Mahsa Vahdat: Umarım bir gün İran'da hem erkekler hem kadınlar eşit şekilde şarkı söyleyebilir

Mahsa Vahdat: Umarım bir gün İran'da hem erkekler hem kadınlar eşit şekilde şarkı söyleyebilir

İnsanlık için zor bir durum, yaşamın dinamiği değişti, sanat yapmakla ilgili çok fazla endişe var. Sanata ne olacak?

 

Farsça'yı dünya üzerinde en güzel okuyan şarkıcıların başında gelen ve ilahî güzellikte bir sese sahip olan İranlı şarkıcı Mahsa Vahdat ile Leyla Diana'nın gerçekleştirdiği söyleşi yayında.

 


 

İranlı sanatçı Mahsa Vahdat’ın onuncu albümü “Enlighten the Night” çıktı. Sözleri klasik ve çağdaş Fars şiirlerinden oluşan eserlerin besteleri kendisine ait.

 

Dünyamızda karanlığın büyüdüğü zamanlarda, şarkılar tüm insanların umudunu yansıtıyor.

 

Blessed are the tears that come from the brook of joy 
You travelled with your songs
Joyous is the act of freedom

 

Bu sözler Mahsa Vahdat’ın “Enlighten the Night” solo albümünün açılış şiirinin ilk sözleri.

 

Eşi Atabak Elyası (aranjör ve prodüktör) ile birlikte şarkıların dünyamızda karanlığın büyüdüğü zamanlarda, paylaştığı güçlü ve gerekli umudu yansıttığı bir albüm yaptı.

 

Mahsa’nın özgürlük eylemi, şarkı söylerken sevinç gözyaşlarınının akmasıdır.

 

Fars şairleri; Mevlana, Hayyam ve Sadi Şirazi gibi klasik çağın çağdaş şairleri yüzlerce yıldan beri bilgelik, tutku, hassasiyet ve geniş bir insancıl yaklaşımı yansıtıyor. Mahsa, hayatı ve birçok ülkede gerçekleştirdiği sanatsal etkinlikleri sayesinde bu büyük şiirsel mirasa yeni bir hayat veren, dünyadaki yeni nesillere ve dinleyicilere ulaştıran güçlü ve kişisel bir müzikal ifade geliştirdi.

 

Mahsa’nın kendi yaşamından yankılanan İran'ın şiir mirasının en güçlü unsurları arasında, kafesin içinde bile özgürlüğü görme, en karanlık gecede dahi ışığı görme, her şeyin umutsuz göründüğü anda umudu görme, tutkulu umut ve derin bir inanç vardır.

 

İşte Mahsa Vahdat’ın kayıtla ilgili kendi sözleri:

 

“Bu albüm sorularımı, şüphelerimi, duyarlılığımı, hayallerimi ve arzularımı yansıtmak ve onlara meydan okumak için başka bir fırsat. Sesimin evi, her şeyin saltanatının elimde olduğu dünyadaki en güvenli bölgem ve buradan en derin duygusal yoğunluğumu açığa vurma korkum yok.”

 

Albümde temsil edilen çağdaş şairler Simin Behbehani, Ahmad Shamloo, Forough Farrokhzad, Nima Youshij ve Mohammad İbrahim Jafari'dir. Bu albümün müzikleri, Mahsa ve Atabek’in birlikte yapmış oldukları çalışmaları gittikleri yerlerdeki insanlarla paylaşmaları, onların destek ve beğenileriyle ortaya çıkmış.

 

Yaratıcılıkları ve kalıcı işbirlikleri Tahran, Oslo, Shahmirzad, Berkeley ve San Francisco'da daha da gelişti. Mahsa’nın albümlerinin çoğu Norveç’te kaydedildi. Geçen yıl eleştirmenlerden övgü alan ve ödüllendirilen, Kronos Quartet ve kız kardeşi Marjan ile birlikte yaptığı albümü “Placeless” ve “Enlighten the Night” de Norveç’te kaydedildi. Üç Norveçli müzisyen; piyanist Tord Gustavsen, baş gitarist Gjermund Silset ve davulcu Kenneth Ekornes, Mahsa Vahdat'ın önceki albümlerinde yer almışlardı ve yeni albümünde Mahsa’nın güçlü ve dışavurumcu sesi etrafında şiirsel ve güzel bir ses ortamı oluşturuyorlar. İranlı Shervin Mohajer de bir parçada kemança ile eşlik ediyor.

 

Kayıt, Martin Abrahamsen tarafından Norveç'in Oslo kentindeki Kültürkırken Jakob'da, prodüktörlüğü ise Erik Hillestad ve Atabak Elyası ile ortaklaşa yapıldı. Bu kısa tanıtımdan sonra söyleşimize geçebiliriz.

 

Leyla Diana Gücük

 


 

 

Şarkılarım için seçtiğim şiirler insanî sorularımı yansıtmalı

 

Leyla Diana: Sevgili Mahsa, bu söyleşi için öncelikle Cazkolik adına çok teşekkür ederim. Çalışmalarınızı zevkle dinliyoruz. Her albüm bize yeni bir kapı aralıyor. Onuncu albüm “Enlighten the Night” müthiş bir çalışma olmuş. Özellikle de dünyanın umuda, sevgiye ve merhamete ihtiyacı olduğu zamanda karanlığın içinden yükselen bir ışık gibi. Bu söyleşide yeni albüm üzerinde yoğunlaşıp belki biraz dagerilere uzanarız. Albümlerinizde İran şairlerine yer veriyorsunuz, bestelerinizle onların güçlü sözleri buluşunca daha güçlü bir etki yaratıyor. Üstelik, bu çalışmaları dünya müzisyenleriyle de buluşturuyorsunuz. Bu anlayışa nasıl vardığınızı, doğu ile batıyı siz nasıl sentezliyorsunuz? İran şiirlerini seçmenizde etkisi belki ilk soruyla bağlantılı olabilir. Sizi en çok etkileyen tarafları nelerdir? Her şairin kendine göre bir özelliği varsa sizin seçtiğiniz şairlerinizin hangi özellikleri sizi etkiledi?

 

Mahsa Vahdat: Çok teşekkürler, albüm hakkındaki bu yorumlarınızı duyduğuma çok sevindim. Müziğim için şiirler seçerken çok hassas davranıyorum, içinde kendimi bulmalıyım ve duygusal, manevi, sosyal hayatımla ilgili olmalı. Eğer şiirler genel olarak, insan olarak sorularımı yansıtabiliyorsa bunu seviyorum. Şiirler ayna gibiler, orada kendimi buluyorum. Hayatımda şiirle çok güçlü bir bağ var, geçmişten günümüze kadar, bu şiir aşkını ailemden ve özellikle babamdan miras aldım. Yüzyıllar boyunca Pers tarihinde birçok önemli şair vardı ve tarihin sesi oldular. Onlar bizim için güvenilir bir kaynaktır, farklı inançlar için çok kapsayıcıdırlar ve şairler birçok İranlı için bir buluşma noktasıdır.

 

Bu şiirlerin bir çoğu çok eski olsa da verdikleri mesajlar toplumumuz için hâlâ güncelliğini koruyor, zaman ve mekâna bağlı değiller. Hayatlarında ve acılarında gerçekten insancıl bir tavrı olan şairlerde bir kurtuluş ve özgürlük duygusu buluyorum, her zaman insanların soruları ve yalnızlığıyla ilgileniyorlar ve şiirlerinde adaletsizliğe karşı çıkıyorlar. Onlar insan onurunu ve özgürlüğünü kutluyorlar ve bunun için özlem duyuyorlar.

 

Onların dünyasına bu kadar dahil olduğum için minnettarım, onlar içlerinde her zaman eşsiz hazineler bulabileceğiniz sonsuz okyanus gibiler.

 

Zamanla yeni şeyler keşfediyorum, yeni hazineler, yeni değerler bu yüzden çok canlı ve dinamikler. Hayatımın farklı evresinde ve tarihte benim için farklı yoğunluk ve hassasiyete sahipler. Bu yüzden şiir hayatımdaki gerçek ve sadık yoldaşımdan biri oldu ve olacak. Tüm hayatım boyunca bu olacak. Ruhlarının ateşini müziğim aracılığıyla canlı hale getirebildiğim için minnettarım ve geçmişten mesajlar getirmenin çok önemli olduğunu ve yeni neslin bu hazineyi bilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Geçmişimiz hakkındaki bilgi ve vizyon önemlidir ve bu hazineyi romantikleştirmeden nasıl aktaracağınız?

 

Sevgi, özlem, üzüntü, umut, sevinç ve protesto

 

Leyla Diana: Siz kendi dilinizde şarkılarınızı söylerken ne yazık ki bir çok kimse bunu anlayamıyor. Ancak, bu öyle bir etki ki, ama yine de kalbe değerek insanı duygulandırabiliyor. Bu da demek oluyor ki melodi bizi zaten yakalıyor. Sözleri anlamadan da bu etkiyi nasıl yarattığınızı sorsam, besteleriniz için neler söylemek istersiniz?

 

Mahsa Vahdat: Uzun yıllar boyunca ben ve kız kardeşim İranlı olmayan birçok izleyici kitlesine sahiptik. Bu yüzden tonumuzla/sesimizle, sevgi, özlem, üzüntü, umut, sevinç ve protesto duygusunu tüm insanlara söz olmadan da nasıl ullaştırabileceğimizin arayışına girdik.

 

Ömür boyu sürecek olan bu deneyim üretim sürecimizde, dinleyicilerimizin sözlerini bilmeseler dahi onlarla nasıl bir etkileşim kurabileceğimizi ve kalplerine nasıl ulaşabileceğimizi, müziğimizin nasıl şekilleneceği konusunda anlamlı ve önemli katkılar sağladı.

 

 

Bütün şarkılarımın arkasında hikâye var

 

Leyla Diana: Albümdeki parçalardan biraz bahsedersek; Şiir seçiminizi neye göre yapıyorsunuz ve sonra besteyle bir araya gelişleri nasıl oluyor? Önce beste mi yoksa şiir mi seçiliyor?

 

Mahsa Vahdat: Önce şarkıyı besteliyorum ve melodiyi yapıyorum, bunun için zihnim ve kalbim yaratıcılık için her zaman aktif ve açık, asla uyumuyorlar. Ses ve ilham için farkındalığım hep açık. Zamanı yok, gündüz, gece, gece yarısı olabilir, sabahın erken saatlerinde, yürürken, evde, uçakta veya trende olabilir. Aklıma bir şey geldiğinde telefonuma kaydediyorum ve sonra başka bir zaman üzerinde çalışıyorum. Metni yazarken çok seçici oluyorum, ben ve hayatımla igili bir bağ kurmalıyım.

 

Bazen de önce metni seçerim ve bazen melodi, bazen de bir melodi gelir ve metin ararım. Bütün şarkılarımın arkasında bir hikâye var. Şarkılarımı yaparken beni neyin motive ettiğini veya ilham verdiğini anlatabilirim. Şarkılar benim hayatımdaki endişelerim ve sorularım ve şüphelerimle ilgili. Bu şarkıları oluştururken de hayatımın çok değerli ve yoğun anları var. Bazıları çok yoğun, bunu yaratmak için hayatımda birçok değişiklik ve zorlukla karşılaşarak oluşturdum albümü. Eminim pek çok hassas meselenin bu şarkıları yaratmada büyük rolü vardı. Ben besteledikten sonra, kocam Atabak Elyası müziği düzenliyor, onun bestelerimdeki müzikal duyguları, yorumu ve uyumu yeni bir yol ve perspektif katıyor.

 

Tord Gustavsen ile on yıldır çalışıyorum

 

Leyla Diana: Dünyadan çok önemli isimlerle çalıştığınızı biliyoruz, bunlardan biri de Tord Gustavsen. Tord’un doğu felsefesine merakını ve müziklere ilgisi olduğunu biliyoruz ama, bir araya gelişinizi sizden dinleyebilir miyiz?

 

Mahsa Vahdat: Tord’la birlikte çalışmamız 10 yıl öncesine dayanıyor. SKRUK korosuyla yaptığım albümü çaldı ve düzenlemelerini yaptı. Sonrasında 2015 yılında "Traces Of An Old Vineyard " albümünü çıkarttık. Müziğimizle nasıl bir diyalog içerisine girebileceğimizi, müzikteki bu birliktelik ve etkileşim, yavaş yavaş aramızda bir bağ ouşarak diyaloglarımızı ve doğru müziğimizi bulmaya doğru evrildi.

 

Tord'un müziğe duyarlılığı ve anlayışı harika. Bu albümde ayrıca Gjermund Silset ve Keneth Ekrones da çalıyor ve bir parçada da Shervin Mohajer kemança çalıyor. Bütün müzisyenler ve yapım ekibi gerçekten şaşırtıcı. Yıllardır bu ekiple ve 2003'ten beri yapımcı Erik Hillestad ile çalışıyorum. Bu müzikal işbirliği için önemli olan birbirimizi dinlememiz ve değiş tokuş ettiğimiz duygusal yoğunluğa duyarlı olmamızdır.

 

İran'da kadınların solo konser vermesi yasak

 

Leyla Diana: Biliyoruz ki İran‘daki rejim gereği kadınlar yeterince özgür değiller. Siz onların sesisiniz ve onlar adına feryadınızı şarkılarınızda dile getirdiğinizi bir röportajınızda belirtmiştiniz. Biraz bu konuya temas edebilir misiniz? Ve şu soruyla da bağlayalım bu konuyu isterseniz; ilk konserinizi İran’da İtalyan Konsolosluğu’nun bahçesinde gizli olarak, kardeşi Marjan Vahdat ile vermiştiniz. O günden bu güne ne değişti? İranlı bir kadın şarkıcı olmak nasıl bir şey bu günlerde ve geçmiş ile biraz ilişkilendirirsek?

 

Mahsa Vahdat: 1979'daki İran İslam Devrimi’nden bu yana İran'da kadının solo şarkı söylemesi yasaklandı. Kadın şarkıcılar sadece bir koroda performans sergileyebilir veya sadece kadın izleyicilerin önünde solo şarkı söyleyebilirler. Bunun genellikle bazı dini bakış açıları bahanesiyle uygulandığı söylenir; ama bunun çok daha politik bir şey olduğunu hissediyorum ve aslında kadın sesinin kendisinin korkusuna ve neyi temsil ettiğine bağlı.

 

İran'da kadınların özgürce şarkı söylemelerinin yasaklanmış olması muazzam bir üzüntü ve bir noktada birçok yetenekli sanatçı için bu bir fırsat olabilecekken vazgeçmek zorunda kaldılar. İran toplumuna çok üzücü ve belli bir hassasiyeti ortadan kaldırdı. Bu insanların kültürlerine ve onun zenginliklerine katkıda bulunmayı engellemektir. Son derece üzücü…

 

Bununla birlikte, kadın vokal geleneğinin bu kısıtlamalara rağmen hâlâ korunmuş olması inanılmaz derecede ilhâm vericidir; bu da aslında sonuçlarına bakılmaksızın bazı sanatçıların sanatlarının engellenemez olduğunu ve aslında, birçoğu daha güçlü bir inanç ve özveriyle yollarında yürümeyi seçtiklerini gösteriyor.

 

Bugün ise, kadının şarkı söyleme durumu değişmedi, hatta daha da zorlaştı ve özellikle bağımsız olmak istiyorsanız, çoğu baskı altında. İran'da kadın şarkıcılar sadece kadın izleyiciler için şarkı söyleyebilir veya koro ve bunun için de kültür bakanlığının onayına ihtiyaç duyuyorlar. Ama aynı zamanda çok sayıda kadın şarkıcı yükseliyor, birçoğu şarkı söyleyip gidiyor ve birçoğu diğer kadınları da eğitiyor.

 

Umarım ve bir gün hem erkeklerin hem de kadınların İran'da eşit bir şekilde şarkı söyleyebileceğini ve bu ayrımın sadece şarkı söylerken değil, birçok konuda da sona ermesini diliyorum.

 

 

İran şiirinde kadının yeri ve Forough Farrokhzad

 

Leyla Diana: İranlı bir kadın olarak şiirdeki kadın varlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Mahsa Vahdat: İran şiirinin tarihinde Forough Farrokhzad, Simin Behbehanı, Azar Khajavi ve daha da fazlası, müthiş kadın şairleri var. Ancak, maalesef yüzyıllar boyunca erkeğin baskın olmasından kadının görünür olma fırsatı yoktu. Forough Farrokhzad'ın şiirinden çok ilham alıyorum, 50 yıl önce 32 yasında öldü. Onun güçlü mesajları hâlâ toplumda yankılanıyor, çıplak ve yalın ifadesi nedeniyle muhafazakar ve erkek baskın çevrelerden birçok eleştiri aldı. Korkusuz ve çok etkileyici idi, adaletsizlikte asla sessiz kalmadı. Genç olmasına rağmen ifadeleri saf ve seçkindi. Ayrıca Simin Behbehanı, sevgiyi tüm çıplaklığı ile ifade ediyor ve adaletsizlik konusunda asla sessiz değil.

 

Pandemi belirsizlik yarattı

 

Leyla Diana: Biraz da pandemi konusu. Süreci nasıl geçirdiniz? Tüm dünyayı etkileyen bu süreç, düşünürsek aslında bize bir uyarı gibi de. İnsanlık nereye gidiyor ve öncesi-sonrası sizin için ne ifade ediyor?

 

Mahsa Vahdat: Her zamankinden daha fazla bir belirsizlik durumunda yaşıyoruz. İnsanlık için çok zor bir durum ve yaşamın dinamiği değişti, sanat yapmakla ilgili çok fazla endişe var. Sanata ne olacak? Sanatçılar her zaman farklı açılarından risk altındaydı ve şimdi durumları daha da kötüleşiyor. Konserlerimizin birçoğu iptal edildi. Sadece belirsizlikle karşı karşıyayız ve geleceği planlayamıyoruz. Ben Farsça vokal derslerimi çevrimici yürütüyorum. Elbette zun yıllardır Fars vokal sanatları derslerini veriyorum ama şimdi daha odaklandım ve her şey çevrimici oldu. Kocam Atabak ile yeni şarkılar yaratmaya devam ediyorum ve her türlü durumda asla yaratmayı bırakmıyoruz. Bu yüzden nereye gidersek gidelim, nerede yaşıyor olsak da bizi takip eden bir nehir akışı gibidir. Ama seyircilerle sahnede etkileşimi çok özlüyorum ve umarım durum iyiye gider. Böyle bir zamanda sanatçıların eskisinden daha çok birbiyle dayanışma içerisinde olmaları gerekiyor. Biz sanatçılar olarak daha fazla zorlukla karşı karşıyayız, elbette tüm bu zorlukları kabul ediyorum ve dayanıklı ve dirençli olmak için elimden geleni yapıyorum, ki İran'da yaşayan bir sanatçı olarak yaşadığım bu duruma da benim doğamın bir parçası olarak bakıyorum.

 

 

Türkiye'nin genç müzikseverleri müziğimizle derin bir bağ kuruyor

 

Leyla Diana: İki konserinizde sizi izleme fırsatı bulmuştum. Biri İstanbul Caz Festivali 2015 yılında, diğeri de 2017 yılında Krono Quartet CRR’de olmuştu. Şu an için konserler iptal gözüküyor ya da halen riskli ama, umarız ki ilk fırsatta albümünüzü Türkiye’de dinleme fırsatımız olur. Her şey yolunda giderse, albüm turnesi olacak mı?

 

Mahsa Vahdat: Umarım albüm turu olur, zaten yeni albüm için Avrupa'da bazı festivaller için anlaşmalar yaptırdım. Ancak pandemi nedeniyle iptal edildi ve umarım bu konserleri Türkiye'de de yapabilirim. Türkiye'de müziğimiz için harika bir seyirci var özellikle genç nesil müziğimizle büyük ve derin bağlantı kuruyor, bu da bizi çok mutlu ediyor.

 

Hem korolu, hem A Capella iki yeni projem var

 

Leyla Diana: Bundan sonra neler var projelerinizde öğrenebilir miyiz?

 

Mahsa Vahdat: Evet, yeni projeler planlıyorum. Bir tanesi bestelerin çoğunun yapıldığı korolu bir proje ve her şey yolunda giderse 2021'de kaydedilecek, 2022'de piyasaya sürülecek. Ancak her şey belirsiz olduğu için kesin bir sey bilemiyoruz. Bir başka proje de, kardeşimle bir acappella olacak. Sadece ben ve kardeşimle bunu düşünüyoruz.

 

 

Leyla Diana: Cazkolik okurları için verdiğiniz içten cevaplara çok tesekkür ediyorum.

 

Mahsa Vahdat: Ben de size bu değerli ve önemli sorularınız için çok teşekkür ediyorum. Selam ve sevgiyle.

 

Leyla Diana Gücük

 

Cazkolik.com / 09 Ağustos 2020, Pazar

 

 


 

I think any kind of restriction on music or art in the world is ultimately based on fear

 

Mahsa Vahdat, celebrated Iranian artist with an impressive career has released her 10th album called “Enlighten the Night”. The melodies are composed by Mahsa to classical and contemporary Persian poems. The songs reflect the hope all human beings share in times when darkness is growing in our world.

 

Blessed are the tears that come from the brook of joy 
You travelled with your songs
Joyous is the act of freedom

 

These words are from the opening poem on Mahsa Vahdat’s new solo album “Enlighten the night”. Together with Atabak Elyasi (arranger and coproducer) she has made an album where the songs reflect the strong and necessary hope that all human beings share in times when darkness is growing in our world. Singing out the tears of joy is Mahsa’s act of freedom.

 

Persian poets, both those from the classical era like Rumi, Khayyam and Saadi the contemporary ones, echo a wisdom, a passion, a sensitivity and a wide humanistic approach since hundreds of years. Through her life and her artistic activity in many countries Mahsa has developed a strong and personal musical expression that gives new life to this great poetic heritage and brings it on to new generations and listeners throughout the world.

 

Among the strongest elements of the Persian poetic heritage that echo in Mahsa’s own life is the passionate hope and deep faith in seeing freedom even inside of a cage, seeing light even in the darkest night, seeing hope where everything seems hopeless.

 

Here is Mahsa Vahdat’s own words about the recording: “This album is another opportunity for me to reflect and challenge my questions, doubts, sensitivity, dreams and desire. The home of my voice is my safest zone in the world where the reign of everything is in my hand, and here I have no fear to reveal my deepest emotional intensity”

 

The contemporary poets that are represented on the album are Simin Behbehani, Ahmad Shamloo, Forough Farrokhzad, Nima Youshij and Mohammad Ibrahim Jafari.

 

The music of this album was created the recent years during Mahsa’s and Atabak’s staying in many countries where their music has been appreciated by collaborators, presenters and audiences. Their creativity and lasting collaboration have flourished in Tehran, Oslo, Shahmirzad, Berkeley and San Francisco.

 

Most of Mahsa’s albums have been recorded in Norway. This happened when she last year made the critically acclaimed and rewarded album “Placeless” together with Kronos Quartet and her sister Marjan, and it happened also with “Enlighten the Night”. Three Norwegian musicians; pianist Tord Gustavsen, bass player Gjermund Silset and drummer Kenneth Ekornes have all taken part in previous albums of Mahsa Vahdat, and on her new album they form a poetic and beautiful soundscape around Mahsa’s strong and expressionistic voice. Iranian Shervin Mohajerappears with his kamancheh on one track.

 

The recording was done in Kulturkirken Jakob in Oslo, Norway by Martin Abrahamsen and produced by Erik Hillestad together with Atabak Elyasi.

 


 

The important thing for this musical collaboration is that we listen to each other a lot and we are sensitive to the emotional intensity we exchange

 

Leyla Diana: Dear Mahsa, first of all, I would like to thank you very much for the Cazkolik readers. We always listen to you with great pleasure. Each new album opens a new door for us, the audience. Your tenth album "Enlighten the Night" is truly magnificient. Especially when the whole world needs hope, love and compassion, it is like a light that really rises from the darkness. In this interview, we will concentrate on the last album, and may take a look at your previous works as well. The effect of choosing Iranian poetry may also be related to the first question. What are the sides that affect you the most? If each poet her/his own characteristic, which features of poets you choose have affected you?

 

Mahsa Vahdat: Thank you for your comments about my album ,I am happy to hear. I am very intentional in choosing poems for my music, I should find myself in it and it should relate to my emotional, spiritual, social life... I like if the poem reflects my questions as human in general and  poems are like mirrors that I can find myself in them. In my life I have a very strong connection with poetry from the past and also contemporary time, I inherited this love for poetry from my parents and especially from my father .for countless centuries , many poets had important and true voice in Presian history, they are reliable source for us, they are so inclusive for different faiths and poets are a meeting points for many Iranians. Even some of these poems belongs to many centuries ago but the message they transmit are so fresh and alive for our society and they are timeless and  placeless.

 

I find a sense of liberation and freedom in poets who really had a humanistic attitude in their lives and the pains, they are concerned about questions and loneliness of humans always and they oppose injustice in their poems. they celebrate human dignity and freedom and they yearn  for it. I feel so grateful that I am so involved with their world ,there are like endless oceans that you can find imesarable treasure in them always. Every time I read them I discover new layers new treasures, new values so they are so alive and dynamic and they have different intensity and sensitivity for me in different phase of my life, and history so poetry has been one of my true and loyal companion in my life and I think it will be for my whole life. I am grateful that I can make the flame of their spirit alive through my music and I think it is so important to bring their message from the past and it is important the new generation know about this treasure. I think the knowledge and vision about our past is important and how to transmit this treasure without romanticising it.

 

Leyla Diana: Unfortunately, when you sing your songs in your own language, many do not understand this. However, this is such an effect that it can touch the heart without words and affects. This means that the melody is catches us already. If I asked how you created this effect on audience when they don’t understand the lyrics?

 

Mahsa Vahdat: As for many years me and my sister had many non Iranian audiences, so we were always searching for how we can find ways to express our emotion to all human regardless if they know our texts, how we can transmit the feeling of love, longing, sorrow, hope, joy and protest in our tones. This has been a fantastic path for us that still we search and we try to shape our tones like this. It contributed to the intensity of our music and every tone is so meaningful and important how to be shaped. So a lifetime  experience it can be. How you can interact with your audience when they don't know the text and how you can penetrate to their heart through the tones you produce.

 

Leyla Diana: If we talk a little bit about the tracks in the album; how do you choose your poetry and how do you combine it with the composition? Witch comes first, poetry or composition?

 

Mahsa Vahdat: First I compose the song and I make melody, my mind and heart are always active for creativity, they never sleep, I am so aware about sound ,inspirations and there is no time limitation for that, it can be day, night, midnight, early morning, it can be in walking, in home, at plane or train... when something comes to my mind I record it with my phone and then I work on it in another time, as I wrote I am also very intentional and peaky about text, it should be related to me and my life... sometimes I choose text first and I make melody and sometimes a melody first comes and I search for text... and there are story behind all of my songs, I can tell about many of them and what motivated or inspired me to make songs, so the songs are related to my concerns and questions and doubts in life, there are a lot of precious and intense moment for me for making these songs in my life, some of them are so intense, I was faced to many changes and challenges in my life for creating this album... and many of the songs were created in different cities... I am sure many sensitive matters had a big role in creating these songs. When I made the melody my husband Atabak Elyasi arranged the music, I love his musical sense in composition and his sense of harmony and the innovative way he creates the landscape.

 

Leyla Diana: We know that you are working with very important names from the world, one of them is Tord Gustavson. We know that Tord is wery interested in about eastern philosophy and music, but can you tell us, how you came together?

 

Mahsa Vahdat: The first collaboration I had with Tord goes back to 10 years ago, when he played and arranged the album that I made with SKRUK choir and after that we did some concerts and then in 2015 we released the album "traces of an old vineyard". The collaboration and interaction went so organically and gradually and we found  how we can do dialogue through our music ,Tord's sensitivity and understanding about music and our music is wonderful, in this album also Gjermund silset and Keneth Ekrones also play and in one track Shervin Mohajer plays Kamanche. All musicians are really amazing and the production team are really amazing. I have been working with this team for years and I have been working with producer Erik hillestad since 2003.

 

The important thing for this musical collaboration is that we listen to each other a lot and we are sensitive to the emotional intensity we exchange. It is important for me to work with musicians who I really can connect in deep level regardless of where she or he is from.

 

Leyla Diana: We know that, according to the regime in Iran, women are not free enough. You are the voice of them and you mentioned in an interview that you express there cries in your songs. Can you tell a little bit about this subject?

 

Mahsa Vahdat: Since the Islamic revolution in 1979, solo female voice has been restricted in Iran. Female singers can only perform in a choir, or sing solo in the presence of female-only audiences. It is commonly said to be enforced under the pretext of certain religious points of view; but I feel it’s something much more political, and is actually based on the fear of the female voice itself, and what it represents—I think any kind of restriction on music or art in the world is ultimately based on fear.

 

It’s a tremendous sadness that women have been forbidden to freely sing in Iran, and for many talented artists at some point the path became so challenging they had to give it up entirely. It’s brought a very sad feeling into Iranian society, and has removed a certain tenderness from it... to prevent a people from participating in one of their great cultural and human treasures is extremely sorrowful. However, the fact that this female vocal tradition has still been preserved in spite of these restrictions is incredibly inspiring; this proves that it’s impossible to keep some artists from pursuing their art, regardless of the consequences. In fact, many have chosen to walk their paths with even stronger conviction and dedication.

 

Leyla Diana: How do you evaluate the presence of women in poetry as an Iranian woman?

 

Mahsa Vahdat: There are fantastic female poets in the history of Iranian poetry, like Forough Farrokhzad, Simin Behbehani, Azar Khajavi and some more but unfortunately because the history for centuries was male dominant so many of them did not have the opportunity to be seen.

 

I am so inspired by the poem of Forough farrokhzad, she passed away at the age of 32 more than 50 years ago but her strong message still resonates in the society, she got lots of criticism from conservative and male dominant circles because of her naked expression and she was fearless and so expressive, she was never silent about injustice, her expression is so pure and outstanding even she was young also Simin Behbehani, she also express love in naked way and she is never silent about injustice.

 

Leyla Diana: You gave your first concert in Iran in the garden of the Italian Consulate in Iran with your sister Marjan Vahdat. What has changed from that day to this day? And how was it in the past?

 

Mahsa Vahdat: As I wrote in another question, the situation of female singing has not been changed and even it became more difficult and many of them are under pressure especially if you want to be independent. inside Iran female singers can just sing just for female audience or in choir and for this also they need lots of approval from cultural ministry but at the same time very many female singers are rising, many go and learn singing and many also train other women. I hope and dream for a day that both men and women can sing in an equal way in Iran and I hope this dicrimination will end not only in singing but also in many issues .

 

Leyla Diana: And what about the pandemic. How did you spend the period? If we consider this pandemic that affects the whole world as a warning to us; Where is humanity going and how would you compare the before and after pandemic?

 

Mahsa Vahdat: We are living in the situation of uncertainty more than any time, it is such a difficult situation for humanity and the dynamic of life has been changed, there are a lot of worries about performing art. What will happen to the art. Serious artists have been always at risk from different point of views and now their situation is getting worse. Many of our concerts has been canceled and we just face uncertainty and we can not plan for future. I myself focus so much on virtual teaching Persian vocal arts. Oof course I have been teaching Persin vocal arts for around 3 decades but now I am more focused and everything became online. I keep creating new songs with my husband Atabak and we never stop creating, in any kind of situation, so it is like a current of river that follows us wherever we go and wherever we live but I miss so much the interaction at stage with audience and I hope the situation will be getting better and in such time also artist need to cooperate each other more than before. As artists we are faced with more challenges, of course I accept all these challenges and do my best to be resilient and resistant that I think It is part of my nature according to the situation I had as an artist in Iran.

 

Leyla Diana: I had the opportunity to watch you at your two concerts. One of them was in Istanbul Jazz Festival in 2015 and the other was in 2017 in Kronos Quartet CRR. At the moment, all concerts are canceled due to risk but still, we hope to listen to your album in Turkey as soon as it is possible. If all goes well, will there be an album tour?

 

Mahsa Vahdat: I hope it will be album tour, I was already booked for some festivals in Europe for new album but because of pandemic they are canceled and I hope I can perform this concerts also in Turkey, there are wonderful audience for our music in Turkey and whenever we perform there we get fantastic reception especially from young generation, they have a very big and deep connection with our music and it makes us so happy.

 

Leyla Diana: And finally, do you have new projects, can you tell us about them?

 

Mahsa Vahdat: Yes I am planning new projects, one is a project with choir that most of the compositions has been done and if everything goes well it will be recorded in 2021 and it will be released in 2022 but as everything is unclear we never know and I had another project that is a cappella with my sister, just me and my sister. We are thinking about it.

 

Leyla Diana: Thank you very much for your heartfelt answers and wish to see us in Istanbul

 

Mahsha Vahdat: Thanks for your good and important questions.

 

Leyla Diana Gücük

 

Cazkolik.com / August 29, 2020, Saturday

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Leyla Diana Gücük

  • Instagram
  • Email

YORUMLAR

  • Hatice Ferdioğlu
    10 Ağustos 2020 Pazartesi 06:57

    Müthiş bir röportaj olmuş. Mahsa hayranı olarak soluksuz okudum, müzikler harika. Son albümünü yazıyı okurken okudum, daha da etkilendim. Leyla Hanım, elimize sağlık sonsuz teşekkürler. Cazkolik'e başarılar.

    Bu Yoruma Cevap Yazın »
  • Ferhan Erdem
    10 Ağustos 2020 Pazartesi 07:04

    Mahsa Vahdat, ruhumun en derinindeki ilham kaynağım, hüzünlenince , mutlu olunca her halde ! Sesi evim olmuş büyük insan.. bu değerli röpartaj için çok teşekkür ederim. Ellerinize sağlık. Başarılar..

    Bu Yoruma Cevap Yazın »

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.