Dünyayı sallayan funky çığlık sustu

Dünyayı sallayan funky çığlık sustu

 

Vahşi, güzel ve sislerin ardında bir hayat

 

 

İç dünyamızın duygusal haritasında bir nokta daha kırmızıya boyandı. En vahşi, en güzel o siyahî çığlık, sesini CD’lere, plâklara emanet ederek aramızdan ayrıldı. Yaşarken de Betty Davis’in hayatı üzerinde hep kalın bir sis perdesi vardı. Çünkü o böyle olsun istemişti. 1970’lerde ardı ardına albümler yaptıktan sonra bir anda ortadan kayboldu. Birlikte uzun süre müzik yaptığı arkadaşları dahil kimse onun nerede olduğunu, ne yaptığını onlarca yıl hiç bilmedi. Bu sis perdesi, Light In The Attic (LITA) firmasının 2007’den itibaren onun albümlerini hacimli kitapçıklarla yeniden basmasıyla ve 2017 yılı yapımı “Betty: They Say I’m Different” belgeseliyle bir nebze kalktı. Philip Cox’un yönetmenliğini yaptığı bu belgesel, 2018’de !f İstanbul festivalinde de gösterilmişti ve bir Pazar sabahına ne kadar da yakışmıştı.

 

 

Hep erkeklerin beğendiği gibi mi olmak zorundayım?

 

 

Betty Davis, Betty Mabry olarak 26 Temmuz 1945’te ABD’de  Kuzey Carolina’da doğar. Çocukluğu, pek yakın olduğu anneannesinin ona dinlettiği Ma Rainey, Bassie Smith ve Big Mama Thornton gibi kadın bluescuların ve B.B. King ve Elmore James gibi ustaların plâklarını dinleyerek geçer. Yıllar sonra bir söyleşisinde blues’un ‘saflığını ve sadeliğini seviyordum’ diye konuşur. Daha o zamanlar sorgulayıcı ve asi kişiliği ona şu soruyu sordururmuş: ‘Anneanne, hep erkeklerin beğendiği gibi mi olmak zorundayım?’

 

 

Betty Mabry’nin şarkı sözü yazmaya ve beste yapmaya ilgisi 12 yaşında başlar. O sıralarda yaşadıkları evin etrafını çevreleyen pamuk tarlalarından yükselen blues şarkıları, evde dinlediklerine karışır ve onu derinden etkiler. Bir çelik işçisi olan babasının bulduğu iş yüzünden bir süre sonra ABD’nin kültürel başkentlerinden biri olan kuzeydeki Pittsburgh’a taşınırlar. Ne var ki çok geçmeden Betty bu kez tek başına ve daha 16 yaşındayken moda ve tasarım okumak üzere New York’a gider. Müzik dünyasının kalbinin attığı bu şehirde onun da kalbi sadece müzik için atmaya başlar. New York’ta The Cellar gibi çeşitli kulüplerde DJ’lik yaparak, partiler ve dans gösterileri düzenleyerek müzik dünyasına hızlı bir giriş yapar. Güzelliği, hiç dinmeyen yaşam enerjisi, kıvrak zekası ve müziğe olan tutkusuyla çevresindeki herkesi etkiler. 20 yaşındayken bestelediği Up Town isimli şarkısı, zamanın ünlü gruplarından The Chambers Brothers tarafından seslendirilince onun da önü açılır.

 

 

Miles Davis ile aralarındaki ilişkide etkileyen esas taraf Betty olmuştu

 

 

Betty Mabry, 1967 yılında bir gece arkadaşlarıyla New York’taki en ünlü caz kulüplerinden biri olan The Village Gate’in kapısından içeri girer ve bir trompet sesiyle irkilir. Sahneye biraz yaklaşınca o cool, gri süet ayakkabıları görür. O gece arkadaşından bu ayakkabılarına ve trompetine vurulduğu kişinin adresini bulmasını ister. Ertesi gün birlikte bir arabaya atlarlar ve soluğu Miles Davis’in evinde alırlar. Betty’ye kendisinden 20 yaş büyük olan Miles’tan nasıl etkilendiği sorulduğunda Betty, hep o ayakkabılardan söz edecektir. Ama o da Miles’ın evine bu ilk gidişinde kışkırtıcı, kelebek desenli, transparan bir elbise giymeyi ihmal etmez.

 

 

Lakin hemen sevgili olmazlar. Bağımsızlığına çok düşkün olan ve hep yapmak istediklerinin peşinden koşan Betty Mabry, 1968’de bir grup arkadaşıyla bir anda Los Angeles’e taşınır. Burada bir başka trompet ustası olan Güney Afrikalı Hugh Masekela’yla tanışır ve kısa sürede sevgili olurlar. Betty, hayatına girdiği herkes gibi Hugh Masekela’yı da derinden etkiler. Masekela’dan özetleyeyim: ‘Büyüleyici derecede güzeldi. Onunla çok iyi vakit geçirdik, çok eğlendik. Çok iyi dans ediyordu, beni hep dans etmeye götürürdü. Başka birçok şeyi de öğretti bana’.

 

 

"Büyüleyici derecede güzeldi"

 

 

Betty Mabry, ilk 45’liklerini 1968’te 23 yaşındayken bir süre de birlikte olduğu Güney Afrikalı ünlü cazcı Hugh Masekela ve grubuyla Columbia stüdyolarında yapar. Bunlar daha çok amatör bir ruhla yapılan soul ve funk şarkılarıdır. Bir yıl sonra bu kez Miles Davis ve arkadaşlarıyla birkaç şarkı kaydedecek ve topluca bir albüm oluşturmayan bu şarkılar, ilk kez 2016’da LITA tarafından Columbia Years adı verilen bir albümde toplanacaktır. Masekela ile ilişkisi kısa sürer ve Betty, New York’a geri döner ve Miles ile evlenirler. Bu evlilik için bir röportajında şöyle diyecektir: ‘Çok zor bir birliktelikti. Öyle mutlu mesut yaşamadık’. Büyük bir tutkuyla başlayan bu evlilik, Miles Davis’in asabi, şiddete eğilimli ve oldukça kıskanç kişiliği yüzünden sadece bir yıl sürer. Ancak Betty üzerine yazılan biyografilerde hep bu evlilik öne çıkarılır. Bu haksızlığı burada da tekrarlamak istemem. Zira Betty Davis’in yaptıkları, duruşu ve hayatı bundan çok daha fazlasını ifade ediyor. Ama şunu da yazmadan geçemem: Betty, Miles’ı onun kendisini etkilediğinden çok daha derinden etkiler. Miles Davis otobiyografisinde bu konuda şöyle yazıyor: ‘Betty, hem özel hem de müzik hayatımı son derece etkiledi. Yeni avangart müziğe hakimdi. Beni Jimi Hendrix’in müziğiyle tanıştırdı. Diğer siyahi rock müzisyenlerini dinletti. Sly Stone ve diğerlerini hep tanıyordu. Kendisi de muhteşem bir müzisyendi. Evliliğimiz yalnızca bir yıl sürdü. Ama bu bir yıl pek çok yeniliklerle ve sürprizlerle doluydu. Bana nereye gideceğimi gösterdi, hem müziğimde hem de yaşam tarzımda’.

 

 

 

Miles Davis "Mademoiselle Mabry" parçasını Betty için besteledi

 

 

Miles’ı rock ve psychadelia ile tanıştıran Betty’nin onun 27. stüdyo albümü olan ve Mart 1970’te yayınlanan efsanevi Bitches Brew albümünü derinden etkiler. Bu arada Miles, 1968 yılında çıkardığı ve kapağında Betty Davis’e yer verdiği Filles de Kilimanjaro isimli albümde Bety için “Mademoiselle Mabry” isimli bir şarkı besteler. Betty Davis’in hayatındaki önemli kişilerden ve Miles için kıskançlık nedenlerinden biri olan Jimi Hendrix’le birlikte bir albüm yapmaya karar verirler. Hatta bu albüme Miles’ı da katmak isterler. Ne var ki  Hendrix’in kısa süre sonra hayatını kaybetmesi üzerine bu planları suya düşer. Betty, bir süreliğine müzik dünyasından uzaklaşır. Şarkı sözü yazmayı bırakır. Bu uzaklaşmada ‘müzik dünyasında Miles Davis’in eşi olarak kabul görmek istememesinin’ büyük payı vardır.

 

 

Betty Davis ile ilgili belgesel filmin tanıtım fragmanı

 

 

Afro Amerikalı ruhundaki asi ritim

 

 

Bu arada Betty Davis, modellik dahil birçok başka işle de uğraşır ve modellikten kısa bir süre iyi paralar da kazanır. Hatta bir ara Londra’da da modellik yapar. Modellik için ‘beyninizi kullanacağınız bir iş değildi. Güzel göründüğünüz sürece iyi para kazanabilirdiniz’ der. Show Business dünyasının her çeşidine girer çıkar ve işlerin iç yüzünü görür, gördükçe de onlardan kaçmaya başlar. Onlarla bilhassa şarkılarında sürekli dalgasını geçer. Toplumun ve bu piyasanın görünmez eline terk edilmiş dünyanın kalıplarını ve klişelerini yerle bir etmek ister. Bunun için şarkılarında sesi gittikçe kırçıllaşır, hırçınlaşır, kimi zaman da sinik bir edayla dalgasını geçer. Ve müziğinde Afro Amerikalı ruhundan gelen o asi ritim hiç eksik olmaz.

 

 

Londra’da T-Rex grubunun gitaristi ve lideri Marc Bolan’la tanışırlar. Söylemeye gerek yok, onu da çok etkiler. Bolan, bilhassa onun şarkı sözlerinden hoşlanmıştır. Bazı yapımcılarla tanıştırır. Ama belki de yaptığı en iyi şey Betty’yi artık kendisi için şarkı yazmaya ikna etmesidir. Betty, bir süre sonra da Santana grubunun kurucularından ve perküsyoncusu Michael Carabello ile tanışır. Carabello sayesinde de San Fransisco’daki Sunshine Records’un Michael Lenk’e ulaşır. Lenk, Betty Davis’ten şöyle söz eder: ‘çok açık sözlüydü. Daha önce gördüğüm herkesten farklıydı’.

 

 

Tabuları alt eden bir kadın

 

 

San Francisco’da başta Sly The Family Stone grubunun davulcusu Greg Errico olmak üzere birçok iyi müzisyeni etrafında toplar. Bunlar arasında Santana’dan Neal Schon  ve Graham Central Station’dan Larry Graham dahil birçok müzisyen vardır. İlk albümünde bu müzisyenlerle birlikte Pointer Sisters grubu da geri vokallerde yer alır. Böylelikle ilk uzunçaları Betty Davis adıyla 1973’te yayınlanır ve 2007’de 34 yıl sonra yeniden basılınca Davis’e karşı yeni bir ilgi oluşur. Tüm şarkıların Davis’e ait olduğu bu albüm, tam da onun müziğini karakterize eden funky ve son derece groovy bir rock şarkısıyla ‘If I’m In Luck I Might Get Picked Up’ başlar ve bluesy ‘Walking Up The Road’ ile öyle de devam eder. Müziğinde onun çılgın ve çatlak vokaline cazır cazır elektro gitarlar, alttan ata coşan Hammond B3’ler, Davis’in siyahi ritimleriyle hep içimizi kıpır kıpır eden davullu, baslı, perküsyonlu ritim bölümü eşlik eder. ‘Anti Love Song’ isimli şarkısında ‘senin vücuduna sahip olabilirim. Sen de benim vücuduma sahip olabilirsin. Ama işte bu aşk değil’ diye haykırır ve zamanın tabularını al aşağı eder.

 

 

1973 yılı albümü

 

Bu ilk albümün hemen ardından ikincisi için çalışmaya başlar. ‘They Say I Am Different’ adını verdiği bu albümün yapımcılığını da kendisi üstlenmek istemektedir. İşe ilk albüme damgasını vuran Greg Errico ile bağlarını koparmakla başlar. Kendi müzisyenlerini bulmak üzere ABD’yi neredeyse baştan başa dolaşır ve bu ikinci kayıtta bambaşka bir müzisyen grubuyla karşımıza çıkar. İkinci plağının 1974’te yayınlanmasının hemen ardından o güne değin yapmadığı bir şey yapar ve turneye çıkar. Bugüne kadar niye bunu yapmadın diye soranlara ‘müzik işi her yönüyle emek isteyen, hemen atlayamayacağım bir şey. İçine girmek, pişmek, her şeyi öğrenmek istedim. Bu yüzden doğru zamanı bekledim’ diye karşılık verir. Grubuyla çıktığı turnelerde muhteşem şovlara imza atarlar. Bugün bu şovların hiç birinin kayıtları yok elimizde. Ama bu şovlara katılanların nasıl muhteşem bir deneyim yaşadıklarına dair son derece canlı anlatımları var. Örneğin müzisyenlerin bu şovlara ‘normal’ kıyafetlerle çıkmaları pek görülmüş şey değil. Betty’nin yönlendirmesiyle son derece abartılı, funky, renkli ya da uzay temalı giysilerle çıkıyorlar. Bu şovlarda piyasanın cinsellik  ölçütleriyle dalga geçer şekilde seksi ve provokatif kıyafetlerin de sıkça kullanıldığı görülüyor. Davis ve grubu, büyük ilgi gören şovlarıyla ABD’nin her yerinde kendilerinden söz ettiriyorlar. Öyle ki Kiss Grubuna Betty Davis’in kendilerinin ön grubu olması teklifi yapıldığında ‘bizden fazla ilgi çekerler’ diyerek bu teklif reddediliyor. Ama bu cesur gösteriler, zamanla tutucu çevrelerden gelen tepkilere ve baskılara  hedef oluyor. Köktenci Hristiyan gruplar, bu konserleri basıyorlar ve bazı konserlerin yapılmasını da engelliyorlar.

 

 

Tutucu kesimin hedefinde

 

 

Bu arada Davis’in ünü artık Britanya’da da duyulmaya başlıyor. Ünlü caz kulübü Ronnie Scotts’ta konser vermeye davet ediliyorlar. Burada Davis, bir başka yetenek avcısı Island plak şirketinin kurucusu Chris Blackwell’in derhal dikkatini çeker.  Blackwell, Betty’ye birlikte bir albüm yapma teklifi götürür ve böylece son uzunçaları Nasty Gal, 1975’te Island Records etiketiyle çıkar. Ancak bu albümde muhtemelen de Blackwell’in ticari kaygılarının etkisiyle  Davis’in funky yönlerinin biraz tırpanlandığı, daha ham bir rock soundun öne çıktığı gözlemlenir. Ama gene de haksızlık etmeyeyim. Albüme ismini veren Nasty Gal ve basınla dalga geçtiği ‘Dedicated to the press’ şarkıları ve daha birkaç şarkı gayet ilgi çekicidir.

 

 

Betty Davis'in 1974 tarihli "They Say I'm Different" isimli albümü

 

 

Müzik endüstrisini açıkca eleştiren az sayıda isimden biri

 

 

Betty Davis’in son albümüyse 1976’da yayınlanan ancak doğru dürüst dağıtılmayan ‘Crashin’ From Passion’ isimli kayıttır. Ne var ki LITA bu albümü 2000’li yıllarda yeniden bastığında ismini ‘Is It Love Or Desire’ olarak değiştirir. Aslında plâk şirketleriyle hele de Motown ve Island gibi büyük olanlarıyla hep başı derttedir. ‘Onlar sizinle sözleşme yaptıklarında her şeyinizi almak isterler’ der. Müzisyenlerin her türlü hakkına el koymaya çalışan bu şirketleri ve müzik endüstrisini her zaman açık açık eleştiren nadir kişilerdendir. Müzik dünyasının işleyişinden, buradaki hakimiyet ilişkilerinden yaka silker. Ve belki de onları alt edemeyeceğini anlayınca müzik sahnesinden usul adımlarla çekilir. Ama zaten aslında şikayetçisi olduğu bu dünyayı hele de kadın müzisyenler için geri dönülemez şekilde çoktan değiştirmiştir.  O tam bir devrimcidir, tabu yıkıcıdır. Şimdi artık sözü ona bırakmanın ve bu ebedi çığlığı, en güzel olduğu yerde, şarkılarında dinlemenin zamanıdır.

 

Alper Kaliber

 

Cazkolik.com / 12 Şubat 2022, Cumartesi

 

Betty Davis'in 1975 tarihli "Nasty Gal" isimli albümü

 

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Alper Kaliber

  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.