Yaklaşık iki hafta önce İstanbul`da vereceği iki konser öncesi David Murray ile tanışma ve sohbet etme imkanım olmuştu, konumuz Murray değil ama sohbet esnasında söylediği bir cümle bu yazının başlangıcı için yön gösterici nitelikte önemli. Bizde ve dünyada pek çok müzisyen çaldıkları müziği anlam kümeleriyle tanımlamaya ve ifade etmeye uğraşırken Murray çalma eyleminin bizzat kendisini sevdiğinden sözediyordu. Yani bir şarkı, bir müzik parçası, sıralı notalar çalmaktan değil, enstrümanıyla kuralsız vakit geçirmekten söz ediyordu. Caz dünyasında bu durumu sadece free jazz müzisyenleri böyle ifade eder. Bu, vahşi ve saf bir müziktir. Müziğe anlamlar yükleme gayesi olmadan içten gelen dürtünün yönlendirmesiyle oluşan saf bir müzik. Resim sanatında bunun karşılığı soyut resimdir... Hani ressamların resimlerine isim koymakta zorlandıkları tarz resimler.
* * *
Yazının girişinde bunları anlatmamın nedeni Türkiye caz sahnesinin üç önemli ismi; Sarp Maden, Engin Recepoğulları ve Ediz Hafızoğlu`nun yayınladıkları yeni albüm "Soyut Boyut"tan sözetmek ve albümü anlatmaya çalışmak. "Soyut Boyut" son sıralarda yayınlanan ve tümü doğaçlama çalınan az sayıda albümden. Önyargıların mümkün olduğu kadar dışarda bırakıldığı, bu nedenle biçimin anlamın önüne geçtiği bir kayıt ve normal albümlere göre sıradışı bir çok özelliğe sahip bir kayıt. Örneğin albümde tam 31 parça var. Parçaların çoğu kısa… Haiku`lar gibi… Parçalar anlık önsezilerle, birlikte parçaya giriş ve çıkış olarak kaydedilip bir sonrakine geçirilerek üretilmiş. Albümde yer alan parçaların isimleri ayrı ayrı dikkat çekici. Tüm bunlar birer merak ve soru nedeni. Albümü temin edince dikkatimi çeken benzeri pek çok detay oldu ve hemen sevgili Ediz`i arayıp merak ettiklerimi sormak istedim. Sağolsun Ediz`de benim bu yazıyı hazırlayıp yayınlama hızımdan çok daha çevik davranarak hemen tüm merak ettiklerime yanıtladı.
Feridun Ertaşkan: Sevgili Ediz, sizin bu çalışma bana Albert Ayler`ın arkadaşlarıyla araba garajlarında yaptığı tabiri caizse çalmaktan kan-ter içinde kaldıkları free jazz kopmalarını hatırlattı ama onlar kelimenin tam anlamıyla kopuyorlar ve uzun uzun çalıyorlardı, oysa sizin bu çalışmada süreler kısa, trio havaya girince kısa zamanda parçadan çıkmak çok zordur, bu durum mutlaka dinleyicilerin de dikkatini çekmiştir/çekecektir, nasıl oldu? Sana ilk bunu sorayım...
Ediz Hafızoğlu: Şöyle oldu; Kayıtlar için iki gün ayırdık. İlk gün üçümüz girdik ve birkaç saat kayıt yaptık. Bunların içinde durmadan 10 dakika çaldıklarımız da vardı, 20 saniye çaldıklarımız da. Tek çalıp duo ve trio olarak üçe ayırdık. Bunları da önceden hiçbir şey konuşmadan yaptık, yani o anda üçümüz birbirimizden ne kadar etkilendiysek o kadar çaldık. En büyük avantajımız, birlikte farklı projelerde çok fazla çalmamız oldu, bence ikincisi de hepimiz küçük bir odada karşılıklı göz temasında olmamızdı. İkinci gün de sadece Sarp ve ben kayıt yaptık, orada bir-iki saat kadar duo ve tek çaldığımız şeyler kaydettik. Aynı odada kayıt yaptığımız için volüm olarak çok yüksek çalmadık ama enerjimiz yüksekti. Sonra Sarp bu birkaç saatlik materyali alıp içinden parça parça 74 dakikalık bir materyal çıkardı, bunları 31 parçalık isimleri de enteresan olan bir albüm haline getirdik… Olan biten budur.
* * *
Sevgili Ediz`in yukarda anlattıklarının haricinde bir de doğaçlama icranın kendi iç süreci var, mesela o nasıl işledi diye sorunca Ediz`in yanıtı `çoğu parçaya nasıl gireceğimize birbirimize bakarak karar verdik ve yaptık` oluyor. `Finaller daha belirgindi` diyor, `çünkü müzik akmaya başladığında onu hissedirsiniz, daha fazla uzamaz, eğer uzayan yerler olduysa uygun biçimde kesip şekillendirdik.`
Feridun Ertaşkan: Peki Ediz, projenin nasıl oluştuğu zaten mutlaka sorulması gereken bir soru, ne dersin?
Ediz Hafızoğlu: Albümü dört kişi kaydedecektik ve yazılı şeyler çalacaktık, Matt Hall olacaktı kontrabasçımız. Onun vakti mi uymadı, Amerika’ya mı döndü tam hatırlamıyorum, haydi bunu üç kişi yapalım ve buralarda pek yapılmayan şekliyle yapalım dedik ve kaydettik.
* * *
Ediz`in cevabında buralarda pek yapılmaya şekliyle kısmı dikkatinizi çekmiş olmalı. Bu doğru, bizde ve dünyanın da çoğu yerinde doğaçlama, parçanın yazılı olmayan kısmı olarak tanımlanır. Doğaçlama bestenin bir çeşit süsü olarak algılanır. Aslında bu bakış açısı free jazz müzisyenlerinin çoğunun benimsemediği bir açıdır. Müziğin vahşi yanının ehlileşterilmiş hali… Bu açıdan "Soyut Boyut" müziksevere dürüst davranıyor, içten bir el uzatıyor ama sorularımız da sürüyor...
Feridun Ertaşkan: Peki ya parçaların sayısı? Alışılmadık sayıda parça var ama süre toplamı standart CD süresinde! Şahsen ben çok beğendim bu şekli ama sadece digitalde yayınladığına göre daha kısa ya da daha uzun her şekil olabilirdi öyle değil mi?
Ediz Hafızoğlu: Dijital bile olsa onun da bir süresi var ama biz standard CD süresini tercih ettik, bunu da sonuna kadar kullandık. Belki bunu bir gün CD`ye basmak isteriz ya da plak, o zaman bir formata uyması gerekir. Bu fikir de Sarp’tan çıktı tabii ki, söylememe gerek yok...
* * *
Albümü gören herkesin dikkatini çeken ilk detaylardan biri kuşkusuz parçalara verilen isimler. Onlar da doğaçlama… Bunu da sordum; "Ben soyut resimle yakından ilgili olduğum için az çok bilirim, soyut resimle, doğaçlama caza isim vermesi ya çok kolaydır ya zor... Bir de isimlere bakınca, kelime oyunları iyi olmuş, isim belirleme nasıl oldu?" İsim işine Engin Recepoğulları hiç girmemiş, isim belirleme işi başta Sarp sonra Ediz`in… Ediz, Sarp Maden`in bir isim bankası olduğunu söylüyor, aslında daha önceki albümlerinde bunun ipuçları vardı, demek ben farketmemişim, kelime oyunlarını seven bir müzisyen Sarp ve elinde böyle çok sayıda isim mevcutmuş, hatta işin şakası isteyen bu konuda Sarp`a başvurup kendi besteleri için isim isteyebilir...
Bu sorunun cevabı Ediz, Sarp ve Engin için çok kolay… Albümde olan albümde kaldı… Bu anlamda albümdeki müzikler tekilliği bakımından biricik çalışmalar… Her konser farklı bir yeniden yaratım ve doğaçlama süreci. Bu durum ister istemez doğaçlamaya karakterini veren müzisyenin ya da müzisyenlerin tavrı ve tarzını merak ettiriyor. Örneğin Murray sinirli, güçlü ve agresif biridir. Bunun gibi, içten kopan müziğe yön veren sayısız insani duygu ve tarz var. Örneğin Sarp Maden son yıllarda (hatta belki de hep) müziğinde soyutlamaya sık başvuran bir gitarist. Hatta bu konuda bilmeden dinleyeceğiniz bir icrasında bile karakeristik özellikleri hemen belli oluyor. Üçlünün bu anlamda en belirgin ismi Maden.
Trio albümü "çeşitli akustik ve elektronik enstrümanları kullanarak bilinçaltından ses damıtıyor" diye tanımlıyor. Bu noktada aklıma Türk müzisyenlerinin doğaçlama müzikle imtihanı sorusu geliyor. Klasik Türk Musikisi`nin taksim ve peşrev icralarındaki doğaçlama cazdaki doğaçlamanın karşılığı olarak hep konuşulur, peki daha yeni bu serüvenden başarıyla çıkmış Ediz Hafızoğlu`nun yerli müzisyenlerin doğaçlama müziğe bakışıyla ilgili yorumu nasıl?
Açık sözlü ve dikkat çekici; "Benim bildiğim türk müzisyeni de dinleyicisi de hep bildiği şeyleri çalmayı ya da dinlemeyi sever. Aynı yerde rakı içmeye gider çünkü orada onun tanıdığı ve onu tanıyan garson vardır. Aynı şeyleri yer içer. Avrupa’ya gidince gider döner yer, yerel yemekleri denemez. Bir yere müzik dinlemeye gittiğinde tarz önemli değil, onun istediği parça çalınmazsa o gece onun için boktan bir gecedir… Çalanlar yeni bir şeyi öcü olarak algılar, aman bozmayalım böyle iyi der…"
Müzik albümleri kapak tasarımı, ambalajı, kartoneti, broşürü, kitapçığı ve CD üstü baskıları vs. her yanıyla bir bütündür, en azından eskiden öyleydi ama digital download artık tüm algıyı değiştirdi, bütünlük bozuldu. Bu algıyı "Soyut Boyut" gibi albümler digital download olarak yayınlanmakla birlikte eski albümlerin tasarım ve broşür kalitesini muhafaza ederek önemli bir mesaj veriyor. Albüm aynı zamanda 8-0 sayfalık bir broşüre sahip. Broşür tasarımında "Soyut Boyut"taki müziğin paraleline denk gelen tablolalar sayfalara yerleştirilmiş. Erkan Esenoğlu, Renan Türkmen gibi yukarda göreceğiniz çalışmaları albümde yeralan müziğin bir parçası olarak albüme dahil edilmiş.
Benim şahsen en merak ettiğim konulardan biri, parçaya gireceğiniz o an, doğaçlamaya başlayacağınız ve birbirinizi tetikleyen şey ne? Belirgin bir işaret yok ama kişisel şeyler var, mesela Sarp Maden bilgisayarına bakıyor ve parça başlıyor… Engin hiç kimseyle gözgöze gelmeden parçaya giriyor ve Ediz ise her ikisine de dikkatle bakıyor ve parça başlıyor.
* * *
Türkiye`de caz müzisyenlerinin parça esnasında girdikleri akışın devamı niteliğindeki doğaçlama tecrübeleri yanına enstrümanının olanaklarını sorgulayan vahşi icraları eklemelerinin hem müzisyenler için hem dineyiciler için çok önemli müzikal tecrübeler olduğuna inanıyorum ama bu konuda yayınlanan albüm sayısının artması, hatırı sayılır bir koleksiyona dönüşmesi lazım. Sarp Maden, Engin Recepoğulları ve Ediz Hafızoğlu`nun yayınladıkları "Soyut Boyut" bu anlamda çok önemli bir çalışma. Bu albümde müzisyenlere, müziklerine, yaşadıkları sosyal çevreye ve hatta yaşadıkları döneme dair pek çok ipucunu başka bir çok müziğe göre çok daha net temin etme imkanı bence fazlasıyla var.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 07 Nisan 2015, Salı
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.