International Jazz Day host city hangisi?
(Yazıyla ilgili not: 10 nisan pazartesi sabahı Dünya Caz Günü 30 nisan kutlamalarıyla ilgili yakınmalarımı yayınlamıştım ki öğleden sonra sevgili Murat Özdoğan`dan haber geldi, kutlamalar bu yıl Küba-Havana`da yapılacak, bilgi daha sonra sosyal medyada yayılmaya başlandı ama ben yakınmamı saklı tutuyorum) Bugün 10 nisan, epey aradım ama International Jazz Day`in geleneksel hale getirdiği ana konser şehri neresi bir türlü öğrenemedim. Şurada üç hafta kaldı, bir daha sorayım, bu yıl `host city` neresi? Facebook`da baktım başka merak edenler de var, onlar da sormuş… Resmi web sitesindeki broşüre baktım, sadece önceki yılları anlatıyor, şöyle oldu, böyle oldu, tamam, onları biliyoruz, bu sene neler olacak! Evet, işin aslı caz günü elbette bu yıl da kutlanacak ama büyük bir konserin düzenleneceği merkez şehir henüz açıklanmadı. Oysa caz dünyasının en havalı, en heyecan yaratan olayların başında geliyor "International Jazz Day", 2012`de cazın doğduğu New Orleans`da, bir yıl sonra, 2013`de İstanbul`da (ne gündü ama), 2014`de Japonya-Osaka`da, 2015`de Paris`te ve geçen sene Barrack Obama himayesinde Washington`da düzenlenen etkinlikler hız kesmeden sürüyor ama heyecanda azalma seziyorum. Türkiye`de 2013 sonrası güzel 30 nisanlar geçirdik, sayısız mekân sayısız konsere ev sahipliği yaptı. Paneller, seminerler düzenlendi. Yandaki bu yılın afişini görüyorsunuz, afişin üstünde lokal etkinlikler düzenlenen şehirler işaretlenmiş, Avrupa ve Amerika yine hareketli. Önümüzde yirmi gün var, bakalım yeni gelişmeler olacak mı?
Edibe Yörükoğlu ve Gökmen Ahmet Noyan
Geçen hafta iki önemli ve çok üzücü kayıp haberi geldi. Son yıllarda eskisi kadar sık dinlemesek de "bütün varlığımı şarkının içinde hissediyorum" diyen Edibe Yörükoğlu genç yaşta hayata veda etti. Müzikle, Amerika`da öğrenim görürken ilgilenmeye başlayan sanatçı okuduğu okulun rock grubunda söylemeye başlamıştı, hatta, "Hair" müzikaliyle Virginia`da turneye çıkmıştı. Türkiye`ye döndükten sonra İngiliz filolojisi eğitimi alan ve uzun yıllar İngilizce dersleri veren Yörükoğlu bir yandan şarkı söylemeyi sürdürüyordu. Seksenli yıllarda Aydemir Mete Orkestrası`nda profesyonel olarak caz söylemeye başlayan Yörükoğlu doksanlı yıllarda hızla artan rock bar furyasında sahnede ilgiyle dinlenen isimler arasındaydı. Cazdan öte, şarkı söylemeyi hayatının en önemli, en sevdiği uğraşı olarak gören Yörükoğlu söylerken dinleyiciden aldığı enerjiyi iyi kullanan bir yorumcuydu. "Biraz bluesumsuyum galiba" diyordu Cumhuriyet Gazetesi`nin o yıllarda yayınlanan eki için verdiği röportajda. Hatta, cazdansa müzikal söylemeyi daha çok sevdiğini gizlemiyordu. Türkiye caz tarihinin en önemli isimlerinden Erol Pekcan`la iki yıl çalışan Yörükoğlu için Pekcan o günlerde "sesini çok iyi kullanıyor, sesiyle cambazlık yapmayı seviyor, şu an Türkiye`nin en iyi şarkıcılarından, onunla çalışmaktan dolayı çok memnunum" diyordu.
* * *
Geçen haftanın bir diğer önemli kaybı da İstanbul Devlet Opera ve Balesi, TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası, İzmir Devlet Senfoni Orkestrası`nda trompet sanatçısı olarak çalışan, grup şefliği yapan, oda müziği grupları kurarak konserler veren Gökmen Ahmet Noyan öğrencilerince çok sevilen, onlarla hocadan öte baba gibi ilgilenen örnek bir müzisyen ve örnek bir insandı. Müzik ve caz tarihinde müstesna isimlere sahip her iki müzisyene allahtan rahmet, yakınlarına, sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Jazzahead! cazın en etkili platformlarından.
International Jazz Day etkinlikleri bu yıl soru işaretleriyle dolu ama bir başka büyük etkinlik Jazzahead! yoluna devam ediyor. Bu yıl kaçıncı kez gerçekleşecek bilmiyorum ama her yıl etki alanını artırdığını söyleyebilirim. 27-30 nisan tarihleri arasında Bremen`de gerçekleşecek Jazzahead! hem büyük bir buluşma noktası, hem caz çevrelerinin birbirini tanıdığı ve işbirlikleri için karşılıklı imkanlarını sunduğu bir platform, hem sektörün sorunlarının tartışıldığı bir zemin, hem genç sanatçıları kendilerini tanıtmaları için bir fırsat, hem de ülkelerin, kurumların iletişimlerini artırmak için kurduğu irtibatlar ve tabii festival gibi bol bol konser. Sayabildiğim kadarıyla elliye yakın sanatçı ve grup konser verecek, orta boy bir festivalden daha fazla. Burada konser verecek isimler arasında bizden İlhan Erşahin`s İstanbul Sessions`da var. İlk gece Finlilerin. Finlandiyalılar cazın yükselen ülkesi, onlar için özel bir gece olacak ve Finli sanatçılar dinlenecek. 28 nisan akşamı European Jazz Meeting var, gündüz fuar, paneller, seminerler vs. gece epey konser var. 29 nisanda German Jazz Expo olacak ve gecesi Alman sanatçıları izlemek mümkün olacak. son gece ise denizaşırı gecesi daha latin ağırlıklı konserler izlenecek.
İşte, çalışanlara enjekte edilen mikroçip bu!
Haberi okuyunca gözlerim yerinden fırladı! İsveç`te bir teknoloji firması çalışanlarına gönüllü olarak fotoğrafta gördüğünüz mikroçipleri şırınga etmeye başlamış, yani, bir nevi sayborg yaratmanın ilk hali. Mikroçipin görevi kart okuyucu olarak çalışmasıymış, hani şu boynumuza taktığımız kartlar var ya onların mikroçip olanı... Ne var ki bunda, gayet faydalı bir şey olabilir der misiniz bilmem ama bu işler böyle başlar, CEO Patrick Mesterton bu çiplerin çalışanlarına kolaylık, zaman ve hız kazandırdığını söylemiş ve örnek olarak elini sallayarak kapıyı açmış!!! Sadece o kadar değil, yazıcıları çalıştıracak, otomatlardan yiyecek-içecek alacak vs. Şimdi sıkı durun, bu teknoloji aslında yeni değil, fikir babası evcil hayvanlar için geliştirilen sanal tasma uygulamasının çalışanlar için geliştirilmiş hali, yani "Çalışanlar için sanal tasma!" Birçok insan biyolojik olarak güvenli mi merak edecektir haliyle, ya içine başka bir şey enjekte edilirse, di mi? Öyle olmadığını, sadece bu tip işlevler için geliştirildiği söyleniyor. Bu konu nereye doğru hızla yuvarlandığımızı gösteriyor bence. Yüzden fazla şirket bu uygulamaya geçmiş. Diyelim yarın iyi bir iş buldunuz, maaş da güzel ama bu mikroçip şart, ne yapacaksınız?
Nisan ayı albümleri gün sayıyor...
Hatta, bu albümlerin bir kısmı yayınlandı.. Caz & blues gitaristi Kevin Eubanks "East West Time Line" adını verdiği albümünü 7 nisanda yayınladığını duyurdu. Ayrıntılara girmeden albümleri söylersem epey albüm ismi sayarım. Avrupa ve dünya cazın büyük büyük ustalarından Tomasz Stanko başta ben olmak üzere hayranlarının merakla beklediği çalışması "December Avenue"yü yayınladı. Çıkardığı her albümü takip ettiğim Smoke Sessions bu yıl sessizliğini Bobby Watson`ın "Made in America" albümüyle bozdu. Genç caz piyanistlerin ünü giderek artan isimlerinden Christian Sands (Christian McBride`la CRR konserini hatırlayın!) "Reach" isimli albümünü 21 nisanda çıkaracak. Yaşayan efsanelerden Eddie Palmieri 21 nisanda "Sabiduria Wisdom" adını verdiği albümünü yayınlayacağını duyurdu. Devam ediyorum... Bir diğer genç caz piyanisti Gerald Clayton da yeni albüm duyurusu yapanlardan. Genç sanatçı "Tributary Tales" isimli albümüyle nisan sonlarında konuşulmaya başlanacak. Preservation Hall Jazz Band`de nisanda albüm yayınlayanlar kervanına katılıyor. Topluluk "So it is" albümünü çıkarmak için gün sayıyor. Anat Cohen Trio Brasilieiro ile birlikte "Rosa Dos Ventos" isimli albümünü nisan sonu çıkaracak. ECM`in bir diğer albümü Chris Potter`dan. "The Dreamer is the Dream" de nisan sonunu bekliyor. Tenor saksofoncu Jimmy Greene 2014`de yayınladığı "Beautiful Life"ın devamı olan "Flower"ı nisan sonu çıkaracak. Meraklısı single`ını dinleyebilir. Ve bu haftalık son albüm, Trombone Shorty "Parking Lot Symphony" albümünü nisanın son günlerine saklıyor.
Mikko Innanen +10 (Fotoğraf kesilmiş devamı var)
Deyim yerindeyse son iki yıldır Finlandiya cazına taktım diyebilirim, takmayı iyi manada söylüyorum. Ne zaman yeni bir albüme, yeni bir isme rastlasam beğeniyorum, sonra, niye bu kadar gözden uzak tutmuşum diye kendime şaşıyorum. Hatta, Cazkolik için Finlandiya ile Küba`yı karşılaştıran bir makale projem var ama henüz cesaret edemedim, malzeme topluyorum diyeyim, daha şık durur! Finlandiya, tıpkı Avrupa`nın geneli gibi 20. yüzyılın ilk çeyreğinde cazla tanışmış, tabii Fransa ya da öbür merkez ülkeler kadar hızlı gelişmemiş ama cazla ilgisi hiç kesilmemiş. Çok iyi okulları olduğu söyleniyor, inanırım. İlk dönem cazla ilgilenen müzisyenlerin çoğu bu müzikle nasıl başedeceğini bilememiş, önlerinde örnek yok, mukayese yok tabii ama zaman ilerledikçe müthiş nesiller geldi. Özellikle bu gelişme son yıllarda daha da arttı diyebilirim. Fotoğraftaki Mikko Innanen`in orkestrası, 70 yaşını deviren saksofon ustası Ero Koivistoinen, tabii ki Iiro Rantala, daha yakınlarda İstanbul`da konser verdi Odarrang, şüphesiz Aki Rissanen ve triosu, müthiş bir sounda sahip olan Plastic Island, Jukka Perkko, iki nesil Pohjola`lar, ne zaman denk gelsem bayıldığım Kalevi Louhivuori, gerçek bir big band Espoo Big Band, Kalle Kalima, Virta, Jimi Tenor, Joonas Haavisto ve şimdi aklıma gelmeyenler... Hepsi tek tek bulunup özenle dinlenecek isimler ve saydığım bu isimlerin tamamı uluslararası caz sahnesinin oyuncuları. Bence hemen işe girişin ve müziklerine kulak vermeye başlayın derim.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 03 Nisan 2017, Pazartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.
Murat Özdoğan
Feridun Bey, PUL ( Haftalık CAZ Köşesi) yazılarınızı zevkle okuyorum. Küçük bir katkıda bulunmak istedim. Bu sene International JAZZ Day Host City Havana - Cuba. Çok yerinde bir seçim olduğunu düşünüyorum. Tekrar teşekkürler, emekleriniz için.Sevgilerimle.Murat Özdoğan
Bu Yoruma Cevap Yazın »