Zuhal Focan: Kendinizi tanıtmanızı istesem, nasıl anlatırsınız?
Deniz Taşar: Kafası müzikle, elleri boyayla dolu bir kız. Kendimi bildim bileli şarkılar mırıldanır, defterler karalarım. 1990 İstanbul doğumluyum. Annem ve babam müzisyen olmasalar da müziğe inanılmaz ilgi duyan insanlardır. Çocukluğumun her anında beni besleyen güzel müzikler dinledim, babamın harika müzik koleksiyonu ve annemin çocukluğundan beri çaldığı piyanoyla o kadar çok vakit geçirirdik ki bugün müzikle bu kadar ilgilenmem onların sayesinde diyebilirim.
İlk sahne tecrübem anaokulunda melodika çalan bütün dönem arkadaşlarımın sene sonu gösterisinde “şefliğini” yaparak gazeteye çıkmamdır. O anı hayal meyal hatırlasam da ne kadar gururlandığım çok net aklımda. Ne yazık ki oradan on dört yaşına kadar büyük bir boşluk var. Ben her ne kadar dans edip şarkı söyleyip piyano dersleri de alsam hiç bir zaman insan içinde bunları yapabileceğimi düşünmedim. Neyse ki bu utangaçlığım bazı zoraki ödevler ve tanıştığım güzel insanlar sayesinde kırıldı.
2004 senesinde girdiğim Robert Kolej’in çok değerli müzik ögretmeni ve benim ailemde örnek aldığım müzisyen kuzenim Ant Şimşek’in yakın arkadaşı Deniz Baysal hepimize gruplar halinde beste yaptırıp bunu kaydedeceğimiz bir proje vermişti, herhalde beğenmiş olacak ki bizi o sene sonunda arkadaşımın yaptığı besteyle sahneye çıkardı ve ben ilk defa o zaman bir kalabalık önünde şarkı söyledim. Bunun üzerine benden okulun orkestrasının seçmelerine katılmamı istedi. Ben çok motive bir şekilde hiç duraksamadan katıldım ve orkestraya vokal olarak girerek lise boyunca burada vokallik yaptım. Bunun yanı sıra tiyatro ve müzikallerinde de yer aldığım lisem benim için çok önemli bir dönemdir. Bir yandan resim, tiyatro, fotoğraf ve film gibi dersler alıyordum ve bu kadar çok şeyden zevk almam kafamı karıştırıyordu. Lise bitti ve bir karar vakti geldi, ben görsel sanatları tercih ettim. Bunun üzerine girdiğim bir dizi sınav sonucu kendimi Yıldız Teknik Üniversitesi’nin tam ne olduğundan emin olmadığım ama güzel olacağına inandığım İnteraktif Medya Tasarımı bölümünde buldum. Bir yandan tasarım bir yandan sanat derken bir diğer kuzenimin grubundaki vokalin gitmesi üzerine yer doldurmak için girdiğim projede uzun bir süre rock vokal yapmaya başladım. Her ne kadar zevk alsam da sesimin hakkını verdiğimi düşünmüyordum, bu nedenle bir sonraki projemde pop denemeye karar verdim. Burada da zevkli bir deneyim sürecinden geçtikten sonra aslında Robert Orkestrası’nda da çokça söylediğim latin, caz ve R&B nin bana daha yakın olduğuna karar verip Elif Çağlar’ın sunduğu Open Mic gecelerine, Erasmus için gittiğim Porto’da da caz ve blues jam session`lara katıldım. Döndüğümde kendimi hazır hissediyordum ve çoğunluğu üniversitemdeki müzik ögrencilerinden oluşan bir quartet kurdum. Yaptığımız ilk iş bir kaç kayıt alıp beni Nardis Genç Caz Vokal Yarışması’na sokmak oldu. Buradan birincilikle ayrıldıktan sonra konserler vermeye başladık ve İKSV Genç Caz’a katılarak Tünel Şenliği’nde çalmaya hak kazandık. Akbank Jamzz`de de `En İyi Yorum` ödülüne layık görülerek, çok değerli müzisyenlerle sahne alma fırsatım oldu. Henüz bir senesini yeni tamamlayan caz vokal dönemim şimdiden bana bir sürü kapı açtı. Artık ne olduğunu iyi bildiğim bölümümden yeni mezun biri olarak bu ara bütün enerjimi müziğe vermeye çalışıyorum.
Zuhal Focan: Kayıt yapmak gibi bir isteğiniz, projeniz var mı?
Deniz Taşar: Kayıt yapmak her zaman isteyeceğim bir şeydir. Her ne kadar müzik kaydedilmez yaşanır diye düşünsem de her kayıt o harika anın bir belgesidir ve her biri bizi başka bir ana götürür. Şimdilik kendimiz için yaptığımız kayıtlar haricinde görünürde bir şey yok. Ben bir yandan henüz kendime sakladığım parçalar, sözler yazıyor doğru vakti ve insanları bekliyorum. Beni ve dinleyecek olanları hayatımın ‘şu an’ına gönderecek kayıtlar yapmak çok büyük bir isteğim. Bunun dışında quartet olarak caz projemiz devam ediyor, yakın gelecekte belki bir de R&B projesi düşünüyorum. İlgilenenler tüm bunları takip etmek için Facebook sayfama bakabilirler.
Zuhal Focan: Genelde (Türkiye’de ve dünyada) caza nasıl bir gelecek öngörüyorsun?
Deniz Taşar: Geleceğin parlak olduğunu düşünüyorum. Caz aslında içine girene kadar elit ve uzak görünüp içine girdiğinizde herkese hitap edebilecek engin bir denize dönüşüyor. Bu yanlış algı özellikle bizim ülkemizde umarım zamanla yok olur. Caz piyasası dinleyicilerin pahalı bulduğu, müzisyenlerin ve işletmelerin yeterince para kazanamadığı tuhaf bir kısır döngü haline gelmiş, bunun yok olması için daha çok müzisyen, daha çok klüp, daha çok dinleyici şart. Güzel olansa cazın yoruma inanılmaz derecede açık oluşu. Her geçen gün başka bir caz grubu, projesi ya da cazdan yola çıkmış yepyeni bir müzik tarzı ve yorumu keşfetmemiz mümkün. Şu anda biraz underground bir piyasa haline gelmiş bu dünyaya özellikle gençlerden çok ilgi var ve bunların içinden daha bizi şaşırtacak çokça yetenek çıkacağına inanıyorum.
Zuhal Focan: Senden sonra yetişen gençlere söylemek istediklerin neler?
Deniz Taşar: Bu soruya bir caz müzisyeni olarak cevap verebilecek çokça değerli insan var o yüzden ben bunu kendine bir yol çizmeye çalışan bir genç olarak cevap vereyim. İnsanlar iyi niyetli de olsa konu sanata geldiğinde caydırıcı olabiliyorlar. Seçim yapmak. Hep bundan bahsederler. Bense bir şeyi gerçekten tutkuyla yapıyorsak asla vazgeçilmemesi taraftarıyım. Bir gün inanıyorum ki bu kendimi beslediğim alanların hepsi bir araya gelecek. O yüzden vazgeçmesinler, herkesin yaşamak istediği, tutkusu, becerileri farklı, ne istediğimizi, neyin altından kalkabileceğimizi en iyi biz hissedebiliriz. Büyük tavsiyesi güzeldir ama bir işi tutkuyla yapmak çok daha güzeldir.
Zuhal Focan
Cazkolik.com / 23 Şubat 2013, Pazar
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.