Babylon’dan Nigel Kennedy’nin “Jimi Hendrix Experience” isimli projesiyle İstanbul’da üç gün boyunca konserler verileceği söylenince müziğin asi tavırlarıyla bilinen çocuğuna yeniden odaklandık. Aklımıza da hemen son günlerini yaşadığımız 2009’un başlarında Albert Hall’de ünlü gitar efsanesi Jeff Beck ile yaptıkları konser geldi. Nigel Kennedy gerek kendisi gerekse de Beck ya da böylesi başka isimlerle bu tip ortak projeleri büyük başarıyla gerçekleştirmeyi iyi biliyor açıkçası. Beck ile verdikleri konserde bir caz konseriydi. Bir rock gitar efsanesi olsa da Jeff Beck ve Nigel Kennedy’nin cazı ne kadar sevdiklerini biliyoruz, o akşam Albert Hall’de yaptıkları da cazdı zaten.
Nigel Kennedy müziğindeki farklılığı tarzına da yerleştirmeyi başarmış biri. Bildiğimiz anlamda klasik tavırlı bir klasik müzisyen olsaydı şimdi tüm dünya onu bizim konuştuğumuz gibi konuşuyor olmazdı elbette, buna ister bir ‘business’ deyin, ister bir ‘proje’ deyin, ne derseniz deyin sorun ortaya çıkan işin nasıl algılandığıdır ve bu anlamda başarılı bir çıkış ve algı süreci olduğunu kimse inkar edemez. Vivaldi ve Elgar yorumlarıyla klasik müziğe getirdiği yeni soluk onu iki milyonluk devasa bir satış başarısına götürdü. Bu o zaman da olağanüstü bir başarıydı, halen de öyle! Hatta Guiness Rekorlar Kitabı’na da girmeyi başarmış bir rakamdır bu. Viyolonselist bir baba ve piyanist bir anneye sahip olmanın genetik avantajları ile büyüyen Nigel Kennedy 2006 yılında Blue Note etiketi ile yayınladığı ilk caz albümüyle de adından söz ettirmişti. Hayli başarılı bulunan albümde gerçekten etkileyici bir müzisyen kadrosuyla çalışmıştı. Lucky Peterson, Ron Carter, Jack DeJohnette, Danny Sadownick, Kenny Werner, Joe Lovano, JD Allen, Raul Midon gibi isimler Kennedy’nin kemanına eşlik etmişlerdi. (Cazkolik notu: Bu hafta içinde konserin ilk günü bu albümü biz de siteden yayınlayacağız).
Tümüyle aykırı tavırları ve giyimi, üstü başı ile ilk ortaya çıktığı yıllarda hayli şaşırtıcı görünen ünlü müzisyen şimdi elbette artık kanıksandı. 21. yüzyılın müzisyeni olarak karşılanan Kennedy aynı konseptte bugün ortaya çıksa nasıl karşılanırdı bunu bilebilmek zor elbette ama herşeyi kendi dönemi ile mukayese etmek en doğrusu olsa gerek.
Nigel Kennedy’nin bildiğimiz bir başka caz albümü daha var, Chandos Collect tarafından yayınlanan ve yayım tarihini bizim de tam olarak bilemediğimiz albümü duo olarak kaydedilmiş. “Nigel Kennedy Plays Jazz” adını taşıyor ve kendisine piyanist Peter Pettinger eşlik etmiş. “Body and Soul”, “Bag’s Groove”, “Lover Man”, “The Girl From Ipanema” gibi büyük standartları seslendirdiği albüm yaygın tanınırlığa sahip değil.
Gelelim Nigel Kennedy’nin İstanbul günlerine. “The Who” ile sahne alan, “The Doors” klasiklerini dahice yorumladığı “The Doors Concerto” ve belki de en sevilen albümlerinden “The Kennedy Experience” ile Jimi Hendrix’e saygı duruşunda bulunan Nigel Kennedy’nin grubuyla birlikte Purple Haze ve Fire And Drifting gibi Hendrix klasiklerine uzanacağı bu benzersiz Babylon performanslarını müzikseverler kesinlikle kaçırmamalı. Kennedy üstelik İstanbul’da sadece tek konser için değil, 3 gün üst üste geliyor.
İlk yıllarında öncelikle sahip olduğu imajıyla konuşulan bu önemli müzisyeni, aradan geçen uzun yıllardan sonra artık gerçek yanı ile tanımak bir çok müziksevere ilginç gelecektir. Gerçi o yıllarda da elbette çok iyi bir müzisyendi ama imajı her zaman önde geliyordu ve bu yanıyla da aslına bakarsanız başta klasik müzik olmak üzere pek çok yeni müzikseveri kazandırdığı için kuşkusuz ki müzik sektörü kendisine çok şey borçludur.
Cazkolik.com / 7 Aralık 2009, Pazartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.