Bundan bir süre önce Big Band'ler dönemi yeniden geri mi geliyor diye yazdığımı hatırlıyorum. Elbette bu geri geliş 1930'ların altın çağı gibi dans orkestralarıyla dolu dolmayacak. 2. Dünya Savaşı sonrası 'swing era' adı verilen dönemin sona ermesiyle büyük orkestralar gücünü kaybetmişti. Hayatta kalan birkaç orkestra ise nostaljik veteran orkestralara dönüşmüştü. Duke Ellington, Count Basie gibi tarzın orijinal sahipleri bu dünyadan gidince yerine geçen ikinci isimler, çocukları veya varisler hiçbir zaman orijinali gibi olmadı, zaten devir değişmişti, kimse o müziğe kimse rağbet de etmiyordu.
Buraya kadar çok kısa bir özet olmuş olsun ama ikibinlerden itibaren ara ara yaşanan çarpıcı örnekler ve büyük orkestra formatının birçok yaratıcı şekilde ortaya çıktığı kısa süreli kimi avangart projeler haricinde geleneksel tarzın kendini bir şekilde yeniden kurgulayacağı bekleniyordu. Daha doğrusu, bu damarın ölmediği biliniyordu.
İlginçtir, bu geleneğe en çok sahip çıkanlar seksenler ve doksanların 'young lions' adı verilen kuşağına ait sanatçılar oldu. Bu kapsamda, Wynton Marsalis'i başta anmak lazım. Kurumsal olarak LCJO Lincoln Center Jazz Orchestra katarın önündeki lokomotif görevini görüyor. Yanısıra, genç yaşta ölen Roy Hargrove'un Big Band'i, halen varlığını sürdüren Mingus Big Band, proje kapsamında kurulup dağılan orkestralar 1930'ların büyük orkestra soundunu modern post bop tarzla yeni dönemde yeniden seslendirmeye başladılar.
Tüm bu özetlemeyi sözü basçı Christian McBride'ın yaklaşık on yıldır sürdürdüğü ve kalıcı hale gelen Christian McBride Big Band'e getirmek için yaptım. 2011 yılında yayınladığı ilk albümü "The Good Feeling" o yıl Grammy ödülü kazanmıştı. 19 müzisyenden oluşan gerçek bir big band formatında hayata geçirilen orkestrada Christian McBride (orkestra şefi ve bas), Steve Wilson ve Todd Bashore alto saksofon ve flüt, Ron Blake ve Todd Williams tenor saksofon ve flüt, Loren Schoenberg tenor saksofon, Carl Maraghi baritone saksofon ve bas klarnet, Frank Greene, Freddie Hendrix, Nicholas Payton, Nabati Isles ve Brandon Lee trompet, Steve Davis, Michael Dease, James Burton trombon, Douglas Purviance bas trombon, Xavier Davis piyano, Ulysses Owens Jr. davul çalarken Melissa Walker vokalde yer alıyordu.
McBride'ın bu ilk big band albümünü 6 yıl sonra "Bringin' it" albümü takip etti ve o yıl da Grammy ödülü kazandı. McBride'ın orkestrası hem kendi kuşağından sanatçılara hem caz dünyasına açıkça ilham verici hale gelmişti. Amerikan caz sahnesinin en aktif isimlerinden olan McBride big band için ayırdığı zamanından daha fazlasını diğer gruplarına ayırıyor, dahil olduğu projelerde düzenli yer almayı sürdürüyor ve Newport Jazz Festival gibi kurumsal etkinliklerde yönetici, sanat direktörlüğü gibi işlerin de üstesinden geliyordu.
McBride belli ki kendi adını taşıyan orkestrasını artık iyice oturttu. Eylül ayında çıkacağı duyurulan yeni albümü "For Jimmy, Wes and Oliver" adını taşıyor. Albümden ilk single çalışma yayınlandı. Mac Avenue firmasıyla çalışmaya devam eden McBride caz tarihinin geçmişi, bugünü ve geleceğini kendi kimliğinde özenle buluşturuyor. Yeni albümünde kapaktan andığı isimler şarkıcı Jimmy Smith, gitarist Wes Montgomery ve saksofoncu Oliver Nelson. Bu üç ismi anması ve onurlandırması şüphesiz anlamlı. Bu kez orkestraya iki önemli konuk davet etmiş. Yaşayan en iyi organistlerden Joey DeFrancesco ve gitarist Mark Whitfield.
McBride ana akım caz kulvarında caz tarihini geçmişten geleceğe kucakladığı çizgiyi ısrarlı biçimde savunuyor ve bu ısrarının gereğini de özenle yerine getiriyor.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 05 Haziran 2020, Cuma
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.