Müzikte büyük nesiller, sıradışı isimler geride kaldı diye üzülmeyin, her kuşağın kendi sürprizleri vardır. 27 Eylül günü akşamı Zorlu PSM Turkcell Sahnesi`nde izleyeceğimiz 35 yaşındaki genç piyanist Víkingur Ólafsson`un müzikseverin Bach’a karşı susuzluğunu giderebileceğini düşünür müydünüz? Víkingur Ólafsson tam da bunu yapıyor. Eleştirmenlerin ‘hassas bir kontrol mucizesi` dediği sanatçı klasik müzikte virtüöz icra yetkinliğinin sıradışı kontrol ve muhakeme becerisi olduğunun farkında. Yetenekle dehâ arasındaki fark gelip bu görünmez noktalarda ortaya çıkıyor.
* * *
Aynı eleştirmenler Víkingur Ólafsson’un bu yıl çıkan “Bach Reworks” albümü için ‘bu kadar taze ve sakin bir yaklaşımı nasıl buldu’ diye soruyor. Julliard’da altı yıl geçirdikten sonra eşinin çalıştığı Oxford’a taşındı. ‘Otobüs istasyonunun olduğu Gloucester Green’deki çirkin bir binada yaşıyorduk. O üç yıl kendi sesimi bulma ve kendi öğretmenim olma konusunda epey yol aldım. İşte, o zaman gerçekten çalmaya ve gerçekten dinlemeye başladım. Bach hakkında düşündüm. Bach benim hocam oldu.’
* * *
Ólafsson’un The Guardian’a verdiği mülakatta söyledikleri önemli; “Piyano öğrencileri Bach üzerine çok erken yaşta çalışmaya başlar. Bach’ın piyano besteleri cümle, ritm, eklemlenme ve artikülasyon öğretimi konusunda en iyi öğretmendir, ama, bir noktadan sonra geçiş yapmalı ve Bach’ın müzik tarihinin en önemli şairi olduğunu farketmelisiniz.” Bach’ın portrelerine baktığınızda hacimli, şişman, fazlaca resmî ve mesafeli birini görürsünüz. Böyle görünen biri acaba duygusunu ve müziğini gizliyor mudur?
Víkingur Ólafsson Bach’a dair 20. yüzyıl piyano icracılarının komple yaklaşımcı olduğundan şikayetçi. Bach’ın 1700’lerin başında yazdığı 48 prelüd ve fügü bir dizi/seri olsun diye bestelediğini sanmıyorum, oysa, bir yüzyıl boyunca genel yaklaşım buydu, aksi halde, ciddiyetten uzak bir müzisyen olduğunuza inanılırdı, oysa ben, hepsinin ayrı ayrı parçalar olduğunu düşünmek istiyorum, destansı bir romanın parçaları yerine her birer kısa bir öykü olmalı bunlar.
* * *
Sanatçıyı yakından tanıyanlar Glocester’deki o çirkin apartman dairesinde otururken müziğini böyle böyle şekillendirdiğini düşünüyor. Farklı yaklaşımları olan iyi bir Bach çevirmenine dönüştü. Geçmişte bunu yapan ve ilham veren Edwin Fischer, Glenn Gould, Murray Perahia, Jacques Loussier -evet, caz piyanisti olan- gibi isimler vardı, onlara saygı duydu ve yeni bir yaklaşım geliştirmenin yolunu aradı.
Bu yaklaşım üzerinden bakarsanız eğer Víkingur Ólafsson’un albüm mimarisi altı dakikadan az parçalardan oluşuyor. Klasik müziği bir pop albümü erişilebilirliğine dönüştürüyor. İnsanların nasıl müzik dinlediğine özel olarak kafa yoran Ólafsson konser salonunda ya da evde, kulaklıkla ya da hoparlörle, öyle farklı dinleme şekilleri var ki, bu yüzden, bir seferde dinlenecek şekilde tasarlamanın anlamı yoktu, bu sayede insanlar müziğin kendileri için uygun olduğunu ve tüketmeye başladıklarını söylüyor. Müzisyenlerin böylesi tespitler yapması ne kadar etkileyici. Şimdi birisi size bunun aptalca ve saygısızca olduğunu söylerse önemsemeyin ve dinlemeye devam edin. Bundan 60 yıl önce Jacques Loussier de okuldan mezun bir genç piyanist olarak çevresine baktığında kendine nasıl bir kapı açacağını kestiremedi. Hani Büyük İskender’in dediği gibi ‘ya bir yol bulun ya da bir yol açın’, önünde uzanan bir keşif oldu ve Bach ile ilgili çalışmaya başladı. Belki ilk yaptıkları birçok kişiye komik geldi ama o bu yol üzerine büyük bir kariyer inşa etti.
* * *
Víkingur Ólafsson “Reworks” ve devamı ikinci albümde Bach üzerine çağdaş bir alanda kendini ve dinleyiciyi yeniden düşünmeye zorluyor. Bunun için elektronik müziği kullanmaktan kaçınmıyor. Ryuichi Sakamoto, Ben Frost, Hans-Joachim Roedelius ve Hildur Gudnadóttir gibi etkili müzisyen ve bestecilerle beraber çalışıyor. İşte, bu yaklaşımla ele alınan müziklere baktığınızda her birinin ayrı ayrı parıldadığını görebiliyorsunuz. Şüphesiz Ólafsson’un klasik müziği güncelleyen bu yaklaşımına karşı çıkan insanlar var. Bach ilk kez yeni bakış açılarına muhatap olmuyor. Onlarca yıldır onlarca müzisyen bunu yapmayı denedi. Çünkü, Bach’ın bestelerinde herşey öyle açık ki diyor Ólafsson. Bach’ın kendi de harika bir deneyiciydi, o pencereler açmayı bildi, biz niye yapmayalım. Herkes kendi Bach’ını bulmak zorunda.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 02 Ağustos 2019, Cuma
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.