Yönetmenliği ve yapımcılığı Ahmir ‘Questlove’ Thompson tarafından üstlenilen Sly Lives! (aka The Burden of Black Genius) belgesel film Ocak ayında Sundance Film Festivali’nde izleyiciyle buluştu.
Funk müziğin kurallarını yeniden yazan efsanevi müzisyen Sly Stone’a saygı duruşu niteliği taşıyan Sly Lives! belgeseli, grubun zirveye tırmanışını, kültürel alandaki etkisini ve sonrasında yaşadığı düşüşü mercek altına alıyor.
Amerika'da başarılı bir siyahi sanatçı olmanın genellikle göz ardı edilen zorluklarına da odaklanan yapımda, André 3000, D’Angelo, Nile Rodgers, Chaka Khan, George Clinton, Clive Davis, Jimmy Jam ve Terry Lewis gibi ünlü isimler yorumlarıyla boy gösteriyor.
13 Şubat 2025’ten bu yana Disney+ dijital platformu üzerinden izlenilebilen bu belgesel, funk ve soul müzik tutkunları için kaçırılmaması gereken bir yapım.
Bu yapım, Sly Stone'un sadece bir müzisyen değil, aynı zamanda gerçek bir devrimci ve dahi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Bu görüş ilk bakışta abartılı gelebilir, ancak müzisyenin hayat hikâyesine yüzeysel bir bakış bile, bu görüşün ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor. Sly Stone'un müzik tarihindeki benzersiz etkisi onu sadece bir müzisyen değil, aynı zamanda bir vizyoner olarak konumlandırıyor.
Stewart Dörtlüsü'nden efsaneye
1943’te Texas, Denton doğumlu Sylvester Stewart (Sly Stone)’un ailesi, kilise öğretilerine bağlıydı ve bu doğrultuda ebeveynler, orta sınıf yaşamlarında müziğe büyük önem veriyordu. Bu teşvikle, Sylvester, kardeşi Freddie ve kız kardeşleri Rose ile Loretta, çocuk yaşta Stewart Dörtlüsü (the Stewart Four) adıyla kilisede gospel müzik yapmaya başladılar. 1956'nın Ağustos ayında, “On the Battlefield” ile “Walking in Jesus' Name” şarkılarından oluşan 78 devirli bir tekli kaydettiler ve yerel olarak piyasaya sürdüler.
Peki, küçük Sylvester ve kardeşleri kilisede müzikle tanıştıklarında tüm bunların bir gün efsaneleşeceğini tahmin edebilir miydi? Belki de hayır, ama içlerinde yanan müzik ateşi, onları sadece kendilerine benzeyen bir grup olmaya itti.
Eşsiz bir kimlik
Sly, altmışlı yıllarda çok başarılı ve tanınan bir radyo DJ’i iken arkadaşı ve aynı zamanda sonradan kuracağı grubun saksafonisti Jerry Martini’nin önerisiyle kardeşi Freddie ile birlikte Sly and The Family Stone’u kurdu. Sınırları zorlayan soundu, ırk ve cinsiyet ayrımını reddeden kadrosu ve sahneye taşıdığı enerjisiyle yepyeni bir dönem başlattı. Sly and The Family Stone grubunun kuruluş kadrosunda Sly Stone (vokal, org), Freddie Stone (vokal, gitar), Larry Graham (bas), Gregg Errico (davul), Jerry Martini (saksafon) ve Cynthia Robinson (vokal, trompet) yer alıyordu.
İlk kayıtlarında, Little Sister grubundan Vet Stone, Mary McCreary ve Elva Mouton geri vokalleri üstlendi. 1968 yılında ise Stone'un kardeşi Rose Stone (piyano ve vokal) gruba dahil oldu.
Sly and The Family Stone, sadece müzikal değil, aynı zamanda toplumsal kalıpları da yıkan bir gruptu. Kadın ve erkek üyeleri bir araya getirmeleri, farklı ırklardan müzisyenleri buluşturmaları o dönem için son derece yenilikçi bir yaklaşımdı. Buna, funk öncesi James Brown tarzı, Motown, Stax, Gospel, R'n'B, British Invasion (*) ve psikedelik rock gibi çeşitli müzik türlerini harmanlamaları da eklenince, grup kısa sürede büyük bir ilgi uyandırdı.
Tüm söz ve müzikleri kendi yazan Sly Stone hem müzikal açıdan hem de vermek istediği mesaj konusunda rotasını net bir şekilde çizmişti. Dönemin belirgin ırksal ve toplumsal ayrımlarına meydan okuyan grup radikal çevrelerden tepki alsa da bu çeşitliliği avantaja çevirmeyi başardı.
Müzikal kalıpları zorlayan Sly and The Family Stone, çok sesli vokal yapısıyla öne çıkıyordu. Grup üyelerinin çoğu birden fazla enstrüman çalıyor ve vokalleri paylaşıyordu. Sly Stone, Freddie Stone, Larry Graham ve Rose Stone grubun ana vokalistleriydi; farklı ses tonlarıyla müziğe dinamik ve özgün bir hava katıyorlardı. Zaman zaman Cynthia Robinson da vokallere eşlik ederek bu zenginliği daha da güçlendiriyordu.
Üstelik grup sadece vokal çeşitliliğiyle değil, enstrüman hakimiyetiyle de üst düzey müzisyenlerden oluşuyordu. Yepyeni bir sound yaratan Sly and The Family Stone, sadece siyahi dinleyicilerle değil, farklı kesimlerden geniş bir kitleyle buluşturmayı başardı. Sly and The Family Stone, kimseye benzemeyen, tamamen özgün bir grup olduğunu, yani, sadece kendine benzediğini kanıtladı.
(*) British Invasion, Britanya'da filizlenen müzik oluşumlarının 1960'ların ortasından itibaren diğer İngiliz kültürü ögeleriyle birlikte ABD’de popüler olması olgusudur. The Beatles, The Rolling Stones, The Animals ve The Who etkileşimin başını çeken pop ve rock müzik gruplarıdır (Kaynak: Vikipedi)
Funk ve soul şaheseri “Stand!”
1967'de “A Whole New Thing” ile başlayan müzikal yolculuk, 1968'de yayımlanan “Dance to the Music” ve “Life” albümleriyle ivme kazandı.
Kendine özgü ritimleriyle güçlü iletişim mesajlarını ustaca harmanlayarak grubu bir neslin sesi haline getiren “Stand!” albümü ise müzikal kimliklerini en güçlü şekilde ortaya koydu. Kayıtları San Francisco'daki Pacific High Stüdyoları'nda ve zaman zaman da Sly'ın annesinin evinde gerçekleştirilen bu ‘özel’ çalışma, 3 Mayıs 1969'da piyasaya sürüldü ve grubun dördüncü stüdyo albümü olarak müzik tarihindeki yerini aldı.
Böylesine ‘özel’ albümleri klasik yapan şey yalnızca ticari başarıları değildir. “Stand!”, müzikal inovasyonu ve sosyal içerikli mesajlarıyla bir dönüm noktasıydı. Şarkı sözlerinde barış, eşitlik ve dönemin toplumsal olayları işlenirken; vokoder, davul makinesi (drum machine), wah-wah gitar ve yoğun distorsiyonlu gitar soloları gibi yenilikçi müzikal unsurlar kullanıldı. Psikedelik funk ve soul’un iç içe geçtiği bu albüm, müziği bir üst seviyeye taşıdı.
Albümdeki şarkılar hem müzikal hem de tematik olarak güçlüydü. Albümle aynı adı taşıyan açılış parçası “Stand!”, bireysel direnişi ve hak savunusunu cesurca öne çıkarırken; “I Want to Take You Higher”, psikedelik soul’un en çarpıcı örneklerinden biri oldu. “Everyday People”, albüm çıkmadan altı ay önce yayımlanmış ve hem soul hem de Hot 100 listelerinde zirveye çıkarak müziğin birleştirici gücünü kanıtlamıştı.
“Stand!”in hemen ardından Harlem Kültür Festivali’ne iki parçayla katılan grup, aynı yaz Woodstock’ta sergilediği dokuz şarkılık efsanevi performansla bir kuşağın hafızasına kazındı.
Woodstock’tan bir yıldız geçti
“Stand!”in çıkışından kısa bir süre sonra grup 15-18 Ağustos 1969 tarihlerinde New York'un Bethel kasabasında düzenlenen ve 400 bine yakın dinleyici ağırlayan efsanevi Woodstock Festivali’nde sahne aldı. Joan Baez, Creedence Clearwater Revival, Grateful Dead, Jimi Hendrix, Jefferson Airplane, Janis Joplin, Joe Cocker, Santana ve The Who gibi dev isimlerin de yer aldığı, tam adıyla The Woodstock Music and Art Festival’i, 1960’ların ikonik rock etkinliklerinden biri olarak tarihe geçti.
17 Ağustos sabahının ilk saatlerinde (saat 03.30’da) sahne alan Sly and The Family Stone oldukça enerjik ve güçlü bir performans sergiledi. Woodstock’taki bu konserleri hâlâ grubun en iyi performanslarından biri olarak kabul edilir. Grup, ağırlıklı olarak “Stand!” albümünden parçalar seslendirerek festivalin unutulmaz performanslarından birine imza attı.
Ölümsüz bir miras
Grup, “Dance to the Music (1968)”, “Everyday People (1968)” ve “Thank You (Falettinme Be Mice Elf Agin) (1969)” gibi Billboard Hot 100 listelerinde ilk 10’a giren hit parçalar yayımladı.
1970’lerde müzikal yönelimlerini değiştirerek daha karanlık ve ticari kaygılardan uzak bir funk sound’una yöneldiler. “There's a Riot Goin' On (1971)” ve “Fresh (1973)” gibi albümler, önceki albümleri kadar etkili oldu ve müzik dünyasında derin izler bıraktı.
Ancak bir süre sonra Sly Stone’un uyuşturucu sorunları, disiplinsizliği ve grup içi anlaşmazlıklar kuruluş kadrosunun dağılmasına yol açtı. Gündemde kalmak adına Madison Square Garden’daki bir konser öncesinde kendi evlilik törenini düzenlemesi, onun ve grubun son çırpınışlarından biri olarak kayıtlara geçti.
1967’den 1982’ye kadar 10 stüdyo albümüne imza atan grup değişen kadrolarla Sly and The Family Stone adı altında kayıt yapmaya ve turnelere çıkmaya devam etti. Ancak Sly Stone’un artan kişisel sorunları nedeniyle grup, 1987’de sahnelere veda etmek zorunda kaldı. Kısa bir dönem, kariyeri boyunca iyi dostu olan George Clinton’ın Parliament-Funkadelic ekibiyle sahne alsa da burada da tutunamadı.
Sly and The Family Stone grubu, 1993 yılında Rock And Roll Hall of Fame'e kabul edilerek müzik tarihindeki yerini perçinledi. Ödül törenine Sly dışındaki tüm grup üyeleri katıldı ve kendi teşekkür konuşmalarını yaptı. Sly’ın artık ortalarda görünmeyeceğine dair tüm umutlar tükenmişken, aniden salona girerek herkesi şaşırttı ve heyecanlandırdı. Onun varlığı, grubun yeniden bir araya geleceğine dair bir umut doğursa da kısa sürede bunun gerçekleşmeyeceği anlaşıldı.
2015 yılında ise “Stand!” albümü, ABD Kongre Kütüphanesi tarafından ‘kültürel, tarihsel ve estetik açıdan önemli’ kabul edilerek Ulusal Kayıt Arşivi’ne eklendi.
Sly Stone şu an 82 yaşında ve uzun yıllardır gözlerden uzak bir yaşam sürmektedir. Üstelik yazının girişinde bahsettiğim belgesele, eski röportaj ve beyanatları dışında yeni bir yorum katmamıştır. Bu efsanenin yeniden sahnelere dönmesi artık pek olası görünmüyor ama onun mirası, funk ve soul’un ruhunu anlamak isteyenler için hâlâ ilham verici bir kaynak olmaya devam ediyor.
Sly The Family Stone dinle:
Kaynaklar:
• Sly Lives! (aka The Burden of Black Genius) belgeseli – Disney+
• On the Sly: In Search of the Family Stone belgeseli
• slystonemusic.com
• woodstock.com
• Şahsi diskografi
Aykut Öger'in makale arşivine erişmek için bu linki kullanın.
Aykut Öger
Cazkolik.com / 30 Mart 2025, Pazar
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.