Yapay zekâ çağında daha insancıl bir eğitim

Yapay zekâ çağında daha insancıl bir eğitim

Bu makalenin orijinali, yazar Cristóbal Cobo'nun kaleminden, 3 Mart günü El Pais gazetesinde yayınlanmıştır.

 


 

Yapay zekânın sunduğu fırsatlar ortada ancak harekete geçmeden önce yeterince anlamadığımız yönleri hem de henüz bilmediğimizi bildiğimiz konuları düşünmek ve tartışmak durumundayız.

 

 

İnsan aklının ayrıcalığına veda mı ediyoruz?

 

 

Yapay zekâ, yaratıcılığın yalnızca Homo Sapiens'e özgü olduğu görüşünü sorguluyor. Bu, insan-makine yaratıcılığında yeni bir çağı mı temsil ediyor, yoksa insanın özgünlüğüne yönelik bir tehdit mi? Ve eğitim nasıl bir rol oynamalı?

 

Yapay zekânın eğitim üzerindeki etkisine ilişkin bilimsel kanıtlar henüz yeterince olmasa da, bu teknolojinin idari görevleri kolaylaştıracağına ve öğrenmeyi geliştirmek veya zenginleştirmek için tamamlayıcı kaynaklar sunacağına dair bariz örnekler var.

 

Bu teknoloji hızla gelişiyor: dinleyen, gören, konuşan ve çizim yapan bir bebek olma aşamasını çoktan geçti, okuma ve yazma, programlama, karmaşık veri sayfalarını analiz etme, raporları entegre etme, sayısız dili konuşma ve teknoloji sektöründe ortaya çıkan diğer birçok işleve olağanüstü bir hızda yanıt verme aşamasına geldi. Teknolojinin benimsenmesi daha önce görülmemiş ölçeklerde ve hızlarda gerçekleşti. Son araştırmalarda gençler yapay zekâyı heyecanla ve "bir tür dış beyin" olarak tanımlıyor.

 

Ancak her aksaklık yeni düzenlemeler de gerektiriyor. Yeni düzenlemeler, kılavuzlar ve koruma çerçeveleri hükümetler tarafından farklı oranlarda benimseniyor. Eğitim kurumları, öğretmenlere ve öğrencilere tavsiyelerde bulunmak için yönerge ve kılavuzlar yayınlıyor. Bu görev karmaşık olduğu kadar önemli de, çünkü tam olarak anlamadığımız ve dahası sürekli değişen bir teknoloji hakkında rehberlik sunmak kolay bir iş değildir.

 

Bu teknolojilerin sunduğu fırsatlar aşikâr olsa da, hem iyi anlamadığımız yönleri hem de henüz bilmediğimizi bile bilmediğimiz konuları düşünmek ve tartışmak (harekete geçmeden önce) önemli olacaktır. Örneğin: Bizim yerimize düşünen makineleri her yerde kullanmanın sonuçları nelerdir? Bilişselliğin otomatikleştirilmesinin yan etkileri nelerdir ve bu durum yeni nesillerin gelişimini nasıl etkiler? Kolayca otomatikleştirilebilen bilgi ve becerileri öğretmeden yapabilir miyiz? Bu makineler öğrenmeye ve asla unutmamaya programlandığı vakit veri koruma ve gizliliğine ne olur?

 

Madenlerin çıkarılması ve bu tür teknolojilerin yarattığı karbon ayak izi göz önünde bulundurulduğunda, çevre üzerindeki etkileri hakkında hâlâ çok az şey biliyor isek, üretken yapay zekânın arkasında durmayı göze alabilir miyiz? Ayrıca, dijital araçlara ve eğitime erişimi olanlarla olmayanlar arasında var olan muazzam uçurumları genişletmekten kaçınmak için önceki teknolojik aksamalardan ne gibi dersler çıkarabiliriz?

 

Bu ve diğer soruları yanıtlamak için yanlış şekilde "akıllı" olarak adlandırılan (duygusal anlayış, öz farkındalık veya sezgiden yoksun) bu araçları sorgulayabiliriz. Ancak ben bu kez, bilgelik ve öngörü ile nasıl hareket edeceğimiz konusunda düşünme fırsatını değerlendirmemizi ve dört kritik başlık üzerine kafa yormamızı öneriyorum.

 

Birincisi, gezegenin farklı bölgelerine daha iyi dağıtılmış bir teknoloji, bağlantı ve veri altyapısına duyulan ihtiyaç (internet erişimi olmayan yerlere bir göz atmak iyi bir referans noktası olabilir).

 

İkincisi, bu görevi yerine getirmeye hazır bir yönetişim. Mesele sadece bir çerçeve belge yayınlamak değil, ki bu çok önemli. Gerekli rehberlik, koruma, destek, koordinasyon ve güvenceler de sağlanmalıdır. Bugün var olan kurumların incelenmesi (ya da yeniden oluşturulması) gerekecek, zira bu kurumlar büyük olasılıkla bugünkünden çok farklı bir ortamda çalışmak üzere tasarlanmıştır.

 

Üçüncüsü, bu teknolojiyle birlikte gelen risklerden korunmak. Daha fazla araştırma şart. Bilinen riskleri (ve henüz keşfetmediğimiz riskleri) izleme ve bunlara dikkat etme becerisini geliştirmek gerekir. Yanlış bilginin otomasyonu, manipülasyon, önyargılar, intihal ve mahremiyetin ihlali gibi konuları yeni bir bilgi salgını olarak değil, başa çıkılması gereken bir eğitim gündemi olarak görmeliyiz. Bu gündem, hem düzenleme yoluyla hem de bu zorluklarla yüzleşebilecek yeni iş ve profillerin yaratılması yoluyla ele alınmalıdır.

 

Ve dördüncüsü, yeteneklerin üretilmesi. Teknolojiler hızla gelişiyor ancak kısa süre içerisinde modası da geçiyor. Öte yandan, insanlar şaşırtıcı bir adaptasyon becerisine sahip. Bir sene önce sihir gibi görünen bir teknoloji bugün basit bir araca dönüşebilir ve muhtemelen yakında onu rahatsız edici olarak görmeyi de bırakacağız. Ancak bu, hem eğitim hem de vatandaşlık açısından yeni becerilerin geliştirilmesini de gerektiriyor. Örneğin, bu bağlamda okur-yazar olmanın ne anlama geldiğini bulmak, müfredatlarda hangi ayarlamaların yapılması gerektiğini belirlemek ve bilgiyi öğretme ve uygulama yöntemlerini uyarlamak gerekmektedir. Bu teknolojiyi öğretmenlerin hizmetine nasıl sunabiliriz?

 

Üretken YZ'nin yol açtığı karmaşayı tereddüt etmeden ya da kısıtlamalara tabi tutmadan kabullenmek, onu görmezden gelmek ve hatta kullanımını yasaklamak kadar zararlı olabilir. Yapay zekânın yaygınlaştığı son dönem öğrendiğimiz bir şey varsa o da açıklık ve tedbirin el ele gitmesi gerektiğidir. Otonom araçlarla hareket etsek bile, dikiz aynasına bakmadan geleceğe yol alamayız.

 

Cristóbal Cobo Dünya Bankası'nda eğitim ve teknoloji uzmanı olarak çalışmaktadır.

 

Cristóbal Cobo

 

Cazkolik.com / 19 Mart 2024, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.