Beat kuşağının sembol ismi Jack Kerouac'ın caz sevgisi

Beat kuşağının sembol ismi Jack Kerouac'ın caz sevgisi

Başta Jack Kerouac olmak üzere Beat Kuşağı'nın liderleri kamuoyunun gözünde hep caz dünyasıyla özdeşleştirilmiştir. Peki ama Kerouac ile caz arasındaki gerçek ilişki neydi? Eleştirmen ve caz yazarı Jared Pauley işte bu konuyla ilgili olarak Columbia Üniversitesi’nde düzenlenen bir sempozyumla ilgili izlenimlerini yazdı.

 

Jack Kerouac ve caz

 

1950’ler caz için çok ilginç bir zamandı. Bütün bir kuşağın soğuk savaş şemsiyesinin altına girdiği bir dönemde, kültürel açıdan büyük bir değişim havası yaşanıyordu. İnsanlar kendilerini edebiyat, müzik ve şiir aracılığıyla ifade etmede yeni yollar buluyordu. Beat Kuşağı özellikle New York’ta uzun zamandan beri cazla işbirliği içindeydi. Beat yazarları Charlie Parker ile Dizzy Gillespie’nin müziği hakkında büyük bir zevk ve tutkuyla yazıyordu; ancak Beat Kuşağıyla caz müzisyenleri arasındaki gerçek bağ neydi? Özellikle Jack Kerouac eleştirel caz tarihinin neresinde yer alıyordu? Belki bu soruların hepsine cevap alamadım ama onun hakkında daha derin bilgiler edinirken hayranlığım da arttı.

 

10 Mart’ta Columbia Üniversitesi’nin Felsefe salonunda, Jack Kerouac’ın caz besteciliği ve “Pull My Daisy” adlı filmde yer alması hakkında bir sempozyum düzenlendi. Ortam çok uygundu zira Kerouac futbol bursuyla Columbia Üniversitesi’nde okumuştu. Bu panele katılanlar müzik yapımcısı George Avakian, müzisyen David Amram, Columbia’dan profesör John Szwed ve Kerouac’ın caz hakkında yayımlanmamış bazı yazılarını İtalyancaya çeviren İtalyan araştırmacı Sarah Villa idi. Columbia Caz Araştırmaları Merkezi’nin başkanı Dr. George Lewis’in kısa bir giriş konuşmasından sonra seminer, Kerouac’ın cazla ilgili yayımlanmamış bazı eleştirilerinin ele alınmasıyla başladı.

 

Seminerin özü, Kerouac’ın yer aldığı “Pull My Daisy” adlı film etrafında döndü. Bu filmde David Avram da şair Allan Ginsberg’le birlikte oynamıştı. İşte, bu noktada benim seminerin yürütülme biçimiyle ilgili çekincelerim ortaya çıktı. Ben, Rutgers Üniversitesi Caz Araştırmaları Enstitüsü’nün düzenlediği yuvarlak masa toplantıların ortamında bulundum. Bu ortamda izleyiciler ile konuşmacılar arasında fikir alışverişi adeta bir şarttır. Beni yanlış anlamayın; Yeni Caz Araştırmaları’nı çok takdir ediyorum, ancak izleyicilerin çoğu söylenenleri itirazsız kabul ediyordu.

 

Modern akademi dünyasında cazın geleceği bu mudur? Müzik kültürel analizi destekleyici bir unsur haline mi gelmiştir? Bu soruların cevabının evet olduğu ileri sürülebilir çünkü bu eğilim son yirmi yıldır zaten mevcuttur.  İyi ama Yeni Caz Araştırmaları’nın ortasında müzikle uğraşmayı seçen insanlar bunu nerede yapacaklar? Kerouac ile ilgili bu seminere David Amram katılmasaydı, ortalama izleyici, yayımlanmamış caz makaleleri dışında yazarın ilgisinin nasıl olduğu konusunda pek bir fikir sahibi olamazdı.

 

Sarah Villa, Jack Kerouac’ın 1959’da yazdığı “Bebop’un Başlangıcı” adlı makaleyi çok iyi kavradığını gösteren bir sunum yaptı. Kendisi, Milano Üniversitesi ve Columbia’da yaptığı doktora çalışmasında Kerouac’ın cazla ilgili yazılarına gelen eleştirel tepkileri araştırmış. Sarah tepkilerin bir kısmı övgü doluyken bir kısmının da bu yazıları küçük gören bir havaya sahip olduğunu ortaya koydu. Sonuç olarak benim pek farkında olmadığım, Kerouac’ın yaşamı ve yazılarıyla ilgili önemli noktalara değindi. En önemlisi, Kerouac’ın ‘Escalade’da çıkan yazısı, müzik konusunda iyi bir tahlil yeteneği olduğunu gösteriyordu. Sarah’nın Power Point sunumuyla gösterdiği noktalar, Kerouac’ın bir müzisyen olmadığı halde ne kadar derin bir dinleme becerisine sahip olduğunu sergileyerek beni şaşırttı.

 

“Pull My Daisy” analizine başlamak üzereyken seminerin nasıl bir seyir izleyeceğini merak ediyordum. Sonuçta bir tür David Amram müzik saati haline gelmesi hoş olsa da biraz gereksizdi. Amram, 1957’de Jack Kerouac’la birlikte Five Spot Cafe’de ilk kez konuşmaları caz müziğiyle kaynaştırmalarını ayrıntılı biçimde anlattı. Kerouac ayrıca Aralık 1959’da 10. Cadde'deki Brata Sanat Galerisinde bir etkinliğe katılmıştı ki, bunu bilmiyordum. “Pull My Daisy” adlı filmde çok sayıda Beat yazarı yer almıştı. David Amram bu filmin çekim aşamasını oldukça canlı ayrıntılarla anlattı. Amram’ın şu sözleri Kerouac’ın filmle ilgili anlatımının kayıtları sırasında yaşanan süreci ortaya koyuyor: “Filmi seyrediyor ve o anda aklına gelenleri söylüyordu. Bunu iki kere yapıp bitirdi. Bir daha yapmayı ise reddetti. Spontane olana inanıyordu. Bu anlatımlar filmin en iyi kısmı oldu.”

 

Kerouac’ın spontane olmaya yatkınlığını tahmin ediyordum ama zihninin doğaçlama yapan bir caz müzisyenine ne kadar benzediğinin farkında değildim. Ne derseniz deyin ama ben bu farklı niteliklerini öğrenmekten memnundum. Beatnik’lerin caz müziği içinde yer almasının yanı sıra Kerouac’ın çalışmaları her zaman merakımı çekmiştir. Bu seminer onu şahsen tanıyan insanların çok önemli ayrıntılar sunmasını sağladı.

 

Sonunda bu yuvarlak masa toplantısı oldukça bilgilendirici oldu ama her şey benim için çok romantik bir anlama bürünmüştü. Bu sempozyuma katılan müzisyen sayısının fazla olmadığı izlenimini edinsem de, Jack Kerouac’in 50’lerin cazına katkılarını ve rolünün ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlama imkanı buldum. Caz Araştırmaları Merkezi’nin gerçekten iyi bir potansiyeli var ama keşke müziğe biraz daha fazla eğilseler. Yine de Columbia’ya zaman tanıyıp Yeni Caz Araştırmalarını ne yönde geliştireceklerini görmemiz lazım.

 

Son bir not olarak, komitede bulunan George Avakian’ın harika bir insan olduğunu belirtmem gerek; ancak kendisi seminerin başında üç dört cümle konuşmakla yetiniyor. Bu adamla yaptığımız kısa sohbetlerde koca koca kitaplardan öğrenebileceğimden fazlasını öğrendim. Üzerinde düşünülecek bir durum. Bu Avakian ayaklı bir caz tarihi gibi.

 

Meraklısı için; Columbia Üniversitesi’nin bir sonraki seminerinin konuğu olan Yale Üniversitesi’nden etnomüzikolog Michael Veal, Miles Davis’in 1969’daki müziğini anlatacak. 6 Nisan’daki bu seminer de ilginç olacağa benziyor. Ben de katılacağım. 

 

Bu yazıyı sitemiz için çevirerek Türkçeye kazandıran sevgili dostumuz Fethi Aytuna’ya emekleri için çok teşekkür ediyoruz.

 

Cazkolik.com / 30 Mart 2009, Pazartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.