Best of`lar dönemine girdik

Best of`lar dönemine girdik

Bu bir işaret mi?

Grammy`nin yolları taştan

Bazı şeyler adil olunmayacak kadar önceliklidir... Bu cümlenin özüne ilişkin çok sayıda yaygın deyim var bilirsiniz, şimdi nerden hatırladın derseniz, cazın müesses nizamı sayılan dergilerin son sayılarının kapaklarında kimler varsa Grammy`lerin potansiyel sahipleri de onlardır. Komplo teorisi mi, hakikatin izdüşümü mü? Gerçek payı kuvvetli ön yargılar diyelim. JazzTimes kasım sayısının kapağını Gregory Porter`a ayırmış. Porter Nat `King` Cole şarkılarından oluşan bir albüm yayınlamıştı. Konu hem Nat `King` Cole hem son yılların en gözde erkek sesi, yıllarca erkek sesi konusunda suskun kalmış caz sektörü böyle majör birini bulmuşken elindeki ödüllerle donatmaz mı? Zaten yıllardır alıyor. Bir süre daha devam edecek ama adamın elinden gelenin en iyisini yaptığını da hatırlatalım. Tamam, iklim müsait ama o da üstüne düşeni yapıyor. Alan veren memnun.


Kenny G alana Michael Bolton bedava

Artık bu meşhur saçlar yok

Yıllarca nasıl acımasız bir mavra döndü Kenny G ve müziği üzerine. Haksız da değildik doğrusu ama sanki en en en kötüsü oymuş gibi sadece ona vuran korkunç espriler Hollywood filmlerine kadar sızdı. Yanlış hatırlamıyorsam hem Seinfeld dizisinin hem Simpson`ların bazı bölümlerinde vardı bu espriler. Hazır adam eskisi kadar ortada görünmüyorken ne oldu şimdi diye sormayın, "Best of the Best" albümü çıkmış hem de 24 bit! O meşhur kıvırcık lepiska saçlar gitmiş, artık altmış yaşın üstüne çıktı. Şimdiye kadar yaptığı müziklerin telifi, albümlerin yeni baskıları ve dijital satışlar vs. herhalde hayatını varlık içinde geçirmesine yeter, dijital dinleme istasyonlarında milyonları aşan rakamlar, yüzbinlerce takipçisi var, demek bir yandan birden fazla nesil hâlâ ondan vazgeçmemiş. O zaman yanına bir de Michael Bolton verelim öyle dinlesinler…


O bir tiran değildi

Tevatür muhtelif...

Doğruya doğru, Herbie Hancock en sevdiğim caz müzisyenlerinden olmadı ama ne zaman bir söyleşisine rastlasam mutlaka okurum, sözlerinin arasında ilginç notlar olur, bulup çıkarması keyifli... 77 yaşındaki sanatçı çıkacağı yeni Avrupa turnesi öncesi The Guardian`dan Tim Adams`a konuşmuş. Tam 70 yıldır cazın içinde olan sanatçı ikibinlerde yayınladığı "River: The Joni Letters" albümüyle kritik eşiği aşmayı bilmişti. Ya yaşlı, emekli bir caz müzisyeni olacaktı ya ününe ün katacaktı, Grammy kazandığı albümle pop müziğin gücünü kazanmayı bildi ve artık en aktiflerden biri. Söyleşide söz ister istemez Miles`a geliyor, caz tarihinin en sevilen `second quintet` üyesi Hancock `ne çalmamız gerektiğini söylemezdi` demiş, `tam tersi, bizden, istediklerini yapmamız gerektiğini duymayı isterdi`.


Hep bir geç kaldım hissi

Herşeye yetişmeliyim

Sosyal medya sersemletiyor. Onla da onsuz da olmuyor. Son sıralar en sık duyduğum yakınma insanın kendini hep geç kaldım hissine sokması. Üstünüze yağmur gibi her an herkesin nerde ne yaptığını gösteren, kaçırdığın konserler, gidemediğin geziler, yiyemediğin yemekler, katılamadığın egzantirik işlere dönük paylaşımları yağıyor. Önceki geceden başlayan kaçırdım hissi ertesi sabaha oradan akşama ve zaten yetişmen mümkün olmayan bir temponun tutsağı olarak ve yine her şeye geç kaldım hissiyle ertesi güne uyanıyorsun. Tek çaresi bu yapaylığın farkına varmak. Herkesin kendi hayatı var, kimse bir başkasının hayatını yaşamaz. Bu mümkün değil. En iyisi, tamam, bilgi al, katılımını yap, paylaşımda eksik kalma ama başkasınınkini değil kendi hayatını yaşa. Hayatın neyse ne ama senin hayatın! Ya da tavsiye; bırak hepsini bir kenara, bir caz konserine git :)


Best of`lar dönemine girerken

Bu iki ay önemli

Ekim sonu dünya medyası best of dönemini başlatıyor. Hemen her konuda bitmekte olan yıla dair değerlendirmeler, o iyiydi, bu en iyiydi listeleri, ayrıca almanaklar derken basına hem okuru mutlu eden hem basının kendini bir süre kaliteli konularla oyalayacağı bir uğraşı çıkar. Benim de sevdiğim bir konudur. Ve biliyorsunuz, biz de 4 yıldır kendi alanımızda bu değerlendirmeleri ülkenin en yetkin kalemleriyle yapıyoruz ve inanın ortaya çok güzel listeler çıkıyor. Biz yapıyoruz diye demiyorum, geçen senenin best of dosyasında arkadaşlarımızın listelerinde yer verdiği albümleri sıraya koydum ve en az iki ay boyunca dinledim. Benim için müthiş bir süreç olmuştu. Aralık başı yayına girecek Best of 2017 dosyasında yine aynı arkadaşlarımızla bu yılın albümlerine herkes kendi ilgi alanında göz atacak. bakalım hangi albümler öne çıkacak. Bu arada, hepimiz yılın en iyi konserlerini de listelemeye çalışıyoruz, orada da unutulmaz konserleri yeniden hatırlamış oluruz. Az kaldı. Bekleyin.


Müzik dijital döneme geçince

Müzik artık raflarda değil

Sizce her yıl yayınlanan yeni albüm sayısında artış mı var azalma mı? Hiç merak etmeyin, cevabı söyleyim, elbette artış var. Azalma eşyanın tabiatına aykırı. Bilirsiniz, 1959 yılı için caz tarihinin altın yılı denir, tabii o yılın önemi yayınlanan albüm sayısında değil, çıkan albümlerin caz tarihini değiştiren öneme sahip olmalarında. Benzer bir dönem hemen on yıl sonra da yaşandı. Bu dönemler kritik eşikler ama sektör dehşet biçimde yeni albümler yayınlamayı sürdürüyor. Üstelik, dijital dönemle birlikte albüm yayınlama süreci hem hızlandı hem pratik hale geldi. Sayısal olarak elimde net veri yok ama şöyle söyliyim, bu üstelik yeni değil, bir kaç yıllık bilgidir, 1959 yılında yıl boyunca diyelim 500 albüm çıktıysa, emin olun, son yıllarda bırakın yılın toplamını, bir ayda daha fazla albüm çıktığı oluyor. Eskiden müzik firması kurmak ve ayakta kalmak çok zor bir işti, artık bağımsız firmalar, hatta sanatçıların kendileri dahi yapımcıya ihtiyaç duymadan albümünü yayınlayabiliyor ve sosyal medyadan duyurusunu yapıyor. Yani, yeni dönemin analize yönelik çok yönü var.


Basına ne kadar ihtiyaç var?

Basına ihtiyaç azalıyor mu?

Sosyal medyanın yaygınlaşmasından beri aklımı kurcalayan bir soru bu; Yeni albüm yayınlamış bir sanatçının basına, ilanlara eskisi kadar acil ihtiyacı var mı? Artık hepimizin sosyal medya hesapları var. Kiminin çok, kiminin ortalama, kiminin az takipçisi var, ama eğer sosyal medyayı iyi kullanıyorsanız mesajınızın takipçilerinizden çok daha fazlasına ulaşması işten bile değil. O halde, bu durumda, diyelim bir albüm yayınladınız, albümünüzü satmayı hesapladığınız kadar müziksevere doğrudan ulaşabilirsiniz değil mi... Ya da konseriniz var, Twitter, Facebook ve Instagram`dan bir anda salonu dolduracak kadar müziksevere mesajınızı iletebilirsiniz. Peki bunlar yeterli mi oluyor mu? Genellikle hayır, sosyal medyada işler tam öyle yürümüyor ama yine de duyurunuzu etkin biçimde yapmış oluyorsunuz. Sonrası, gazetecilikte bir kural vardır, haberi başlık okutur derler, sizin de yapıp mesajlarınızı en etkili şekilde duyurmanız lazım. Bu da yeni dönemin öğrenilmesi gereken yeni gerçeklerinden. İcabında tek bir twitle bütün salonu doldurmanız işten bile değil ama nasıl?


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com / 13 Kasım 2017, Pazartesi 

Kaydet

Kaydet

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.