Joshua Redman ve Branford Marsalis, iki cazcı babanın oğlu, iki ailenin temsilcisi olarak karda kışta İstanbul’da. Gidelim konser’e bir âlem-i caz eyleyelim...
* * *
Öte yandan, tipi gelecek diyorlar, akşam da kar yağıyordu. “Acaba Joshua’ya gitmesem mi?” diye bir an aklımdan geçti doğrusu. Ne de olsa, “iş bitmiş” denen yaşa geldik, insan çabuk yoruluyor. Ancak, Joshua Redman da elimize doğdu sayılır. Açıkhava’da, Genç Aslan’lı bir konserden sonra söyleşi yapmamızı hatırlıyorum. Oraya yetişmek için bir başka konser bitmeden çıkıp gelmiş, halkın nefretini kazanmıştık. Çünkü o konser AKM’deki (geçmiş zaman olur ki...) John Scofield / Dave Holland / Joe Lovano / Al Foster konseriydi ve sanırım Scofield’in uçağı rötar yaptığı için geç başlamıştı. İki parça dinleyip çıkmıştık.
* * *
13 Temmuz’muş, 1999. Önce Redman’la, sonra Harris’le konuşmuştuk. Joshua gençti, heyecanlıydı, çok dolaşıyordu, “Genç Aslan” etiketinden pek hoşnut değildi. Sonra bir söyleşi daha yaptık, dedim ya, bereketli bir akşamdı. Marsalis ailesinin oğullarından Branford Marsalis de dörtlüsü ile oradaydı, onunla da konuştuk.
* * *
Joshua Redman bu akşam (17 Şubat) ve yarın akşam İKSV Salon’da karşımızda olacak. Kardan korkmazsak, tabii. Branford Marsalis ise, 23 Şubat akşamı, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası eşliğinde, Lütfi Kırdar sahnesine çıkıyor.
* * *
Aşağıdaki tarih notunda sözü geçen 13 Temmuz 1999 olayı hariç, Marsalis ile Redman’ın bir başka ortak yanları ikisinin de vaktiyle “Genç Aslan” sayılması ise, esas can alıcı olanı, cazcı ailelerden gelmeleridir. İkisinin de ‘büyük usta’ babaları var: Ellis Marsalis ve Dewey Redman. Aradaki fark, Marsalis ailesinin (bana sanki babaları en çok Branford’u seviyormuş gibi gelse de) birbirine yakın bir aile olması. Oysa 1969 doğumlu Joshua, babasıyla ilk kez sahneye çıktığında yıl 1990. Büyük Dewey Redman’dan uzak bir çocukluk ve ilk gençlik geçirmiş.
* * *
Kendi kuşağının büyük tenor saksçılarının sonuncularından biri olan Dewey Redman, sonuna kadar ‘büyük’ kaldı, maceradan kaçmadı. İster çocukluk arkadaşı Ornette Coleman ve Don Cherry ile Free Jazz yapsın, ister Pat Metheny’ye, Keith Jarrett’a katkıda bulunsun, ya da Charlie Haden’s Liberation Orchestra gibi daha büyük gruplarda çalsın, her zaman ‘sound’unu korumuştur. “Senin tekniğin varsa, benim de iyi bir sound’um, her zaman seni yenerim,” demişti bir keresinde. “Sen istersen bin nota çal ve ben bir tane çalayım, seni silerim.” Baba Redman’ın 1992 tarihli albümü “Chouces”ın üç parçasında oğlu da çalıyordu. Hazindir ki, son yıllarında daha çok “Joshua Redman’ın babası” diye tanınıyordu.
* * *
Marsalis ailesi, 1934 doğumlu piyanist baba Ellis ve oğulları: Branford (1960), Wynton (1961), Delfeayo (1965) ve Jason’dan (1977) oluşuyor. Aslında Ellis Marsalis de caza tenor saksçı olarak başlamıştı ama küçük yaşta piyanoya geçti. Ne var ki, kendisi asıl öğretmenliğiyle bilinir. 1974’te New Orleans Yaratıcı Sanatlar Merkezi’nde ders vermeye başladı. Öğrencilerinin arasında Harry Connick, Jr., Terence Blanchard, Donald Harrison, Nicholas Payton, Kent ve Marlon Jordan ile kendi altı oğlu var. Bunlardan dördünün ünlü müzisyenler olması sayesinde Ellis de 1990’lı yıllarda yıldız mertebesine erişti ve düzenli olarak kayıt yaptı. Aileyi, 2003 tarihli “A ’Jazz’ Celebration”da dinlemek mümkün: Piyanoda Ellis, tenor ve soprano saksta Branford, trompette Wynton, trombonda Delfeayo ve davulda Jason.
* * *
Genç Aslanlar hareketine gelince: 1980’lerin ‘muhafazakâr’ gözüyle bakılan bir caz hareketidir. Marsalis çocuklarının ikisi ile Dewey Redman’ın oğlu da Genç Aslan olarak tanımlanmıştır. Başını Wynton Marsalis çekti, akımı babası Ellis körükledi. New Orleans’ta doğsa da, daha çok New York’ta icra edildi. Umut veren müzisyenler, akustik müzik, hatta eski giysiler... Yeni bir nefesti, Miles Davis hareketi ‘ısıtılmış hindi’ olarak tanımlasa da. Zaten Davis’le Wynton Marsalis’in araları hep limoni olmuştur. Üstadın füzyon merakı yüzünden Wynton ona ‘şarlatan’ deyince, Davis de atalarına meraklı genç cazcıya “müzelik” diye cevap vermişti. Gerçi Wynton bir İstanbul konserinin sahne arkasında bunu inkâr edip bir anlaşmazlık olduğunu söyledi, o da başka. Marsalis kardeşler, Redman, Nicholas Payton, Christian McBride, James Carter, Roy Hargrove, Terrence Blanchard, Wallace Roney, Stefon Harris vb.’nin adları bu hareketle anılmıştır. “Young Lions” başlıklı ve farklı kişilerin yaptığı albümler de var.
* * *
Aslında dedikodu yazısı yazmak aklımızdan bile geçmez ama dönüp bir baktım da, samimiyete paye verelim derken basbayağı dedikoduculuk etmişim. Peki öyleyse, bu “Oğlum size gelecek” yazısını, tarihi bir ‘dedikodu’yla noktalayalım:
1999’daki Festival’in, özellikle o gecenin bir başka özelliği daha vardı. İstanbul Valiliği o yıl açıkhava konserleri ve diskoteklerdeki programın hafta içi saat 24.00`de, hafta sonu da 01.00`da sona ermesi gerektiğini bir tebliğ ile İKSV Genel Yönetmeni Melih Fereli’ye bildirmişti. Gerçi 16’sı akşama, Kenny Garret Dörtlüsü ve Courtey Pine`ın konserinden önce bu yanlışlık dözeltildi ama (Şişli Emniyet Müdürü, Fereli`yi arayarak ‘‘Bütün bunlar bir yanlış anlamadan kaynaklanıyor. Konserler dilediğiniz kadar sürebilir’’ demiş), yasak bildiren tebliğ o mahut akşamı etkiledi.
* * *
Mesele, devrin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan`ın `ses kirliliğine` karşı (tercihan, mahalle arası kutlamalarında) başlattığı `huzur operasyonu`ndan kaynaklanıyormuş. Konserden sonra yapılacak olan Branford Marsalis – Joshua Redman jam session`ı bu yüzden gerçekleşememişti. Marsalis seyirciye, ‘‘Biz Joshua ile kaptırıp giderdik, bu konser sabaha kadar sürerdi. Ama maalesef yasak yüzünden bitirmek zorundayız. Aksi halde bizi tutuklayacaklar’’ dedi. Sonra da Roxy’ye gidip sabaha kadar çaldı. Açıkhava’daki jam session’a katılacak olan Joe Lovano’nun girişimleri de sonuçsuz kaldı. İftiharla belirtelim ki, The Innocent Criminals’la birlikte sahneye çıkan pek sevdiğimiz Ben Harper ise, yasağı duyunca ‘‘İlkelerimi bozup konseri iki saatten önce bitirmem’’ demiş. Kabak da ondan önceki topluluk The Blind Boys of Alabama’nın başına patlamış. Konserlerini ister istemez erken bitirdiler.
Dewey Redman’ın da dediği gibi, her devir farklı. O zaman öyleydi, şimdi böyle. Artık kimse konserini erken bitirmek zorunda kalmasın diyoruz.
Sevin Okyay
17 Şubat 2012, Cuma
Cazkolik.com
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.