Her ne kadar ünlü “Casablanca” filminden aldığı ismi bir erkek ismi olsa da yumuşak sesi, zarafeti ve geceye yakışan şarkılarıyla çekici bir Fransız kadını olarak 80’ler boyunca latin lezzetinde ve caz kokan şarkılarıyla tüm Avrupa’nın en ünlü şarkıcılarından biri. Son albümü “Begin the Beguine” ile blues şarkılara imza atan Viktor Lazlo, ilk romanı “La Femme Qui Pleure” ile gizemli bir kadının hikayesini ve cinayeti beraberce anlatıyor.
Her hikayesinde ve şarkılarında geceye çok yakışan Viktor Lazlo, kariyerinin en güzel aşk şarkılarını ve son albümünün yepyeni şarkılarını 21 Aralık gecesi İş Sanat’ta söylemek üzere İstanbul’daydı. Konser sabahı Atıl Kutoğlu’nun geceye özel hazırladığı siyah elbiseyi sevinçle karşılayan Lazlo, ballı kuşburnu çayını içerken çok güzeldi. Viktor Lazlo ile kariyerini, şarkılarını ve hikayelerini konuştuk.
Cenk Erdem
Viktor Lazlo: "Bana, bir şarkıcının
hissederek ve duygulara dokunarak şarkı
söylemesi çok özel geliyor..."
Cenk Erdem: 25 yıllık bir müzik kariyeriniz var ancak Fransız tasarımcılardan giyindiğiniz tarzınızla ve gardırobunuzla neredeyse daha çok konuşuluyorsunuz, tüm bunlar zarafetinizden mi?
Viktor Lazlo: Müziğimden çok kıyafetlerimin konuşulması benim sorunum değil, bazı gazetecilerin yakıştırması. Bana kalırsa ayrıca zarafetin de moda ile hiç ilgisi yok. Zarafet kişi ile ilgili. Üstelik, hayatım boyunca iki tane defile izledim, ancak moda tasarımcısı çok yakın arkadaşlarım var. Onlardan biri de Atıl Kutoğlu.
Cenk Erdem: İlk single çalışmanızı 1984 yılında gerçekleştirdiniz ve şimdiye kadar onlarca uluslararası single yayınladığınız halde, eleştirmenler “Breathless” şarkınızı öve öve bitiremiyor, bu şarkının sizce sihri nedir?
Viktor Lazlo: 1987 Eurovision şarkı yarışmasında sunuculuk yaptığım gece bu şarkıyı söylemiştim. Eurovision şarkı yarışması bana göre büyük ve gösterişli bir yarışma. O gece “Breathless" şarkısını söylerken büyük bir orkestra ile gösterişli kıyafetle benim için de unutulmaz bir andı. Sanırım o gecenin büyüsü ile bu şarkımı birçok kişi hatırlıyor ve seviyor.
Cenk Erdem: 80’li yıllar boyunca dinleyiciler sizin son derece otantik ve kışkırtıcı şarkı söyleme biçiminize bayıldılar, peki size göre hangi kadın şarkıcı en kışkırtıcı?
Viktor Lazlo: Bana bir şarkıcının hissederek ve duygulara dokunarak şarkı söylemesi çok özel geliyor, ama kışkırtıcı olmak bambaşka. Billie Holiday’in kışkırtıcı olduğunu söyleyebilirim ama burada kastettiğim bildiğimiz anlamda bir kışkırtıcılık değil, Holiday’in şarkı söylerken bir tavrı var. Son dönem şarkıcıları arasında, Norah Jones’u çok beğeniyorum, bence şarkı söylerken çok derinlere dokunuyor ama kışkırtıcı değil, belki olsa olsa Lady Gaga için kelimenin tam anlamıyla kışkırtıcı diyebiliriz.
Cenk Erdem: İsminiz ünlü “Casablanca” filmindeki Paul Henreid’in karakterine gönderme yapıyor ve filmdeki Victor Laszlo Nazi karşıtı bir lider; dolayısıyla isminizin politik bir mesajı da var mı, yoksa sadece romantik nedenler mi?
Viktor Lazlo: Bir açıdan politik sayılabilir çünkü benim kariyerime başladığım dönemlerde erkek ismi seçmemin şansımı artıracağını düşünüyordum. Bu durum her ne kadar değişmeye başladıysa da, o dönemlerde eşitlik açısından erkeğin piyasadaki iktidarı ve gücü kadının önüne geçiyordu. Çok politik biri değilim ama ayrıca savaş karşıtıyım ve ırkçılığa karşı biriyim diyebilirim.
Cenk Erdem: Şarkılarınız Belçika, Hollanda, Almanya, Yunanistan ve Türkiye dahil olmak üzere tüm Avrupa’da başarılı olurken, Warner France etiketiyle 1996 yılında yayınlanan albümünüze kadar, Fransa’da sadece “Canoe Rose” ve “Pleurer des rivieres” olmak üzere iki büyük hit çıkardınız, sizce kendi ülkeniz güzel şarkılarınıza neden direndi?
Viktor Lazlo: Kendi ülkem olduğu için çilesini çekmem gereken yer Fransa. Hatta bu konuda bir Fransız atasözü bile var. Bunun nedenini ben de bilmiyorum ama uzun zamanlar Güney Afrika’dan, Japonya’ya kadar birçok ülkede birçok şarkım popüler olduktan sonra kendi ülkemde de şarkılarım ünlenmeye başladı.
Cenk Erdem: 1996 yılında yayınlanan albümünüz “Verso”, albümdeki ünlü müzisyenler Sly & Robbie’nin de etkisiyle funk lezzeti veriyordu ve eleştirmenler ilk kez kıyafetlerinizden çok müziğinizle ilgilenmeye başlamışlardı, bu albümdeki yeni fikirler kime aitti?
Viktor Lazlo: Doğrusu bu albümdeki tüm fikirler yapımcıma aitti. Albüm hazırlanırken ben Bahamalar’da tatil yapıyordum. Benim sesime ve şarkılarıma uygun düzenlemeler hayal etmişlerdi ve stüdyoda şarkıları kaydettikten sonra düzenlemelerde ve tüm prodüksiyon aşamasında neredeyse hiç yoktum ama sonuçta şarkılara ve funk tarzıyla albüme ben de bayıldım.
Cenk Erdem: Ayrıca bir oyunculuk kariyeriniz var ve şimdiye kadar birçok televizyon dizisinde oynadınız, sırada oyunculuk kariyeriniz için yeni projeler var mı?
Viktor Lazlo: Aslında benim ilk aşkım yazmak ve nihayet geçen yıl Şubat ayında ilk romanım piyasaya çıkmış oldu. ”La Femme Qui Pleure” (Ağlayan Kadın) ile nihayet yazmaya başladım. Şimdi yeni bir roman daha yazıyorum. Bundan sonra tüm zamanımı müziğe ve yepyeni hikayelere ayırıyor olacağım.
Cenk Erdem: Bize biraz romanınız, Ağlayan Kadın’ının hikayesinden de bahseder misiniz?
Viktor Lazlo: Karanlık bir kitap, bir kadının çözülmesini işliyor. Kendini psikiyatri kliniğinde bulan bir kadın geçmişini tam olarak hatırlamıyor, yavaş yavaş geçmişini ve geçmişindeki erkekleri hatırlıyor, erkeklerle ona hep zarar veren ilişkileri olmuş. Kadının çözülmesi cinayete bağlanıyor.
Cenk Erdem: "Waiting for the Night” Türkiye’de en çok bilinen şarkılarınızdan biri ve radyolarda da çok çalardık, peki siz hiç Türkçe şarkılar biliyor musunuz?
Viktor Lazlo: Tek bildiğim Türkçe şarkı “Üsküdar” (Katibim). Henüz 11 yaşında okulda müzik öğretmenimizden farklı dillerde şarkılar öğreniyordu. Daha o yaşlardayken Üsküdar’ı ezberlemiştim. Elbette dinlediğim çok şarkı var ama isimler konusunda iyi değilim sadece Tarkan’ı çok iyi biliyorum…
Cenk Erdem: Son stüdyo albümünüz “Begin The Biguine” diğer albümlerinize göre çok daha farklı tarzları bir araya getiriyor, peki son albümünüzü siz nasıl tanımlarsınız?
Viktor Lazlo: Albümde iki blues şarkısı var ki, hep blues söylemek istemiştim. Sadece bir gitarın eşlik ettiği son derece sade bir şarkım var. Johny Cash’in müziklerini ve şarkılarındaki sadeliğini çok seviyorum ve bu albümümde de bu sadelikte şarkılar var. Son albümümde hem Karayiplerden rüzgarlar var, hem benim şarkılarımdan bildiğiniz caz, hem de akustik gitarla söylenen çok özel şarkılar. Bu albümde tamamen ben varım.
Cenk Erdem
Cazkolik.com
21 Aralık 2010, Salı
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.