Zuhal Focan Mayıs ayını genç nesli en yetenekli ve etkileyici basçılarından Ozan Musluoğlu ile söyleşisi ile açıyor...

Zuhal Focan Mayıs ayını genç nesli en yetenekli ve etkileyici basçılarından Ozan Musluoğlu ile söyleşisi ile açıyor...

(Bu yazıya ait okunma rakamları 14 Şubat 2011 tarihinden sonrasına aittir.)


Zuhal Focan: Ozan Musluoğlu Kimdir?

Ozan Musluoğlu: Müziğe 16 yaşında babaannesinin aldığı bas gitar ile başladı… Neden bas gitar çalmayı çok istedim diye düşündüğümde iki şey belki basa ve bas frekansına ilgimi çokça arttırmış olabilir. Küçük yaşlarda evimizde, Bob Marley babamdan dolayı çokça dinlenirdi ve reggae müziğindeki o yoğun bas hattı beni farkında olmadan etkilemiş olabilir. Ayrıca o dönemdeki en büyük idolüm olan Steve Harris belki de enstrüman olarak sadece bas gitar çalmayı istememde büyük rol oynamış olabilir.

İlk başlarda bas gitar ile ilgili temel unsurları sevgili Mehmet (Alapan) ağabeyim ile beraber çalıştık, sonrası tamamen bireysel araştırma ve çalışma… 

Rock ile başlayan müzik yelpazesi yaşımın da ilerlemesiyle giderek fusion, pop-jazz ve akustik caza doğru bir değişim gösterdi.

2000 yılında Bilgi Üniversitesini burslu kazanınca kontrabas serüvenim de başlamış oldu. Burada Volkan Hürsever, James Lewis, Kürşad And, Donovan Mixon, Ricky Ford, Selen Gülün, Cengiz Baysal, İmer Demirer ve Can Kozlu ile beraber çalıştım.

Kerem Görsev, Vanessa Rubin, Danny Grissett, Dena Derose, Allan Harris, Tuna Ötenel, İmer Demirer, Donovan Mixon , Erkan Oğur ve Neşet Ruacan ile çeşitli performanslarda aynı sahneyi paylaştım. Marc Johnson, David Friesen, Dominique Lemerle ve Robert Balzar gibi çok ünlü basçılarla workshoplar yaptım. Yurt içi ve yurt dısında katıldığım jam sessionlarda Marcus Miller, Roy Hargroove, Mike Stern, Willy Jones III, Eric Reed, Erik Smith, Katy Roberts, Leslie Harrison, EJ Strickland, George Colligan and Bernard Maury gibi önemli müzisyenlerle beraber çalma fırsatı yakaladım. 2003-2008 yılları arası Athena grubuyla yurtiçi ve yurt dışında albüm, turne ve konserler yaptım, 2004 yılında Eurovision şarkı yarışmasında ülkeyi temsil edip 4.lük aldık.

Rec jazz etiketi ile 2009 yılının ocak ayında piyasaya çıkan ilk albümümde kendime ait 6 eserin yanı sıra, Antonio Carlos Jobim’e ait “Ligia” adlı eserine de yer verdim.

Çalışmalarıma Neşet Ruacan’ın şefliğini yaptığı TRT Caz Orkestrasının kontrabas sanatçısı olarak devam ediyorum. Ayrıca her cumartesi akşamı on haberlerinden sonra başlayan “Caz Saati” adlı radyo programım da keyifle devam ediyor.

Zuhal Focan: Kayıt yapmak gibi bir isteğin, projen var mı?

Ozan Musluoğlu: Aslında ikici kaydımı birinci albümümün çıkmasından bir ay sonra yaptım ve tam olarak aradan bir yıl geçti. Mix-mastering işlemlerini gerçekleştirip birkaç ay içinde çıkartmayı çok istiyorum. Bu albümde yedi tane besteme yer verdim. Trompette Jeremy Pelt, tenor saksofonda JD Allen, piyanoda Danny Grissett ve davulda Darrell Green bana eşlik ettiler. Hayatta her şeyi kendi doğal akışına bırakırım, bu albümün de doğru zaman diliminde kendi doğallığında çıkacağına eminim.

Zuhal Focan: Genelde (Türkiye’de ve dünyada) caza nasıl bir gelecek öngörüyorsun?

Ozan Musluoğlu: Bu konuda maalesef bazen karamsar ve umutsuz olsam da umudumu ve motivasyonumu hiç kaybetmemeye çalışıyorum. Hızlı tüketimin bu kadar fazla olduğu bir 15 yıl geçirdik ve maalesef sektör de kendini ayakta tutabilmek için çeşitli çözüm yolları araştırmaya devam ediyor.

Her şeyin faturası her zaman üretimi yapana kesildiği için  üretimi yapan, müziğin dışındaki birçok konuya da kafa patlatması gerekiyor.

Ayrıca müzisyenlerin özellikle caz müzisyenlerinin hayat mücadelesi günden güne daha da zorlaşıyor. Maalesef dünyanın her yerinde de durum bundan ibaret. Caz müzisyeninin yapabileceği ve yaşamını sürdürebileceği opsiyonlar; eğer üretebiliyorsa, şanslı ve doğru kontaklara da sahipse; albüm yapıp, onun konserlerini yapabilme, festivallere katılabilme, bu gerçekten her caz müzisyeninin en çok istediği şeylerin başında gelir. Ama maalesef bu bağlantıları yapıp konser vermekle de bitmiyor. Konser verdiğin yere kitle çekebilmek de artı müzisyenin sorumluluğuna verilmiş gibi. Konserde repertuarını ne şekilde çalacağını düşünmenin yanında, ne kadarlık bir kitleyi oraya çekebileceğini düşünmek ve onun yarattığı görünmeyen stres de müzisyenin motivasyonunu kırabiliyor. Ama bu konuda salonda dört kişi bile olsa, gözünü kapatıp motivasyonunu düşürmeden en güzel performansını sergilemeye çalışıyor. Olabildiğince kendi repertuarını çalıp en azından duygusal tatminini yüksek seviyede tutmaya gayret ediyor.

İşte bu anlamda dinleyicilere büyük işler düşüyor bence. Neredeyse 15 milyonun yaşadığı İstanbul’dan örnek vermek gerekirse caz çalınan 2-3 mekana olan katılımın oranı maalesef çok yetersiz. 15 milyonun hadi olsun % 0,001’i evinde caz dinliyor olsa onların da %10  performansları canlı izlemekten keyif alıyor olsa,  bu 80-90 kişi kapasiteli kulüplerin önünde kuyruklar oluşmasına neden olur.

Kulüpler zor dönemler geçirdiğinde bunlardan ilk nasibini alanlar maalesef dünyanın her yerinde olduğu gibi müzisyenler oluyor. Ama öyle bir zehir ki bu, her türlü zorluklarda bile müziğini çalma arzusu ve paylaşmanın verdiği haz bu negatif etkenleri görme konusunda geçici körlük etkisi yaptığı için bu kısır döngü kendini devamlı tekrarlıyor. Umarım  televizyonlarda ve radyolarda bu müziğe daha çok yer verirler ve insanları daha bilinçli dinlemeye teşvik ederler.

Zuhal Focan: Senden sonra yetişen gençlere söylemek istediklerin?

Ozan Musluoğlu: Genç arkadaşlarıma söyleyebileceğim tek şey içgüdülerini dinleyip gerçekten inandıkları şeyin peşinden koşsunlar.

Benim ailem müzik yapmamı onaylamadığı ve bu yüzden de destek olmadığı için müzik konusunda zor dönemler geçirdim. Bu hisler genelde tam önemli seçimlerin yapıldığı lise ve üniversite dönemlerine denk geliyor bazen. Belki de müziğe bu yüzden biraz geç başladım, ama inat ettim ve yapmak istediğim şeyi yaptım.

Caz çok onurlu, çok şahsiyetli bir müzik ve bu müziği iyi çalabilmeye çalışma gayreti, gece yastığa kafanı koyduğunda rahat uyumanı sağlayacak kadar çalabilme ve çalışma ritüeli ömrün sonuna kadar devam edecek bir mücadele ve fedakarlık gerçekten.

Bu müziğe ilgi duyan arkadaşlarıma söyleyebileceğim şeyler;

Çok dinlemek, çok araştırmak, çok paylaşmak ve çalmaya çalışmak.

Çok sabır gösterip,  günlük çalışma temposu yapıp, hayata da içinde yer verip çalışmak. Günümüz teknolojisini ve internetten yararlanıp devamlı daha derine yolculuk yapmaya çalışmak. Ayrıca “band in a box” gibi programların da desteğini alıp evde kendine bir orkestra kurup çalışma rutinini keyifli hale getirip çalışmak da çok faydalı ve zevkli olabilir.

Müzikle kalın...

Zuhal Focan
04 Mayıs 2010, Salı
focan@nardisjazz.com

Cazkolik.com

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Zuhal Focan

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.