Dinlediğiniz şarkı Il Divo`nun yayınlanan yeni albümü Wicked Game`den seçtiğimiz Melancolia`dır.
Dünyanın en ünlü pop opera grubu olarak bugüne kadar 25 milyondan fazla albüm satan, yeniden yorumladıkları en meşhur romantik ve duygusal şarkılarla klasik müzikle pop hitlerini buluşturan Il Divo’nun yeni albümü “Wicked Game”, Sony Music etiketiyle piyasaya çıktı. Albüme adını veren ünlü Chris Isaak şarkısı “Wicked Game” gibi yeni albümün bir dolu sürprizi var.
Roy Orbison’un “Crying” ve Samuel Barber’in “Adagio For Strings” şarkılarına da yeni yorumlarla, Klasik müziğe çok daha yakın ve çok daha derinlikli bir albüm olan “Wicked Game”, Amerika’da ve İngiltere’de piyasaya çıkar çıkmaz ilk 10’a girdi bile.
Il Divo, hepsi birbirinden tutkulu dört şarkıcıyı biraraya getiriyor: Fransız pop yıldızı Sebastien Izambard, İspanyol bariton Carlos Marin, Amerikalı tenor David Miller ve İsviçreli tenor Urs Bühler. Sony Music aracılığıyla, grubun İsviçre’li yakışıklı tenoru Urs Bühler ile yeni albümleri için Türkiye’ye verdikleri ilk röportajı gerçekleştirdim. Beş yaşında kemandan, piyanoya, klarnetten, gitara kadar enstrümanlar çalmaya başlayan ve sesiyle de büyüleyen Urs, albümlerini, kariyerlerinin en parlak anılarını ve yepyeni şarkılarını anlatıyor.
Cenk Erdem http://twitter.com/#!/thecenkerdem
Cenk Erdem: Yeni albümünüz “Wicked Game” piyasaya çıkar çıkmaz Amerika listelerinde ilk 5 içinde yeralırken, İngiltere listelerine 6 numaradan giriş yaptı, peki tüm deneyimlerinizle beraber son albümünüzü bize nasıl tarif edersiniz?
Urs Bühler: Rahatça bugüne kadar yaptığımız en iyi albüm diyebilirim. Ayrıca en iyi repertuvar ve ben de albümü baştan sona defalarca ve hiç ilgimi kaybetmeden dinleyebiliyorum. Albümde vokaller de en iyisi oldu, kaydettiğimiz her albümle ve çıktığımız turnelerde her konserimizle kazandığımız deneyimlerle daha zengin ve daha olgun vokaller. Son olarak orkestra düzenlemeleri de gerçek anlamda albüme farklı bir boyut kazandırıyor. Oldukça zengin, dramatik ve bazı anlarda karanlık ki bu da çok hoşuma gidiyor.
Cenk Erdem: Albümünüz “Ancora” ile Amerika’da satış 1 numarası olmayı başarmış ve aynı anda İngiltere 1 numarası da olan tek pop opera grubusunuz, sizce bu başarınız seçtiğiniz fazlasıyla duygusal pop şarkılarıyla ilgili değil mi?
Urs Bühler: Sanırım başarımızın birçok farklı nedeni var. Repertuvar seçimi kesinlikle çok önemli bir faktör. Daha da önemlisi grubumuzun çok farklı özelliklerde, kendilerine has sesleriyle ve farklı kültürel ve müzik geçmişleriyle 4 ayrı vokali biraraya getirmiş olması ve elbette şarkıları yorumlama biçimimiz. Çok tutkulu müzisyenleriz ve mükemmelliyetçiyiz.
Cenk Erdem: Yeni albümünüze ismini veren, Chris Isaak’in 1991 hiti “Wicked Game”e yaptığınız yepyeni bir yorum var ama ayrıca Roy Orbison’un “Crying” ve Samuel Barber’in “Adagio for strings” şarkılarını da yeniden söylüyorsunuz, peki yeniden yorumladığınız şarkılar arasında sizce en romantik olanı hangisi?
Urs Bühler: Eğer en romantik olan şarkıyı soruyorsan, benim oyum "Come What May" şarkısı için olur. Stüdyoda kaydetmeye başladığımızda benim en favori şarkım değildi, ama şimdi düzenlemesini yaparken ve kaydederken geçirdiğimiz onca zamandan sonra ve hele hele Ağustos ayında Londra Coliseum konserimizde sahnede söyledikten sonra, şarkı beni alıp götürdü. Melodisi güzel ve enteresan ve şarkının duygusal yapılanışı en başından haz veren bitişine kadar başlı başına bir aşk hikayesi.
Cenk Erdem: Başarılarınızla ayrıca Klasik müzik ve pop müziklerini buluşturan yeni bir müzik tarzına öncülük etmiş oldunuz, sizce bu yöntem Klasik müziğin daha çok kişiye ulaşması için en iyi yollardan biri sayılabilir mi?
Urs Bühler: En iyi yol mudur bilemem ama daha çok dinleyicide “Klasik müziğe merak” uyandırmak için iyi bir yol diyebilirim. Klasik müzikteki vokalleri herkese tanıdık gelen üç ya da dört dakikalık meşhur şarkılarla sunduğumuz bu yolla, insanlardaki opera dinleme beğenisinin eşiğini de biraz kırmış oluyoruz. İnsanlar her zaman operayı beğenebilmek için ayrıca bilmek gerektiğini ve üç saatlik bir eseri de tamamen dinlemeleri gerektiğini düşünüyorlar. Ama hiç öyle değil. Herkes klasik bir repertuvarda sevebileceği bir parça bulabilir. Ve ben insanları biraz meraklandırmak istiyorum, çünkü inanılmaz derecede zengin ve güzel şarkılar.
Cenk Erdem: Şimdiye kadar 25 milyondan fazla albüm sattınız ve Klasik müzik alanında verilen Brits Ödülleri’nde, “Son 10 Yılın En İyisi” ödülünü de kucakladınız, peki kariyerinizin geleceği ile ilgili olarak başka hayalleriniz?
Urs Bühler: Umarım gelecek yıllarda da bol bol iyi müzikler yaparak etrafta oluruz, kendi sınırlarımızı daha öteye taşırız ve müziğimizle mümkün olduğu kadar çok kişiye ulaşırız, onları gülümsetebilir ve mutlu edebiliriz. Yaptığım işi seviyorum ve herkesle paylaşmak istiyorum. Ayrıca katıksız ihtiraslı bir not düşerek: Yaptığımız müzik tarzıyla ilgili olarak en etkili isimlerden olmamızı istiyorum. On yıl sonra da, insanlar 21. yüzyılın başında klasik müziğe verilen bu yepyeni tarzı konuştuklarında, Il Divo’yu konuşsunlar istiyorum.
Cenk Erdem: 2005 yılındaki o çok özel “The Oprah Winfrey Show” ve o programdaki performansınız kariyeriniz için büyük bir çıkış oldu diyebilir miyiz?
Urs Bühler: Kesinlikle Amerika’da da bir kariyer oluşturabilmemize büyük bir yardımı oldu. Bizim için artık Oprah’nın program yapmıyor olması büyük kayıp. Bizi her zaman çok destekledi ve ona çok şey borçluyuz.
Cenk Erdem: 2006 yılında, efsanevi şarkıcı Barbra Streisand’ın Kuzey Amerika Turnesi’nin özel konukları olarak sanatçıya eşlik ettiniz ve gişede 100 milyon dolardan fazla hasılat elde ettiniz, gişedeki başarınız bir kenara, bize Streisand’la deneyimizden bahsetseniz?
Urs Bühler: Böylesine ikonlaşmış bir sanatçı ile sahneyi paylaşma fırsatının verilmiş olması büyük bir imtiyaz. Barbra geriye kalan son eski toprak şarkıcılardan. Ben müziğinin çok büyük bir hayranı olmadığım halde, bu işin içinde şahit olunabilecek en etkileyici isimlerden biri, söylediği her sözle ve şarkıyla 25,000 insanı anında kavrıyor olması olağanüstü ilham verici. Bazı insanlarla ilişkileri üzerine kötü şöhretinin tam aksine , aynı zamanda çok tatlı bir insan.
Cenk Erdem: Dünyaca ünlü Kraliyet Filarmoni Orkestrası ile bir Londra Coliseum konseri gerçekleştirerek yeni şarkılarınızı sundunuz, peki bu meşhur Orkestra ile başka projeleriniz de olacak mı?
Urs Bühler: Gelecek 2012 Dünya turnemiz tamamen, "Il Divo ile Orkestra" deneyimi üzerine kuruluyor olacak. Farklı sahne tasarımları ve enstrüman kombinasyonları ile turnelerimizde gerçekleştirdiğimiz bir çok konserden sonra bu kez ön planda sadece müzik olsun istiyoruz. Bu konserlerin görsellik açısından da güzel tasarlanmayacağı anlamına gelmiyor, tam tersi geçerli. Celine Dion’un Another Day konserleri ve “Le Reve” gibi Vegas’ın ünlü gösterileriyle bilinen , yaratıcı direktörümüz Brian Burke, konserlere harika vizyonuyla ve hayal gücüyle kırk kişilik orkestramız için müthiş bir ortam tasarlıyor.
Cenk Erdem: İlk şarkınız “Regresa A Mi”, meşhur R&B şarkıcısı Toni Braxton’ın efsanevi şarkısı Un Break My Heart’ın İspanyolca yorumuydu, ve bu şarkı Braxton’ın da en başarılı şarkısı, peki sizce bu şarkı nasıl oluyor da her defasında milyonlarca insana böylesine dokunuyor?
Urs Bühler: Dürüst olmak gerekirse, sanırım şarkının sırrı nakarata geçişlerdeki ince ayar…ama bu biraz teknik bir mesele. Kırılmış bir kalbe, “kırma” diyen birinin duyguları sanırım herkesin yaşadığı duygular ve herkes kırılan kalp tamir edilebilsin ister, ama burada şarkının sözlerinde Diane Warren’ın da olağanüstü bir yaratıcılığı var. Son olarak hiç küçümsenmeyecek en büyük katkı: Toni şarkıya hayat veriyor, tıpkı bizim kendi yorumumuzla yapmaya çalıştığımız gibi. Şarkı şarkıdır, ama şarkıyı yukarıya taşıyan da, aşağı çeken de sanatçının yorumudur.
Cenk Erdem: Albümünüz “Wicked Game” için sizin geçirdiğiniz evrimi fazlasıyla hissettirdiğini söylüyorsunuz, peki evriminizi nasıl tanımlarsınız?
Urs Bühler: Bu albümdeki müzik daha zengin, derin ve daha dramatik. Vokaller ve vokal düzenlemeleri için çok uğraştık. Bir bakıma ilk albümümüzü kaydettiğimiz döneme döndük, tekrar tekrar kayıtlar yaptık, düzenlemeler yaptık. Bu yüzden bitirmemiz çok zaman aldı. Orkestra düzenlemelerini yapan Karl-Johan Ankarblom bize yepyeni bir yön veren adımlarımızdan birini attı. Televizyon ve sinemadan etkilenen biri olarak, albümümüzün müziklerindeki onun etkisi de açıkça belli oluyor. Klasik enstrümantal bazı eserlerin "Wicked Game", "Dove l`Amore" ve "Senza Parole" gibi şarkılardaki uyarlamaları da Il Divo için yepyeni bir repertuvar.
Cenk Erdem: Hiç Türkiye’de bulundunuz mu? Türkiye’deki dinleyici için gözüken herhangi bir konser planı ya da başka sürprizler var mı?
Urs Bühler: Türkiye’de sadece bir kez Avrupa üzerindeki kül bulutları yüzünden aktarma sırasında İstanbul’da havalanında kaldığım için bulunmuş oldum. O sırada şehrinizin tadını çıkarma fırsatı bulamamak utanç verici. Herkes bana ne kadar güzel olduğunu ve farklı bir enerjisi olduğunu anlatıyor. Bu yakınlarda ister Il Divo ile bir konser için olsun , ister olmasın ki korkarım henüz netleşen bir konser yok, tatil için bile olsa kesinlikle ziyaret etmek istediğim yerlerden biri.
Cenk Erdem Cazkolik.com / 30 Ocak 2012, Pazartesi
http://twitter.com/#!/thecenkerdem
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.