McCoy Tyner, Joe Lovano, Gerald Cannon ve Francisco Mela`dan dün gece için özür diliyoruz...

McCoy Tyner, Joe Lovano, Gerald Cannon ve Francisco Mela`dan dün gece için özür diliyoruz...

Ünlü lafı bilirsiniz; `üç yanlıştan bir doğru çıkmaz`. İşte, dün akşam sahnede izlediğimiz dünyaca ünlü müzisyenler McCoy Tyner Trio ve Joe Lovano konseri bu sözün doğruluğunu bir kez daha kanıtladı.

Peki buna gerek var mıydı?

Olur mu öyle şey, elbette hayır...

Aslına bakılırsa müzisyenler adına üzülmekle birlikte esasen kendimiz adına üzüldük. Gerçekten üzüldük...

Neden mi?

* * *

Garajİstanbul yetkililerinin oluşturdukları güzel mekanın re-lansman gecesi için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştıklarına eminiz, bunu içtenlikle söylüyoruz, yoksa niye caz için bu denli önemli isimleri arayıp bulsunlar, binlerce dolar masrafa girip davet etsinler ki. Ama sorun içtenliğin iyimser gölgesinde uykuda durmuyor maalesef. Sorun bu insanları davet ettiğiniz zaman müessese olarak üstlendiğiniz sorumlulukla başlıyor. McCoy Tyner, Joe Lovano, Gerald Cannon ve Francisco Mela bir müzik türünün ünlü ve usta isimleridir. Bu isimleri davet ettiğiniz zaman daveti bu insanların yaptığı müziğin çevresinde şekillendirip planlamak durumundasınız. Tam tersini değil. Sahnedeki insanlar müziklerine saygı duyulduğunu bilmeli, müzisyenlerin ve müziğin önüne geçen kurumsal-tematik kimlik kaygısı varsa dahi bu iki kavramı gece boyu birlikte organize etmeli ve üstelik sahnenin önünde dinleyen insanlar da müziği asgari akustik niteliklerde duyabilmeliler. Yoksa 75 yaşındaki Tyner`a çok ayıp etmiş oluruz. Belki o yine de nezaketinden bir şey söylemez, ağzını dahi açmaz, belki bir iki kez sinirlice amorf nota basar. Lovano gibi bir saksofon tanrısı en fazla salonun arkalarına doğru ters ters bakar ama orada bir avuç cazsever de olsak biz inanın utanarak ezilip büzülürüz, çok üzülürüz.

Öncelikle müziğe ve müzisyene saygı konusuna odaklanıp rahatsız olduğumuz için sadece bu konunun altını özenle çizip bırakalım, olumsuz başka ayrıntıların bu konu yanında önemi dahi yok.

Yetkili dostlar kusura bakmasın ama yukarda söylediklerimiz, dün geceden Garajİstanbul`un müessese olarak payına düşen eleştiriler... Bir de geceye katılan bizlerin payına düşen iri bir çuvaldız var...

* * *

Bu ülkede müzikte, edebiyatta, görsel sanatlarda, sinemada üretilen toplam sanat maalesef kendi içinde her bir sanat dalının başlığı altında küçük `cemaatler` yaratmış. Siz de farkında mısınız bilmiyoruz ama sanat dalları ve sanatçılar arasındaki yatay iletişim çok kötü sinyaller veriyor. Herkes önemli birer sanatçı, herkes hakettiğini düşündüğü saygıyı büyük ego şemsiyeleri altında peşinen talep ediyor ama aynı saygıyı önce başkasına göstererek haketme zorunluğunun bir çoğu farkında dahi değil. Entelektüel çizginin giderek azalmasına ilişkin kaygıları bir kenara bırakalım, bir sanatçının başka sanat dallarını ne denli takip ettiğine, ilgi gösterdiğine, kişisel kültürel formatında yer açtığına dair peşin hüküm oluşturacak kaygılarımız var.

Dün gece o salonda birbiriyle nerdeyse hiç ilgisi olmayan iki ayrı grup gibi, başka başka dünyaların insanlarıymışız gibi buluşmuştuk. Daha büyük, kalabalık ve gösterişli olanı sinema-TV dizilerinin tanınmış simalarından oluşan seçkin bir davetli grubu iken, bir de programda yer alan konser için gelmiş daha küçük bir başka grup olarak bizler vardık. O büyük grup konserle nerdeyse hiç ilgilenmediği gibi (kimi nezaket sahibi insanları tenzih ederek söyleyelim) sahnedeki müzisyenlere ve müziğe dönüp bakmadılar dahi.

Gecenin sonucu yazının en başında sözünü ettiğimiz cümle gibi oldu. Üç yanlıştan bir doğru çıkmıyor maalesef. McCoy Tyner Trio ve Joe Lovano`yu bizler maalesef dinleyemedik, geride kalan sahneden yayılan müzikle hiç bir ilgisi olmayan diğer parti insanları da birer birer dışarda bekleyen kameraları da peşlerine takıp kimbilir nerelere gittiler.

(Resim için sevgili Hakan Erdoğan`a teşekkür)

Cazkolik.com / 13 Mart 2012, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

YORUMLAR

  • Fatih Erkan
    17 Mart 2012 Cumartesi 08:17

    Yazı harika olmuş. Bahsi geçen gece bu ortamda bulunmadım ama Ankara"da yaşayan biri olarak konserlerimizin çoğunluğunda benzer durumlarla karşı karşıya kalıyoruz. Kötü ses düzenekleri, özensiz seçilmiş salonlar, ilgisiz dinleyici kitlesi, encore yapmadan giden (götürülen veya son şarkının akabinde alkışlanmayan) sanatçılar, protokolün kalkması ile yarısı boşalan salonlar sık sık karşılaştığımız şeyler. İstek dahilinde son 2 yıl içerisinde Ankara"daki caz performansları hakkında küçük bir yazı hazırlayıp gönderebilirim. Garajİstanbul"a 20 Nisan"da Renaud Garcia Fons konseri için gideceğim umarım iyi bir performans izleriz. Saygılar.

    Bu Yoruma Cevap Yazın »

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.