Bu sonbahar en çok hangi konseri merak ediyordunuz diye sorsalar hiç düşünmeden Charles Lloyd konseri derdik. Ustayı çok sevdiğimiz için mi? Elbette bu da doğru bir cevap ama öne çıkan başka pek çok detay daha var...
Bizce cevapların ilki, eski nesiller de dahil kendi orijinal sesi bu kadar öne çıkan müzisyen sayısı fazla değil ve Lloyd varolan az sayıda ismin de önde gelenlerinden. Bizim ülkemizde de çok kalabalık olmasa dahi ustanın ne yaptığını hararetle takip eden özel bir dinleyicisi var ve emin olun her konser bu dinleyici sayısı biraz daha artıyor.
Bir diğer cevap cazda Blll Evans ile `small` grupların hakimiyeti öne çıktığından beri bu işin gerçek bir sanata dönüşmesi ve mesela trio ile quartet formatları arasındaki farkların (ya da mukayeselerin de) Charles Lloyd, Wayne Shorter, Keith Jarrett, Brad Mehldau, Joe Lovano gibi (aklımıza gelmeyen başka isimler de dahil) baskın isimlerin yeni gruplar kurup, yeni albümler kaydedip, yeni müzikler yaptıkça biz cazseverler açısından daha da tahrik edici dinleme zevklerine kavuşması. Bir örnek verelim, iki yıl önce Sonny Rollins İş Sanat`a gelmişti ve yaşına rağmen hepimizi hayran bırakıp gitmişti ama onun soundu `old school` fakat hala canlı ve dinamik iken aynı yaşlarda olduğu Wayne Shorter`ı dinlediğimizde günümüzün modern caz soundlarını ve genç sanatçıları kıskandıracak kadar güçlü, yeni örnekler verecek kadar günümüze ve ötesine dönüktü. Keith Jarrett müziğiyle tümüyle paralel evrende yaşarken, dün izlediğimiz Charles Lloyd ise Coltrane mirası `spiritual` duyguyu kendi yaşamının da izdüşümü olarak benzersiz bir `original sound`a çevirmeyi uzun zaman önce başarmıştı. Mehldau gibi daha gençleri burada saymayalım bile onlar bu işi daha da öteye taşımayı uzun zamandır çok iyi yapıyorlar.
Bir diğer cevapda (bu da son olsun) Lloyd`un son yirmi yıldır -ağırlıklı olarak- dörtlü formatında çalmayı sevmesi (bu konuda bu yazının altındaki konser öncesi yayına girdiğimiz yazıyı özellikle okumanızı tavsiye ediyoruz). Charles Lloyd dörtlülerinin merkezinde elbette kendisi olmakla birlikte bir de piyano var. Kastettiğimiz bu dönemin tümünde gerçekten çok iyi piyanistlerle çalıştı. Jarrett, Mehldau, Stenson, Moran ve şimdi de Clayton. Bu konuda ustanın müthiş bir sezgisi var ve tahminimiz o ki özellikle Mehldau ile birlikte genç piyanistler için hem müthiş bir tecrübe hem de sıradışı bir yaratıcılık deneyimi oluyor.
Elbette bu noktada merakımızı cezbeden esas detay ise ne kadar yetenekli olduğunu bildiğimiz, müziğini dinlediğimiz ama Lloyd ile sahnesini merak ettiğimiz genç piyanist, henüz otuz yaşında ama şimdiden büyük bir piyanist olan Gerald Clayton oluyor.
Bu noktada gelin biraz bu genç yeteneği tanıyalım. Amerikalı ama Hollanda doğumlu Gerald Clayton aileden caz müzisyeni. Babası özellikle Diana Krall orkestrasından hep güleryüzüyle tanıdığımız kontrbasçı John Clayton`dan başkası değil. Amcası Jeff Clayton`da öyle... Kuşkusuz hayatındaki en önemli figür babası ama piyanist olarak Oscar Peterson, Monty Alexander, Benny Green gibi büyüklerden etkilenmiş ve şöyle bir düşününce insan onda Peterson`ın tekniğini, Alexander`ın patlayıcı enerjisini hissetmiyor değil. Ve bunca genç yaşına rağmen gerçekten çok iyi isimlerle çaldı.
Konsere geri dönelim
Charles Lloyd`un Jason Moran, Eric Harland`lı bir önceki dörtlüsü dünya çapında öyle güzel işler ve albümler yaptı ki doğrusu yeni dörtlü fikrini konser öncesi hem çok merak hem de endişe ediyorduk. Konser öncesi Kod Müzik`ten sevgili Can bir ara yanımıza uğrayıp sound check tam iki saat sürdü, Lloyd müthiş titizleniyor deyince daha da tutuştuk. Dünkü konserin bir başka açıdan ayrıca önemi olduğunu biliyorduk, Lloyd ve ekibi İstanbul`dan onur konuğu oldukları bir Avrupa festivalinde çalacaklar ve bu konser (belki de kayda alacakları) o konserin bir ön provası oldu anlaşılan.
Konser başta Charles Lloyd ve ekibi olmak üzere konseri izleyen bizler içinde mükemmel tatminde bir gece yaşattı. Lloyd`u daha önce bir çok kez izlemiş biri olarak dünkü kadar coşkulu inanın görmemiştik. Üstelik bu coşkunun konser sırasında kademe kademe artması daha da hoş oldu. En sonunda altmışların hippisi Lloyd`un ilginç figürlerle kendi kendine dans etmesi izleyen hepimizi çocuksu neşeyle doldurdu.
Yeni dörtlüye tam puan
Lloyd sanki bu konserde Clayton, Sanders ve Cleaver üçlüsüne dörtlü içinde trio olarak ayrıca yol verdi ve dün bir de Clayton Trio konseri izlemiş olduk. Clayton`ın duygusal lekeleri bu kadar güçlü, pasajları birbiri ardına tansiyon kontrolünü elinden bırakmadan dinleyiciyi ateşe atan yoğunlukta çalabilmesi yetenekten öte bir şey olmalı. Basçı Joe Sanders`ın özellikle bas melodilerinin yoğunlaştığı anları, ilk kez izlediğimiz Cleaver`ın `percussive drum`da böylesine iyi ve alçakgönüllü olması salondaki herkes için gönlümüzü rahatlatan bir dua gibi geldi.
Bir teşekkür de Kod Müzik`ten sevgili dostlarımız Necati Tüfenk ve Can İnandım`a. Böyle güzel konserleri onların gerçekleştiriyor olması özellikle önemli. Hem işlerinde gerçekten çok titiz ve içtenler hem de en az bizler kadar heyecanlı caz dinleyicisi hepsi.
Son teşekkür de salonu dolduran cazseverlere... Dün akşam salondaki izleyici iyi müziği takdir eden gerçek bir caz dinleyicisiydi. Sahnedeki müzislyenlere saygısı, müziğe karşı bir an eksilmeyen dikkateri, her notadan zevk almayı bilmeleri ve hepsi yerli yerinde alkışlarla konserin duygusuna gerçek birer ortak olmalarını unutmak mümkün değil. Teşekkürler.
Cazkolik.com / 24 Kasım 2013, Pazar
`Charles Lloyd`un yeni quartet`i geliyormuş` diye duyunca `kaç yıllık quartet oldular artık nesi yeni ki` diye bir an aklımızdan geçti ama işin doğrusu son yıllarda alışık olduğumuz o muhteşem dörtlüsü; Charles Lloyd, Jason Moran, Reuben Rogers ve Eric Harland`lı kadrosu (ki bu müthiş dörtlü arasında galiba en uzun Eric Harland ile çalıştı, ikibinlerin ortalarına kadar uzanıyor birliktelikleri, belki daha bile eski olabilir) muhtemelen tümüyle dağılmadı ama artık yeni bir dörtlüsü var büyük ustanın. Yeni dörtlüden biraz sonra söz ederiz öncelikle hala dumanı üstünde harika dörtlüye olan saygımızı sunalım.
Cazın zen ustası
Charles Lloyd müziğe ikinci ve etkileyici dönüşü sonrası kurduğu dörtlüler hep ayırdedici isimler ve cazın en gözde grupları arasında oldu. Seksenlerin sonunda Keith Jarret ve Jack DeJohnette ile yaptıkları işleri hatırlıyorsunuzdur. Sadece yayınladığı diskografi üzerinde yapacağınız basit çalışma bile ne denli derinlikli gruplar kurduğunu görmenize yol açacaktır.
Şöyle bir 20 yıl kadar geriye gittiğimizde karşımıza ilk çıkan albüm Cedar Walton, Buster Williams ve Billy Higgins`li Atlantic Records albümü Acoustic Masters I`i görürüz. Ülkemizde az tanınan bu albümü bulursanız kaçırmayın. Gerçi, bu kayıttan önce Avrupalı Bobo Stenson, Palle Danielsson ve Jon Christensen gibi önemli isimlerle yaptığı Fish Out of Water`ı da mutlaka saymamız lazım, yine çok önemli dörtlü olarak kısa sayılmayacak süre çalmışlardı. Bu abümden iki yıl sonra bu kez ECM için yine Avrupalı isimlerin ağırlıkta olduğu Notes From Big Sur`u yayınladı. Atlantic Records için yaptığı kayıtla aynı yıl bu kez yine ECM için The Call`u yayınladı. Bu son üç albümde de piyano da ısrarlı şekilde yer alan isim hiç değişmedi, hep Bobo Stenson vardı. Lloyd`un gruplarında piyanistin yeri başkadır. Bu silsile içinde bakarsak eğer (Cedar Walton ve Keith Jarrett`ı kenarda tutarsak eğer) yirmi yıl içinde üç büyük piyanistle ayrı ayrı dönemler çalıştı ama hepsinin de farklı yaş kategorilerinde olduğunu kabul etmek lazım. Bobo Stenson bugün 70 yaşında Lloyd kuşağının ismi, oysa daha sonraki isimler Jason Moran oğlu yaşında, yeni dörtüsünün piyanisti olan Gerald Clayton nerdeyse torunu yaşında.
Doksanların sonunda büyük ustayı yine ECM yapımı olan Voice in the Night`ta bu sefer piyanosuz dörtlüyle görüyoruz. Davul ve bas sabit ama gitarda John Abercrombie var. Piyanosuz kısa bir süre dayanabilen Lloyd bu kez dörtlüsüne yüzyılın en iyi isimlerinden Brad Mehldau`yu aldığını görüyoruz. Mehldau ile arka arkaya The Water is Wide ve Hyperion with Higgins isimli iki albüm yayınlayan büyük müzisyenin bir sonraki çalışmasında piyanoda bu kez Geri Allen ile görüyoruz ama bu albümü dörtlüler sınıfına alamayız zira sextet olarak yapılan kayıt ikibinlerin başının en güzel kayıtlarından biridir. Özellikle albüme adını veren Lift Every Voice muhteşem bir parçadır.
Devam ediyoruz
Artık ikibinlerin ortasına geldiğimiz günlerde (hep piyanistlerden bahsettik, biraz da yeni dörtlüsünün genç ve yetenekli ismi Gerald Clayton nedeniyle ama Eric Harland öncesi dönemde Billy Higgins ile davulda ne kadar uzun zaman geçirdikleri gözünüzden kaçmamıştır mutlaka) az yaptığı bir çalışmaya tanık oluruz. bir trio ile Which Way East`i kaydader. Ve aynı yıl hemen arkasından yine Geri Allen`lı ama Higgins artık davulu Harland`a emanet etmiştir Jumping The Creek`i yayınlar. Bir yıl sonra da bir kez daha trio dener ama trionun üçüncü ismi nedeniyle mutlaka zaten trio olması gereken bir kayıttır bu, Zakir Hussain`li Sangam`ı yayınlar. (Bu albümden bir konseri Açıkhava`da meraklısı hatırlayacaktır).
Ve nihayet efsane dörtlü ilk albümleri Rabo De Nube`yi yayınlar. İsviçre`de gerçekleştirdikleri bir konserin kaydıdır ve özellikle albüme adını veren Rabo De Nube (Bulutun Kuyruğunun Ucu) her canlı konserde aynı etkiyi göstermese de caz yüzyılının en muhteşem bestelerinden biridir. Sırf bu parça bile Lloyd`u tanrılar katında yerini ayırtması için yeterlidir. Lloyd`un bu albümü merkez alırsak bir önceki on yıl ve bir sonraki on yıl içinde yayınladığı (belki kişisel bi tercih olacak ama en güzel albümdür) zaten bu dörtlüyü gelecek yıllarda bu kadar güçlü bir kadro yapacak olan kuvvet bu albümde saklı olan ruhtur. Arkasından, günümüze yakın olarak 2010`de kaydettikleri Atina konseri kaydı vardır ama bu albümde Maria Farantouri ile Socratis Snipoulos ve Takis Farazis gibi Yunan isimler gruba eşlik eder. Bir sonraki yıl ise Mirror albümü gelir. Elbette diskografisinde son albüm olarak geçen Hagar`s Song vardır ki bu da aslında bir ilk olarak duo albümdür. Acaba bir veda olarak algınalabilecek şekilde Jason Moran ve Lloyd duo mu çalmıştır?
Post-Coltrane cazın büyük ustası 60`ların ikinci yarısından itibaren Coltrane`in özellikle spiritual tarzını kendi kişisel imzasıyla muhtemelen en iyi yorumlayan isimlerden biridir. Ama burada kendi kişisel imzasıyla kısmına özel bir anlam yüklemek gerekli. Coltrane de, Lloyd`da spiritual yanı güçlü olan isimler oldu hep. Coltrane`in bu konuda daha yapacak çok işi vardı belki ama erken ayrıldı, Lloyd ise birbiri ardına muhteşem bir caz profili çizerek yoluna devam ediyor. Şu an dünya üzerinde yaşayan en orijinal isimlerin başında gelir muhtemelen. Büyük usta şimdi ise yaş farkı daha da artmış bir şekilde yeni bir dörtüyle birlikte. Piyano sandalyesinde (ki önemini yukarda anlatmaya çalıştık, nerdeyse yazıyı bu konuya ayırdık) henüz 24 yaşında genç bir isim, babası ve amcası da iki önemli caz müzisyeni olan bir ailenen gerçek bir `jazz genius` piyanisti Gerald Clayton muhtemelen yepyeni bir portre çizecektir. Yeni dörtlünün basçısı Joe Sanders`ta Clayton ile aynı yaşta; 24! Büyük caz müzisyeni Jimmy Heath, Sanders için `sıradışı yetenekli bir isim` diyor. Referans yeterli ve büyük yerden. Yeni ekibin davulcusu ise gerçekten çok tecrübeli bir isim, bu yıl 50 yaşına basan bir usta Gerald Cleaver. Detroit`li davulcu kuşağının ikon isimlerinden.
Charles Lloyd`un yeni dörtlüsünü bu sene onur konuğu olarak katılacağı (bizim konserden 2 gün sonra) Jazztopad konseri için oluşturmuş. Ama kısa bir ömrü olacağını sanmıyoruz yeni ekibin. Elbette heyevan verici bir takip yapmak lazım ve bir anlamda 24 Kasım konserinin provası olacağı için ustayı ve arkadaşlarını izlemek sonsuz bir caz zevki verecek.
Cazkolik.com / 20 Kasım 2013, Çarşamba
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.