Repertuvarlar havalansın!
Ülke olarak faal görünmemize rağmen emin olun proje fakiriyiz, üstelik, yaratıcı ve iz bırakacak projeler konusunda daha da zayıfız. Tüm bu sitemlerin ardından şahsen benim yüzümü güldüren bir proje gördüm. Beyoğlu’ndaki Pera Müzesi sezon içinde değişik içeriklerde konserler düzenlemesiyle bilinir. Son projeleri müzenin koleksiyonlarından ilham alan bestecilerin yeni eserlerini dinleyiciyle buluşturan konserler dizisi oldu. Müze, bünyesindeki “Oryantalist Resim Koleksiyonu”, “Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri”, “Kütahya Çini ve Seramikleri” koleksiyonlarından esinlenilerek yapılan besteleri sezon boyunca konserler halinde dinleyiciyle buluşturuyor. Bütün konsept bu! Ayrıca, durum gösteriyor ki proje fikren en az bir sene önce başlamış, sipariş verilecek besteciler belirlenmiş, besteler yapılmış ve bu yıl icra sezonuna gelinmiş. Proje kapsamında Mehmet Yaranona, Koray Erkan, Alican Çamcı ve Meriç Aktaş’ın besteleri ekim ile mayıs arası performans ve ses enstelasyonu olarak sunulacak. Umarım bu besteler sonra bir albüme dönüşür.
Yeni bir rakip mi geliyor?
Dijital zamanlarda yaşıyoruz. Mukayeseler artık platformlar üzerinden yapılıyor. Ciddi tecrübe sahibi olacak kadar Spotify ve Tidal kullanıcısıyım, zamanla hangi platform daha iyi sorusunun net cevabını bulamadım belki ama bir an geliyor biri daha işime yarıyor, bir an geliyor öbürü. İlle birinin galip gelmesi gerekmiyor zaten şöyle söyliyim, iyi ses, daha kaliteli müzik konusunda Tidal önde ama her aradığını bulma konusunda Spotiy önde. Gerçi Tidal de arayı kapattı. Tidal video da gösteriyor. Abonelik fiyatları yakın üstelik TL olması avantaj. Abone olacaksanız HiFi seçeceğini tercih edin, farkediyor. Tidal’da bir tıklamaya dinlediğin albüm komple sayfaya dönüşüyor ve kapak görseli büyüyor, bu da bir avantaj. Ben kullanmasam da Spotify’ın sağ yandaki ‘arkadaşların ne dinliyor’ kısmı ilginç. Tam keşfedemediğim şeylerden biri radyoları, nasıl bir işlevleri var tam anlamadım ama iyice bakma fırsatı da bulamadım doğrusu. Yani, ses kalitesi belirleyici olduğu için Tidal bir adım önde fakaat, Avrupalı bir sistem daha var, Qobuz. Henüz Türkiye’de yok. Bakalım o nasıl bir fark yaratacak.
Sayısız başarı, sayısız ödül
Chucho Valdes’e ‘Küba’nın Duke Ellington’ı’ dendiğini bilmiyordum. 13 kasımda Latin Grammy ödüllerinde Yaşam Boyu Başarı Ödülü kazanan büyük sanatçı dünyanın en iyi caz piyanistleri arasında geliyor. Aile boyu müzisyen. Onu sahnede görmek her cazsever için gerçek bir ayrıcalık. Son İstanbul konserini hatırlıyorum, karşısındaki Gonzalo Rubalcaba idi. Sahnede çift piyano. Marifetli bölümleri genç Gonzalo’ya bırakmıştı. Piyanonun tuşlarını hamur gibi yoğuruyordu. Klavye üzerinde neyi yapmayı istiyorsa yapabilecek bir ustalığa ve tekniğe sahip olmak büyüleyici bir üstünlük olsa gerek. Bu mertebeye ulaşmak gerçekten zor. Dedesi de, babası da uzun bir ömre sahip oldu, eminim kendisi de uzun bir ömre sahip olur, daha önemlisi devamlı konser verebileceği bir ömür olsun. Onu ne kadar çok izlersek hayatımıza o kadar güzel konserler eklemiş oluruz. Üç yaşında radyoda dinlediği melodileri çalabilen büyük sanatçı artık 77 yaşında. Grammy böyle bir ustayı seçmeyecek de kimi seçecekti ki…
Her susturuculu trompet çalan Miles değil
Tam da öyle oldu. 2011 yılında son albümü “Jerry Gonzalez y el Comando de la Clave” ile keşfetmiştim trompetçi Jerry Gonzalez’i. Hiç duymamışım, 1 ekim günü evinde çıkan yangında ölmüş. Bizim ülkede tanınan biri değildi, caz dünyasında paylaşan oldu mu görmedim, belki ben denk gelmedim. Böyle yangın, trafik kazası, yolda giderken başa birşeyler düşmesi allah göstermesin ama sanki sadece bizde olurmuş gibi gelirdi, demek oralarda da oluyormuş, baksanıza, adamcağız evinde yanmış gitmiş. Böylesi daha da üzücü. Geçen televizyonda bir haber vardı, 74 yaşında bir kadın ocaktan kıvılcım sıçrayınca şaşkınlıktan olacak panikle ocaktaki kaynar suyu alıp üstüne dökmüş yangından değil ama kaynar sudan ölmüş. La hâvle... Porto Rikolu olmasına rağmen Madrid’de yaşıyormuş. Müziğindeki latin tadı çarpıcıydı. İkibinlerin başında çıkardığı albümünde flamenkoyu çok çarpıcı resmetmişti ama ben size son albümünü öneriyorum. Özellikle 10 dakikalık “Resolution”, daha da uzun “Tenderly”, “Obsesion” ya da en iyisi siz albümün tamamını dinleyin, ama kesin dinleyin. Ruhu şâd olsun.
Alacaksanız böylesini alın, her kuruşuna değer
Geçen hafta baştan savma yılbaşı hediyelerini yazmıştım, hani, herkesin vazifeden, nezaketen hediye aldığı özellikle iş çevrelerinden üçüncü derece tanışları vardır, birkaç okurla ‘niye öyle diyorsun, Frank Sinatra iyidir’ sohbetine girdik, benim dediğim, bizzat müzik sektörünün bu isimlere hediyelik eşya muamelesi yaptığıydı ama bu hafta gerçek bir yılbaşı hediyesi önermek istiyorum. Keşke biri bana böyle bir hediye alsa. Kim bu hediyeye laf edebilir ki! Cazın iki büyük markası; The Art Ensemble of Chicago ile ECM firması 2019’da birlikteliklerinin 50. yılını kutlayacak. Kutlamalar başlamış, yılbaşı, doğum günü ya da başka bir şey, hepsi bahane önemli olan bu hediyeyi almak… Olmadı herkes kendine alsın. Tam 21 CD ve 300 sayfalık kitapla beraber. Grubun kurucularından Roscoe Mitchell ‘ECM ile bu yolculuğu beraber yapmak muhteşemdi’ diyor. Coltrane sonrasının en yaratıcı müzisyenlerinden bu ekip için bu çalışma gerçekten özel ve sınırlı sayıda basılmış. 110 doların her kuruşuna değer. Aklım Francesco Martinelli’nin kitabında kalmıştı, şimdi ona bir de bu eklendi.
Bu durum bir tek bana mı tuhaf geliyor?
Bebek iken, nerdeyse daha adım atmadan hayatımıza girdi. Tamam, gerçekten küçük bir dahi. Yaşının çok ama çok ötesinde bir yetenek. Bir anda cazın geleceği adına umutlananların sembolü oldu. Üzerine titreniyor. Şimdiden boş tek bir günü yok. Henüz İstanbul’da izleme imkanımız olmadı ama bu yaz sürpriz olabilir. Benden söylemesi. Joey Alexander son 2 albümüyle 83. Down Beat okur seçimlerinde yılın en iyi albümleri listesinde yerini almış. Daha bu yaşta iki albümle en iyiler arasına girmesi şaşılacak bir şey. Yirmisine gelmeden almadık ödül kalmayacak. Tamam, okurlar popülariteye göre oy veriyor olabilir ama caz dinleyicisi seçicidir. Kamasi Washington’ın benim çok sevdiğim “Harmony of Difference” albümünün bile ancak 11inci olabildiği bir listeden söz ediyoruz.Esperanza Spalding 13, Charles Lloyd 15, Bill Frisell 16, Joshua Redman 18, Vijay Iyer 20 ki bu albüm hakikaten çok güzeldir. Vay anasına demek istiyorum sayın cazseverler.
Yaşarken efsane olacak kıratta
Yirmi yıldır adeta her taşın altından çıkan bir sanatçı; Stefon Harris. En zor enstrümanlardan birini bu kadar popüler hale getirmek az rastlanır başarı. İkibinlerin başından beri takip ediyorum ama son yıllarda adeta gözüm üstünde. Yeni albümü “Sonic Creed” çıktığı hafta en çok satanlar listesinin tepesine tırmanırken içimden en iyisini hakediyor dedim. İkibinlerin başında Ron Carter-Kenny Barron The Modern Jazz Quartet versiyonunu kurduklarında Milt Jackson’ın yerinde o zamanlar yirmilerinde gencecik bir sanatçıydı ama öyle güzel çalıyordu ki, özellikle Keith Jarretvari iniltileri dinleyeni daha da coşturuyordu. Tam bir konsantrasyon adamı. Her nesil ancak bir elin parmağı kadar iyi isim yetiştiren bu enstrümanda kırk yaş grubunun şansı Harris. Çok iyi başkaları da var tabii, haklarını yemeyelim. Onları da yazarım ama Harris’in çok farklı kulvarlarda kendini sınaya sınaya gelmesi etkileyici. Son albümü özellikle dinlemenizi öneririm. Seveceğinize eminim.
Tüm markaları karşılaştırmalı
Anladığım şu ki yeni teknolojiler yeni çözümler değil yeni ihtiyaçlar yaratıyor. Elektronik cihazda hiç iyi değilimdir, anlamam da ama resimdeki gibi cihazları görünce ilgimi çekiyor. Şundan dolayı, cazseverler olarak plaktan kasete oradan CD’ye şimdi yine plağa çoğumuzun zamanla devasa arşivleri oluştu. Tamam, çalmaya çalıyoruz ama eminim bir çoğumuz bunları ne yapıcaz diye düşünüyor. Ben düşünüyorum doğrusu. Bulutlara yükledim olmadı, orada olduklarını bile unutuyorum. Harddisklere attım olmadı. Yani, bir yerlerde duruyor. Lazım olduğunda yine CD takıyorum ama elimdeki bilgisayarı değiştirsem CD çalacak cihazım kalmayacak. Ama bu cihazı görünce sempatik geldi. En cahilimizin dahi seveceği basitlikte görünüyor. Tüm mobil cihazlarla uyumlular. Üstelik. Bir dolu iyi markanın bu çeşit ürünü var. CD’yi takıyorsun, tık tık tık aktarıyoru sonra nereye istersen tak dinle ya da software üzerinden eriş. Arayüz tasarımları çoğunun gayet iyi. Resimdeki Brennan diye bir marka ama Sony, Teac, Astel&Kern bilmem ne audio bir sürü marka var ve 400 dolardan başlayıp ilerliyor. İncelemekte fayda var.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 03 Aralık 2018, Pazartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.