Black argo tarihi

Black argo tarihi

Gelecek yıllar, yeni festivaller...

Yaptığınız işin karşılığını bulması güzel şey...

Okurlarımız festivallere özel önem verdiğimizi bilir. Bayram öncesi PSM Caz Festivalini son konserle uğurladık. Seneye ümitler daha büyük, bakalım neler olacak ama bahsedeceğim konu festival için ürettiğimiz içeriklerin bu sene rekor sayıda okura ulaşması. Başlıktaki rakam son gün itibariyle toplam okunma rakamı, yani; 57,659. Şahsen festival öncesi hedefi 50 bin olarak koymuştum, epey aştık. Bu festival ayrıca en çok röportaj yaptığımız festival oldu. Hepsi dünyanın önde gelen isimleri. Onları aynı sayfada buluşturmak bile ayrı gurur veriyor. Bu konuda tam bir ekip olarak çalıştık. Yazı ve röportajlarıyla sevgili dostlarım Leyla-Diana, Nazlı Toprak, Ümit Baykara, Cenk Akyol, Burak Sülünbaz, Sami Kısaoğlu ve Cenk Erdem, fotoğraflarıyla Leyla-Diana, Sedal ve Sedat Antay, Tunçel Gülsoy, Yusuf Biton, Cem Gültepe tam teçhizatlı saha ekibi gibiydik. Bu noktada festival yönetimine, PR ile basın ve halkla ilişkiler ekiplerine ayrı ayrı teşekkür ederim, sağolsunlar hiçbir konserden geri kalmamamızı sağladılar. Gerçekten iyi bir evsahibi oldular. Aslında tüm festival yönetimleri bu konuda titizler. Bu müziği hep beraber daha da büyütmeye çalışıyoruz. Rakama geri dönersek, verdiğim rakam son konser günü itibariyledir, yani, aslında bir yandan sürekli okunuyor. Önemli bir arşiv hizmeti olarak okunmaya devam edecek. Cazkolik artık 10. yılına hazırlanıyor, yani, 2010 yılından bu yana siteye giren hiçbir haberi, resmi, yazıyı gerekmedikçe silmedik, zamanla tüm bu içeriklerin açık başvuru kaynağına dönüşeceğine emindik ve öyleyiz. Cazkolik hiçbir destek almadan on yıldır süren bağımsız bir oluşum, caz gibi görece daha az popüler bir alanda bunu sürdürmenin zorluklarını yazmama gerek yok ama şundan emin olun, çevrenize bu müziği seven insanları davet ederseniz zor diye bir şey yok. Caz sevgisi de böyle bir şey!


Tartışma yaratacak iki röportaj

Kübra Par ve Prof. Dr. Handan İnci

Geçen hafta tatil günlerinde yayınlanan iki röportajın dikkatten kaçmamasını öneriyorum. İkisi de Habertürk’te Kübra Par’ın elinden çıkma işler. Siyaset tatildeyken Par’ın bu iki söyleşiyi yayınlaması iyi olmuş, umarım yeterince okunmuştur. Röportajların ilki hayatını yurtdışında sürdüren klasik müzik piyanisti ve besteci Hüseyin Sermet’le yaptığı söyleşi, ikincisi de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin yeni rektörü Prof. Dr. Handan İnci ile söyleşisi. Sermet’i biz cazseverler babası Cüneyt Sermet nedeniyle biraz daha yakın tanırız. Baba Sermet’in de bıçak keskinliğinde sert eleştirileri olurdu, dilini ve kalemini esirgemezdi, sanırım aynı özellik oğlunda da var ama söyledikleri bence oldukça dikkat çekici. Bazı söyledikleri tartışma götürmeyecek kadar kesin görünüyor. Handan hocamız ise geleneklerin ağırlaştırdığı zor bir koltuğa oturduğunun farkında ama idealist tarafını korumuş görünüyor. Umarım söylediklerini tek tek gerçekleştirir, hepsi bu şehrin, kültür sanat hayatımızın ihtiyacı olan önemli şeyler. Ümitliyiz. Bekliyoruz. Keşke internet sitesindeki röportaja yeni resim ve heykel müzesinin mimari tasarımının fotoğrafını da koysalardı, herşey tamam bir o eksik kalmış.


Tartışma eski tartışanlar yeni

Bu tartışma hep sürecek

Branford Marsalis yeni albümü ve son dönem işleri hakkında Jazz Times’a içtenlikle konuşmuş. Bence, bazı taşları yerli yerine oturturken bazıları tartışılabilir şekilde kalmış ama esas altını çizdiği yapılanın niye yapıldığı konusu. Röportajı okuyanlar Robert Glasper ve Kamasi Washington hakkında söylediklerini cımbızlayabilir ama gelin özetleyelim; Şarkıcılar için çalıyorsan sahne hakkı öncelikle onların müziğinin diyor. Haklı. Sting, Grateful Dead gibi isimlerle çalarken kendi müziğimi değil onların müziğini yapıyorum diyor. Haklı. En keskin notlar Robert Glasper ve Kamasi Washington için olmuş. Kamasi için caz müzisyeni değil, ’saxophone player’ diyor, Lester Young ile Wayne Shorter çizgisini öne çıkararak, `çalarken kökenini (lineage) duyabiliyor musun` diye soruyor, işte, kritik yer burası. Bence haksız. Sevin Okyay’ın çarpıcı bir anısı var. Archie Shepp Avrupalı müzisyenleri caz müzisyeni kabul etmez. Kruvasan der, Fransızlarındır. Amerika’da yaparsan Fransız kruvasanı olmaz, Amerikan kruvasanı olur. Sorarlar, peki ya mesela Jan Garbarek? O da Norveç kruvasanı der. Bu tespitin bir ucu müzikal dışlamacılığa gidebilir. Marsalis bence bu noktada haksız ama cümleleri keskin değil, her iki müzisyenin de kendi tariflerini yapma hakları var diyor ve ekliyor; ama benim de var!


Black argo tarihi

Muazzam zenginlikte bir alt kültür.

Hemen akla Hulki Aktunç’un “Büyük Argo Sözlüğü”nü çağrıştıracak eminim. Black argosu muhtemelen dünyanın en önemli argolarındandır. Şarkı sözlerindeki çokanlamlılık olağanüstü zenginliktedir. Argo tabirler ağırlıklı cinsel içerikli olsa da içki, uyuşturucu gibi yasaklı konuları da fazlasıyla içerir. Dictionary.com Black Music Month kapsamında böyle bir haber hazırlamış. Yüzyılı aşan dönemde şarkı sözleri ve şarkı isimlerindeki lügâtin bize adeta çevirisini yapmış. Bunu da Big Band’den rapçi Big Sean’a kadar bu tabirler “The Greatest Language Hits of Black Music” olarak listelenmiş. Birkaçını özetliyim; Blues titanı Howlin’ Wolf’un ünlü şarkısı “Killing Floor” tabir olarak Black argosunda seks için kullanılan yer anlamına geliyor. 20. yüzyıla damga vuran Rock kelimesini sevmeyen mi var ama 1920’lerde ‘Rock’ ve ‘Roll’ kelimeleri cinsel anlamda argo kelimelerdi. Kökeni oraya kadar gider. Ünlü caz standardı “Two for Tea” mesela argoda uyuşturucu siparişi demektir. Marvin Gaye’in şarkısından bildiğimiz “Grapevine” mesela kelime anlamının tersine dedikodu anlamına gelen ve Amerikan İç Savaşı dönemine kadar uzanan bir metaformuş. Hip Hop kraliçesi Salt’n Pepa’dan bilinen Phat kelimesi 1960’larda çekici kadın tabiriymiş sonradan tabire uyuşturucu etkisini tanımlayan boyut da eklenmiş. Böyle uzayıp giden renkli bir konudur.


İyi görünmekle ilgileniyorum

Yuja Wang yeniden festivale geliyor.

Bu hafta başlayacak 47. İstanbul Müzik Festivali`nde konser verecek piyanistlerden biri Yuja Wang. Daha önce 2014 yılında yine festivalde çalmıştı. Ben izlemedim ama fotoğraflarına bakınca dikkat çekmeyecek gibi değil, Yuja da zaten dikkat çekmek istiyor. Tekniği iyi ama üstün değil. Hakkında yazılanlara baktım, farklı notlar var. Çok beğenen de var, burun kıvıran da. Herkesin kendi kararı ama kendini konuşturduğu kesin. The Guardian haberinde hakkındaki kararsızlığı kayda geçirmiş. “Bölünmüş kimliğiyle iki Yuja var” diyor gazete. Bir yandan müzikal zekâsı ve yeteneğiyle birinci sınıf sanatçıyken öte yandan modaya abartılı düşkünlüğüyle, yaydığı güçlü erotik/star titreşimlerle, çarpıcı makyajıyla adeta bir moda ikonu oluşu. Söylediklerini okuyunca yaptığı işin bir sanatçı tutkusu yerine ‘bir iş’ olduğu fikri bende ağır basıyor. “İyi görünmekle ilgileniyorum” diyor mesela “ancak, telefonumdaki güncellemeleri kontrol etmek kadar moda beni sıkıyor” diye ekliyor espressosundan bir yudum alırken. “Ders kitabı gibi klasik müzisyenlerden değilim, hepsi felsefi saçmalık, önce uyumam gerek, zombi gibi hissediyorum diye bitiriyor bir yandan kıkırdarken". Gazete böyle not etmiş. Nigel Kennedy’den bu yana pop starı gibi klasik starlara çoktan alışmış olmalıydık aslında.


1960`lar kapısı bir bir kapanıyor

Dr. John 78 yaşında öldü.

Altmışlı yıllara ruhunu verenler dönemin genç müzisyenleri, yani, 1940’larda doğmuş olanlar. Tıpkı Dr. John gibi. Asıl adı Mac Rebennack olan müzisyen altmışların sonunda kendine Dr. John adını takmıştı. İlginç biriydi Doktor, giyimi kuşamı, tarzı, tavrı renkliydi. Amerikanın güneyindendi. New Orleans’lı. Tipik bir caz müzisyeni değildi. Hiç olmadı. Daha ziyade R&B, Blues kökenli saykodelik rock karışımı bir müziği vardı. Sesi de değişikti. Angel Heart filmindeki vodoo’cular gibi biriydi ama siyah değil beyazdı. 1968 yılında yayınladığı ilk albümü “Gris Gris” adını en çok duyurduğu albüm oldu. Müziğine esasen New Orleans funk diyenler bence haklı. Yetmişlerde “Right Place Wrong Time” veya “Such a Night” gibi hitler çıkardı. Müziğini iyice kişiselleştirdi. Babasının New Orleans’da plak dükkanı vardı, bu sayede müzik sektörüyle ilişkilerini hızlı kurdu. Şarkılarındaki sözler de ilginçti. Yılan ruhlarından, cadılardan, yerel küfürlerden bol bol bahsediyordu. Tanımayanlar için ürkünç gelebilirdi. Kafasına tüylü şeyler takar, sözlerini görüntüyle de tamamlardı. Dr. John geçtiğimiz günlerde hayata veda etti. Şarkılarında sözünü ettiği yerlere mi gitti bilmiyoruz ama ardında çok sayıda şarkı bıraktı.


İki Coltrane haberi

Özel bir kayıt olmuş.

Bu hafta Coltrane sonrası albümlere dair iki haberim var, ilki, free-jazz’ın kâbesi Londralı Cafe Oto’da gerçekleşen gecenin albümü. Geçen hafta yazmış ama bir satırla geçmiştim. Yine uzun olmayacak ama bir kere daha hatırlatayım. Özellikle Coltrane’in son iki yılına odaklanan ve biri yeni kurulmuş iki grup sahne almış. Albümü de çıktı. Arşiv için ideal bir kayıt. Diğeriyse tenor saksofoncu Teodross Avery’nin “After the Rain” isimli Coltrane konserinin kaydı. Teodross Avery’i tanıyan az olabilir ama sağlam tenorman’dir. Albümü dinleyince bana hak vereceksiniz. Aslında, doksanların genç aslanlarındandı ve Joe Henderson’ın rahle-i tedrisatından geçmişti. Doksanları öyle geçirdi ama ikibinlerin başından itibaren hip hop jazz merkezli bir müziğe yöneldi, hatta, Lauryn Hill, Mos Def, Amy Winehouse ile epey çaldı. Winehouse’ın arkasında salınıp duran cool çocuklardan biri oydu. Epey yıl böyle geçtikten sonra caz kaçağı geri dönmüş. Sağlam dönüş olmuş. Öyle özlemiş, öyle çalıyor ki, dinlemeyene aşkolsun. Ona piyanist Adam Shulman, basçı Jeff Chambers ve davulcu Darnell Green eşlik etmiş. Avery 13 yaşında keşfettiği Coltrane’i 47 yaşında yeniden keşfetmiş.


Tatil dönemi için albüm önerileri

Resim Overjoy kapak resmi..

Uzun bayram tatili bitti ama önümüzde daha uzunu var; Yaz tatili... Eskiden tatil için yola çıkarken arabada dinlemek için çekme CD’ler hazırlardık. Ben hatta onları ayrı ayrı türlere de ayırırdım. Artık bunlara gerek kalmadı. Cep telefonundan uygulamayı bağlayın arabaya olsun bitsin ya da şezlongda zaten kulağınızda. Eee, bana da birkaç tatil albümü önermek kaldı. Tatilde neler dinlemeyi severseniz bilemem ama ortadan gideyim. İlk önerim New Cool Collective olsun. 8 kişilik topluluğun son çalışması “Brothers”a kulak verin ama bence iki yıl önceki “Electric Monkey”i de bir dinleyin. Yine benzer çizgide bir öneri daha piyanist Larry Fuller’ın “Overjoyed” albümü. Bunlar beni kesmez diyorsanız size sağlam bir önerim var, bir tatil önerisinden fazlası aslında; Theo Croker’ın yeni kaydı “Star People Nation” albümü. Bana böyle işlerle gelin diyen cinsten sağlam bir iş! Ölümünden 20 yıl sonra Betty Carter albümü çıktı, doğrusu sesini sevmem ama efsanedir. Sevene gelsin! Beni bunlar da kesmez ulannn diyorsanız benden günah gitti, Brad Mehldau’nun yeni çalışması ”Finding Gabriel” bile hafif kalır ama eskilerden Stan Getz’in “Getz at the Gate” klüp albümü mesela sizi paklar, eski kayıt ama yeni çıktı.


Konfor bölgesi

Helge Lien Trio konfor bölgesinden çıktı.

Müzikte kullanılan bir tabirdir “Konfor Bölgesi” orijinal deyişle “Comfort Zone”. Bu tabire en son Helge Lien Trio’nun yeni çalışması “10” da rastladım, Yerli yerinde bir kullanımdı. Bu tarz Avrupalı gruplara oldum olası sempatim var. Saygın ve dürüst bulurum. Helge Lien Trio da öyle. Sadece cazda değil, tüm türlerde bu müzik işleri kolay işler değil. Üçlünün kurucu üyesi Frode Berg yılların ardından ayrılma kararı alınca Helge Lien kavşakta öylece kalakaldık diyor. Sonra, zamanla oluşturduğumuz konfor bölgesini terketme vaktinin geldiğini anladık ve yeni bir yol bulduk diyor. Yani, konfor bölgesi yıllar içinde birbirine belki de haddinden fazla alışan müzisyenlerin ‘yeni şeyler’ için artık riske girme zamanının geldiğini hissetmeleridir. Tıpkı insan hayatı gibi. Bir evlilik bitmiştir ama bitirmeye cesaret edecek kimdir ya da bir iş yerine artık verecek şeyin kalmamıştır ama o maaşın konforunu riske atmaya cesaret edecek misindir vs. aynen öyle. Şimdi böyle yazınca bu albüm bana daha anlamlı göründü. Gelin birlikte dinleyelim.


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com / 10 Haziran 2019, Pazartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.