Debussy ve izlenilimcilik
2018 Debussy`nin ölümünün 100. yılı, epey anıldı, albümler yayınlandı. Bence iyi sahip çıkıldı. Sanatçının önemi büyük elbette, hatta, 20. yüzyılda bilhassa modern müziğe ve sanata etkisi hakkında az bile yazılıp çizildi. Benim yeni öğrendiğim bir konuysa Debussy`nin müziği hakkındaki izlenimcilik tabirinin hiç de sandığımız gibi olmadığı imiş. Adama impressionist, izlenimci deyip duruyoruz ama Debussy`nin bu tabiri benimsemediğini biliyor muyuz? Hatta, yayıncısına yazdığı mektupta eleştirmenler için "bazı embesiller benim için izlenimci deyip duruyor, oysa, ben farklı bir şey yapmaya çalışıyorum" diyor. Üstelik, izlenimci tabiri ilk kez 1874 yılında Monet`nin "Impression, Sunrise" tablosu için dönemin Le Charivari dergisinde eleştirmen Louis Leroy tarafından hiciv amaçlı kullanılmış. Peki, Debussy`nin müziği izlenimci olarak açıklanabilir mi, ya da, müziğinin hangi nitelikleri bugün beğeniliyor, ölümünden bir asır sonra Debussy`nin mirası nedir? Bu sorular yanıt bekliyor!
Sürekli gülümseyen bir büyük sanatçı
Üşenmeyip Google`da kısa bir tarama yaptım ve gülmediği/gülümsemediği bir fotoğrafına rastlamadım. Yo-Yo Ma`dan bahsediyorum. Klasik müzik kendine bir sembol seçse Yo-Yo Ma en uygun isim olur. Uzakdoğulu olduğuna bakmayın, o Paris`te dünyaya gelmiş bir Amerikalı. Bazı isimler seçtikleri enstrümana tüm bir yüzyılın katkısından çok daha fazlasını sağlar. Çello için mesela Pablo Casals böyle biriydi, yine çello için aynı misyonu uzun zamandır Yo-Yo Ma üstlendi. Doğal bir miras bu. Ma aslında bu misyonu müziğin tamamı için üstlendi diyebiliriz. Hem eşsiz bir virtüöz hem sadece pozitif enerji saçan bir adam. Hem Muppet Show`da hem en gösterişli salonlarda. Hem klasik müziğin en tanınan simalarından hem caz ve etnik müziğin proje uzmanı gönüllüsü. Ağustos ortası son albümü "Six Evolutions" isimli albümünü çıkardı. 62 yaşındaki sanatçı bu müzikler bana 4 yaşımdan beri eşlik ediyor diyor süitler için. Bu solo kayıtlara mutlaka kulak verin derim.
Yakında konserleri var
Sonbahar gelince yılın en iyileri mesajları artar. Ben şimdiden bir öneride bulunayım, elbette birçok güzel albüm yayınlandı, bunlardan biri İranlı şarkıcı Mahsa Vahdat ile bağlama üstâdı Coşkun Karademir`in "Endless Path" albümü. Albümün üst katmanı Mevlâna ile Yunus Emre`yi buluşturması, alt katmanıysa Vahdat ile Karademir`in uyumu ve etkisi. Vahdat`ın sesinin büyük bir hayranıyım. İki sene önce a capella olarak "The Sun Will Rise" isimli albümünü yayınlamıştı. Aman allahım. Bir ses bir lisanla bu kadar mı güzel bütünleşir, bir ses bir insanın üzerine böyle mi çöker... İkilinin albüm konseri 9 ekim akşamı CRR`de olacak. Bence kesinlikle ayın kaçırılmayacak konserlerinden. Tavsiye ederim. Ama albümün yayıncısı Kalan Müzik`e eleştirim var. Bu kadar güzel bir albüm yayınlamışsınız, elinize sağlık da, kapak fotoğrafına da özen gösterseydiniz keşke. ECM kapaklarına hiç mi bakılmıyor?
Yeni rekorlar yolda
Geçen ay ağustosun önemli bölümü tatil olmasına rağmen bizim Radyo Cazkolik`in stream müzik istasyonu CazFM.com`un dinleyici rekoru kırdığını yazmıştım sosyal medyada. Sessiz sedasız ama harika gidiyor CazFM ve eylül ayında önceki rekor da kırıldı. Hatta, servis sağlayıcının `bandwith` sınırının sonuna geldik. Diyeceğim o ki, caz gibi sınırlı bir müziksever grubuna seslenen alanda total dinleyicide 30 bin, tekil dinleyici de 20 bin civarı müziksever hiç az değil. Gün içi dinlenen müziklerin 4/3 yeni albümlerden, 4/1 eski dönemlerden oluşan ve kendi dinleyicisini kendi oluşturan bir istasyon CazFM. Türk dinleyici toplam dinleyicinin %70 küsur kadar büyük çoğunluğu ama %30 dünyadan ilgi bence önemli bir rakam ve dinleyicisi artarken bir yandan keşfedliyor. Tanınmış internet radyo platformlarında olmanın yanısıra Apple aplikasyonu da ciddi ivme kattı ki daha yoğun ivme katacağına inandığım Android aplikasyonu henüz devreye girmedi. O zaman tutmayın küçük enişteyi.
Pencere ardına kadar açıldı
Belki iddialı bir tespit ama fikrimin arkasındayım. Wynton Marsalis`in `böyle sesler iki nesilde bir ancak gelir` dediğini öğrenince daha da inandım. Klasik şan eğitimi almasının tartışmasız etkisi var. 2010 yılında Monk şarkı yarışmasını kazanmasıyla tanıdık Haiti asıllı Fransız Cécile McLorint Salvant`ı ve belli ki cazda kalıcı kariyere ve isme sahip biri olacak. Tam 17 şarkıdan oluşan yeni albümü "The Window"u yayınladı. Niye bu kadar çok şarkı koyduğunu bilmiyorum ama şikayetim yok, sebebi canlı kayıt olması sanırım, belki şarkılara kıyamamıştır. Sesine ve tarzına güvenenlerin ancak vereceği bir kararla piyano & vokal albümü yapmış. `Hayatım boyunca temiz ve güzel sesin peşinde olmadım` diyor, özellikle yüksek perdelerde neler yapabileceğinin sınırlarını anlaması zor, o kadar kolay çıkıyor, iniyor şekil değiştiriyor, eğilip bükülüyor ki akıl alır gibi değil. İki dile eşit derecede hakimiyeti müthiş avantaj. Buraya en az bir kere geldi, çok genç olmasına rağmen bir sonraki gelişinde kesinlikle kaçırmayın ve diva ilgisini hakettiğini unutmayın.
Caz standartları okulu başlıyor
Dostlarım Murat Beşer ve Alper Maral ile iki yıldır sürdürdüğümüz "Caz Dinlemek İstiyorum" seminerleri bu ay 11 ekim perşembe akşamı başlıyor. Daha önce seri olarak üç yıla uzanan ve bütün sezonu kapsayan caz seminerleri oldu mu emin değilim. İlk yıl caz tarihi, geçen sene caz sanatçıları bu sene ise caz standartları okulu senesi olacak. Ben buna üçleme diyorum. Bir belediyenin böyle bir projeyi hem de üç sene üstüste sahiplenmesi hiç kolay iş değil. Başta Kadıköy Belediye başkanı Sn. Aykurt Nuhoğlu olmak üzere tüm ilgililere buradan bir teşekkür borcumuz var. Bu vizyon önemli. Kadıköy caz müziğine kendi salonlarında en fazla yer veren yerel yönetim keşke diğer belediyeler de böyle olsa. İstanbul`un Beşiktaş, Şişli, Bakırköy gibi merkez belediyeleri dahi yeterince yer vermiyor. Bu konuda, düzenledikleri festivalle Alanya, Beylikdüzü, Bursa Nilüfer, Bergama gibi öncü belediyeleri ayrı anmalı onlar da olmasa yerel yönetimler ve cazın hiç ilişkisi olmayacak.
Son yıllarda önemli başarılara imza atan latin caz müzisyeni Arturo O`Farrill kendi gibi Grammy ödüllü yapımcı ve New York Times`ın çok satan yazarı Kabir Sehgal ile önemli bir projeye imza attı. Meksika`nın Tijuana ile ABD`nin San Diego sınırında orkestrasıyla beraber kırktan fazla önemli müzisyeni buluşturduğu bir konser organize eden ikilinin konseri albüm olarak yayınlandı. İki ülkenin iki yüz yılı aşan ilişkilerinin bu duvar yüzünden tüm dünyayı etkileyen bir noktaya evrilmesi herkesin tepkisini çekiyor. "Fandango at the Wall" adı verilen proje Farrill`in bir dakikalık unumuyla başlıyor ve ardından müthiş bir konser geliyor. Fandango iki kişilik İspanyol kökenli bir dans. Tango gibi. Bu dansın iki kişilik olması muhtemelen iki ülkenin ilişkisine nazire olarak düşünülmüş. Tam iki buçuk saatlik konser verdiği mesajın yanısıra iyi bir konser aynı zamanda. Dijital platformlarda var, bir kulak verin bence.
Müzik dinlemeye başladığım ilk günden beri bu adamlar var, kimler mi? Paul Simon, Mark Knopfler, David Crosby. Şahsen tipik bir caz adamı olsam da hepsini ayrı severim. Paul Simon başta gelir. İki yıl önce "Stranger to Stranger" isimli stüdyo albümünü yayınlamıştı, arada "Graceland"in remiksleri çıktı, şimdi yeni stüdyo albümü "Into the Blue Light" geldi. Simon bu kez geçmişe gitmiş, arşive dalmış, az bilinen eski bestelerini stüdyoya girmiş 40-50 yılın ardından yepyeni, bambaşka işler olmuş ve huzurlarınızda işte yeni albüm. Yerim dar uzun yazamıyorum. Gitar gurusu Mark Knopfler da yeni albümle geldi. Şimdilik single çıkmış ama ben sevdim, hele arada giren saksofon öldürüyor. Ve son isimse bu yıl 77 yaşına basmış büyük David Crosby. Rock`n Roll tarihiyle yaşıt adam. Unutulmaz Crosby, Still and Nash`in üyesi. O da caz grubu Snarky Puppy`nin kurucusu Michael League, şarkıcı Becca Stevens ve Michelle Willis ile çıktığı turnenin kaydını yayınlamış.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 01 Ekim 2018, Pazartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.