(Bu yazıya ait okunma rakamları 14 Şubat 2011 tarihinden sonrasına aittir.)
Zuhal Focan: Serdar Barçın kimdir?
Serdar Barçın: Hacettepe Ankara Devlet Konservatuvarı flüt bolümü mezunu, ana branşı flüt olan, bunun yanı sıra alto ve soprano saksofon ve EWI çalan, Türkiye’de profesyonel olarak stüdyo ve sahne müzisyenliği yapan bir vatandaştır :) Genel olarak pop dünyasındaki ünlü şarkıcılara sahnede ve stüdyoda katkıda bulunan, yanısıra caz projeleri ve çok çeşitli stüdyo kayıtları yapan bir şahıstır.
Zuhal Focan: Kayıt yapmak gibi bir isteğin, projen var mı? Benim bildiğim var, ne durumda?
Serdar Barçın: Bu güne kadar 100 ü aşkın pop ve günümüz Türk müziği tarzları ve bir kaç jazzy projede yer aldım, albümlerde çaldım. Ama bu yıl kendi albümümü de yaptım sonunda. Albümde Çağrı Sertel (piyano), Kağan Yıldız (bas) ve Ediz Hafızoğlu (davul) ile çalıştım. Misafir sanatçılarımız da vardı. Önder Focan, Derya Köroğlu, Gökçe ve Engin Recepoğulları albümüme büyük katkıda bulundu. Albümün kayıt ve miks’ini Alp Turaç, mastering’ini de Sterling Sound’dan Senior Greg Calbi çalıştı. AK Müzik tarafından Ekim 2010’da piyasaya çıkacak. Akustik fusion jazz olarak tarzı nitelendirmem yanlış olmaz!
Zuhal Focan: Genelde (Türkiye’de ve dünyada) caza nasıl bir gelecek öngörüyorsun?
Serdar Barçın: Dünyada caz derken; New York ve dünyayı ayrı tutmak lazım. Çok derin bir konu bu. New York’da şu an çalınan caz, gerçekten beni eskilerden daha çok heyecanlandırıyor. Farklı interplay şekli, ritmcilerin artık daha ön planda çaldığı, davulun çok serbestmiş gibi, ama bi o kadar da armoni ve yazılan kontrpuana müthiş uyumu beni cezbediyor. Davul, müzik tarzının gelişiminden daha çok ileride son yıllarda. Yani davulcular belki de yeni müziği yönlendiriyorlar. Son New York caz hallerine örnek vermek gerekirse, Chris Potter, David Binney, Donny Mc Caslin, Dave Douglas, Brian Blade, Dan Weiss ve hala Wayne Shorter günümüz New York cazının öncüleri bence.
Avrupa’da tamamen farklı, ılımlı güzel meleodiler, güzel çalan müzisyenler ve yeni kayıt teknolojisi ile, harika duyulan trio ve quartet’ler beni etkiliyor. Kuzey cazı gerçekten çok sanatçı yetiştirdi, bu müziğe ilgi geçmişe oranla daha fazla. Ama bazan çalan sayısı dinleyici sayısına göre daha mı çok diye düşünüyorum. Öte yandan hala büyük arena ve konser salonlarını Amerikalı veya Amerika’da yaşayan caz müzisyenleri dolduruyor. Pat Metheny, Marcus Miller, Chick Corea gibi. Dinleyici bence cazda da tanınmış markaya takılıyor. Bunu düzeltmek bize düşen görevlerden bir tanesi! Örnek olarak, benim şu an çıkacak albümümde 2 ünlü şarkıcının olması, bu albüme belli ki, başka bir ivme de kazandıracak. Hepimiz daha çok seyirciye çalmak isteriz öyle değil mi?
Türkiye’de caz geçmişe göre müzisyen sayısı Nardis, Babylon, eski Gramofon, Ghetto gibi yerlerin (Allah’tan) olması ile çoğaldı, projeler arttı. Buraya kadar güzel! Ama stil sahibi müzisyen sayısının hala az olduğunu düşünüyorum. Caz ve popüler trendleri takip etmeyi bırakırsak, biteriz. Tam gaz Avrupa ve New York’u takip edeceğiz, orijinal CD ve plak alacağız, kimler çalıyor, hangi şirket albümü basmış, nerede kayıt olmuş, besteler kimin, masteringi kim yapmış, bunları bileceğiz! Ve kendimizi daha yüksek kitlelere dinletmek için KENDI REKLAMIMIZI (PR) EN IYI ŞEKILDE YAPACAĞIZ.
Zuhal Focan: Senden sonra yetişen gençlere söylemek istediklerin?
Serdar Barçın: Bunu heryerde söylüyorum, genç cazcı veya genç müzisyenlere tavsiyem eğitim; olabiliyorsa konservatuvar sınavlarına girsinler, olabiliyorsa ülkemizin güzel müzisyenleri ile teori, armoni ve enstrüman eğitimi üzerine çalışsınlar, imkanları daha yüksek ise yurt dışında eğitimi düşünsünler. Çok müzik tüketirken sanatsal boyutunu, dünyadaki müziğin önemini araştırarak seçsinler, dinlesinler.
Herkese sevgi ve saygılar:)
Müzikle kalın...
Zuhal Focan
30 Temmuz 2010, Cumartesi
focan@nardisjazz.com
Cazkolik.com
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.