Sıcak bir Haziran gününün akşamında [26.06.2014] Stelyanos Hrisopulos’un gemisin yolcularıydık. Dalga sesleri hicaza fısıldarken Antik Yunan’nın tragedyalarından çıkıp gelen 3 mavi peri kızı anlatıyordu büyük ustanın hikayesini. Atmış dakikalık eser boyunca Anadolu yakası sahilinden Burgazada`yı bir perde aracılığı ile seyre dalarken kah iki sopranonun şarkıları kah kanunun, piyanonun soloları alıp götürdü dinleyenleri yazarların adası Burgaza. Som bir zerafet, arı bir mutluluktu ruhlara yayılan her detay o akşam. Fazıl Say`ın piyanosu, öykünün 3 anlatıcı Demet Evgar, Esra Bezen Bilgin ve Songül Öden`in incelikli jestleri, mimikleri, vücut dilleri, uçuşan şifon elbiseleri, hikayenin nefes aldığı anlarda seslendirdikleri şarkılarla esere yeni duygusal katmanlar kazandıran Zeynep Halvaşi ve Serenad Bağcan`ın yorumları ve tabii ki Sait Faik’in “Stelyanos Hrisopulos’un Gemisi” isimli öyküsünü sahneye uyarlayan Özen Yula’nın başarılı sahne uyarlaması. Bütün bunlara Borusan Quartet’in yaylıları, Hakan Güngör’ün kanunu, Derya Türkan’ın kemençesi ve Aykut Köselerli’nin vurmalı çalgıları eklendiği vakit Zorlu Center’ın Performans Sanatları Merkezi sahnesine denizin, ada insanlarının, rüzgarın, dalgaların, balıkçıların, kedilerin, renkleri, kokuları, sesleri taşınıyordu. Dramatik kurgusundan müzikal alt yapısına her nüansın incelikle düşünülmüş olan eserde herşey öylesine doğal öylesine kendiliğinden bir akış içinde olup bitiyordu ki bizler kimi zaman öykünün kahramanları olan Hrisopulos dede ve onun küçük torunu Trifon’un yerine geçiyorduk.
Omurgasını edebiyatın oluşturduğu müzik üzerinden yeni bir ifade bulan ve tiyatronun omuz vermesiyle bambaşka güzellikler kazanan eser İstanbul Müzik Festivali’nin ölümünün 60. yılında Türk edebiyatının "büyük öykücüsü" Sait Faik`i hatırlamak amacıyla piyanist ve besteci Fazıl Say`a verdiği yeni yapıt siparişiyle hayat buldu. Fazıl Say’ın "Tamamı makamsal olacağı için benim için bir ilktir ve özeldir; bir klasik müzik bestecisinin Türk sanat musikisine bu kadar yakınlaşmak istemesi sanırım tarihte de ilk olacaktır. Piyano ile kanunun, viyolonsel ile kemençenin diyalog ve bütünleşme halinde olacağı bir ilk yaratmak istiyorum" dediği Sait Faik projesini "Stelyanos Hrisopulos Gemisi" hikâyesi üzerine yazdığı bir sahne eseri olarak tanımlıyor. Daha önce Nâzım Hikmet, Metin Altıok, Cemal Süreya gibi şairlerin eserlerini besteleyen Fazıl Say’ın bu yeni eserinde bir bütünlük içinde anlatılan parçalı bir yapı söz konusu. Solo piyanonun yer aldığı pasajlar, topluluk halinde çalınan kısımlar, piyanonun diğer sazlarla girdiği diyalog, anlatıcıların ve şancıların sözcükler aracılığı ile sahnelediği anlatım. Tüm bu anlar usta bestecinin Sait Faik’in öyküsünü müzik diline taşırken kurmuş olduğu parçalı yapının satır başlarını oluşturuyordu. Mevcut öykünün yanı sıra Özen Yula’nın Sait Faik’in dünyasını ve Burgazada’yı dile getiren 6 şarkısı da (adanın, kedilerin, zalim çocukların, …) eserin dramatik kurgusunu destekler nitelikteydi. Birçok bakımdan bir müzik tiyatrosu eseri olarak değerlendirilebilecek olan bu çalışmada öykünün hüznü de, sertliği de kendini belirgin kılıyordu. Trifon’un dedesinin adını verdiği göznuru oyuncak teknesinin adanın çocukları tarafından batırıldığı sahnede bestecinin bütün sazlara dağıttığı staccato vuruşlar aracılığı ile müzikal gerilimi tırmandırdığı an gibi.
Fotoğraflar: Cem Türkel
Özgürlük duygusunu, umudu, zalimliği, yoksulluğu, sevgiyi ve ütopyaları anlatan bir öyküdür Stelyanos Hrisopulos’un Gemisi.” Sadece “hiç mavi gözlü sahici kızlar Trifon’u severler miydi?” sözü bile çok şey söyler aslında bu öyküde. Ve Fazıl Say dostlarıyla beraber derin bir şiirsellik içinde tüm bu duyguları ustalıkla dile getirmiştir eserinde.
Sami Kısaoğlu
Müzikolog
Cazkolik.com / 29 Haziran 2014, Pazar
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.