadı ve ilkbaharda babasının işlerine yardım etmek üzere çiftliğine, bir kez daha kendini ait hissettiği Delta’ya geri döndü. Sürekli gitarıyla meşgul olan Wolf yılın sonlarına doğru Güney'i dolaşmaya başladı. Buralarda tanıştığı Willie Brown ve Son House gibi Delta Blues müzisyenleri ile lokal mekânlarda çalmaya başladı.

 

1948'de Wolf, West Memphis, Arkansas'a taşındı. Burada armonikacı James Cotton ve Junior Parker ile gitaristler Pat Hare, Matt "Guitar" Murphy ve Willie Johnson'dan oluşan bir grup kurdu. Bir yandan grubuyla küçük kulüplerde müzik yaparken diğer yandan KWEM radyo istasyonunda da blues çalan bir programda iş buldu.

 

1951'de bir yetenek avcısı olan Ike Turner, Batı Memphis'te Howlin' Wolf'u dinledi. Turner onu ileride Sun Records olarak adını duyuracak olan Memphis Recording Service'te Sam Phillips ve Modern Records'ta Bihari kardeşlerle tanıştırdı. Wolf burada birkaç şarkı kaydetti. Phillips onun şarkı söylemesini aynen şu sözlerle anlattı: "Tanrım, o adamın şarkı söylerken yüzündeki coşkuyu görmenin değeri ne olurdu. Gözleri parladı, damarlar çıktı ve aklında o şarkıdan başka hiçbir şey yoktu. Adeta ruhuyla şarkı söyledi."

 

 

 

Chicago ve Chess Records

 

 

Howlin' Wolf kısa sürede adı duyulan ve bilinen yerel bir sanatçı oldu. Willie Johnson ve Pat Hare'nin de dahil olduğu bir grupla çalışmaya başladı. Sun Records henüz kurulmadığından Phillips, kaydının lisansını Chess Records'a verdi. Howlin' Wolf'un ilk single'ları 1951'de iki farklı plâk şirketi tarafından yayınlandı. Chess’te yayınlanan "Moanin' at Midnight/How Many More Years", "Riding in the Moonlight/Morning at Midnight" ve "Passing By Blues/Crying at Daybreak" Modern Records'un yan kuruluşu RPM Records etiketiyle yayınlandı. Aralık 1951'de Leonard Chess, Howlin' Wolf'un sözleşmesini güvence altına almayı başardı ve Chess'in teşviki üzerine 1952 sonlarında Chicago'ya taşındı.

 

Müzik yeteneğini kesinlikle takdir eden ve daha sonra Elvis Presley, Carl Perkins, Jerry Lee Lewis, Johnny Cash ve Charlie Rich gibi efsane sanatçıları keşfeden Phillips, Wolf'un aslında en büyük keşfi olduğunu ve Wolf'u Chiess’e kaptırmasının kariyerindeki en büyük hayal kırıklığı olduğunu söyledi: “Chester Burnett'in o kadar duygulu bir sesi vardı ki sözleri her zaman güzel blues sözleri olsa da o adamın tek bir ses çıkarmasına gerek yoktu. Tıpkı 'Moanin' at Midnight' şarkısı gibi... Çıktığında sanki her şey durmuş gibiydi, olup biten her şey. Zaman durdu. Her şey durdu. Ve Wolf'u duydun. Gençler onu gerçekten daha çok duymuş muydu, o da daha çok programda çalmış, gençleri dinlemiş miydi, kim bilir? Bu adam bu fırsatı yakalamış olsaydı, çocuklar kesinlikle delirirdi. Tüm zamanların müzik kahramanlarından biri olurdu."

 

Howlin' Wolf, Chicago'da yeni bir grup kurdu ve ilk gitaristi olarak Memphis Slim'in grubundan Chicago'lu Jody Williams'ı gruba aldı. Bir yıl içinde gitarist Hubert Sumlin'i Memphis'ten ayrılıp Chicago'da kendisine katılmaya ikna etmişti; Sumlin'in abartısız soloları ve şaşırtıcı derecede incelikli cümleleri Wolf’un devasa sesini mükemmel bir şekilde tamamladı. Grubun kadrosu yıllar içinde sık sık değişti. Hem kayıtlarda hem de canlı performansta Willie Johnson, Jody Williams, Lee Cooper, LD McGhee, Otis "Big Smokey" Smothers, kardeşi Little Smokey Smothers, Jimmy Rogers, Freddie Robinson ve Buddy Guy dahil olmak üzere birçok farklı gitaristi kendisi ile çalmaya ikna etti. Wolf, grup liderleri arasında alışılmadık bir şekilde, müzisyenlerine işsizlik sigortası ve Sosyal Güvenlik katkı payları da dahil olmak üzere zamanında ödeme yapma prensibi nedeniyle mevcut en iyi müzisyenleri kendine çekmeyi başardı. 1950'lerin sonundaki birkaç kısa süreli ayrılık dışında Sumlin, Howlin' Wolf'un kariyerinin geri kalanında grubun daimi bir üyesi olarak kaldı. Wolf'un en önemli şarkılarının çoğunda ona eşlik eden, elektro gitarı çıplak parmaklarıyla çalan Wolf’un ilahi gitar sihirbazı Hubert Sumlin’in eksantrik, keskin tarzı onu 1960'lardan itibaren Eric Clapton, Jimmy Page, Stevie Ray Vaughan, Jimi Hendrix, Peter Green gibi pek çok gitaristin favorisi haline getirecekti. 1960'larda Wolf ve Hubert, Electric Blues-Rock'a yönelen distorsiyonlu gitar efektleri kullanarak yeni şarkılar kaydetmeye başladıklarında ortaya çıkan "Commit a Crime", "Secret Charms" ve Love Me, Darlin'" gibi şarkılar onu Blues tarihinin önemli aktörü haline getirecekti.

 

Howlin' Wolf, 1950'de Chess kardeşler tarafından söz yazarı olarak işe alınan Willie Dixon'ın yazdığı şarkılardan oluşan bir dizi kayıt yaptı. Bu kayıtlar kısa sürede hit oldu. Şarkıları çok tutulan Wolf ile o dönemde oldukça meşhur olan Muddy Waters bir anda aynı plak şirketinin iki rakip sanatçısı haline geldi. Zamanla Wolf ile Waters arasındaki rekabet daha da yoğunlaştı ancak ikisinin de gerçekte birbirlerine ihtiyacı vardı ve bunun farkındaydılar. Dixon bununla ilgili olarak şöyle söyledi: "Wolf arada bir şunu söylüyordu, 'Hey dostum, bu şarkıyı Muddy için yazdın. Neden bana böyle bir şarkı yazmadın?' Ama onun için yazdığınızda bundan hoşlanmayacaktır." Bu yüzden Dixon, şarkıları Muddy için yazılmış haliyle Wolf'a tanıtarak ve böylece Wolf'un bunları kabul etmesini sağlayarak ters psikolojiyi onun üzerinde kullanmaya karar verdi.

 

 

1950'lerde Howlin' Wolf'un Billboard ulusal RB listelerinde beş şarkısı vardı: "Moanin' At Midnight", "How Many More Years", "Who Will Be Next", " Smokestack Lightning " ve "I Asked for Water". İlk LP'si “Moanin' in the Moonlight” ise 1959'da yayınlandı. O dönemde standart bir uygulama olan, daha önce yayınlanmış single'ların bir koleksiyonu idi bu albüm.

 

 

1960'larda Wolf, hiçbir radyo yayını almamasına rağmen en bilinen eserleri haline gelen birkaç şarkı kaydetti: "Wang Dang Doodle", "Back Door Man", "Spoonful", "The Red Rooster" (daha sonra adı "Little Red Rooster" olarak değiştirildi). Öyle ki, şarkıların çoğu İngiliz ve Amerikan rock gruplarının repertuarlarının standart bir parçası haline geldi ve bu da onları daha popüler hale getirdi. Howlin' Wolf'un ikinci derleme albümü “Howlin' Wolf” 1962'de piyasaya çıktı. Kapak resminden dolayı yıllarca "The Rockin’ Chair Album- Sallanan Sandalye Albümü" olarak anıldı.

 

 

Kendini yetiştiren iyi bir aile babası

 

 

Wolf 1957'de Chicago'daki Silvio'nun gece kulübünde tanıştığı uzun süredir sevgilisi Lillie Handley ile 1964’te evlendi. Wolf, Lillie'yi "onunla tanıştığım ilk günden itibaren bir çiçek" olarak nitelendirirdi ve onun iki kızı Bettye Jean ve Barbra'ya çok düşkündü. Sahnedeki çılgın şovuna rağmen Wolf, sahne dışında sorumluluk sahibi, orta sınıf bir aile babasıydı; dürüst, çalışkan ve hayatı seven, zorluklara dayanıklıydı. Müzik dışında en sevdiği şey balık tutmaktı. Sık sık kızlarıyla balık tutmaya gidiyordu. Arkansas'ta sahibi olduğu arazide kızlarıyla balık tutarken geçirdiği vakit çocukken yaşadığı sıkıntılı günleri unutturuyor ve onu hayata bağlıyordu. Ayrıca yerel itfaiye teşkilatında gönüllü olarak çalışıyordu. Kendisini "Delta'dan Chicago'ya giden tek kişi" olarak tanımlıyor ve bunu “Blues Otoyolu” üzerinde kendi arabasıyla ve cebinde parası olmadan yaptığını söylüyordu. Burnett, kırklı yaşlarında okuma yazma bilmemesine rağmen, önce Genel Eğitim Gelişimi (GED) diploması almak ve daha sonra kariyerini yönetmeye yardımcı olmak için muhasebe ve diğer işletme derslerini almak için okula döndü ve eğitimini tamamladı.

 

 

İngiltere ve Avrupa turnesi

 

 

1960'larda blues'un yeniden canlanması sırasında, siyah blues müzisyenleri beyaz gençler arasında yeni bir dinleyici buldu ve Howlin' Wolf bundan ilk yararlananlar arasında yer aldı. Alman organizatörler Horst Lippmann ve Fritz Rau'nun yapımcılığını üstlendiği Amerikan Folk Blues Festivali kapsamında Wolf ilk kez 1964'te Avrupa'ya turneye gitti. 1965'te popüler televizyon programı Shindig'de yer aldı. "Little Red Rooster" kaydı 1964'te Birleşik Krallık'ta bir numaraya ulaşan Howlin’ Wolf, Rolling Stones'un ısrarı üzerine 1960'ların sonlarında ve 1970'lerin başında birçok sanatçı ile albümler kaydetti. Bir dönem rakibi olan Muddy Waters dahil olmak üzere; Bo Diddley, Gene Barge, Pete Cosey, Roland Faulkner, Morris Jennings, Louis Satterfield, Charles Stepney ve Phil Upchurch gibi psychedelic rock ve serbest caz müzisyenlerinin yer aldığı “The Howlin' Wolf” albümü ile dönemin popüler İngiliz müzisyenleri Eric Clapton, Steve Winwood, Ian Stewart, Bill Wyman ve Charlie Watts gibi sanatçıların eşlik ettiği “The London Howlin' Wolf Sessions” bu albümlerin en bilinenleri olarak müzik tarihinde yerini aldı.

 

 

“The Howlin' Wolf” albümü, Muddy Waters'ın “Electric Mud” albümü gibi, hippi kitlesine hitap edecek şekilde tasarlanmıştı. Albümün kapağı dikkat çekiciydi: Beyaz zemin üzerinde büyük siyah harflerle "Bu Howlin' Wolf'un yeni albümü. Beğenmedi. Elektro gitarını da ilk başta beğenmedi." İfadesi yer alıyordu. Albüm kapağı, satışlarının zayıf kalmasına yol açtı. Leonard Chess, kapağın kötü bir fikir olduğunu kabul ederek şöyle söyledi; "Sanırım olumsuzluk plak satmanın iyi bir yolu değil. Bir müzisyenin kendi müziğini sevmediğini kim duymak ister?"

 

“London Howlin' Wolf Sessions” albümü ise Muddy Waters'ın Londra albümü gibi, İngiliz dinleyiciler arasında Amerikalılardan daha başarılı olduğunu kanıtladı.

 

 

Sağlık sorunları başlıyor

 

 

Burnett'in sağlığı 1960'ların sonlarında bozulmaya başladı. İlk kalp krizini 1969'da Hubert Sumlin ile Chicago Üniversitesi'ndeki bir gösteriye giderken yaşadı. Bindiği arabanın ön paneline düştü. Arabayı Hubert Sumlin kullanıyordu ve hemen kenara çekti. Yolda bulduğu bir tahta parçasını Burnett'in sırtına vurarak arkadaşını hayata döndürdü. Üç hafta sonra, yine bir konser için Toronto'dayken Burnett kalp ve böbrek sorunları yaşadı, ancak doktorların önerdiği ameliyatı reddetti ve ailesine "çalışmaya devam etmesi gerektiğini" söyledi.

 

1970 yılında Burnett, vücudunda büyük hasara yol açan, ön camdan uçmasına neden olan ciddi bir araba kazası geçirdi. Hayatının geri kalanı boyunca her üç günde bir eşi Lillie tarafından uygulanan diyaliz tedavilerini gördü. Aynı yılın Mayıs ayında “The London Howlin' Wolf Sessions”'ı kaydetmek için Birleşik Krallık'ta iken sağlık sorunları tekrar baş gösterdi. Bir yıl sonra Burnett tekrar kalp krizi geçirdi, böbrekleri iflas etti.

 

Howlin' Wolf bozulan sağlığına rağmen metanetli bir şekilde kayıt yapmaya ve performans sergilemeye devam etti. 1972'de Chicago'daki bir kulüpte "Live and Cookin' at Alice's Revisited" adlı canlı bir albüm kaydetti. 1973 yılında, son derece kışkırtıcı “Coon on the Moon”, otobiyografik “Moving” albümü ve Charley Patton'a gönderme yapan “Can't Stay Here”ın da yer aldığı son stüdyo albümü “The Back Door Wolf”u çıkardı. Tamamen yeni kalıplardan oluşan bu albüm, Hubert Sumlin, Detroit Junior, Andrew "Blueblood" McMahon, Chico Chism, Lafayette "Shorty" Gilbert ve grup lideri Eddie Shaw gibi onu sahnede düzenli olarak destekleyen müzisyenlerle kaydedildi. Sağlığının bozulmasının bir sonucu olarak albüm diğer albümlerden daha kısa olarak kaydedildi.

 

Tansiyonun sürekli yüksek seyretmesinden şikayet eden sanatçı yine de pek umursamayarak Mayıs 1973'te yeniden sahneye çıktı. Grubun lideri Eddie Shaw, Burnett'in sağlığı konusunda o kadar endişeliydi ki onu konser başına altı şarkıyla sınırladı. Wolf'un son halka açık performansı Kasım 1975'te Chicago'daki International Theatre’da kendisine yakışan bir görkemle gerçekleşti. Wolf sahneyi BB King, Albert King, Luther Allison ve OV Wright gibi blues’un efsane isimleri ile paylaştı. Wolf'un müthiş bir performans sergilediği, hatta "Crawling King Snake" şarkısı sırasında sahneden sürünerek geçmesi seyircilerin onu dakikalarca ayakta alkışlaması ile sona erdi. Ancak konser bittikten sonra sahneden indiğinde sağlık görevlileri onu hayata döndürmek zorunda kaldı.

 

 

Ocak 1976'da Burnett, böbrek ameliyatı için Illinois'deki Edward Hines Jr. Hastanesi'ne başvurdu. Ölümünden üç gün önce beyninde bir tümör tespit edildi. 10 Ocak 1976'da, 65 yaşındayken tümör, kalp yetmezliği ve böbrek hastalığının birleşiminden öldü. Mezar taşında bir gitar ve mızıka kazınmış bir resim ile Chicago'nun dışındaki Oakridge Mezarlığı'na küçük bir törenle defnedildi.

 

 

Müziği ve gitarı

 

 

Wolf, savaş sonrası yılların en etkili blues müzisyenleri arasında yer aldı. Güney'in kırsal akustik blues sound’unu Chicago'nun elektrikli, keskin ve daha şehirli blues tınılarına dönüştürmenin yolunu açan sanatçılardan oldu. Wolf, grubunu ilk kurduğunda sesi çok daha agresifti; gitarist Willie Johnson'ın gürültülü, distorsiyonlu gitar tarzı, ilk kayıtlarının en dikkati çeken sesiydi. Wolf Hubert Sumlin'i kadrosuna eklediğinde, Sumlin'in güçlü riffleri ve soloları arasında sesi daha az agresif hale gelerek tamamen Chicago Blues'un tarzını benimsedi.

 

 

Sumlin, Wolf'un grubunun ana gitaristi olmasına rağmen Wolf, yıllar boyunca kendisi de birçok kez farklı marka ve model gitarlar çaldı. Avrupa'daki müzik turnesinde 1965 tarihli bir Epiphone Casino'yu, 1966'da kaydedilen "Down in the Bottom"  videosunda bir Fender Coronado'yu, Gibson Firebird V'i, Fender Stratocaster'ı, Teisco Tre-100'ü çaldı. Yine çaldığı pek çok gitardan birisi olan Kay K-161 ThinTwin şu anda Cleveland, Ohio'da bulunan Rock Roll Hall of Fame'de sergilenmekte.

 

 

Howlin' Wolf ve en sevdiği gitarı Kay Thin Twin K-161

 

 

Ödülleri ve onur listeleri

 

 

1972'de Howlin' Wolf'a Chicago'daki Columbia College'dan fahri sanat doktoru unvanı verildi.

 

"Smokestack Lightning" kaydı, 1973'te en az 25 yıllık ve "niteliksel veya tarihi öneme" sahip kayıtları onurlandırmak için kurulan Grammy Onur Listesi Ödülü'ne seçildi.

 

1980'de Blues Vakfı Onur Listesi'ne ve 1991'de Rock Roll Onur Listesi'ne alındı. Aynı zamanda Rock Roll Hall of Fame'e erken bir etki olarak dahil edildi ve 1995 yılında memleketi West Point, Mississippi'de bulunan Hall of Fame'e dahil edildi.

 

"Smokestack Lightnin” dahil olmak üzere birkaç şarkısı "Killing Floor" ve "Spoonful" blues ve blues rock standartları haline geldi. "Smokestack Lightnin'" 1999'da Grammy Hall of Fame Ödülü'ne seçildi ve bu üç şarkısı Rock and Roll Hall of Fame'in "Rock and Roll'u Şekillendiren 500 Şarkı" listesinde yer aldı. 2011 yılında Rolling Stone dergisi "Tüm Zamanların En İyi 100 Sanatçısı" listesinde onu 54. Sıraya yerleştirdi.

 

17 Eylül 1994'te ABD Posta Servisi, Howlin' Wolf'un anısına sanatçıyı tasvir eden hatıra posta pulu yayınladı.

 

1 Eylül 2005'te Mississippi, West Point'de Howlin' Wolf Blues Müzesi açıldı ve her yıl anısına bir festival düzenlenmekte.

 

Howlin' Wolf Vakfı, onun mirasını korumak ve genişletmek için Bettye Kelly tarafından kuruldu. Vakfın misyon ve hedefleri arasında blues müzik türünün korunması, öğrencilerin müzik programlarına katılmasını sağlayacak burslar, blues müzisyenlerine ve blues programlarına destek yer almakta.

 

Deneysel rock grubu Swans, 2014'teki “To Be Kind” albümlerinde "Just A Little Boy (for Chester Burnett)" adlı şarkıyı seslendirdi. Şarkı ilhamını Wolf’un şarkı söyleme tarzından aldı ve solist Michael Gira Burnett'in uğultu tarzına benzer bir şekilde seslendirdi.

 

 

Moaning At Midnight - The Life and Times Of Howlin’ Wolf kitabının yazarları James Segrest ve Mark Hoffman, onun Blues müziği tarihindeki en heyecan verici şarkıcı ve sanatçı olduğunu söylüyor: "Sahnede bulunmanın ne olduğunu bilmek istiyorsanız Howlin' Wolf'u işaret edin ve ona bölün!"

 

Wolf ise basitçe hep şunu söyledi: "Ben halk için şarkı söylüyorum.”

 

Her zaman dediğimiz gibi Howlin’ Wolf gibi sanatçılar Blues için birer hediyedir.

 

 

Tamer Tekelioğlu

 

Cazkolik.com / 16 Mayıs 2024, Perşembe

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Tamer Tekelioğlu

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.