Sanat tarihinin en ünlü ressamlarından Picasso 'kübizm' kavramını sanata sokmuş bir sanatçıdır. Picasso, müziğin sanatı üzerinde etkisi olmadığını ısrarla söylemiş olsa da, bu gerçekten doğru mudur?
Picasso ve müzik ikilisinin birbirine ne kadar yakın olduğunu gelin ünlü sanatçının New York Modern Sanatlar Müzesi'nde sergilenen 1921 tarihli 'Three Musicians' adlı tablosuna bakarak konuşalım (yukardaki fotoğraf).
Bu tablo, Picasso ile müzik arasında bağ kurabilmek için iyi bir ipucudur. Tablo, genişliği ve yüksekliği iki metreyi aşan boyutlarıyla etkileyici bir yapıttır ve 'Kübist' üslubun mükemmel bir örneğidir. Renkli kağıt veya kartondan kesilmiş bir tür kolaj çalışma izlenimi vermektedir.
Tablo, bir şarkıcı, bir klarnetçi ve bir gitaristi resimlemiştir ve bu figürler muhtemelen Picasso'nun müziği duyduğu şekilde birbirine karışmaktadır. Picasso resimde parlak, canlı renkler ve karakteristik soyut şekiller kullanır. Her ne kadar müziğin inceliklerinden haberdar olmadığını söylese de, bu tablo, sanatçının doğup büyüdüğü yerlerde dinlediği Katalan müziğinden etkiler taşımaktadır.
Bazılarına göre büyük sanatçının eserlerinde müziğin başka bir etkisi daha vardır. Müzikal biçim veya yapı, dil veya nüans hakkında düşünmek yerine, Andrea Kirsh'in "negatif alan" dediği şeyin Picasso'nun ilgisini çektiği sanılıyor. Bu, gitar veya çello gibi bir enstrümanın içindeki boşluğu ifade eder ve enstrümanın sesinin oluşturulduğu alandır. 1912/1914 tarihli 'Guitar' ve 1913 tarihli 'Violin Hanging on a Wall' gibi tablolar bu bakımdan önemlidir.
Picasso sanat dünyasından uzak yaşıyan biri değildi, tam tersine, dönemin önemli bestecileriyle temas halindeydi ve çoğunu yakından tanıyordu. Ünlü sanatçının işbirliklerini Ballet Russes etrafında merkezleyen Fransız Avant-Garde hareketinde önemli bir figür olduğu için bunu belirtiyoruz. Eric Satie, Fransız sanatının ilerlemesinde önemli bir isimdi. "Parade" adını verdiği 1917 yılı bale yapıtı, Diaghilev, Cocteau, Picasso ve Massine gibi isimler arasında benzersiz ve çığır açan bir müzik, tasarım ve tiyatro eseriydi.
Bale, başlangıçta Cocteau'dan ve Satie'nin müziğinden ilham alan bir konsepte dayanıyordu. Tek perdelik balenin kostüm ve dekoru Picasso tarafından tasarlanmıştı. Balenin müziği, sirenler, daktilolar, piyango çarkı, hatta uçak pervanesi gibi şaşırtıcı bir dizi enstrüman içeriyordu. Balenin sirk unsurunu kullanan kostümleri ve sahne tasarımı da etkileyiciydi.
Picasso'nun İspanyol mirasına bakırsak eğer 'El Sombrero de Tres Picos' (1919) adlı çalışmasında Manuel de Falla ile işbirliği yaptığını görürüz.
Bu bale, Diaghilev'in klasik baleden ziyade geleneksel İspanyol danslarından yararlandığı ve bir değirmencinin karısına aşık olan bir hakimin tutkulu hikâyesini anlatan bir baleydi. Picasso, bu eserde kostümler ve dekorun sorumluluğunu üstlenmişti.
Picasso ayrıca 1920 yılında, 20. yüzyılın en seçkin bale eserlerinden biri kabul edilen Stravinsky'nin 'Pulcinella'sı üzerine çalışmıştı.
Eserin karakteri 17. yüzyıla, commedia dell'arte'ye dayanan eski bir karakterdir. Makalenin başında bahsettiğim tabloyu yansıtır. Bu iki önemli ve öncü sanatçı arasındaki işbirliği 20. yüzyılın en ilham verici eserlerinden bazılarının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Picasso, Stravinsky için sanatsal fikir ve konsept ürettiği farklı çizimler yapmıştır.
Stravinsky, Picasso'ya bir klarnet parçasının beş ölçülük bir müsveddesini göndermişti. Bunu, kendisine uyum sağlamak ve kübizme olan ilgisini göstermek için bir otel telgrafıyla göndermişti. Picasso ayrıca 1920'de grafit ve kömür kullanarak bestecinin bir portresini çizdi. Bu çizim Stravinsky'nin karakterini somutlaştırıyor gibi görünüyordu.
Picasso Darius Milhaud ile 1924'te 'Le Train Blue' adlı bir balede, daha sonra da, 1927'de Eric Satie ile 'Mercure' adlı eserde çalıştı.
Milhaud'nun çalışması, zenginleri Calais'e ve Calais'den Akdeniz'e taşıyan bir trenden esinlenmiştir. Tıpkı benzer işbirlikleri gibi, Cocteau işin temelini, Picasso kostümleri ve dekoru oluşturmuştu. Bale, 1924'te kısmen başarılı bir prömiyer yaptı ama günümüzde pek tercih edilen bir eser değildir.
'Merkür' isimli eser esasen, konusu itibariyle Apollon, Venüs ve Merkür'e odaklanan neo-klasik bir baledir. Merkür, Venüs ve Apollo'nun paylaştığı aşkı giderek daha çok kıskanır ve Apollo'yu daha sonra diriltmek için öldürür. Picasso'nun Satie ile çalışması doğrudan bir çalışmaydı, etkisi Picasso'dan Satie'ye doğru diğer tersine olduğundan daha güçlüydü. Satie, Picasso'nun benzersiz eskizlerini notaya aktarmayı amaçlamıştı. Satie'nin müziği karakteristik kuru bir mizahla anlatılmıştır. Zaman zaman müzikhol geleneğini yansıtan basit melodik malzemenin temelini oluşturan armonik karmaşıklıklar vardır. Bu işbirliği sırasında her iki sanatçı da mesleklerinin zirvesindeydi ve bale zaman zaman modern kulaklara kaotik gelse dahi yine de yoğun ve yaratıcı bir yaratıcı başarıyı sahip bir eseri temsil eder.
Picasso'nun geçmişinde bu türden anıtsal eserler doluyken onun müzikten etkilenmediğini ve ilgilenmediğini düşünmek zordur. Picasso, müziği çevreleyen ayrıntılar ve kavramlar hakkında iddia ettiği kadar az şey bilmesi de pek mümkün görünmüyor, aksi takdirde, kurduğu işbirliklerinin gerektirdiği zorluklara sorunsuz bir şekilde yanıt vermesi mümkün olmazdı.
Picasso, müziği, uzun ve üretken yaşamı boyunca ürettiği pek çok sanat eseri üzerinden kumaşın dokusundaki iplikler gibi örmüştür. Kostüm ve dekordaki işbirlikleri ve sesin kökenlerine dair keşifleri önemlidir. Picasso'nun müzikle ilişkisi bakımından söylediklerine güvenip güvenemeyeceğimiz, belki de kendi değerlerimize göre yargılayacağı, karar vereceği bir şey olmalıdır.
Dr. Justin Wildridge
Bu çeviri yazının orijinali 25 Şubat 2020 tarihinde cmuse.org isimli portalda yayınlanmıştır.
Cazkolik.com / 11 Temmuz 2023, Salı
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.