Uzun yıllar önce, Arto’nun orada olduğunu bilmeden BİLSAK’ın beşinci katına çıkmıştım. Asansörden inip de o mahut vapur düdüğü sesini duyunca, “Aa, Arto burada!” diye bağırmışım. Bir-iki adım daha atınca gördüm: Yere oturmuş, vurmaçalgı âlet edevatını önüne sermiş, elinde bir şişeyle “Kaptan düdük” sesleri çıkarıyor. “Sen misin?” dedi. Bu seslerin böylesine melodik ve ritmik olabilmesi de Arto’dan sorulur.
* * *
Hep bir tanışıklığımız vardı, başından beri izlemişimdir, Onno’dan da kaynaklanan bir kardeşlik durumu ortaya çıkmıştır. Onun için bir seferinde Açıkhava Tiyatrosu’nun kulisinde sanırım Joe Zawinul’un cana yakın gitaristi bana Arto’nun ablası mıyım diye sorduğunda çok hoşuma gitmişti. Hayli uzun zamandır dinlemediğim için de daha bir hevesle gittim.
* * *
‘Daha bir’, çünkü sadece İlhan olsa da giderdim, onu da elimize doğmuş sayıyorum. İlhan ilk ortaya çıkalı, biz de kesik kesik Türkçe konuşan bu daha çok İsveç havalı çocuğu ilk kez göreli ne kadar oldu acaba? Bazı insanlar, ne güzel yıl hesapları yapar, ben hiç beceremem. Ama çok gençti, çok yetenekliydi. Ayrıca çalışkandı ve cesurdu. Özellikle Eski Yeşil’de bir festival jam session’ında suratsız fakat aynı zamanda emsalsiz James Carter’la hiç düşünmeden sahneye çıkıp çalmaya başlamasını unutamam. İlhan herkesle çalabilir, herkesle aşık atabilir. Çünkü müziği sevdiği gibi, New York’ta Nublu ile kendine yarattığı küçük ‘niş’te, hem caz denmeye layık bir müzik yapmayı, hem de yapanları teşvik etmeyi seçen bir müzisyendir.
* * *
Bu sayede de, İstanbul’a sık sık geldiği halde her konserinde bir adım atmış görüyorum onu. Love Trio ise, birbirine mıh gibi oturmuş bir üçlü. Bunca uzun zamandır birlikte çalan insanların coşkularından hiç fire vermemesini hep hayranlıkla izlemişimdir. Kenny Wollesen’ı ise son olarak ISCMS 2010 – İsmet Sıral Yaratıcı Müzik Atölyesi Konserleri’nde, John Zorn grubunun davul ve vibrafon çalan elemanı olarak izlemiştik, hayranıyız.
* * *
Karlı havada, Babylon’da daha önce hiç rastlamadığım kadar az kişiyle başlayıp, sonra yavaş yavaş kalabalıklaşan bir konserdi. Gene de, güçbela tırmandığım üst kattan inince (NTV arabasını yakalamak için), daha vaktim olduğunu görüp içeri, alt kata girdiğimde öne kadar yürüyebildim. Küçük manevralarla ama olsun. Konser yarım saat geç başlamış, önce yalnız çıkarak çalıp söyleyen Arto’ya, Love Trio da katılmıştı. Ne kadar zamandır birlikte olduklarını bilmiyorum ama, izleyiciyi de sarıp etkileyen bir uyum içindeydiler. Hafiften hafiften tempoya uyduğumu fark edince, bir anda sayıyla kendime geldim. Beş gün önce pili bitip hastaneye taşınan biri için biraz fazla hareketliydim, ama müzik işte.
* * *
Dün akşam da gene Arto’lu bir başka konsere gittim. Night Ark’ın beş albümü ile, daha sonra da kendisinin Peace on Earth albümünden tanıdığım udi Ara Dinkjian, dostlarıyla sahneye çıktı: vurmaçalgılarda Arto Tunçboyacıyan, kemençede Sokratis Sinopulos, tuşlu çalgılarda Baturay Yarkın. Dünyanın en iyi udilerinden, ud festivallerinin usta müzisyeni, icracı (cümbüş de çalıyor) ve besteci, şarkıları nice dilde sözlendirilmiş Ara’yı, akşam saat sekizde Avea’nın Sıra Dışı Konserler dizisinin bir lütfu olarak Aya İrini’de, birinci elden izleyebildik. Şöyle söyleyeyim: Udu caz ile meczettiğini de görmüşüzdür.
Sevin Okyay
14 Mart 2011, Pazartesi
Cazkolik.com
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.
Hakan Pullukçuoğlu
Bu yazıyı gönderdiğiniz mail üzerine Sevil hanımın yazısını okuyunca yazıyorum depremler nükleerler derken dünya bir felaketemi gidiyor bilinmez ama çok sevdiğim bu müziği memleket tadıyla sitenizden takip ettiğim için ne zamandır bu notu yazmağı istiyordum kısmet Artonun konserinemiş. elinize sağlık Sevil hanım. Ben Amerikada yaşıyorum güzel bir memleketimiz var güzel insanlarımız var kıymetini bilelim. Herkese candan sevgiler. Hakan Pullukçuoğlu
Bu Yoruma Cevap Yazın »