Caz müzisyenleri bu toprakların ruhunu ve kokusunu yansıtan, zenginlikleri ortaya çıkaran gerçek tanıklar. Üstelik, çok yetenekli genç bir nesle sahibiz. Müzikleriyle, duruşlarıyla onları takip etmesi inanılmaz keyifli. Biz de bu röportajda sizi ilk albümünü yayınlayan sevgili Su İdil ile buluşturmak istedik.
2019'un son günlerinde "Yalnız Adam" isimli single çalışmasını yayınladıktan sonra bu yılın başlarında ‘Anlat Bana‘ isimli albümünü yayınladı Su İdil. Albüm gerçekten başarılı bir çalışma ama tam çıktı ve konserlerle giderek daha fazla duyulur derken, salgınla birlikte bütün planlar altüst oldu. Elbette bu günler de geçecek. En azından şimdilik dijital platformlardan dinleminizi önerelim ama dinlerken gelin bir yandan röportajımızı okuyun.
Leyla Diana
Leyla Diana ilk albümü "Anlat Bana"yı Su İdil ile konuştu
Leyla Diana: Sizi Nardis’in Genç Caz Vokal Yarışması’ndan tanıyoruz ama ben daha öncesini sormak istiyorum, müzik hayatınıza nasıl girdi ve caz söylemeye nasıl başladınız, öte yandan psikoloji eğitiminiz de var?
Su Idil: Çocuk yaşlarımdan beri müziği çok sevdim. Dört-beş yaşlarında ufak bir orgum vardı, oradan televizyonda duyduğum müzikleri çıkartırdım. Evde aileye kostümlü gösteriler, klip çekimi oyunları derken yuva döneminden itibaren hep böyle aktivitelerin içinde, sahnede buldum kendimi. İlkokul dönemi daha gizli ve durağan bir ilişkim oldu sanatla. Piyano dersi alıyordum devam ettirmek istemedim. Sonra ortaokul yıllarında tamamen okul sonrası eğlencesi olarak bir arkadaşımla karaoke yaparak başladı her şey. Unuttuğum o tutkuyu tekrar hatırladım ve tamamen içgüdüsel olarak tekrar sarıldım müziğe. Popüler şarkıcıların taklitlerinden sonra en bilindik caz standartlarını söylemeyi denedim. Çok özgür ve rahat hissettim ve caz beni iyice içine aldı. 15 yaşımda Nardis’in yarışmasına katıldım. Beklentisizdim, tamamen tecrübe odaklı katılmıştım ve Polonya’da Pulawy Workshop ödülünü kazandım. 2010 yazı Polonya’dan döndükten sonra müzikal kariyerim yavaş yavaş başladı. Ankara’da yeni kaybettiğimiz çok kıymetli Janusz Szprot ve Murat Ulus ile sahne almaya başladım. Sonra üniversiteye geçtim. Psikoloji de tıpkı müzik gibi çok erken yaşlardan beri ilgimi çeken bir alandı. Bir bilim dalıyla tanışmak çok heyecanlandırıyordu beni. Bir de o dönem Türkiye’de çok fazla caz eğitimi veren kurum yoktu. Hâlâ çok olmamakla beraber daha güzel yerlere gittiği, daha çok emek verildiği âşikâr. Görece daha konservatif bir sanat okulu hayatındansa başka bir alanı, üniversite hayatı soluyarak geçirmeyi tercih ettim. Önüme yine aynı yol ayrımı çıksa neyi seçerdim bilmiyorum ama o dönem yaptığım seçimden kesinlikle çok memnunum. Üniversite yıllarımda İstanbul’da ve farklı şehirlerde konserler başladı. Birlikte müzik yaptığım müzisyenler ve sahneler artınca hayatım bu yönde evrilmeye başladı.
Müzik iç dünyanızın aktığı bir yerdir
Leyla Diana: Müzik ve psikoloji aslında güzel bir ikili, ikisini birbiri için kullanıyor musunuz?
Su İdil: Psikoloji eğitimi bir bilimi öğrenmenin yanı sıra size bolca içgörü antrenmanı yaptıran bir eğitim. Dolayısıyla, 4 yıllık lisans eğitimi boyunca her şeyden çok kendimle daha dürüst konuşmayı, kendimi, çevremi daha farklı bir gözle gözlemlemeyi öğrendim. Müzik iç dünyanızın aktığı bir yer. İlişkiler de öyle ve hepsi birbiriyle bağlantılı. Yazdığım sözlerde, müzisyen büyüklerim, arkadaşlarımla, dinleyicilerle, müzikle ilişkimde aldığım eğitimden çok fazla iz var. Hayata bakışımı, dolayısıyla hayattan, müzikten beklentilerimi, ilişkilerimi çok değiştirdi ve besledi. Samimiyet kuramadığım, mutlu olmadığım işlerde müziğin de tatminkar olmadığını gördüm. Zamanla beni neyin daha çok mutlu ettiğini yaşayarak görmek bana kimlerle hangi müziği yaptığımda daha özgür, kendim gibi, mutlu hissettiğimi de gösterdi ve hep ona göre yol almaya çalıştım. Sanıyorum çok somut bir cevap veremedim bunun sebebi okuduğum bölüm, yaptığım iş ve hayatımın görünmez, sağlam iplerle birbirine bağlı olması galiba…
Leyla Diana: Cevap oldukça açıklayıcı. Şimdi albümlere geçelim, önce single’dan bahsedelim. Biraz "Yalnız Adam"ı anlatır mısınız bize? Bu single nasıl ortaya çıktı?
Su İdil: Esasında "Yalnız Adam", "Anlat Bana" albümündeki 8 parçadan biriydi. Artık sistem daha çok single’lar ve EP’ler üzerinden döndüğü için "Yalnız Adam" ve diğer üç single’ı müzik dünyasının yeni düzenine uyarak birer önsöz niteliğinde önden yayınladık. Aynı zamanda besteleri çok sevgili Onur Aymergen’e ait olan "Yalnız Adam" ve "Biraz Durmak Gerek" ilk söz yazdığım parçalardı. Doğru bir hamle yaptığımızı düşünüyorum. Tabii burada saygıdeğer, işinin ehli müzisyen arkadaşlarım ve Hakan Kurşun’un vizyonu rehber oldu.
Rüya gibi bir grup soundu elde ettik
Leyla Diana: "Anlat Bana" albümü gerçekten de başarılı ve ses getiren bir albüm oldu. Fikir nasıl ortaya çıktı? Müzisyenleri nasıl belirlediniz? Şarkılar hakkında biraz daha bilgi almak gerekirse, hikâyeleri varsa biraz onlardan bahsedebilirsiniz.
Su İdil: Albümün hazırlıkları neredeyse beş sene öncesine dayanıyor. Onur Aymergen ile uzun yıllardır müzik yapıyoruz. Ankara’da çaldığımız dönemde kendi şarkılarımızı çalıp söyleme hayalimiz Ozan Musluoğlu’nun aramıza katılıp bizi harekete geçirmesiyle bir albüm fikrine dönüştü. İlk etapta Onur besteleri yolluyor, ben söz yazıyordum. Bu süreç bir-iki yıl sürdü. Sonra, Alaçatı’da çaldığımız 2017 yazında Onur ve Ozan ile parçaları iyice şekillendirdik. Neredeyse haftanın 7 günü çaldığımız süreçte ortak bir sound oturttuk. O sıralar belli aralıklarla sevgili Çağrı Sertel ile de bazı sahnelerde bir araya geliyorduk. Yaz bitiminde Ozan, Çağrı’ya albüm fikrinden bahsetti ve ne mutlu ki Çağrı da aranjörümüz olmayı kabul etti. Sonrasında müziğini hayranlıkla takip ettiğim Mehmet İkiz de aramıza katıldı ve onun da nefis çalımı ile beraber rüya gibi bir grup sound’u elde ettik. Hayyam stüdyolarında Sinan Sakızlı ile kaydettik albümü. Herkes kendi albümüymüş gibi emek verdi. Onur’un verdiği şahane besteleri, güzel ruhunu yansıttığı çalımı, Çağrı’nın aranjmanları, stüdyoda günlerce harcadığı emek, prodüktörlüğü, Ozan’ın prodüktörlüğü ve birleştirici gücü, Mehmet’in kattığı büyülü müzikal lezzet ilk albümümü hayallerimin ötesine taşıdı. İyi ki varlar. Her röportajda olduğu gibi burada da söylemek isterim ki hakları ödenmez.
Şarkılara gelecek olursam, albüm 8 parçadan oluşuyor. “Söylerdim” kıymetli Kenan Doğulu’nun bizlere hediyesiydi, “Ses Ver Çocukluğum” Çağrı Sertel’e ait nefis bir parça oldu, geri kalan tüm parçaların müziği Onur Aymergen’e ait. Söylerdim dışında hepsinin sözlerini ben yazdım. Kendi hikayelerimi söylemek benim için daha önce tecrübe etmediğim özel bir his oldu. Hepsinin ayrı hikayesi var. Özellikle yirmili yaşlarımın başında yaşadığım karmaşık zamanlar çok yansıdı parçaların hikâyelerine. İçinizdeki çıkmazları sözlere akıtabilmek, sevdiğiniz, saygı duyduğunuz müzisyenlerin yarattığı müzikler üzerine söyleyebilmek herhalde en kıymetli terapi yöntemlerinden biri.
Leyla Diana: Hakan Kurşun faktörü de önemli, neler söylemek istersiniz?
Su İdil: Albüm çıkarmak, özellikle ilk defa bir albüm çıkarmak her müzisyen için çok heyecan verici bir süreç. Her müzisyen gibi biz de albümümüzün üstüne yeni doğmuş bir bebek gibi titredik. Kayıtlar tamamlandıktan sonra parçaların doğru kitlelerle doğru bir strateji ile sunulması çok önemli. Bu aşamada bebeği emin ellere teslim etmek gerekiyor elbette. Hakan Kurşun yılların tecrübesi ve birikimiyle çok doğru bir adres oldu benim için. Albüm projemizi sahnelerde beraber çaldığımız çok sevgili Turgut Alp Bekoğlu sayesinde yollarımız kesişti. Beraber çalıştığınız yapımcının ortaya çıkarttığınız ürüne inanması, heyecanlanması ve onunla, samimi bir bağ kurması, ne istediğinizi içtenlikle anlaması çok önemli. Hakan Bey ile tanıştığımız günden itibaren hedeflerimiz ve beklentilerimiz çok uyuştu. Albümün doğru kitlelere ulaşması için onun birikimlerinin ışığında beraber çalışmak çok keyifliydi.
Karantinanın ilk günleri küskünlük içindeydim
Leyla Diana: Biraz salgın sürecinden konuşalım. Nasıl etkilendiniz bu süreçten? Malum, bu durumlarda ilk etkilenen müzik ve eğlence sektörüdür. Özellikle konser ve festivalleri düşünürsek, seyirci ile içiçe olma hali ortadan kalktı bu dönemde. Tabii alternatifler var, dijital medya mesela. Biraz bunun üzerinde konuşalım istiyorum. Neler söylemek istersiniz?
Su İdil: İlk zamanlar tuhaf bir küskünlük hali içindeydim. Senelerce sahnede biriktirdiğim parayı, müzisyen dostlarımla harcadığımız emeği akıttığımız bir albümün, üstelik ilk albümümün çıkışının hemen akabinde evlere kapanmak canımı acıttı. Son dönemler yaptığımız albüm konserlerinde dinleyenlerle parçalarımızı yeni yeni söylemeye başlamıştık. Bu da verdiğimiz emeğin en güzel ödülüydü. Bunu dilediğimiz gibi tadamadık, içim buruktu ancak zamanla durumu kabullendim. Karantina sürecine ailemin Çeşme’deki evinde yakalandım. Burada ufak bir stüdyo/atölyem var. Günlerim genelde hep burada geçiyor. Müzisyen dostlarımla iletişim halindeyim harika besteler gönderdiler sağolsunlar onları dinliyorum, piyano çalışmaya başladım, bolca resim yapıyorum. Bir yanıyla durmak, uzun zamandır vakit ayıramadığım pek çok şeyle yeniden ve düzenli biçimde kaynaşma fırsatı sunduğu için iyi geldi ancak tabii hiçbir şey sahnenin yerini tutmuyor. Online konserler, canlı yayınlar işlevsel birer alternatif elbette ama ben iletişim konusunda biraz eski kafalıyım. Hâlâ bu düzene çok alıştığımı söyleyemem. Burada Tolga Bilgin, Bora Peynirci ve Murat Ejder ile bir karantina grubu kurduk. Ara ara sosyal mesafemizi koruyarak bir araya gelip müzik yapıyoruz. Belki süreç içinde ya da bittikten sonra bunu bir ürün haline getiririz. Şimdilik her şeye rağmen bir araya gelip müzik yapabiliyor olmaya şükrediyorum, müziğin tadını çıkarıyorum. Belki bir sürpriz yaparız dinleyenlere.
Leyla Diana: Ne güzel olur sürpriz, 'salgın sürprizi’ni merakla bekliyoruz. Bunun dışında yeni proje olarak neler var, yeni müjdeler var mı bize verebileceğiniz?
Su İdil: Uzun zamandır dinlediğim şahane besteler var, söz yazmak için kolları sıvadım. Bu süreçte kafayı toparlamak biraz zor oluyor ama bir parça oluşturmak zaten -tahmin edileceği üzere- bir oturuşta yapılabilen şeyler değil. Salgın sonrasında en çok hayal ettiğim tabii ki öncelikle yepyeni albümümüzü daha çok çalabilmek onun yanında üretebildiklerimiz oldukça da kaydetmek ve daha çok üretim halinde olmak istiyorum.
Müzikal becerinin değil anlatımın öne çıktığı müzikleri seviyorum
Leyla Diana: Sizi etkileyen müzisyenler mutlaka olmuştur. Kimlerdir onlar, nelerinden etkilendiniz?
Su İdil: Son dönemde derinliği olan, düşünülmüş ama sade müzikler çok etkiliyor beni. Müzikal becerinin değil anlatımın öne çıktığı işler bana daha çok hitap ediyor. Daha anaakım caza yakın bir isim söylemem gerekirse Cecile Mclorin Salvant çok dinliyorum. Ancak daha yeni soundlara daha açık hissediyorum. James Blake çok dinliyorum bu sıralar. Tek bir müzik türünden yola çıkarak üretilen albümler, daha köklere yakın albümlere de heyecanlanmakla beraber çok yönlü ve yenilikçi müzisyenlerden daha çok etkileniyorum. İsim sıralamak ya da “en” seçmekte her zaman çok zorlanmışımdır. Çok farklı müzikler dinliyorum, kucağımı açık tutmaya çalışıyorum dolayısıyla net bir isim çok rahat veremeyeceğim galiba.
Leyla Diana: Cazkolik ile ilgili düşüncelerinizi de almak isterim. Yeterince takip ediyor musunz ?
Su İdil: Cazkolik bizler için özel bir yerde. Caz camiasından, yeni çıkan ürünlerden, konserlerden bir tıkla haberdar olmamızı sağlayan bir platforma verilen emek çok kıymetli. Müzisyen arkadaşlarımın röportajlarını, yeni işleri sıklıkla Cazkolik‘ten takip ediyorum. Yaşadığımız ülkede dinleyici sayısı artsa da çok yaygın dinlenen tarzlarda müzik yapmıyoruz. Müziğimizin Cazkolik gibi platformlarca desteklenmesi değerli bizler için. Emeği geçenlere teşekkürler.
Leyla Diana: Biz de çok teşekkür ederiz. Albümün yolu açık olsun ve yeni haberlerde buluşmak üzere.
Leyla Diana Gücük
Cazkolik.com / 25 Mayıs 2020, Pazartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.