Merhaba değerli müzikseverler,
Önceki yazılarımda Hi-Fi sistemlerini oluşturan temel bileşenlerden bahsetmiş ve analog bir kaynak olan pikapları incelemiştik. Bu yazımda yine sistemin temel bileşenlerinden birisi olan amplifikatörleri mercek altına alacağız. Amplifikatör veya kısaca “ampli”lerin temel özelliklerine ve çalışma prensiplerine göre türleri, birbirlerine göre avantajları ve dezavantajları, çok fazla teknik detaya girmeden, kısa ve basit bir şekilde bu yazımızın konusu olacak. Son bölümde ise günümüzde giderek yaygınlaşan, birçok özelliği bir arada bulunduran yeni nesil hibrid amplilerden bahsedecek ve önemli markaların hibrid modellerini inceleyeceğiz.
Her zaman söylediğimiz gibi, bir Hi-Fi sistem içerisinde her bileşen ayrı bir öneme sahip. Kaynağından hoparlörüne, kablosundan güç ünitesine hatta sehpasına kadar her bileşen ve elemanın, üstlendiği görevleri sistemi olumsuz etkilemeyecek şekilde yerine getirmesi gerekiyor. Bu anlamda her biri sistemi bir bütün olarak tamamlar. Aynen zinciri oluşturan halkalar gibi, uyumsuz veya zayıf olan bir halka yani bileşenin etkisi tüm sistemde hissedilir ve zincirin kopmasına sebep olur. Kurduğumuz sistem aslında bizim kulağımıza, beynimize ve duygularımıza hitap eden, bize ait ses karakteristiğidir. Nasıl bir ses istediğimize kulağımız, beynimiz ve duygularımız karar verir. Her bir bileşen kendi içinde mükemmel olabilir ancak bir araya geldiğinde beklentimizi karşılamıyor ve duygularımızı harekete geçirmiyorsa ses karakterimize uygun olmadığı anlamına gelir. Bu sebeple kurulacak sistemin bileşenlerinin uyumu ve beklentimizi karşılaması çok önemlidir.
Ampliler, bir kaynaktan gelen sinyali yani elektriksel akımı işleyerek belli bir seviyeye yükselten cihazlar olarak tanımlanır. Ses kaynaktan çıplak olarak direk hoparlöre verildiğinde, kaynağın ürettiği sinyal çok düşük seviyede olduğu için hoparlöre titreşmesi için yeterli akım veremez. Amplide giriş katına gelen sinyal, ampli içerisinde yer alan devre elemanları sayesinde yükseltilerek çıkış katına verilir. Yükseltilmiş sinyal çıkış katından hoparlöre iletilerek hoparlörün titreşimi sağlanır ve bu şekilde bize ses olarak yansır.
Amplilerin yapısını ve çalışma prensipleri anlayabilmemiz için sıkça karşımıza çıkacak olan bazı terim ve kavramları bilmek gerekir. Gelin şimdi konunun detaylarına girmeden önce bu terim ve kavramları olabildiğince basit, kısa ve anlaşılabilir bir şekilde açıklamaya çalışalım.
Empedans ve Direnç
Direnç, bir devrede gerilim ve akımın bir uçtan diğer uca ulaştığı yolda, elektronların geçişini belli bir seviyeye kadar önleyen veya geciktiren kuvvetlerdir. Empedans ise her bir bileşenin akıma karşı gösterdiği eşdeğer dirençtir. Bileşenler aktif ve pasif olarak ikiye ayrılırlar. Aktif bileşenler değişken dirençlerdir yani devrenin akımına ya da giriş voltajına göre dirençlerini değiştirirler. Pasif bileşenlerin ise direnç değerleri değişmez.
Empedans ve Direnç farkları nelerdir?
Direnç ve empedans arasındaki farklara baktığımızda, direnç alternatif akım ve direk akımlı devrelerde oluşurken empedans sadece alternatif akımlı devrelerde gerçekleşir. Direnç sabittir ve değişmez. Empedans ise akımın frekansına bağlı olarak değişebilir. Direnç bir elektromanyetik alanda depolanan enerjiyi temsil eder. Empedans ise elektromanyetik alanda hem güç dağılımını, hem de depolanan enerjiyi temsil eder.
Transistör nedir?
Transistör eskiden beri sık duyduğumuz bir terim. Pek çoğumuz eskiden elimizden hiç düşürmediğimiz pilli küçük transistörlü radyolarımızdan müzik dinlemişizdir. Transistör çok küçük bir değerde gerilim/akım ile büyük miktarda gerilimi kontrol etmek için kullanılan yarı iletken devre elemanı olarak tanımlanır. İşlevselliği sebebiyle devrelerde sıklıkla kullanılır. Transistör, elektriksel olarak kontrol edilmekte olan bir anahtar gibi, devrede yer alan akımı açıp kapatmak ve elektrik sinyallerinin gücünü yükseltmek veya değiştirmek için kullanılır.
Naim NAC 552 Reference Pre Amplifier including 552PS DR
Preampli ve Güç Amplisi
Yazımızda en çok karşılaşacağımız kavramlardan birisi preampli ve güç amplisidir. Amplilerin en temel iki bileşenidir. Entegre bir amplide kısaca “pre” katı ve “güç” katı olarak da ifade edilebilir. Preampli veya ön yükselteç, zayıf ses sinyallerini güç amplifikatörünün algılayabileceği seviyeye kadar yükseltmeye yarayan bir bileşendir. Genellikle bir selektör ile kaynak seçimini, ses ve bas/tiz seviye ayarı gibi fonksiyonları yerine getirir. Aynı zamanda sisteme bağlı kaynaklarla ampli arasında doğrudan bağlantı yapıldığında ortaya çıkabilecek empedans sorunlarını da önler. Power ampli veya güç amplisi ise, preampliden gelen ve belli bir seviyeye kadar yükseltilmiş ses sinyallerini hoparlörlerin ihtiyacı olan daha güçlü akım seviyesine yükseltmeye yarayan bileşendir.
Luxman L-550AX
Entegre Ampliler
Entegre ampli, preampli ve güç amplilerinin aynı kasa/şasi içerisinde tek bir cihaz olarak bulunduğu ampli türüdür. Ara bağlantı kabloları gerektirmediği ve yerleşimde pratiklik sağladığından kullanımı yaygın olarak tercih edilen bir amplidir. Bu tip amplilerde selektör ile kaynak seçimi, ses ayarı, bas/tiz kontrolü ve diğer işlemlerinin tümü tek bir cihaz üzerinden yapılır.
Entegre ampliler kendi içinde yapılarına ve çalışma prensiplerine göre çeşitlilik gösterirler. Bunlar monoblok veya dual monoblok yapıda ve çalışma prensibine göre transistörlü ya da lambalı türde olabilirler.
Vincent SP-T700
Monoblok ve Dual Monoblok Ampliler
Monoblok ampliler tek kanal üzerinden mono sinyal üreten cihazlardır. İki adet monoblok ampli bir araya geldiğinde ise her iki cihaz ayrı kanallar yani sağ ve sol kanallar için kullanılarak stereo yapı oluşturulur. Bu yapıya da dual monoblok adı verilir. Monoblok ve dualmono blok amplilere baktığımızda, her iki ampli türünde bazı farklı özellikler dikkatimizi çeker. Standart stereo amplilerde sağ ve sol kanallara ait devreler ayrı olmakla birlikte bunları kontrol eden birimler ve güç kaynağı ortaktır. Dual monoblok yapıda ise aynı kasa içinde güç trafosu hariç hemen hiçbir ortak elemanı olmayan iki ayrı ampli çalışır. Hatta bazı tasarımlarda güç trafoları da ayrılmıştır. Dual monoblok amplilerde en büyük avantaj, iki bağımsız ampliye ait kanallardaki sinyallerin birbirinden mümkün olduğunca yalıtılması ve bu sayede ses sahnesinin olabildiğince korunmasıdır.
Audio Reseacrh Reference 80S
Transistörlü ve Lambalı Ampliler
Transistörlü ve lambalı ampliler günümüzde birbirine rakip cihazlar gibi görünse de aslında ses karakteristikleri ve kullanım alanları açısından farklı kulvarlarda yer alan cihazlardır. Transistörlü ampliler aşağıda bahsedeceğimiz bazı özelliklerinden dolayı her dönem çok tercih edilen ve sıklıkla kullanılan cihazlar olmasına rağmen, lambalı ampliler de, her ne kadar bir dönem ortadan kaybolmuş olsa da, günümüzde yeni teknolojilerle tekrar üretilip yaygınlaşmış ve kullanımı daha rahat hale getirilmiştir.
Transistörlü ampliler, sinyal işleme ve yükseltme için yarı iletken transistör kullanan amplilerdir. Günümüzde en yaygın ve tercih edilen ampliler bunlardır. Kullanımı kolay ve işlevselliği ve ürettiği sinyal yani ses çıkışı yüksektir.
Lambalı ampliler ise sinyal işleme ve yükseltme için vakum tüp olarak adlandırılan lambaları kullanan amplilerdir. Bu ampliler günümüzde gelişen teknoloji sayesinde oldukça iyi tasarlanıp üretilmekte ve yüksek performans sunabilmektedirler.
Transistörlu ampliler elektriksel olarak daha verimlidirler, gürültü üretimleri daha düşüktür, maliyetleri tüplü cihazlara göre daha düşüktür, hoparlörlerle uyum sorunları daha azdır. Ayrıca transistörlü amplilerin çalışma sıcaklığı toleransları daha fazladır, kendi iç gürültüleri oldukça düşüktür ve çalışma frekans genişliği oldukça fazladır. Bu avantajlarından dolayı kullanımları lambalı amplilere oranla çok daha yaygındır. Bunlara karşın, bazı kullanıcılar tarafından doğallıktan uzak, fazla steril ve inorganik bulunurlar.
Lambalı ampliler ise orta sesler yani vokaldeki doğallıkları, akıcılıkları ve bütünlükleri ile transistörlülere kıyasla daha doğal/gerçek bir performans gösterirler. Vokal bölgesindeki gerçekçilikleri ve yumuşaklıkları ile vokal, akustik ve klasik müzik seven dinleyiciler için ciddi bir fark oluştururlar. Aslında bu gerçeklik duygusu lambaların özelliği olan bazı distorsiyonların müziğe pozitif etkisinden kaynaklanır. Lambalı amplilerde kullanılan lamba türü de büyük önem taşır. Güç katında yaygın olarak kullanılan iki lamba türü mevcuttur. Bunlardan birisi EL34 tipi lambalardır ve bu lambaların ürettiği ses nispeten daha yumuşaktır. Diğer bir lamba türü olan KT88 ise daha keskin bir ses üretir. Her iki lambanın ürettiği sesin karakteristiğini dinlemeden anlamak pek mümkün olmaz. Preampli katında ise genellikle 12AU7/ECC82 ve 12AX7/ECC83 tür lambalar kullanılır ve bunların da sesin gerçekliğine olan etkisi küçümsenmeyecek orandadır.
Günümüzde üretilen lambalı amplilerde lambaları değiştirmek mümkündür. Yani aynı cihaz hem EL34 hem de KT88 türü lambalar ile kullanabilir. Bu tercih için yeni modellerde bir selektör bulunur. Ancak burada yapılması gereken lambanın türüne göre bias ayarı denilen, basitçe lambanın belirtilen nominal voltaj ayarının yapılmasıdır ki, autobias özelliği bulunan birçok ampli bu ayarı kendisi otomatik olarak yapar. Lambalı amplilerin bir dezavantajı kullandığı lambaların ömürlü olmasıdır. Genellikle 3 bin saat olan bu ömür günümüz teknolojisi ile 10 bin saate kadar çıkabilmektedir. Lambalar bir dönem çok nadir üretilirken günümüzde artık rahatlıkla bulunabilmektedir. Lambaların ömrünün tükendiğini sesteki bozulmadan anlarız.
Bu terimlere bir de Solid State kavramını ilave etmemiz gerekir. Katı hal anlamına gelen bu ifade elektronik terminolojisinde, çeşitli elektriksel işlevleri olan katı haldeki yarı iletken devre elemanları için kullanılır. Günümüzde yaygın olarak kullanılan cihazların içindeki hemen her yarı iletken elektronik parça solid state türündedir.
Class A, B, AB, C, D, G ve H Ampliler
Amplilerin önemli özelliklerinden birisi de hangi klasmanda/sınıfta yer aldığıdır. Amplilerde sinyal yükseltilirken kullanılan yöntem bir sınıflandırmayı gerektirmiştir. Bu sınıflar amplinin ses yükseltme yöntemine göre A, B, AB, C, D, G ve H olarak tanımlanır. Herbir tasarım sınıfının kendine göre bazı avantajları ve dezavantajları vardır. Şöyle ki:
A Sınıfı (Class A): En üst seviye cihazlardır. Bu tür tasarımlarda cihaz, kaynaktan gelen sinyali yükseltirken, tek bir çıkış elemanı tarafından dalga bütünlüğü korunacak şekilde sesi işler. Çıkış transistörü veya lambalı ise lambanın kalitesi ve devre tasarımına bağlı olarak orijinal dalga formu en iyi şekilde korunur. Bu sayede seste akıcılık ve bütünlük maksimum seviyede gerçekleşir.
Bu cihazların en önemli dezavantajı, girişte sinyal olsun veya olmasın sürekli olarak sabit bir akım çektikleri için oldukça yüksek çalışma ısılarına sahip olmalarıdır. Ayrıca yüksek güce sahip ampliler boyut olarak büyük ve ağır amplilerdir. Ancak bunun yanında pek çok avantajlara sahiptirler. En büyük avantajları doğal ve yumuşak bir ses kalitesine sahip olmalarıdır. Lambalı cihazlar kadar doğal bir sese sahip olmalarına karşın, lambalılara oranla mümkün olan en düşük distorsiyon düzeyine sahiptirler. Bu önemli bir özellik olarak karşımıza çıkar ve bu özellikleri sayesinde mükemmel akustik sahne sunarlar. Bu cihazların oldukça dengeli ve kontrollü bas performansları vardır. Hoparlör seçimi konusunda sorun yaşatmazlar, her tür hoparlörü uyumlu bir şekilde rahatça sürerler. Bu özellikleri lambalılara karşı tercih sebebi olmaktadır.
B Sınıfı (Class B): B sınıfı amplilerde transistörler elektriksel verimliliği artırmak amacı ile giriş sinyalinin yalnızca yarısını yükseltir. Sinyalin her bir yarısı çiftler halinde birleştirilerek tam ses sinyali oluşturur ve çıkışa verir. Burada her bir transistör sadece kendi çalışma bölgesinde elektrik aldığı için B sınıfı ampliler A sınıfına göre daha az ısınır ve daha verimli çalışırlar. Bu tip amplilerde en büyük sorun pozitif ve negatif sinyalin bölgeler arasında geçişi sırasında oluşan senkron bozukluğudur. Buna crossover distorsiyonu denir. Bu distorsiyon nedeniyle genellikle endüstriyel uygulamalarda kullanılırlar. Yukarıda bahsettiğimiz üzere elektrik tüketimi bakımından yüksek verim sağlarlar, az ısınırlar ve küçük, hafif tasarımları ile avantajlı hale gelirler. Ancak yüksek distorsiyonları bazı müzik türleri için önemli dezavantaj oluşturur.
A/B Sınıfı (Class A/B): Temel olarak B sınıfı amplilerin çıkış katlarının özel olarak düzenlenerek belirli bir sinyal yüksekliğine kadar A sınıfı gibi çalışabilmesini sağlayan bir yapıdır. Burada, çıkış transistörü veya lambanın sinyal yokluğunda kapanmadan, çok düşük bir bias akımıyla canlı tutulacak biçimde ayarlanarak, cihazın crossover distorsiyonundan etkilenmemesi sağlanır. Bu ampli tipi ticari üretimler arasında en yaygın kullanılan tasarımdır. Yüksek elektriksel verimliliği ses kalitesi açısından pozitif bir etki sağlar. Düşük seviyede ısınan, küçük ve hafif cihazlardır ancak A sınıfı ampliler kadar yüksek ses kalitesine sahip değildir.
C Sınıfı (Class C): Giriş sinyalinin yüksekliğiyle orantılı olarak çıkış elemanlarını devreye sokan yapıda bir amplidir. Genellikle telekomünikasyon amacına yönelik sistemlerde kullanılır. Hi-fi sistemlerinde kullanılması tercih edilmez.
D Sınıfı (Class D): Giriş sinyalinin kare dalga formunda darbeler üzerine bindirilerek yapılan yükseltme prensibini kullanan yapıdaki amplilerdir. Kare dalga taşıyıcının yarattığı distorsiyon çıkış aşamasından önce bir filtre devresi ile süzülür ve temiz sinyal elde edilir. Kare dalga modülasyonunun frekansı ve temizliği ile orantılı olarak başarılı tasarımlar mevcuttur. Günümüzde giderek yaygınlaşan bu ampli tipi aktif subwoofer kullanılmayan sistemlerde başarılı sonuçlar vermektedir. Küçük boyutlarına rağmen oldukça yüksek verimlilik ve yüksek güç sunar. Isınma sorunu yoktur. Taşınabilir ve bazılarında harici güç kaynakları kullanımı ile son derece pratik bir cihazdır. Yüksek frekanslarda oldukça iyi ses kalitesine sahiptir ancak orta seslerde belirgin bir soğukluk dikkati çeker.
G Sınıfı (Class G): Bu ampli tasarımı temel olarak A/B sınıfı amplilerin çıkış yapısı ile kademeli bir güç devresinin bileşiminden oluşur. A/B tasarımlardaki sabit güç gerilimi yerine girişteki sinyalin işlenmesi için çıkış elemanlarının ihtiyaç duyabileceği voltaj kademeleri önceden seçilir. Bu şekilde elektriksel olarak daha verimli bir çalışma sağlanmış olur. Bu yapı genellikle profesyonel seslendirmede kullanılan amplilerde yaygın olarak kullanılır. Küçük boyutlu hafif cihazlardır. Elektriksel kayıpları minimum seviyede olup düşük ısıda çalışırlar ve yüksek ses kalitesi sunarlar ancak hızla değişen sinyali yakalamakta zorlanan bazı modeller distorsiyon yaparak sesi bozabilirler.
H Sınıfı (Class H): G sınıfı tasarımlara benzerler ancak burada çıkış elemanlarının güç voltajı girişteki sinyalle orantılı olarak kademesiz veya daha fazla kademe ile daha hassas kontrol edilir. Bu tür ampliler genellikle yüksek güçlü ve aşırı pahalı high-end ampliler ile kullanılır. Birçok versiyonunda yüksek frekanslı selektörlü yapıda devreler kullanılır. Bu cihazlar elektriksel olarak bilinen en verimli tasarımlardandır ancak odyofil karakteristiğine uygun olmayan ses kalitesine sahiptir.
Amplilerin sınıflarına kısaca göz attıktan sonra günümüzde yaygın olarak üretilmeye başlayan ve bir çok özelliği içinde barındırarak tercih konusu olan yeni nesil hibrid amplilere bir bakalım.
Hibrid Ampliler
Hibrid kavramı günümüzde birçok sektör ve alanda kullanılıyor. Kelime anlamı olarak “melez” kavramına karşılık gelmekle birlikte teknolojideki anlamı "İki farklı güç kaynağının bir arada bulunması" şeklinde açıklanabilir. Hi-Fi Sektöründe ise bu kavram tek bir kasa/şasi üzerinde lambalı ve transistörlü bileşenlerin birlikte kullanıldığı tasarımlar olarak bilinir. Genellikle entegre amplilerde ön yükseltici veya güç katlarından birinin transistörlü ve diğerinin lambalı olduğu modellerdir. Bu yapıdaki cihazların üretilmesindeki amaç her iki tür tasarımın en güçlü yanlarını birleştirip, zayıf yanlarından sakınmak olarak açıklanabilir. Preampli katının lambalı, güç katının da transistörlü olduğu tasarımlar en yaygın olanlarıdır. Bu cihazlarda lambalı cihazların yumuşak ses karakteri ile transistörlü amplilerin kontrollü güç özelliği birleştirilmeye çalışılmıştır. Giriş katı transistörlü ve çıkış katı lambalı olan tasarımlar çok daha nadir görülse de temel olarak aynı amaca hizmet ederler.
Hibrid ampliler, lambalılara oranla kolay kullanımı ve ses olarak onların lezzetine yaklaşmaları sebebiyle günümüzde belli bir kitle tarafından tercih edilir hale gelmiştir. Bütçe olarak lambalılara göre daha makul seviyelerde olmaları, dolayısıyla lambalı amplilere bütçesi yetmeyen ama seste lamba lezzetini arayanlara hem ses kalitesi hem de görsellik olarak makul bir çözüm sunarlar. Üstelik yeni nesil modellerde teknolojinin sağladığı bazı özellikler bir arada bulunabilmekte ve bu da kullanım rahatlığı yaratmaktadır. Bunlar arasında CD kalitesinde çözünürlükte kablosuz bağlantı sunan aptX Bluetooth ve yüksek çözünürlüklü DAC gibi kullanım pratikliği sağlayan özellikler yer almaktadır. İstenildiğinde RCA kablo bağlantısı veya Bluetooth bağlantısı seçilebilir.
Bu bilgilerin ışığında hibrid amplilerin günümüzde tercih edilen ve çoğu kendi kategorisinde ödül almış modellerine kısaca bakalım.
Blue Aura V40
Blue Aura V40 Blackline Hibrid Entegre Ampli
İngiliz yapımı Blue Aura V40 Blackline, preampli katında 12EU/ECC82 lamba kullanan ve yüksek çözünürlükte bir DAC üniteyi bir araya getiren bir ampli. Cihaz alt segment kategorisinde oldukça iyi performans sunuyor. Bluetooth sistemi aptX özelliğine sahip. Yukarıda bahsettiğimiz üzere aptX, Bluetooth ile veri aktarımında CD kalitesinde yani 16 bit/44.1 Khz. Çözünürlük ve örnekleme hızı ile ses aktarımı yapıyor. Bu sayede cihaz ile akıllı telefonunuzdan veya tabletinizden kablosuz olarak müzik dinleme imkânı veriyor. Bunu yanı sıra kaynak RCA girişi kullanılarak cihaza bağlanabiliyor. Cihazda tek bir RCA girişi mevcut. Dijital tarafta da bir adet Micro USB girişi mevcut. Bu bağlantı portu bilgisayarınızı cihaza bağlama imkânı sunuyor. Amplide, ses devresi için iki lamba ve volüm seviye göstergesi olarak görev yapan bir lamba bulunuyor. Lambalar sıcak ve yumuşak ses özelliğinin ortaya çıkmasına yardımcı oluyor. Küçük ve pratik uzaktan kumandası ile birçok fonksiyon uzaktan kontrol edilebiliyor. Son bir özellik ise cihazın subwoofer çıkışına sahip olması. Bu şekilde sisteme bir subwoofer ekleyebiliyor ve daha derin bir bas performansı alabiliyoruz. Ancak tüm bu özelliklerin yanında unutmamak gerekir ki, cihaza RCA girişi ile tek bir kaynak bağlanabiliyor, ayrıca kaynak olarak pikap kullanılacak ise, ya ilave bir pikap preamplisi (Phono Amplifier) ya da pikabın kendi içinde entegre preampli katı olması gerekiyor. Bir önemli husus da cihazın genellikle Bookshelf dediğimiz raf tipi hoparlörleri sürebilmesi, daha güçlü hoparlörler için yeterli gücü sağlayamıyor olması.
Pathos Classic One MKII
Pathos Classic One MKII Hibrid Entegre Ampli
Cihaz orta/üst segment kategorisinde son derece başarılı performansa sahip, bol ödüllü bir İtalyan klasiği. İtalyan işçiliği ve tasarımı cihazda mükemmel bir şekilde kendini gösteriyor. İtalyanların bu tür cihazlarda kullanmayı sevdiği ahşap dokunuşlar bu cihazda da gayet yerinde bir şekilde, adeta sesin doğallığını vurgular biçimde kendini gösteriyor. Cihaz hem tasarımı hem de ses karakteristiği ile odyofil kitlenin tercih ettiği A/AB sınıfı yapıda.
Pathos’un en önemli özelliklerinden birisi, lambalı preampli ve güç amplisinin birbirinden tamamen ayrılmış ve kendi bireysel güç kaynaklarıyla donatılmış bir şekilde tasarlanmış olması. Ayrıca son derece düşük gürültüye ve seste yüksek doğrusallık sunan armonikler açısından mükemmel bir performansa sahip. Cihazın masif ahşaptan yapılmış bir uzaktan kumandası mevcut. Tüm bileşenler saf gümüş, giriş ve çıkış portları ise altın kaplamalı yüksek kaliteli malzemeler kullanılarak yapılmış. Bu şekilde cihaza en yüksek standartta iyileştirme sağlanmış.
Cihazda 4 adet RCA girişi mevcut ancak phono katı olmadığı için kaynak olarak pikap kullanılacak ise ilave pikap preamplisi gerekiyor.
Vincent SV-237MK
Vincent SV-237MK Hibrid Entegre Ampli
Orta/üst segment kategoride A sınıfı yapıda, oldukça güçlü sinyal üreten bir Alman klasiği. Vincent’ın üst düzey SolidLine modelleri solid state/katı hal saf transistör teknolojisine dayanan hassas, hafif ve dinamik bir ses tasarımına sahip olup hibrid modeller ise, bu yapının üzerine sese tipik lamba karakteri vermek için kısmen lamba donatılmış, çıkış aşamasında katı hal transistör gücünü kullanan cihazlar. Vincent ampliler genel olarak zor hoparlörleri bile rahatça sürecek güce sahip. Ses karakterleri dinamik ancak hibrid üniteler de sese belirli bir sıcaklık katan lambalarla daha yumuşak hale getirilmiş.
SV-236MK bir önceki model olan SV-236'nın özelliklerine bazı ilaveler yapılarak geliştirilmiş. Cihazın çıkış gücü 50 Watt’dan, iddialı bir şekilde 100 Watt ‘a, hatta 8 Ω da 150 Watt’a kadar artırılmış. Giriş katı yani preampli katında 1 adet 12AX7 ve 2 adet 6N1P lamba kullanılmış. Cihaza, 4 adet RCA giriş portuna ilave olarak bir optik ve bir de coaxial giriş verilmiş. Bu sayede yüksek çözünürlükteki ses dosyalarını okur hale getirilmiş. Vincent bu cihazda güç adaptörünü de elden geçirerek yenilemiş ve cihaz hem son derece üstün dinamiklere sahip hale getirilmiş, hem de seste daha olgun bir karakter yakalanmış. Cihazın işlevsel bir uzaktan kumandası mevcut. Phono katı olmadığı için kaynak olarak pikap kullanılacak ise ayrı bir pikap preamplisi gerekmekte.
Magnat RV4
Magnat RV4 Hibrid Entegre Ampli
Magnat RV4 çok fazla özelliği bir arada bulunduran, şık tasarımlı orta/üst segment kategoride ödüllere sahip bir Alman klasiği. Cihaz yüksek kalitede DAC özelliğine sahip. Bluetooth aptX bağlantısı ile 16 bit, optik bağlantı ile 24 bit çözünürlüğe sahip. Cihazda preampli katında kullanılan iki adet E88CC lamba ile güç katında kullanılan yüksek kalitede Japon Sanken transistör uyumlu bir şekilde bir araya getirilerek yüksek performans amaçlanmış. Cihazın en sıra dışı özelliği tüm bu teknolojik özelliklerin yanı sıra phono girişinde MM ve MC pikap iğnesi seçeneği sunması. Yani pikabınızda MC iğne kullanıyorsanız hiçbir ilave cihaza ihtiyaç duymadan pikabınızı ampliye direk bağlayabilir ve MC seçeneğini seçerek MC iğnenin keyfini çıkarabilirsiniz. Bu özelliği odyofiller için önemli bir dokunuş. Bir önemli fark da preampli katına kullanılan lambaların türü. Cihazda kullanılan E88CC lambalar, Rus üretimi yüksek kaliteye sahip, düşük gürültülü özellikte olup genel olarak odyofillerin tercih ettiği nadir tür lambalar olarak biliniyor. Bu lambaların aynı zamanda bir dönem Rus yapımı askeri muhabere cihazlarında kullanılan uzun ömürlü ve üstün performanslı lambalar olduğunu da belirtelim. Cihaz 4 adet RCA girişine sahip. Ayrıca subwoofer çıkışı ile bas performansı artırılabiliyor. Sürülmesi zor hoparlörleri kolaylıkla sürebilen cihazın küçük ama işlevsel bir uzaktan kumanda ünitesi mevcut.
PrimaLuna EVO 300
PrimaLuna EVO 300 Hibrid Entegre Ampli
PrimaLuna EVO 300 orta/üst segment kategoride yine pek çok ödüle sahip bir Hollanda klasiği. Cihaz, PrimaLuna ve PrimaLuna'nın solid state tasarımlarını yapan Floyd Design arasındaki iş birliği ile üretilmiş. Bu cihazda PrimaLuna, lambalı preamp katını, Floyd Design ise solid state güç katını tasarlamış. Böylece her ikisi de kusursuz bir ses bütünü yaratmak için birbirine zıt özellikleri olan bu iki farklı teknolojik formu bir araya getirerek üst kalitede hibrid bir ampli oluşturmuş. Cihaz, oldukça derin ve geniş sahneye sahip. Orta ve yüksek frekanslar ile dengeli bas performansı dikkat çeken özellikleri arasında.
Cihazın preamp katında altı adet 12AU7 lamba (2 x giriş, 4 x sürücü) kullanılmış. Güç katı ise dual monoblok olarak tasarlanmış. Çıkış gücü 8 Ω da 100 Watt, 4 Ω da 150 Watt olarak belirlenmiş. Cihaz içerisinde 2.4 mm. Kalınlığında altın kaplamalı bakır hatlar kullanılmış. Bu özellik haliyle ürettiği sese yansımış. Tüm güç kaynaklarında, PrimaLuna'nın kendi tasarımı olan “AC Offset Killer” adını verdiği özel devre kullanılmış ve böylece akımdan kaynaklanan sesler yok edilmiş. Cihazın phono katı mevcut.
McIntosh MA352
McIntosh MA352 Hibrid Entegre Ampli
Üst segment kategoride bir A.B.D. yapımı olan McIntosh MA352 her odyofilin hayalini süsleyen McIntosh amplilerin en yeni modeli olarak karşımıza çıkıyor. Tasarım olarak geçmişten günümüze kadar tüm McIntosh çizgilerini taşıyan cihaz günümüz teknolojisi ile donatılmış. Klasik mavi vu-metreler, eğimli ön panel ile gövdenin üzerinde kullanılan siyah cam ve klasik yeşil lambalar, McIntosh’un geçmişten günümüze vazgeçmediği en karakteristik özellikleri. Bu özellikler cihazda dijital ekranlar ile desteklenerek tam bir teknoloji harikası yaratılmış.
Tamamen analog bir tasarım olan MA352, preampli katında bir çift 12AX7A ve bir çift 12AT7 lamba kullanmış. Güç katında güçlü transistörlere sahip cihaz 8 Ω da 200 Watt, 4 Ω da ise 320 Watt çıkış veren bir solid state ampli. Bu özelliği ile neredeyse tüm hoparlörleri hakkını verecek şekilde sürüyor. Çift ölçekli mavi vu-metreler her iki hoparlör empedansı için doğru bir güç çıkışı okuması sağlıyor. Cihazda phono katı bulunuyor. MA352’yi farklı kılan diğer özelliklere bir bakarsak bunların çoğunlukla MCIntosh tarafından geliştirilmiş patentli devre ve tasarımlar olduğunu görüyoruz. Örnek vermek gerekirse:
• Çıkış sinyalini aşırı sürüş için izleyen ve hoparlörlerinize zarar verebilecek sert ses kesintilerini önlemek için giriş sinyalinde gerçek zamanlı mikro ayarlamalar yapan Power Guard teknolojisi kullanılmış.
• Akım, güvenli çalışma seviyelerini aşmadan önce çıkış aşamasını devre dışı bırakacak ve çalışma koşulları normale döndüğünde otomatik olarak sıfırlanacak sigortasız kısa devre koruma devresi Sentry Monitor kullanılmış.
• Termal ısınma süresini en aza indiren gelişmiş yüksek akım çıkışlı transistörlere bağlı Monogrammed Heatsinks devresi kullanılmış.
• Headphone Crossfeed Director (HXD) devresine sahip High Drive kulaklık amplifikatörü entegre edilmiş.
Bunların yanı sıra cihazda sesin manuel olarak ayarlanmasını sağlayan 5 bantlı analog ton kontrolü ve oldukça işlevli, cihaza bağlı diğer McIntosh üniteleri de kontrol edebilen bir uzaktan kumanda mevcut.
Tüm bu özellikleri ile ödüllere doymayan bu cihaz dinleyicisine gerçekten çok farklı bir deneyim sunuyor.
Absolare
Absolare Hibrid Entegre Ampli
Son olarak yine ödüllere doymayan bir marka olan Absolare’yi inceleyeceğiz. Absolare markasının farklı bir önemi var bizim için; endüstri mühendisi Kerem Küçükaslan ve bilgisayar mühendisi Gökhan Türkan tarafından kurulan Absolare Electronics firmasına ait Hi-End ürünler markası olarak tanınıyor. Tamamı Türk mühendislerden ve teknisyenlerden oluşan bir ekip ile üretilen cihazlar kalite ve tasarımları ile son yıllarda katıldığı fuarlardaki tüm ödülleri topladı.
Cihaz üst segment yapıda, son derece minimalist ama etkileyici bir tasarım olarak karşımıza çıkıyor. Dual hibrid monoblok yapıyı tek bir gövdede birleştirmiş ancak markanın tek gövdeli hibrid monoblok yapıdaki amplilerine göre biraz daha az güce sahip. Bununla birlikte cihaz giriş katı lambalarıyla ses karakteristiği ve sahnesini çok başarılı bir performans ile sunuyor. Cihaz bu özelliği ile enstrümanları ve sesleri organik bir karakter ile sunarak doğrudan ifade ve gerçekçiliğe sahip. Küçük odalar ve Bookshelf hoparlörler için ideal bir seçim ancak kule tipi hoparlörleri de rahatça sürebiliyor.
Absolare Hibrid Stereo Ampli, kendi küçük ama gücü gayet yeterli bir cihaz, 4Ω da 275 watt’a kadar çıkabiliyor. Lambalı giriş katı sıfır geri bildirime sahip ve çıkış aşaması, en karmaşık hoparlör yükleriyle uyumlu hale getirilmiş.
Absolare Hybrid Stereo amplifikatör, ayrı güç kaynağı ve dahili olarak kalın bir alüminyum duvarla ayrılmış sinyal bölümlerine sahip tek bir kasaya yerleştirilmiş. Bu tasarım, AC gürültüsünün sinyal yolu üzerindeki istenmeyen manyetik etkisini ortadan kaldırmış. Hassas kaynaklı 3 mm alüminyum şasi, mekanik rezonansları en aza indirmek için deri kaplı, yüksek yoğunluklu fiber panellerle kaplanmış. Tüm sinyal konektörlerinde altın kaplama tellür bakır kullanılmış. Tüp prizler, altın kaplama bakır kontaklara sahip saf teflon malzemeden üretilmiş. Bir zamanlayıcı devresi, hoparlörleri ve güç bileşenlerini geçici sinyallerden ve ani akımlardan koruyacak özellikte tasarlanmış.
Cihazın phono katı bulunmuyor.
Görüldüğü üzere Absolare hem özellikleri hem de tasarımı ile üst sıraya yerleşiyor ve dinleyenleri mutlu ediyor. Ne mutlu bize ki böyle güzel bir markamız var.
Bu yazımda Hi-Fi sistemini oluşturan önemli bileşenlerden olan amplilerin özellikleri ile kullanımı giderek yaygınlaşan hibrid modellerden bahsettik, umarım faydalı olmuştur. Bir sonraki yazımda ise yine sistemin önemli bileşenlerinden olan hoparlörleri inceleyeceğiz.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere müzikle kalın.
Tamer Tekelioğlu
Cazkolik.com / 21 Mart 2022, Pazartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.
KORHAN PULATSÜ
Harika bir yazı daha. Bu hobide öğrenilecek şeyler hiç bitmiyor.
Bu Yoruma Cevap Yazın »